İstanbul Havalimanı'na gelen ve çoğunluğu Irak pasaportlu olan Irak Kürdistan Bölgesi (IKB) vatandaşları 12 Kasım'da Belarus'a gitmek için kontuarların önünde uzun kuyruklar oluşturdu.
Ülkelerini terk etme sebepleri farklı olsa da ortak arzuları yeni bir yaşam kurmak.
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü'nün açıklamasıyla seyahat hakları engellendi
İstanbul'dan Belarus'un başkenti Minsk'e Türk Hava Yolları (THY) ve Belarus havayolu şirketi Belavia her gün üç ortak sefer gerçekleştiriyordu. Bu seferlerin sayısı aktarmalı uçuşlarla beraber daha da artıyor. Bilet bedeli 12 bin TL'ye varan uçuşların, Bussiness Class da dahil olmak üzere neredeyse tamamı doldu.
11 Kasım'daki 18.20 kalkışlı ile 12 Kasım'daki 07.55 kalkışlı THY-Belavia ortak Minsk uçuşları için check-in işlemleri THY kontuarlarında yapılırken, yine 12 Kasım'da 13.20 ve 17.45 seferleri için bu defa Belavia kontuarlarına gelen Irak, Suriye ve Yemen vatandaşı yolcular uçağa alınmadı.
Yani sabah 07.55'te uçağının yolcuları Minsk'e ulaşırken, Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü'nün 11.43'te yaptığı açıklama sonrasında kontuar önünde bekleyen onlarca insanın seyahat hakları engellendi. Bu duruma inanamayan onlarca kişi uçaklarının kalkış anına kadar havalimanını terk etmedi.
Avrupa Birliği ve Belarus arasında yaşanan yasadışı sınır geçişleri sorununa bağlı olarak Ülkemiz havaalanlarından Belarus'a seyahat etmek isteyen Irak, Suriye ve Yemen vatandaşlarına bilet satışı yapılmaması ve uçağa alınmamaları kararlaştırılmıştır.
— Sivil Havacılık GM (@SHGM) November 12, 2021
"Yeni bir yaşam" kurmaya çalışan insanların umutları bu defa da Belarus lideri Aleksandr Lukaşenko'nun elinde Avrupa Birliği'ne (AB) karşı bir "koz" haline dönüştü.
Geçen mayıs ayında Yunanistan'dan Litvanya'ya giden Ryanair'e ait yolcu uçağının, Belarus'un başkenti Minsk'e zorla indirilerek, Belaruslu muhalif gazeteci Roman Protaseviç gözaltına alınmıştı.
Bunun üzerine haziran ayında AB, Protaseviç'in tutuklanmasına yanıt olarak Belarus'a ek yaptırımlar üzerinde anlaşmaya vardığı açıkladı.
Belarus Cumhurbaşkanı Lukaşenko ise buna karşılık temmuz ayında yaptığı açıklamada "Afganistan, İran, Irak, Libya, Suriye, Tunus'tan gelen mülteciler için 'yerleşim yeri' haline geleceğimizi düşünenler yanılıyorlar" dedi.
Bu gelişmelerin ardından Belarus sınırından Polonya'ya geçişin mümkün olduğu haberleri, Avrupa'ya gitmek isteyen insanların sosyal ağlarında hızla yayılmaya başladı.
On binlerce üyesi olan Telegram, WhatsApp, Facebook ve TikTok gruplarında Avrupa'ya geçebilen insanların deneyimleri paylaşılırken, gitmek için hazırlananlar bilgi toplayıp dayanışma grupları kuruyorlar.
Lukaşenko'nun açıklamaları insan kaçakçılarının da ilgisini çekmişti ki Belarus-Polonya arasında yeni rotalar oluşturuldu.
Öyle ki bu yolculuğun başlangıç noktasından Avrupa'ya kadar olan bütün süreçlerinin masraf ve evrak işlerini paket halinde satan kişiler (kurumlar) "hizmet" bedeli olarak insanlara kişi başı binlerce dolar tutan tarifeler sundular.
İstanbul Havalimanı'nda saatler 13.20'yi gösterdiğinde Belarus'a gitmek isteyen insanların umutları tamamen tükendi.
Hayal kırıklığı ve çaresizliğin hâkim olduğu R16-R20 kontuarı önünde, insanlar gruplar halinde ne yapacaklarını tartışıyorlar.
