Siyasetçilerin her zaman bir sonraki seçimi kazanma motivasyonuyla hareket ettiğine inanılır. Bu doğru değildir. Zira çoğunlukla bu kadar bile uzun vadeli düşünmezler. Akşam haberlerinde nasıl gözükeceklerini umursarlar. Türkiye'de de dünyada da siyasetçilerin yaptıkları anlaşılamaz işlerin açıklaması budur.
Ancak bazen 'şehre bir film gelir' ve hakikati açık eder.
ABD'li solcu Senatör Bernie Sanders'ın eski danışmanı, gazeteci David Sirota ile Vice, Succession gibi işlerde imzası olan yönetmen Adam McKay'in beraber yazdıkları, McKay'im yönettiği ve cuma günü Netflix'te vizyona giren Don't Look Up, tam da bu görevi üstlenmiştir.
Film, iki astronomun (Leonardo DiCaprio ve Jennifer Lawrence) 6 ay 14 gün sonra dünyaya çarpacak büyük bir göktaşını keşfetmesiyle başlar. Ancak asıl meselesi, insanlığın sonunu getireceği neredeyse kesin olan bu felaket karşısında ABD Başkanı'nın (Meryl Streep) ve ana akım medyanın (Cate Blanchett) ciddiyetsizliğidir.
Başkan, haberi aldığı toplantıda "hiçbir şey yapamayacaklarını" çünkü "üç ay içinde Kongre seçimlerinin olduğunu" söyler. Bilim insanlarının konuk olduğu haber programındaysa sunucu, yakışıklı bilim adamıyla flört etmeyi tercih eder. Çünkü "felaket haberleri anca böyle yumuşatılır."
Göktaşının ciddiye alınmasını da sadece Başkan'ın bir seks skandalına karışması ve dünyanın en zengin adamının bu felaketten para kazanabileceğini anlaması sağlar.
Şüphesiz ki film, seçmen tabanı küresel ısınmaya inanmıyor diye Senato'ya kar topu getirip "ne ısınması" demeye çalışan, Kovid-19 pandemisinin "bir mucize gibi" ansızın biteceğine inanan ve rating için Trump gibi ciddiye dahi alınmaması gereken bir ABD Başkan aday adayını ana akım medyanın göbeğine taşıyan siyaset ve basın dinamikleriyle alay ediyor.
Fakat filmde ABD Başkanı tasvir edilirken hem Trump Beyaz Sarayı'na hem de olası bir Hillary Clinton başkanlığına göndermeler yapılması tesadüf değildir. Zira mesele kişiler değil; yapılardır. O yapılar var olduğu müddetçe de Trump gibi felaketlerden korunmak mümkün olmayacaktır. (Ya da dünyaya düşecek bir meteordan.)
Her ne kadar filmde ABD'nin karikatürleştirilmiş halini görsek de Türkiye'de hakikat, bu abartılı anlatıdan bile kötü haldedir.
Üstelik felaket için bir meteora ihtiyaç yoktur. Son haftaları meşgul eden ekonomik model değişiklikleri, yeterli bir örnektir.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın faiz artırmak gibi olağan ekonomik önlemler yerine, denenmemiş bir modeli Türkiye'nin başına sarmasının tek nedeni olabilir: Aylardır tekrar edilen "nas" ve "Faiz sebep, enflasyon sonuçtur" şiarlardan geri adım atmak bir imaj sorunu yaratacaktır.
Oysa olağan yöntemlerin riski düşükken, bu model dramatik borçlanma ihtimali yüzünden felaket doğurabilir.
İşin korkunç yanı, Don't Look Up'ta karikatürize edilen bu sistemin hiç kimseye ihtiyaç duymadan, kendi yeni felaketlerini icat etme özelliğine sahip olmasıdır.
Ve bu sistemin içinde hareket eden oyuncular, yine günü kurtarmanın derdine düşüp, gerçekçi çözümlerle ilgilenmeyecektir. Sistemin tek öngörülebilir özelliği budur.
Don't Look Up, abartmalara dayanan bir kara mizah olsa da siyasetin gerçek hayatta nasıl işlediğini yazarının kendi günahlarını örtmek için kaleme aldığı her anı kitabından çok daha gerçekçi bir şekilde anlatmaktadır.
Zira durum -dünyanın çoğu yerinde- kara mizahtır. Türkiye ise, filmin aksine, kendisine gülmemize dahi izin vermemektedir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish