İstinaf, Kemal Kurkut için 'saldırgan eylemde bulundu' diyerek, tazminat kararını bozdu

İstinaf, polis tarafından öldürülen Kemal Kurkut’un, 'saldırgan eylemde' bulunduğunu ve polisin, 'silah kullanma koşullarının oluştuğu' gerekçesiyle aileye tazminat ödenmesi kararını bozdu

Fotoğraf: Sosyal medya

İstinaf Mahkemesi, 2017 yılında Diyarbakır’da katıldığı Nevruz kutlamasında öldürülen üniversite öğrencisi Kemal Kurkut’un ailesinin açtığı maddi ve manevi tazminat davası kararını bozdu. Ailenin Kurkut ailesinin ‘hizmet kusuru’ gerekçesiyle İçişleri Bakanlığı hakkında açtığı davada verilen 256 bin TL maddi ve manevi tazminat kararı, dosyanın görüldüğü Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi 3’üncü İdari Dava Dairesi tarafından bozuldu.

Sputnik Türkçe'den Sertaç Kayar'ın haberine göre; İstinaf Mahkemesi verdiği kararda, Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nin polis Y.Ş. hakkında verdiği beraat kararı ile hükmün kesinleşmesi sonrası olay yerinde bulunan tüm polisler hakkında yeniden soruşturma başlatılması kararını gerekçe gösterdi. Kararda, Kurkut’un öldürülmesinin 'yasal sınırlar içinde kaldığı' belirtilerek, İçişleri Bakanlığı tarafından 19 Mart 2017’de il emniyet müdürlüklerine gönderilen 'koşulların oluşması durumunda tereddütsüz silah kullanm' yetkisi veren genelgesine dikkat çekti. Kararda ayrıca, Kurkut’un ‘saldırgan eylemde’ bulunduğu öne sürülüyor. İstinaf, bu gerekçelerle Diyarbakır 3. İdare Mahkemesi’nin verdiği tazminat kararının hukuka aykırı olduğunu ve tazminat talebinin reddine karar verdi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

"İstinafın kararı 'Kemal Kurkut yaptığı o eylemle ölümü hak etti' denilmesinden öteye geçmiyor"

Kurkut ailesinin avukatı Serdar Çelebi, istinafın verdiği kararı değerlendirdi. Çelebi "İstinafın kararı diyor ki ‘polisin Kemal Kurkut’u öldürmesinde herhangi bir hizmet kusuru yok’ yani kararı öyle özetleyebiliriz ve bu da ‘Kemal Kurkut yaptığı o eylemle ölümü hak etti’ denilmesinden öteye geçmiyor. Olay nasıl gerçekleşti, ki ceza dosyasında polislerin verdiği beyanda 'Kemal Kurkut bıçağı kendisine yöneltmişti. Üstüme gelmeyin kendime zarar veririm' şeklinde. Ama istinaf mahkemesi 'Kemal Kurkut polisleri tehdit etmiş, kendimi patlatacağım, size zarar vereceğim dolayısıyla bölgedeki hassas durum itibariyle polisin başka türlü davranma şansı yoktu' deyip ölümü cezasızlık veya hukuka uygun bir hale getirmeye çalışıyor. Yıllarca söylüyoruz, güvenlik, özgürlük, hak ve hukuk devreye girdiğinde hakim ve savcılar maalesef güvenlikten yana tavır koyup devletçi bir bakış açısıyla olayları değerlendiriyor. Bu olayda da mahkemenin yaptığı devletçi bir bakış açısıyla değerlendirip o cepheden yaklaşıyor" şeklinde konuştu.

"Polisler delilleri karatmışlar"

"Mahkeme şu hususu hiç tartışmamıştır, fail kim?" diye soran Çelebi şöyle devam etti:

Şimdi mahkeme diyor ki ‘öldürmeyi gerçekleştiren kişi büyük bir olayın meydana gelmesini önlemek için hareket etmiştir’ ama fail kim? Faili bilmiyor. Faili bulması gereken kim? İdare, kolluk, İçişleri Bakanlığı faili bulmamış olması bile idarenin kusurlu olduğunu gösterir. Failin hangi saikle hareket ettiğinin tespit edilememiş olması idarenin bir eksikliği değil mi? Deliller usule uygun toplanmamış, onlarca silah sesi var, kamera görüntüleri var, boş kovanlar toplanmış ama hiçbir polisin elinde atış atığı yok, polisler delilleri karatmışlar. Ellerini yıkamışlar, kimin ateş etiği belli değil hangi silahtan ateş edildiği belli değil, olayı aydınlatmakla yükümlü olan İçişleri Bakanlığı’nın eksikliği. Olayda kaç polis görevli, hangi polisler o kapıda görevli, hangi araçlar var hiçbir delil toplanmamış. Delillerin toplanmamış olması bile başlı başına idarenin bu olayda bir kusuru olduğunu gösterir. Olay aydınlatılmamışsa idare kusurlu demektir.

 

 

 

Sputnik Türkçe

DAHA FAZLA HABER OKU