Belavia Airlines çalışanı bir kadın, bekleyen insanlara telefon ekranından Sivil Havacılık'ın açıklamasını gösterip, muhatabın seyahat acenteleri olduğunu söylüyor.
Çok geçmeden kontuarların önüne gelen polisler, zaten uçağa alınmayacak olan yolculara bir de herhangi bir taşkınlık halinde dışarı atılacaklarını söyleyerek uyarıyor.
Siyah ceketli, kısa boylu, 30'lu yaşlarında bir adam, kalabalık bir grubun organizatörlüğünü yapıyor. Elinde onlarca pasaport ve evrakla sağa sola koşuşturup, yetkililerden aldığı ret cevabını çoğunluğu IKB'li olan gruba açıklamaya çalışıyor.
Etrafına toplanan kalabalıkla hararetli bir tartışmadan sonra, elinde deste olarak tuttuğu pasaportları teker teker iade ediyor.
Havalimanından kent merkezine dönecek olan bazı gençler ise siyah ceketli adama ellerindeki dolarları bozdurup Türk lirası alıyor.
Küçük gruplar halinde bekleyen insanların öfkeli uğultuları, kontuar önünde bekleyen polislerin bakışları altında kısa sürede sönümleniyor.
"Ölsem de geri dönmeyeceğim, Zaho'da sorunlarımız büyük"
Gergin ortamdan korkup annesinin kucağında ağlayan bir bebek, küçük valizinin başında sessizce bekleyen kız çocuğu, yaşananlara bir anlam veremeyip etrafa gülümseyen 9 yaşındaki Erbilli Hindirin, 7 çocuğunu etrafına toplayıp isyan eden Zaholu anne ve duvar diplerine çömelen onlarca genç…
Hepsi yaşadıkları mağduriyeti şikâyet edebilecekleri hiçbir yerin olmadığını biliyor.
"Ölsem de geri dönmeyeceğim, Zaho'da sorunlarımız büyük" diyor çocuklarını etrafına toplayan anne.
Oğlu Nedir (25) kısa boylu, zayıf, utangaç bir genç. Zaho'da şoförlük yapıyor. Belarus-Polonya sınırında koşulların çok kötü olduğunu biliyor; ama yine de gitmek istiyorlar.
Kardeşi Bewar konuşmak için Nedir'e nazaran daha "cesur" birisi. Bir haftadır otelde kaldıklarını söylüyor.
Belarus'a gitmek için bazılarımız evlerimizi, bazılarımız arabalarımızı sattık. Bu annem, bunlar da kardeşlerim. Zaho'da kimsemiz yok, geride hiçbir şeyimiz kalmadı.
IKB'ye bağlı Zaho, Türkiye ve Suriye sınırına yakın yaklaşık 350 bin nüfuslu bir şehir.
90'lı yıllarda Saddam rejiminden kaçan Kürtlerin toplandığı Zaho şehri, uzun zamandır ardı gelmeyen çatışmalar ve ekonomik zorluklarla boğuşuyor.
"Irak'ta işim olsa, huzurum olsa neden evimi terk edeyim ki"
Bewar, birçok kişinin Belarus'a gittiğini görünce ailece gitme kararı aldıklarını ve bunun için insan kaçakçılarına binlerce dolar ödediklerini belirterek, "Kişi başı 2500 dolar ödedik, paralarımız gitti, geri alamayacağız. Banka hesaplarımızda ne kadar paramız olsa da resmi olarak gidemiyoruz, kaçakçılardan başka çaremiz yok" diyor.
Sınırda donarak ölen insanları hatırlattığımda ise şu yanıtı veriyor:
Neden öldüler? Irak'ta işim olsa, huzurum olsa neden evimi terk edeyim ki, hayat yok orada, Hewler, Zaxo fark yok herkes perişan durumda.
Sivil Havacılık'ın açıklamasını okuyan görevliye insanların Belarus vizesi dahil tüm belgelerinin tam olduğunu hatırlatıp neden uçağa alınmadıklarını sorduğumuzda ise "Bu vizelerin artık önemi yok, acentelerinize biletlerinizin ödemesi yapıldı, bundan sonrasını onlarla konuşacaksınız" cevabı alıyoruz.
