57. IDEA Kolokyumu: Emek ve sermaye arasında bir konsensüs ya da yeni bir demokrasi arayışı

Özgür Uyanık Independent Türkçe için yazdı

Arjantin başkentinde "Centro Costa Salguera"da gerçekleşen 57. IDEA kolokyumunda devlet başkanı Alberto Fernandez kapanış konuşmasını yaptı

Bir sosyal liderin istikrardan bahsetmesi size garip gelebilir, ancak krizler halk kesimlerini her defasında daha da yoksullaştırdı.


Belki de bu sözlerin Halk Ekonomisi Emekçileri Sendikası "UTEP" (Unión de Trabajadores y Trabajadoras de la Economía Popular) Genel Sekreteri Gildo Onorato'nun ağzından çıkmasından daha önemlisi, söylendiği yerdi.

Onorato, Arjantin'in en büyük 400 şirketini temsil eden işveren enstitüsü "IDEA"nın (Instituto para el Desarrollo Empresarial de la Argentina) 57. Kolokyum'unda muhalif sendikacılığın pek de alışık olmadığı bir taleple sözlerine başladı: 

İstikrar.


2019'da kurulan ve "CTEP" konfederasyonuna bağlı "UTEP"; merkez sendikacılığı dışında tanınmayan iş kollarını, enformel çalışanları temsil eden bir sendika.

Genel sekreter Gildo Onorato ise aynı zamanda Arjantin'in en büyük sosyal hareketi "Movimiento Evita"nın liderlerinden biri.

Bu yüzden Onorato'nun sözleri yalnızca işverenler için değil Arjantin siyaseti için de sürpriz oldu.

Onorato, -Arjantin solcularının uzun, anlamsız söylevlerinin aksine-  IDEA toplantısında kısa ama etkili bir konuşma yaptı.

UTEP ve "Evita Hareketi" liderlerinden biri olarak iki tespitte bulundu: 

Birincisi; sosyal hareketlerin devlete, sermaye karşısında politika yapıcısı olarak zemin kazandırdığına dikkat çekti.

Bu ilginçti; çünkü sosyal hareketler sokağa indiklerinde karşılarında daima devleti bulurlar. Oysa Arjantinli sendika lideri, devletin doğru biçimde işleyebilmesi için sosyal hareketlerin varlığına ihtiyacı olduğunu söylüyor.
 

2.jpg
UTEP genel sekreteri Gildo Onorato emekçilerin sübvansiyona değil önce tanınmaya ihtiyacı olduğunu söyledi


İkincisi, Arjantin'de temel problemin -kabaca Peronist/anti Peronist ya da popülizm/sermaye olarak sınıflandırabileceğimiz- iki büyük siyasi kampın sürdürülebilir bir politik ekonomi için bir anlaşmaya varamaması olduğu tespitini yaptı. 

1983'te cuntanın gidişinden bu yana "üretici, işçi ve sendikalar, işverenler ve devlet gibi farklı sektörler tarafından oluşturulamayan bu zeminin inşa edileceği anın geldiğini" söyledi. 
 

5.jpg
Kolokyuma Papa Francisco da bir video mesajıyla katıldı


Onorato'yla yapılan söyleşi Papa Francisco'nun video mesajının izlenmesi üzerine geldi. Papa, Arjantin'deki işsizlik sorunu ile hükümetlerin bu meseleyi çözmek yerine sübvansiyonlar yoluyla idare etmelerine gönderme yaptı:

Onur veren şey çalışmaktır. İşi olmayanlar, çalışmanın kendisinin verdiği onurdan yoksun olduklarını hissediyorlar… Sübvansiyonlarla yaşanılmaz, çünkü asıl amaç herkesin geleceği çaba ve ustalıkla inşa etmesine olanak tanıyan çeşitli iş kaynakları sağlamaktır.


Papa'nın sözleri hükümete yönelik bir eleştiri gibi görünse de aslında benzer sözleri Kalkınma Bakanlığı'na bağlı toplumsal ekonomik ilerleme enstitüsü INAES Başkanı Alexandre Roig de söyledi.

Roig, kooperatifleşmeye verdikleri desteği açıklarken asıl amaçlarının özel istihdam yaratmak olduğunu belirtti.

INAES başkanı, kooperatifleri kamuya geçirmeyi ya da sübvansiyonları bir çözüm olarak görmediklerini sözlerine ekledi. 
 

