Yıldız Savaşları: Son Jedi’ı izleyenler, her bir sahneyi inceliyor, Luke Skywalker’ın kaderi üzerine konuşuyor ve Rian Johnson’ın yeterince uzun olan 8. bölüme neler eklediğini sorguluyor.
Filmden uyarlanan Son Jedi: Genişletilmiş Baskı adlı romanın çıkmasıyla birlikte, serinin hayranları üzerine konuşacak çok daha fazla malzemeye sahip oldu. Jason Fry’ın kaleme aldığı kitap, Han Solo’nun cenazesinden, Rose ve Paige Tico kardeşlerin arasında geçen konuşmaya kadar çeşitli sahneleri içeriyor.
The Independent, Fry’la yeni kitap ve yönetmen Rian Johnson hakkında konuştu; Luke Skywalker’ın hayatı üzerine alternatif kurgular düşledi.
Öncelikle, yazma aşamasında yönetmen Rian Johnson’la kaç kez konuştunuz, merak ediyorum. Ya da senaryo üzerinden mi gittiniz? Johnson’ın nasıl bir katkısı oldu?
Rian’la birlikte temmuz sonuna doğru Skywalker Ranch’te oturduk ve birkaç saat konuştuk. Karakterler, karakterlerin birbiriyle ilişkileri ve hikayenin duygusal açıdan kilit noktalarından bahsettik. Rian bana, Rose ve Holdo gibi yeni karakterlere dair düşüncelerini ve yeni filmde onlarla neler yapmak istediğini aktardı.
Ayrıca, Rian’ın kurguda hangi sahneleri neden kestiğini de ele aldık. Romanlaştırma sürecinde vermek isteyebileceğim bu sahneler, benim için çok faydalı bir rehber oldu. Örneğin, bir sahnenin filme eklenirken, diğerinin çıkarılması gerektiğini öğrenmek önemliydi. Rian karakterlerin duygu durumlarının bu sahnelerde tam olarak aktarılıp aktarılmadığına odaklanıyordu.
Rian hem yazar hem de yönetmen olduğu için, bu sohbetten ötürü kendimi şanslı, hatta çok şanslı hissettim. Benim romanlaştırma sırasında karşılaştığım zorlukların bir kısmının farkındaydı ve beyin fırtınası yapmada bana cömertçe yardım etti. Örneğin, filmin görsel diline dayanan, Luke Skywalker ve Kylo Ren arasında olup bitenleri anlatan Raşomon tarzı geri dönüşlerin olduğu anlatım ögeleri var. Ve bir de Rey birine kendi hikayesini anlatırken, aslında Kylo’yu keşfedişimiz ve Rey’in ayna deneyimiyle ortaya çıkan görsel sürpriz var. Bu sahnenin yarattığı şaşkınlığın romanda nasıl verileceği, karşılaştığım en büyük zorluklardan biriydi.
Rian’ın bana verdiği en iyi tavsiye üslupla ilgiliydi. Filmde trajik olaylar ve sıkıntılı konularla uğraşırken bile, eğlence ve macera hissini vermek için nasıl çalıştığından bahsetti. Onun ifadeleriyle, “sürükleme, kaldır”. Yazma aşamasında sürekli bu iki kelimeye döndüm ve romanlaştırmayı eğlenceli gözlemler, diyaloglar ve tasvirlerle mayalamaya çalıştırm.
Bu görüşmeden sonra, bir sorum olduğunda bana nazikçe zaman ayırsa da, onu çok rahatsız etmemeye çalıştım. Birincisi, bitirmesi gereken bir film vardı ve sonra gerçekten bir mola vermeyi hak ettiğini fark ettim. Zaten ilk görüşme fazlasıyla verimli geçtiği için, onu gerçekten rahatsız etmeye ihtiyaç duymadım.
Romanda filmde olmayan sahneler de mevcut. Bunlar sizin fikirleriniz miydi yoksa Rian’ın mı?
Fikirlerimizin karışımıydı. Rian’la konuşmadan önce, metnin Lucasfilm’in hazırladığı 6 veya 7 farklı versiyonunu okudum; sahneleri veya hikayeyi zenginleştirebileceğini ve derinleştirebileceğini düşündüğüm ek diyalogları not düştüm. Ayrıca daha önce herhangi bir metinde yer almamış ek sahneler listesi yaptım. Bu liste filmde görmek istediğim ve editörlerimle yaptığım sohbetlerden çıkan fikirleri içeriyordu. Örneğin, hikayeye Rey’in varışından önce Luke’la başlamak istedim. Çünkü, Rey’in ana karakter olduğu ve Luke’un da Rey’in çözmeye çalıştığı bir gizeme dönüştüğü ana hikayede, Luke’un düşüncelerini okumanın zor olabileceğini biliyordum. Editörüm Elizabeth Schaefer’la birlikte Han Solo’nun cenazesini almak konusunda hemfikirdik. Ve gerçekten Rey’in Kylo’yla savaşının ardından bir süre sakin kalmasını istedim. O sakinlikteki tempo, Rey’in neler öğrendiği ve Güç’le olan ilişkisinin nasıl değiştiği duygusunu verebilirdi.
Yazmaya oturmadan önce, çıkarılan ve eklenmesi önerilen film sahnelerinin olduğu büyük bir tablo hazırladım. Bunlarla birlikte daha önemsiz bir karakterin bakış açısını içeren ya da kullanabileceğimiz ek diyaloglar ve farklı bir şey denemek isteyebileceğimiz yerler de vardı. Bu çalışma sadece benim kitabım için değil, farklı projeler için de bir taslak oluşturdu. Örneğin, çıkarılan bazı sahnelerin arkadaşım Michael Kogge’nin roman çalışması için ayrılmasının daha uygun olduğunda karar kıldık.
Bu bir düzeyde yaşayan bir belge olduğu için hepimizin işine yarayan bir taslak oldu. Lucasfilm Yayıncılık’tan Michael Siglain ve Jennifer Heddle, Leia Organa ve Chewie’nin Luke’un ölümü sonrası Crait’ten kaçarken Falcon’un uçuş kabininde verdikleri tepkiyi sorduğunda baskıya gitmek üzereydik. O an bu sahneyi gerçekten yazmak istediğimi biliyordum ve kitapta en sevdiğim bölümlerden biri oldu bu sahne.
Ne zaman aklıma yeni bir fikir gelse, roman için yazmam gerekse de hikayenin Rian’a ait olduğunu hatırlattım kendime. Yeni her malzeme Rian’ın hikayesine hizmet etmeliydi. Hikayeyi değiştirmek ya da onu kendime saklamak için işe alınmamıştım. Bu yazar kibri için iyi bir kontrol sağladı.
Kaynak malzeme konusunda ne kadar özgürdün? Mesela kendi sahnelerini yaratma şansın oldu mu?
Rian başlangıçta fazlasıyla cömertti, uyabileceğini düşündüğüm, önceki metinlerde bulunan her şeyi kullanmamı söyledi, bana ve hikayesine güvendi. Sahip olduğum özgürlüğü hikayeyi desteklemek için harcamamı sağlayan zeki kişilerin olduğu büyük bir ekibe sahiptim.
Sizin eklemek istediğiniz ama Lucasfilm’in izin vermediği herhangi bir şey oldu mu?
İşe yaramayan birkaç şey denedik. Fakat bunların işe yaramamasının nedeni Lacasfilm’in izin vermemesi değildi. Bu açıdan, sürecin umduğum şekilde yürüdüğünü söylemeyi tercih ederim.
“Taslakta” yerlerini değiştirebileceğimiz yerler vardı. Güç Uyanıyor’da Poe Dameron’la birlikte uçtuğunu gördüğümüz, Starkiller Base baskınından sağ çıkan pilotlar Son Jedi’da yer almıyor. Onlara ne tip bir görev verildiğini ve nasıl gittiğini araştırmanın eğlenceli olabileceğini düşündük. Fakat yazarken, bunların sonu olmayacağını fark ettim. Bu yüzden önce kendim bir düzenleme yaptım ve onları hiç yazmadım bile.
Bazı şeyler de belli bir zaman sonra oldu. Okurların, Jedi’ın Dönüşü’nden bu yana Luke’a neler olduğunu öğrenmek isteyeceklerini biliyordum. Ama bu, cevabını esas kendime vermek istediğim bir soruydu. Böylece, Luke’un Güç’ü ve kendi rolünü anlamaya çalıştığı onlarca yılı içeren, editörümle “Lukelararası” diye adlandırdığımız 8 ya da 9 tane özet sahne yazdım. Lukelararasılık eğlenceliydi ve orada bazı iyi fikirler keşfettik. Fakat bunlar bizi, zaten fazlaca karmaşık olan ana hikayeden uzaklaştırmaya devam ediyordu. Elizabeth bana, bunların kitaba ait olmadığını düşündüğünü açıklayan, mahcup bir e-mail gönderdi. Onunla aynı fikirde olduğumu görmek rahatlatıcıydı. Lucasfilm’in Lukelararasını gördüğünü bile sanmıyorum. İşe yaramayacaklarını biliyorduk ve bu yüzden çıkardık.
Rose ve Finn’in Master Codebreaker’la tanışmalarına dair düşündüğümüz alternatif belki de aklımıza gelen en ilginç fikirdi. Okuduğum ilk metinde, Rose ve Finn Mater Codebreaker’ı bir kabarede şarkı söylerken buluyor ve Codebreaker onlardan mücevher soygunu için kendisine katılmalarını istiyor. Fakat sonra yüz kızartıcı bir biçimde yakalanıyor ve Rose ile Finn’i hapishaneye taşıyor. Bu çok daha uzun bir kurulumla, filmde gördüğümüz sahneyle aynı.
Rian’la birlikte orjinal halini sunmanın eğlenceli olabileceğini düşündük ve hayranların roman için beklentilerini sarsmaktan keyif aldım. Dolayısıyla bu sahne, projenin son haftasına kadar bu şekilde yazıldı. Fakat sonunda, bütün bir ekip büyük bir sahneyle alakalı alternatif bir kurgu sunmanın beklentileri çok fazla sarsacağına karar verdik ve ekranda gördüğünüz sahneye geri döndük.
Bu alternatif sahnenin kendine bir yuva bulduğunu görmek isterdim. Fakat doğru kararı verdiğimizi düşünüyorum. Ve ulaştığımız noktaya gelme biçiminden memnunum: Bir şeyleri zorlayıp, biraz fazla ileri gittiğimizi fark ettiğimizde de geri dönmek. Bir yazar olarak, güvenli sularda yüzmektense bu daha eğlenceli. Aslında film uyarlamak böyle bir şey.
En çok gurur duyduğunuz sahneler hangileri?
Luke’la başlayan açılış sekansını severek yazdım. Sürpriz bir sahneydi. Fakat neler olduğunu ve bunların ana hikayeye nasıl yansıdığını anladığınızda hak vereceğinizi düşündüğüm bir sahneydi. Bir yazarın en iyi hünerlerini sergilemesi gereken karakterlerden Leia için yazdığım tüm ek metinleri çok sevdim. Onun Güç’le olan ilişkisini, neredeyse insan üstü görev bilincini ve görevi için ödediği duygusal bedeli keşfedebilmek bir onurdu (ve büyük bir sorumluluktu).
Fakat eğlenceli olan çok fazla küçük şey de vardı. Rose ve Finn için C-3PO’nun kendine özgü droid beynine girmek amacıyla daha çok ra-ta-ta-ta diyaloğu yazmayı ve Poe, X-wing ve Falcon gibi normalde karakter olarak düşünemeyeceğimiz karakterlere ışık tutan bir anlatımı tercih ettim.
Luke’la başlayan açılış sahnesi, Luke’un karakterine fazladan bir hüzün yükledi. Bu kadar sevilen bir karaktere farklı bir gelecek düşlemek ve yazmak çok eğlenceli olmalı!
Oh, kesinlikle!
(Uyarı: Spoiler geliyor!)