Yani ellerinde Belarus Konsolosluğu'ndan alınan vize, Belavia Airlines'tan alınan uçak bileti, sağlık sigortası ve Kovid-19 test sonucu gibi birçok resmi kurumdan yasal yollarla alınmış belgeleri olan insanların seyahat hakları engellenirken bu durumun muhatabı olarak da seyahat acenteleri gösteriliyor.
Kontuar önüne tekrar gelen polisler de yaşananları anlamaya çalışan insanları "Yapacağınızdan değil ama kimse burada taşkınlık çıkarmasın, sonra kötü olmayalım, burada beklemeniz de bir şey ifade etmeyecek" diyerek ikinci kez uyarıyor…
Bunun üzerine önce çocuklu aileler, sonra da gençler gruplar halinde havalimanını terk ediyorlar.
Aynı tablo Belavia Airlines'in 17.25'teki Minsk uçuşunda da yaşanıyor. Kerküklü Şivan ve arkadaşı pasaporttaki vizeyi ve uçak biletini göstererek bunun için kişi başı toplam 4 bin dolar para harcadıklarını söylüyorlar.
Belavia Airlines'a ait 148 yolcu kapasiteli Boeing 737-36m yolcu uçağı apronda uçuş için son hazırlıklarını yapıyor. 17.45'teki Minsk uçuşu için bütün biletler satılmıştı.
Uluslararası uçuş için bulduğumuz en ucuz bileti Moldova'nın başkenti Kişinev'e alıp pasaport kontrolünden geçtikten sonra doğrudan Minsk yolcularının çıkış yapacağı "B3A" kapısına ulaştık. Ancak uçağın kalkışına yaklaşık yarım saat kalmış olmasına rağmen salon neredeyse bomboş.
Belarus vatandaşlarının yanı sıra, Lübnanlı bir çift ve birkaç Türkiye vatandaşının da aralarında olduğu yaklaşık 41 yolcu apronda bekleyen uçağa ilerliyor.
O sırada aynı uçağın biletli yolcularının neredeyse üçte ikisi ise havalimanından ayrılıp kalacakları bir yer aramak için İstanbul'a dönüyor.
Konuyla ilgili görüştüğümüz Avukat Fecri Şengür, asıl muhatabın seyahat acenteleri değil Türkiye Cumhuriyeti devleti olduğunu söylüyor:
Bu insanlar Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü'nün aldığı karar neticesinde İstanbul'dan çıkamıyorlar ve bu kurum Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı'na bağlı. Acentelerden uçak biletlerinin geri ödemeleri yapılsa dahi, yabancılar Türkiye Cumhuriyeti devletinden, İstanbul'da kaldıkları süre zarfında yaptıkları harcamaların yanı sıra, bu yolculuk için sattıkları mülklerinden doğan zararı da talep edebilirler. Bir de manevi zararları var.
Bu davaları kazanırlar mı bilemiyorum. Türkiye'de hakimleri biliyorsunuz söz konusu devletse hukuk teferruattır noktasında oldukları için kazanmaları ihtimali düşüktür. Ama ne olur? Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gidecek bir süreç başlatılabilir.
Devletler arasındaki birtakım sorunlardan kaynaklı inşaların seyahat hakları ellerinden alınmış. Burada uluslararası hukuka olduğu kadar, evrensel insan haklarına uymayacak bir seyahat engellemesi söz konusudur. Yapılacak itirazda 'illegal herhangi bir durumum olmamasına rağmen seyahat hakkım engellendi' demek gerekir.
"İhtiyaçlarımız için Belarus polisine para ödüyorduk"
Bugün için Belarus'a ulaşmak çok zorlaşsa da asıl trajedi şu anda Polonya-Belarus sınırında yaşanıyor.
11 kasım öncesinde yüzlerce kişi THY ve Belavia uçuşlarıyla Minsk'e ulaşmayı başardı. Telefonla ulaştığım 31 yaşındaki Jiyar, yaklaşık bir ay önce THY ile İstanbul'dan Belarus'a gittiğini söylüyor.
Minsk'te dört gün kaldıktan sonra Belarus polisi tarafından zorla arabalara bindirilip Polonya sınırına götürüldüklerini belirten Jiyar, tüm bu yolculuk için toplamda 4 bin 500 dolar para harcamış.
