Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 200’e yakın ülkenin katılımıyla düzenlenen zirve 2020’de pandemi nedeniyle yapılamamıştı. Hem alınacak kararlar açısından hem de birçok ülkede iklim politikalarındaki değişikliklerden dolayı COP26’ya yoğun bir ilgi vardı.
İstanbul Politikalar Merkezi Kıdemli Uzmanı Dr. Ümit Şahin, OECD eski daimi temsilcisi emekli büyükelçi Mithat Rende ve Ekoloji Birliği’nden Süheyla Doğan Independent Türkçe’nin sorularını yanıtladı.
“Ülkeler arasındaki iş birliği ruhu iddia edildiği kadar yüksek değil”
Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi Kıdemli Uzmanı Dr. Ümit Şahin, genel anlamda hem şeffaflıkla ilgili hem de katılımla ilgili sorunlar olduğunu söyledi.
Yıllardır devam eden fikir ayrılıklarının bir kısmının hala aşılamadığını ifade eden Şahin “İddialı bir iklim zirvesi olarak başladı. Birleşik Krallık bu zirveyi son şans olarak tanımladı ve buradan çok önemli kararların çıkacağını iddia etti. Ancak bu iddianın gerçekleştiğini söylemek mümkün değil” dedi.
Dr. Ümit Şahin, “COP26 bir hayal kırıklığı mı?” sorusuna şu yanıtı verdi:
Bazı olumlu gelişmeler olsa da iklim krizinin bu kadar derinleştiği bir dönemde atılan adımlar çok sınırlı kaldı. 1,5 derece hedefi vurgulansa da taahhütler bu hedefe uyumlu hale getirilemedi. En önemli konular yine geleceğe ertelendi. Hayal kırıklığı duygusunun baskın olduğu söylenebilir.
“İlk defa bu COP'ta gördüğümüz bazı cümleler var”
Bu seneki COP kararında ilk kez kömürden ve fosil yakıt sübvansiyonlarından bahsedildiğini kaydeden Şahin, “Fosil yakıtların azaltılmasının doğrudan doğruya hedefe konmuş olması olumlu bir adım olarak görülebilir. Ancak bu ifadeler son anda fazlasıyla sulandırıldı ve küresel dönüşümü hızlandırma gücünü kaybetti” ifadelerini kullanıyor.
Bir diğer önemli noktanın da henüz bir başarı sağlanamamış olsa bile finans konusunda gelişmekte olan ülkelerin sesini daha fazla duyulması olduğunu belirten Şahin şunları söylüyor:
100 milyar dolar taahhüt konusundaki başarısızlık o kadar çok konuşuldu ki bu meselenin bir iki yıl içerisinde çözülmesi beklenebilir. Adaptasyon finansmanının artırılması ve küresel bir adaptasyon hedefinin belirlenmesi konusunda da ilerleme sağlandı. Gelişmekte olan ülkeler için bu önemliydi. Ancak kayıp ve zararların giderilmesi, yani gelişmekte olan ülkelerin iklim felaketlerinden kaynaklanan yaralarının sarılmasına yönelik ayrı bir finansman mekanizması kurulması AB ve ABD tarafından engellendi. Bu da zirvenin en büyük başarısızlıklarından biri oldu.
Türkiye ne durumda?
Türkiye’nin ilk defa Paris Anlaşması'na taraf bir ülke olarak konferansa katılmasının önemini vurgulayan Ümit Şahin’e göre; Türkiye'nin müzakerelerde daha aktif olması ve özellikle fosil yakıtlardan çıkış gibi konularda, bunu savunan ülkelerle birlikte hareket etmesi gerekiyor.
2053’te net sıfır hedefine uygun yeni katkı beyanı hazırlayacağına dair söylemi dışında, Türkiyenin mevcut müzakerelerde ne kadar etkisi olduğunun; nasıl görüşler beyan ettiğinin bilinmediğini söyleyen Şahin, “Türkiye gibi büyük bir ekonominin müzakerelerdeki ilerici güçlerle birlikte tavır alması gerçekten olumlu bir mesaj verecektir ve sonuç alınmasına katkıda bulunacaktır. Türkiye’nin kapanış konuşması ve alınan kararlara katılması olumluydu, ancak enerji ve ekonomi politikalarının bununla uyumlu olarak değiştiğini görmemiz gerekli” diyor.
“2009'dan bu yana gördüğüm en hareketli iklim zirvesiydi”
OECD eski daimi temsilcisi olan ve 2009'dan bu yana COP zirvelerini izlediğini söyleyen Emekli büyükelçi Mithat Rende; çok büyük ümitlerle Glasgow’a gidildiğini ama zirvenin pandemi ve ekonomik durgunluğun gölgesinde cereyan ettiğini söylüyor. Rende, “Tüm bunlara rağmen benim 2009'dan bu yana gördüğüm en hareketli en yoğun iklim zirvesiydi” diyor.
Amerika'nın zirveye muazzam bir katılım gösterdiğini söyleyen Rende, Başkan Joe Biden ile birlikte eski Başkan Obama, enerji bakanları, Beyaz Saray'ın iklim danışmanı gibi isimlerin katılımıyla ilgili “Amerika
gerçekten bunun yaşamsal, varoluşsal bir tehdit olduğunu kabul etmiş durumda” ifadesini kullanıyor.
“ABD ve Biden bu sürece liderlik yapmak istiyor”
ABD gerçekten bunun yaşamsal, varoluşsal bir tehdit olduğunu kabul etmiş durumda. Çünkü iklimin son yıllarda yol açtığı sıra dışı dediğimiz doğa olayları Amerikan ekonomisine ciddi zarar vermiş durumda. Biden da seçim propagandası verdiği sözlerde durdu. İlk aldığı kararlardan biri Trump'ın terk ettiği 2015 Paris İklim Anlaşması'na taraf olmak oldu. Ama esas önemli olan bence Amerika Birleşik Devletleri ve Biden bu sürece liderlik yapmak istiyor.
“İklim kriziyle mücadelede nükleere de yer verilecek”
Glasgow’daki yeniliklerden birinin de nükleercilerin bayağı görünür şekilde orada olması olduğunu söyleyen Rende, “2050 yılına kadar sıfır emisyon öngörülüyor. Bu sıfır emisyon hedefine ulaşmak için dünya nükleerden de yararlanmak zorunda. Çünkü neresine bakarsanız bakın bu iş sadece yenilenebilir enerjiyle çözüme kavuşmayacak” vurgusunda bulunuyor.
“En çok kirletenler zenginler”
İklim krizinin bölge, kıta ayırmadığını söyleyen Rende, gelişmiş ülkelerin gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelere finansman desteği sağlaması gerektiğini ifade ediyor.
Bu bir global mücadeledir ve bu küresel mücadelede en çok kirletenler zenginler. Onlar eğer yerküre ve geleceğimiz için biraz ellerini taşın altına koyacaklarsa o zaman yeni taahhütlerde bulunmaları gerekiyor.
Özel sektörün Glasgow'a ilgisi
Glasgow'da görünür şekilde özel sektör faliyetleri olduğunu söyleyen Mithat Rende, “Bankalar oradaydı, yeşil finansman çok önemli. Türkiye açısından değerlendirecek olursak belki bundan sonra fosil yakıt yatırımları için finansman bulamayabiliriz. Her durumda Türkiye'nin finansman arayışında çok ciddi sorunlarla karşılaşmaması için taahhütlerde bulunması gerekiyor” ifadelerini kullanıyor.
Zirveyi eleştirenler ne diyor?
Glasgow’da COP26 zirvesi devam ederken dışarıda ise yoğun katılımlı protestolar ve alternatif iklim zirvesi vardı.
Ekoloji Birliği adına alternatif iklim zirvesine katılan Süheyla Doğan, İklim Değişikliği Konferansı’na katılan ülkelerin sözlerini yerine getirmediğini söylüyor. Doğan, “Kapitalist sistemin temsilcilerinden artık umudumuz yok. Ülkelerin taahhütlerini yerine getireceklerine inanmıyoruz. Bunların yerine getirilmesini sağlamak ancak bizlerin mücadelesiyle olacak” dedi.
Resmi zirveye alternatif olarak 200’e yakın başlık etrafında düzenlenen toplantılarda yerel halkların, sendikaların ve ekoloji örgütlerinin bir araya geldiğini söyleyen Doğan, “Ancak halklar kendi taleplerini oluşturarak mücadele ederek iklim kriziyle mücadele edebilirler bunun için bir uluslararası dayanışma sergiledik” ifadelerini kullanıyor.
© The Independentturkish