Bu açıkçası benim Efsaneler kitaplarından beri tartıştığım bir fikir. Tatooine’i hiç terk etmemiş hayatını görece bir huzur ve unutulmuşlukla geçen bir Luke hakkında kısa bir öykü yazmak istedim. Okur, şeytanın zafere ulaştığını fakat yine de ona dokunamadığını yavaşça fark edecek. Bunun çok yavaş gerçekleşmesini ama korkutucu olmasını istedim.
Romanın yazım sürecinde Luke’la yapacağım girişle boğuşana kadar, bunu nasıl halledeceğimi çözememiştim. Ve sonra bir şeyler, eski “sessiz kıyametin” Luke’un kaçtığı galaksi Ahch-To’da -halbuki galaksinin ona çok ihtiyacı vardı- yaptıklarının ilginç bir yankısı olacağı yönünde beni dürttü. Bu, kafamdaki başka bir düşünceyle de uyuşuyordu. Romanda Güç kendi içinde neredeyse bir karakter olmalıydı.
Bunların bir araya gelmesi, Güç’ün Luke’un ona karşı kurduğu savunma mekanizmasından kurtulmaya çalıştığı fikrini doğurdu. Bu nasıl olurdu? Mantıklı cevap rüyaydı. Rüyalar, mevzilerimiz düştüğünde ve zihnimizin en kırılgan olduğu zaman ortaya çıkar.
Ve evet, bu düşünce bana okurların kesinlikle beklemediğini bildiğim ilk sahneyi verdi. Bu da her zaman eğlencelidir!
Pek çok kişi, filmdeki Luke’un çocukluklarında düşledikleri Luke’la uyuşmadığını gördü. Karakterin geldiği noktayla alakalı sizin düşünceleriniz neler? Bu, sizin hep olacağını düşündüğünüz şey miydi yoksa Rian’ın tamamıyla farklı olan görüşü müydü?
Son Jedi’ı çok seviyorum (ama eğer izleyenler sevmediyse, buna da tamam). Fakat kabul etmem gerekir ki bazen filmi şaşırtıcı kılmak zordur. Yenilgiden öğrenmeyi, rehberlerden kurtularak kendine güvenmeyi ve kahramanca planlar çarpık bir hal aldığında ne yapılacağını gösterir. Bunların hiçbirini, patlamış mısır filmi izlemek istediğimizde görmeyi ummayız.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Filme gelen bazı olumsuz tepkileri gördüğümde şaşırdım. Fakat sonra benim de metni ilk okuduğumda hazmetmek için zamana ihtiyacım olduğunu hatırladım. Birkaç tepkiden sonra Son Jedi’ın ilk olarak kahramanca yolculukların yapı çözümü gibi, sonrasındaysa yeniden doğrulanması gibi hissettirdiğini fark ettim. Luke, Rey’in onun ışın kılıcıyla çıkıp geleceği umuduyla alay eder ve bütün bir İlk Düzen’i yüzüstü bırakır. Yeni bir Jedi eğitmeyi reddeder ve bunu çok daha etkili biçimde yapar. Direniş’in neredeyse hiçbir şeyi kalmaz. Fakat Leia ihtiyaç duydukları her şeye sahip olduklarını söyler ve boş bir hisse ya da kuruntuya kapılmaz.
Bu bir süre sindirmenizi gerektiren bir hikaye, benim için de öyle. Umarım pek çok şüpheci Yıldız Savaşları hayranı benim geçtiğim yoldan geçer. Bu filmi yeniden düşünmeleri için uygun bir zaman ve roman uyarlaması bununla uğraşmak için bir yol olabilir.
Luke’a dönecek olursak, işe evet dedikten sonra ilk düşüncem, “Aman Tanrım. Luke Skywalker’ın ölüm sahnesini yazacağım” şeklindeydi. Bu… inanılmaz. Yani, Yeni Umut’u 8 yaşındayken gördüm. 40 yıldır Luke Skywalker hikayeleri tüketiyorum. Ve şimdi bu sahne benim sorumluluğumda mı?
Açıkçası hikayenin o noktasına geldiğimde, yazım süreci epey hızlandı. Çünkü bu sahneyi kafamda zaten 20-30 kez yazmıştım.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
https://www.independent.co.uk/arts-entertainment
Independent Türkçe için çeviren: Esra Güngör
© The Independent