Bizi bir kampa getirdiler ama aslında burası ormanın içinde bir yer. Yaklaşık 200 kişiyle birlikte 12 gün kaldım. Burada Türkiyeli Kürtler de var.
Kendi imkanlarımızla çadır kuruyorduk, hava çok soğuktu ve ateş yakarak ısınıyorduk. Tuvalet ve temiz içme suyumuz yoktu. İhtiyaçlarımız için Belarus polisine para ödüyorduk, benden 4 paket sigara (sigara burada çok ucuzdur), üç kek ve yarım litre su için 50 dolar aldılar. Abimden de 2 paket sigara için 100 dolar almışlar.
"Polonya ve Belarus askerleri bizimle sınırda futbol topu gibi oynuyor"
Jiyar dört arkadaşıyla birlikte Belarus polisi tarafından yere yatırılıp darp edildiğini anlatıyor:
Bizi arabalara bindirip Polonya sınırına götürdüler. Bir defasında 14 yaşında bir çocuğu annesinden ayırdılar, farklı arabalara bindirip farklı bölgelere götürdüler.
Ben 8-9 defa geçmeyi denedim ama Polonya askerleri tarafından Belarus'a geri atıldım. Arada bir nehir var bazılarımız bu nehre düştük, Polonya ve Belarus askerleri bizimle sınırda futbol topu gibi oynuyorlar.
"Vizem bitti, param da bitti ama Irak'a dönmeyeceğim"
Belarus askerlerinin nehre sürüklediği 8 kişinin ıslandığını ve ormanda donarak öldüklerini iddia eden Jiyar, "4-5 gün önce küçük bir çocuk da donarak öldü" diyor.
Sınır hattı boyunca 120 kilometre yürüdüğünü anlatan Jiyar, yükünü hafifletmek için yanında getirdiği kıyafetlerin bazılarını attığını anlatıyor:
Şimdi Minsk'e döneceğim, vizem bitti, param da bitti ama Irak'a dönmeyeceğim.
"Çocuklarım için Almanya'ya geldim ama şu anda Polonya sınırında binlerce kişi hala bekliyor"
Bu süreçte Avrupa'ya ulaşabilen mülteciler de var. Bu yolculuğu tamamlayabilmiş kişilerden biri olan 40 yaşındaki Tara, şu anda Almanya'nın Köln kentine 30 dakika uzaklıkta bir mülteci kampında kalıyor.
IKB'ye bağlı Süleymaniye'de Newroz TV'de program sunucusu olan Tara, en büyüğü 21 en küçüğü 9 yaşında 4 çocuğuyla birlikte Erbil'den Dubai'ye; buradan da Belarus'a uçakla gelmiş ve ardından Polonya'ya üzerinden Almanya'ya ulaşmış.
IKB'den Belarus'a kişi başı 3 bin dolara, Belarus'tan Almanya'ya da kişi başı 4 bin avro ödemiş kaçakçılara.
Konuştuğum diğer göçmenlerin aksine daha sakin, rahat bir şekilde cevaplıyor sorularımı.
Minsk'e ulaştığımızda bir minibüs bizi sınıra götürdü. Sonra Belarus-Polonya arasında üç gün boyunca yürüdük. Polonya'nın içinde bilmediğim bir yerde normal bir araçla Almanya'ya ulaştık. Orada dört gün kaldım sonra kampa yerleştik. 25 gündür de kamptayız. Ben çocuklarım için Almanya'ya geldim ama şu anda Polonya sınırında binlerce kişi hala bekliyor.
Küresel göç ve yeni yaşam arayışlar insanlık tarihi içinde yeni bir konu değil. Belki de yeni olan durum seyahat hakları engellenen göçmenlerin yine bir hibrit savaşının kurbanı olmalarıdır.
2020'nin şubat-mart aylarında Yunanistan-Türkiye sınırında yaşanan insanlık krizi, bugün de Polonya-Belarus sınırında devam ediyor.
Bu krizin sebepleri ve aktörleri dönemsel olarak farklılık gösterse de mültecilerin yaşadıkları korkunç acılar daha da derinleşerek devam ediyor.
Bir süredir Avrupa sınırlarında fillerin tepişirken çimenlerin ezildiği bir distopyanın tanığı oluyoruz.
© The Independentturkish