4.jpeg
INAES Başkanı Alexandre Roig  kapitalizmin artık istihdam üretmediğini söylüyor


46 milyon nüfuslu Arjantin'de 700 bin aile "sosyal plan" desteğiyle yaşamını sürdürüyor. Fakat aile yardımı "IFE"ye başvuru sayısı 11 milyon kişiyi buluyor. 

Arjantin'de "sosyal plan" denilen işsizlik ödeneği 1990'larda ortaya çıktığında yılda ortalama 250 bin kişi faydalanıyordu. 2001 krizinden sonra bu rakam 2,2 milyona çıktı. 

2004-2012 yılları arasında Arjantin GSYİH'sı yüzde 50 büyüdü, 2 milyon kişiye istihdam yaratıldı ve ücretlerde yüzde 80 artış gerçekleşti. Fakat buna rağmen sosyal plandan yararlanan aile sayısı 1 milyonun altına düşmedi.

Sosyal plan politikasını popülizm olarak eleştiren Mauricio Macri'nin devlet başkanlığıyla iktidara gelen sağ cephe bile bu sübvansiyonu düşürmeye kalkmadı. 

Başkent Buenos Aires'te "Centro Costa Salguero"da gerçekleşen toplantıda UTEP Sendikası Başkanı Ontaro, işverenlerin karşısında "sübvansiyon istemiyoruz" dedi;

Bu işin çözümü halk ekonomisindeki emekçilerin yasallaşmasıdır. Yani haklarıyla tanınmasıdır.
 

3.jpg
Halk ekonomisi olarak adlandırılan şey; tek tek bakıldığında küçük ölçekli ama toplamda ekonominin neredeyse yarısını oluşturan fason atölyelerinden küçük çiftçiye, kağıt toplayıcılarından sokak satıcılarına, evlerinde üretim yapan kadınlardan üretici kooperatiflere kadar emeğin kapladığı en geniş alanı ifade ediyor

 
UTEP'in kuruluşuyla enformel işçilerin sendikalaşması bu sosyal statünün sağlanması için önemli bir adımdı.

Zira emekçilerin yalnızca bir gelire değil bir sosyal güvenlik sistemine ve sağlık hizmetine ihtiyaçları var. Bu üreticilerin formel olarak tanınmaması ekonomiyi de daraltıyor. 

Çünkü ekonomi demokrasi gibidir: Katılım arttıkça büyür.

Ancak bunun için ilk önce "emek" ile "iş" arasındaki farkı anlamak gerekiyor. "İş"in bir işverene ihtiyacı olabilir ama emeğin değil. 

Bunun anlamı formalizasyon için bir işverene bağlılığın gerekmediğidir. Yapılması gereken şey emeği tanımak, haklarını vermek ve onun kendi üretimini artırmasına destek olmaktır.

Fakat mevcut banka kredi sistemi emeğe yönelik "üretken kredi" sağlamıyor. Bu yüzden kooperatifler için banka kredi sistemi dışında yeni bir kurumsal finansallık gerekiyor. 

Arjantin'de kayıtlı 5 bin kooperatif var. Kayıt altında olmayan kooperatiflerle beraber 6 milyon kişinin kooperatiflerde çalışarak hayatını kazandığı hesaplandığında konunun önemi daha da iyi anlaşılıyor.
 

7.jpg
Arjantin Toyota yönetim kurulu başkanı Daniel Herrero "Eskiden örneğin yemek servisi aldığımız yerin kim olduğuyla ilgilenmiyorduk. Bugün artık bu tarz hizmetler için ödediğimiz paranın -kooperatifler gibi- doğrudan halka ulaştığından emin olmak istiyoruz" diyor


INAES Başkanı Alexandre Roig, "Kapitalizmin şu anki aşaması istihdam yaratmak yerine işleri yok ediyor, bu yüzden düzeltici politikalar, teşvikler yeterli değil, yapısal bir dönüşüme ihtiyacımız var" uyarısında bulundu. 

IDEA Kolokyumu'na 12 yıllık iktidarları döneminde Nestor ve Cristina Kirchner katılmadı. Şimdi Cristina Kirchner'le hükümet kuran Devlet Başkanı Alberto Fernandez ise katılmayı tercih etti.

Bu işveren kolokyumunda temsil edilen sosyal hareket liderlerinin söylemlerine baktığımızda, Alberto Fernandez hükümetinin sosyal güçler aracılığıyla sermaye cephesini bir uzlaşmaya ikna etmek istediği izlenimi doğuyor.

Alberto Fernandez "Kirchner"ci bir politika olan sosyal hareketleri hükümete eklemleme siyasetini başından beri sürdürüyor.

Fakat "Kirchner"ci hareketlerin yanı sıra ondan bağımsız siyaset yürüten sosyal hareketleri kendine ittifak olarak seçmiş durumda.
 

8.jpg
UTEP kurucusu Esteban Castro Kalkınma Bakanlığına bağlı Ekonomik Sosyal Konseyin üyesi


Örneğin UTEP'in kurucusu deneyimli sendikacı "Gringo" lakaplı Esteban Castro Ekonomik Sosyal Konsey "CES"in bir üyesi.

"Movimiento Evita"nın lideri Emilio Pérsico ise Kalkınma Bakanlığının 2,5 milyar dolar fona sahip Sosyal Ekonomi Sekreteri. 

Arjantin 1980'lerde "Washington Mutabakatı"ndan bu yana neoliberal krizlerin hepsini en sarsıcı biçimde yaşadı. Görüldü ki borçlanma da kapanma da çare olmuyor.
 

6.jpg
Arjantin'in en etkili, en iyi kurumlaşmış ve en geniş sosyal hareketi "Movimiento Evita"nın lideri Emilio Persico hükümette Sosyal Ekonomi Sekreterliği yapıyor


Yüksek enflasyon, işsizlik, finansal kriz ülkenin yakasını bırakmıyor. Dışa bağımlı üretim gelişmiyor ve dış ticaret büyük açıklar veriyor. Daha önemlisi ihracatçı sektör iç piyasaya yatırım yapmıyor. 

İç piyasa; enflasyon, paranın değerinin düşüklüğü ve alım gücünün düşmesi sebepleriyle sürekli daralıyor.
Yanlış ve kısa vadeli politikalar iş ve istihdam yaratmıyor.

Geri teknolojiye dayalı maliyetli üretimin dışarıda rekabet şansı olmadığı gibi içeride gelişme şansı da yok. Bu da üretim krizine yol açıyor. 

Fakat bu uzun krizler halk kesimlerini derin bir sefalete sürüklerken sermaye en azından içeride gücünü koruyor.

57. IDEA Kolokyumunda sermayenin hükümetten talepleri netti. Bunları IDEA'nın 27 yaşındaki ekonomisti Santiago Bulat açılışta üç maddede özetledi:

Acil durum ekonomisine uygun bir çalışma rejimi, mevcut sistem için taktiksel iyileştirmeler ve işgücü piyasasının yeni taleplerine uyum sağlamak için kurumsal değişiklikler.

Acil durum rejimi denilen şey belli personeller dışında maaş artışlarının dondurulması, işten çıkarma yasağının kaldırılması ya da işten çıkarma tazminatlarının sınırlanması gibi işveren yükümlülüklerinin azaltılmasını içeriyor.

Örneğin Çalışma Bakanlığına bağlı uzlaştırma servisi "SECLO"nun; tazminat anlaşmazlığında belirleyici olması ve hatta "toplu iş sözleşmelerinin modernizasyonu" denilen yeni bir hesaplama biçimiyle iş rejiminin değiştirilmesi gibi beklentileri var.

Bu da aslında Arjantin'de geleneksel sermayenin gücünü koruma dışında bir beklentisi olmadığını; daha da önemlisi bir toplumsal projeye sahip olmadığını düşündürtüyor. 

Bununla beraber 57. IDEA Kolokyumuna halk ekonomisini temsil eden sosyal liderlerin katılması, ekonomide değişimin sokaktan başladığını gösteriyor.

Önümüzdeki süreçte kayıt dışı ekonomi olarak adlandırılan en alttaki geniş emekçi kesimin ekonomideki belirleyiciliği giderek artıyor. 

Üretimin yayılması ve desantralizasyonu dünyanın her yanında milyonlarca yeni girişimci yaratıyor. Küçük ölçekli üretim birimleri hızlı teknolojik değişimlere daha kolay uyum sağlıyor.

Düşük ölçekli faaliyetlerin tanınması ve sisteme katılımı ekonomideki verimliliği artırdığı gibi 21'inci yüzyıl demokrasisinin de temelini oluşturuyor. 

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU