ABD ordusu çekilirken Taliban'ın 15 Ağustos'ta başkent Kabil'e girişi, başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere Afganistan halkının durumuyla ilgili endişe yarattı. Afganistan'ın dünyaca ünlü kadın aktivistleri ve sanatçıları, Taliban'ın gelişiyle birlikte kendilerini karanlık bir geleceğin beklediğini ifade ederek yardım çağrısında bulundu.
Ülkenin ilk kadın belediye başkanı Zarifa Ghafari'nin "Benim gibi insanların peşine düşecek ve beni öldürecekler. Ailemi bırakamam. Bekliyorum" sözleri, gündeme otururken, Afgan yönetmen Sahraa Kerimi de dünyaya şöyle seslendi:
Hey bu koca dünyanın insanları, lütfen susmayın, bizi öldürmeye geliyorlar.
Afgan kadınların kurtarılması için çağrılar ve kampanyalar, dünyanın dört bir yanından destek görürken ülke Taliban kontrolünde 5. gününe girdi. Örgüt kadın haklarına yönelik ılımlı mesajlar verirken Kabil başta olmak üzere birçok şehirden korkutucu haberler geliyor.
Kadınların iş yerlerine, okullara alınmadığı ve burka giymeye zorlandığı öne sürülürken, biz de Afganistan'daki son günleri kadınların nasıl geçirdiğine ve Taliban'ın uygulamalarına dair güncel bilgileri ve gelişmeleri aktardık.
Bunun yanında Afgan kadınlarının mücadele tarihine ışık tutmaya çalıştık ve 20 yıllık ABD işgalinin kadınlara ne vaat ettiğini irdeledik. Afganistan'da kadınların bugün hangi hakları kaybetme riskiyle karşı karşı olduğunu aktarmaya çalışırken, Taliban'ın 1990'lardaki acımasız uygulamalarını da Afgan kadınların aktarımlarıyla sıraladık.
Taliban'ın "ılımlı" mesajları ikna etti mi?
Taliban'ın ülkenin kontrolünü ele geçirdiği ilk günlerde ılımlı mesajlarla Afganistan halkının ve uluslararası toplumun kalbini kazanmaya çalıştığı yorumları yapılıyor.
Örgüt herkes için "güvenli ve istikrarlı" bir ülke yaratmak istediğine vurgu yaparken kadınlar ve kız çocuklarının geleceğine dair kaygıların da farkında.
Bu nedenle kız çocuklarının eğitimden koparılmayacağı, kadın doktor ve hemşirelerin görevine devam edeceği ve burka giymeyen ama başörtüsüyle örtünen kadınların da dışarı çıkabileceği gibi mesajlar vermeye çalıştı. Hatta Afganistan'ın batısındaki Herat kentinde beyaz başörtüsü ve siyah tunik giyen kız çocukları, Taliban'ın yönetimi almasından sadece birkaç gün sonra okula döndü.
Kabil'de kadınların ilk protestosu da dünya basınında geniş yankı buldu. 17 Ağustos'ta ellerinde kağıt dövizlerle bir araya gelen ve Taliban'ı protesto eden bir grup kadın, "Çalışmak, eğitim ve siyasi katılım her kadının hakkıdır" sloganını attı. Taliban'ın böyle bir protestoya izin vermesi, çizmeye çalıştığı ılımlı imajı pekiştirdi.
First protest of women in Kabul.#Afghanistan
— Pajhwok Afghan News (@pajhwok) August 17, 2021
Video of @HameedMohdShah pic.twitter.com/p2guH2kSj6
Taliban sözcüsü Zabihullah Mücahid de aynı gün düzenlenen basın toplantısında "Kadınlarımızın hakları var ve bu haklardan faydalanabilecekler. Eğitim, sağlık ve diğer alanlara katılmaya hakları var" ifadelerini kullandı.
Öte yandan birçok kadının, Taliban'ın verdiği sözlere güvenmediği belirtiliyor. Örgütün bu mesajları kısa vadede ülkeyi yönetebilmek için verdiğinden ve bu imajdan ileride vazgeçmesinden endişe ediliyor.
Türkiye'de eğitim gören ve ismini paylaşmak istemeyen Afgan bir mühendislik öğrencisi, "Halkın çoğu Taliban'ın henüz iktidarın ilk günleri olduğu için ve halkın tepkisinden korktuğu için bir şey söylemediğine inanıyor" diyor.
Independent Türkçe'ye konuşan öğrenci, "Taliban'ın gerçek yüzünü görmek için bir süre beklemek gerektiğini düşünüyorlar" diye ekliyor:
Tanıdığım kadınların neredeyse tamamı Taliban'a inanmadıkları ve korktukları için dışarı çıkmaktan kaçınıyor.
Kadınların Taliban yönetiminde ilk günleri
Sokakların boş kaldığı ve halkın ihtiyaçlarını karşılaması için az sayıda bakkal ve restoranın hizmet verdiği Kabil'de Taliban liderleri önce hastaneleri ziyaret ederek kadın sağlık çalışanlarının görevlerine devam etmesi gerektiğini söyledi ve dünyayı şaşırtan, olumlu bir imaj çizmeye çalıştı.
Bu sırada bazı Afgan kadınlar, örgütün Kabil'e ve bundan önce diğer büyük şehirlere girişiyle birlikte hayatlarının nasıl değiştiğini dünya basınına anlatıyordu.
Söz konusu aktarımlara göre başkentte kadınlar, örtünmedikleri için ya da bir erkek refakatçileri olmadan dışarı çıktıkları için şiddet görme korkusuyla evde kalmayı tercih etti. The Guardian'a konuşan 24 yaşındaki Hayat, "Sokaklarda kadın yoktu, sadece arabalarda maskeli ve saçları görünmeyen kadınlar vardı" dedi.
Taliban liderliği Kabil sakinlerine yönelik yeni kuralları henüz belirlememiş olsa da şehrin batısındaki bir camiden kadınların burka veya hicap giymeleri gerektiği anons edildi. Ailesine yiyecek almak için dışarı çıkan yaşlı bir kadının, silahlı militanlar tarafından örtünmediği gerekçesiyle itildiği ve eve gönderildiği bildirildi.
Taliban aslında burkanın zorunlu olmayacağına dair de mesajlar vermişti ama Fox News, 17 Ağustos'ta Tahar eylatinde bir kadının burka giymediği gerekçesiyle infaz edildiğine ilişkin görüntüler yayımladı.
Öte yandan ülkede birçok kadının, geçmişte Taliban'ın giymelerini istediği burkaya artık sahip olmadığı ve şimdi burka arayışında olduğu aktarılıyor.
Taliban, Doha'da Batılı liderlerle yaptığı, sonuçsuz kalan görüşmelerde de kadınların çalışma ve eğitim hayatına katılımına dair güvenceler vermişti. Ancak Kabil'den önce örgütün kontrolüne giren şehirlerde kadınların işlerini erkeklere kaptırmaya çoktan başladığı söyleniyor.
Reuters'ın haberine göre temmuzda Kandahar'da ve Herat'taki iki bankanın kadın çalışanları, silahlı militanlar tarafından evlerine geri gönderildi. Bankanın muhasebe departmanında çalışan 43 yaşındaki Noor Khatera, "İşe gitmemize izin verilmemesi gerçekten tuhaf ama durum bu" diye konuştu.
Kadınları bilinçlendirmeye yönelik, kar amacı gütmeyen bir kuruluşta çalışan ve Herat'ta yaşayan Zehra isimli bir kadın, AP'ye verdiği röportajda Taliban'ın şehre girmesinden bir ay önce uzaktan çalışmaya başladığını ancak sonrasında hiç çalışamadığını aktardı.
Örgütün kente girişinden sonra yaşanan izdihamla gündeme gelen Kabil Havalimanı'ndaki kadınların haykırışları da medyada büyük yankı uyandırdı. Paylaşılan görüntülerde kadınlar, ABD askerlerine "Taliban geliyor" diye yalvarırken görüldü.
At #kabulairport gates where the US forces controlling, people crying and begging US forces to allow them to pass the gates otherwise the Taliban will come and will behead them. pic.twitter.com/wzxXJf2ngL
— Natiq Malikzada (@natiqmalikzada) August 18, 2021
Kabil'de ve diğer şehirlerde kadınlara yönelik muamelenin değişiklik göstermesi de dikkat çekti. Örneğin Afganistan Ulusal Radyo Televizyonu'nda çalışan kadın gazeteci Şebnem Devran, işe gittiğinde Taliban'ın stüdyoya girmesine izin vermediğini ve kendisini eve gönderdiğini duyurdu. Örgütün, Devran'a kadın olduğu için artık çalışamayacağını söylediği bildirildi:
Shabnam Dawran, Afghanistan's National Radio Television news presenter: “I went to #RTA but they told me that the regime has changed. you are not allowed, go home". pic.twitter.com/xJ4XcpamRo
— Muslim Shirzad (@MuslimShirzad) August 18, 2021
Bu sırada Taliban liderleriyse dünyaya olumlu bir imaj çizmek için kadın gazetecilerin görevlerine devam ettiğini göstermeye çalışıyordu. Afganistan'ın en büyük haber kanallarından TOLO'da görevli kadın muhabir Beheshta Arghand, üst düzey Taliban temsilcisi Abdülhak Hamid'le canlı yayında röportaj yaptı. Kadın gazetecinin görevine normal bir şekilde devam etmesi manşetleri süsledi. Bu durum, Taliban'ın değiştiğine ve "ılımlılaştığına" yönelik mesajlar diye yorumlandı.
Kanalın yöneticisi Miraqa Popal, Twitter paylaşımında "Bugün kadın spikerlerle yayınımıza kaldığımız yerden devam ettik" ifadelerini kullandı:
We resumed our broadcast with female anchors today.@TOLOnews #Afghanistan pic.twitter.com/YLqtJEYceL
— Miraqa Popal (@MiraqaPopal) August 17, 2021
Taliban değişecek mi?
Taliban, Afganistan'ın yönetimini ele geçirmeden önce de dünya liderlerine kadın haklarına saygılı olacaklarına dair mesajlar veriyordu. Bu nedenle 1996 - 2001 arasında ülkeyi yönetirken kadınlara en ufak bir hak bile tanımayan örgütün değişip değişmeyeceği bir süredir tartışma konusuydu.
Kanada'daki Concordia Üniversitesi'nden Antropoloji Profesörü Homa Hoodfar ve ABD'deki Agnes Scott College'da Kadın Araştırmaları Bölümü'nden Doç. Dr. Mona Tajali, temmuzda konuyla ilgili bir çalışma yürüttü. 15 Afgan kadın aktivist, lider ve politikacıyla röportajlar yapan akademisyenler, Taliban'ın değişim vaatlerini değerlendirdi.
İkiliye konuşan ve Meetra ismini kullanan bir avukat, "Taliban, propaganda için Twitter ve sosyal medyayı iyi kullanmayı öğrenmiş olabilir ama sahadaki eylemleri bize değişmediklerini söylüyor" derken, örgütün kısa süre önce ele geçirdiği Mezar-ı Şerif'ten bir kadın öğretmen de şunları söyledi:
Başlangıçta Taliban röportajlarını televizyonda izlediğimizde sanki değişmiş gibi göründü, barış umduk. Ancak Taliban'ı yakından gördüğümde hiç değişmediklerini anladım.
Taliban liderlerinin kadınlara "şeriat çerçevesinde" haklar sağlayacaklarını vurgulaması da soru işaretlerini güçlendirmişti. Kabil'de yaşayan 40 yaşındaki bir kadın hakları aktivisti, "Taliban reformu gerçekte mümkün değil" ifadelerini kullandı.
Temel ideolojileri, özellikle kadınlara karşı aşırı tutucudur.
"Kadınların geleceğine ulema karar verecek"
Nitekim Taliban liderlerinden Vahidullah Haşimi, 18 Ağustos'ta Reuters'a yaptığı açıklamada kadınların Afganistan'daki geleceğine İslami ulema şurasının karar vereceğini söyledi.
"Ulemamız kız çocuklarının okula gitmesine izin verilip verilmeyeceğine karar verecek" diyen Haşimi, sözlerini şöyle sürdürdü:
Başörtüsü mü, burka mı yoksa sadece peçe ve çarşaf mı ya da başka bir şey mi giymeleri gerekip gerekmediğini kararlaştıracaklar. Bu onlara kalmış.
Söz konusu açıklamanın, Taliban sözcüsü Zabihullah Mücahid'in basın toplantısında verdiği güvencelerle çeliştiği yorumları yapıldı.
Taliban'dan önce ve sonra: Afganistan'da kadın hakları
Afganistan'da kadın mücadelesi 1920'lere dayanıyor. Zira o dönemde Kral Amanullah'ın eşi Kraliçe Süreya, kadınların aile içindeki, eğitim ve meslek alanındaki konumlarını iyileştirmek için hızlı reformlar yapmıştı.
1960'lara gelindiğinde kadınlar, 1964'te onaylanan Afganistan'ın ilk kapsamlı anayasasının taslağını hazırlayanlar arasındaydı. Bu anayasa kadın ve erkeklerin eşit haklara sahip olduğunu kabul ediyordu ve seçilme hakkı tanıyordu. 1965'te Afgan Parlamentosu'na 4 kadın seçilmiş ve birçok kadın da bakanlık görevlerine getirilmişti.
Afgan kadınlarının durumu, 1970'lerin ve 1980'lerin Sovyet destekli yönetimi altında gelişmeye devam etti. Bu dönemde parlamento, iki aşiret arasındaki anlaşmazlıkları çözmek için kadınların gelin olarak verilmesi veya dul kadınların ölen kocalarının erkek kardeşiyle evlenmeye zorlanması gibi uygulamaları yasa dışı ilan etmişti.
1979'da Afganistan'a giren Sovyetler Birliği, 1989'da ülkeden çekilirken, 1996'da Taliban'ın yükselişi başladı. Sonunda örgütün Afganistan yönetimini ilk kez ele geçirmesi, kadın haklarına yönelik ilerlemeleri kesintiye uğrattı.
1977'de Afganistan Devrimci Kadın Birliği (RAWA), kadınların haklarını savunmak üzere Kabil'de kurulmuştu. Sovyetler çekildikten sonra Taliban’la mücadeleye odaklanan RAWA, Taliban döneminde bir taraftan Pakistan sınırındaki mülteciler için açtığı okullar ve Afganistan içinde evlerde verdiği gizli kurslarla modern eğitim faaliyetini yürütürken, diğer taraftan Taliban yönetiminin insanlık dışı uygulamalarını dünyaya duyurmaya çalışmıştı. RAWA, Taliban'ın o dönemde getirdiği bazı yasakları şöyle özetlemişti:
- Kadınların ev dışında çalışması tamamen yasaklandı. Kabil'deki bazı hastanelerde sadece birkaç kadın doktor ve hemşirenin çalışmasına izin verildi.
- Baba, erkek kardeş veya koca gibi yakın erkek akrabalar olmaksızın kadınların ev dışında faaliyet göstermesi yasaklandı. Dul kadınlar ve çocukları fiilen açlığa mahkum edildi.
- Kadınların erkek esnafla muhatap olması, bisiklet veya motosiklet kullanması, yüksek sesle gülmesi, yürürken ses çıkaran ayakkabılar giymesi, nehir kenarında çamaşır yıkaması, balkona çıkması, erkek doktorlar tarafından tedavi edilmesi ve 8 yaşından büyük kız çocuklarının okula gitmesi yasaklandı.
- Burka giyme zorunluluğu getirildi. Açık renkli giysiler yasaklandı. Buna uygun giyinmeyen kadınlar kırbaçlandı.
- Evlilik dışı cinsel ilişkiye girmekle suçlanan kadınlar recm edildi.
- Kozmetik kullanımı yasaklandı. Tırnaklarını boyayan birçok kadının parmakları kesildi.
- Kadın kelimesinin geçtiği tüm yer adları değiştirildi. Örneğin, "kadın bahçesi", "bahar bahçesi" oldu.
20 yıllık ABD işgali, kadınlara ne getirdi?
Örgütün kadınlara yönelik kısıtlamaları o kadar sertti ki ABD 2001'de Afganistan'a girdiğinde kadın haklarının durumu, işgalin en önemli meşruiyet kaynaklarından biri oldu.
O sırada ülkenin yüzde 90'ını yöneten Taliban, ABD'nin müdahalesinin ardından Pakistan'a çekildi ve yıllardır örgütün yönetildiği yerlerden biri olan Kandahar sınırındaki Ketta'da yeniden bir araya geldi. Bu esnada Afganistan'da ABD ve NATO öncülüğündeki birliklerin desteğiyle yeni bir hükümet kuruldu. ABD işgali sırasında, 2004'te hazırlanan anayasayla kentli kadınlar bazı haklara kavuşsalar da kırsal bölgelerdeki kadınlar bu haklardan çok az yararlanabildi ve kadınlara karşı linç kültürü devam etti.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Bu süreçte ilk olarak, Taliban'ın kadınlara yönelik yasaklarla tahrip ettiği sağlık merkezleri yeniden kuruldu. 2018'e kadar 3 bin 135 sağlık tesisi inşa edildi ve Afgan halkının yüzde 87'sine iki saat mesafedeki bir tıbbi tesise erişim sağlandı.
2003'te kız çocuklarının yüzde 10'undan azı ilkokula kayıtlıydı. 2017'ye kadar bu sayı yüzde 33'e çıktı. Bu oran yeterli bulunmasa da iyileşmenin devam ettiği aktarılıyordu. Orta öğretimde kayıtlı kadınların oranı ise 2003'te yüzde 6'yken, 2017'de yüzde 39'a yükseldi. 3,5 milyon Afgan kız çocuğu okula gidiyor, 100 bin kadın da üniversite okuyordu.
Kadınların yaşam beklentisi 2001'de 56 yıldı; 2017'de bu sayı 66'ya yükseldi.
2020 itibarıyla memurların yüzde 21'i kadınlardan oluşuyordu. Bunların yüzde 16'sı üst düzey yöneticiydi ve Afgan milletvekillerinin yüzde 27'si kadındı.
Bu süreçte Afganistan, dünya genelinde çalışmalarıyla takdir toplayan birçok kadın sanatçı, mühendis ve aktivist de yetiştirdi. Sima Samar ve Jamila Afghani gibi insan hakları aktivistlerinin yanı sıra müzisyen Aryana Sayeed, yönetmen Sahra Kerimi gibi sanatçılar öne çıkıyordu. (Taliban'ın Kabil'e girmesinin ardından Kerimi, Türk Büyükelçiliği yardımıyla Afganistan'dan çıkarıldığını duyurmuştu).
Herat'ta kız çocukları için bilgisayar programlama okulu Code to Inspire'ı kuran 35 yaşındaki Fereshteh Forough da o kadınlardan biriydi. Forough, birkaç gün önce Twitter'da kendisine gelen bir mesajı paylaştı. Mesajda hayatından endişe eden biri, artık yemek yiyemediğini ve evinde kalamadığını söylüyordu:
Aileme gülümsüyorum ama içten içe ölüyüm.
Afganistan'ın tamamı kız çocuklarından oluşan robotik takımı da bu örneklerden biriydi. Geçen yıl eski araba parçalarından koronavirüs hastaları için solunum cihazı üreten 20 kişilik ekip, Kanada ve Türkiye'de yarışmalara katılmış ve ödüller kazanmıştı. Taliban'ın yönetimi ele geçirmesinin ardından ekibin bazı üyelerinin eğitime devam etmek üzere Katar'a gittiği, bazılarınınsa ülkede kaldığı aktarıldı.
Afganistan'ın tamamı kız çocuklarından oluşan robotik takımı Taliban'dan kaçmak için yardım istiyor https://t.co/NALs2mr8gM pic.twitter.com/Su8WceLuRJ
— Independent Turkish (@TurkishIndy) August 17, 2021
"Kırsal bölgelerde kadınların durumu değişmedi"
Fakat kadın haklarındaki bu kazanımlar, kent ve kır arasında son derece eşitsiz dağılmıştı. Kırsal kesimlerde, özellikle Peştun bölgelerindeki kadınların yaşamı, yasalara rağmen pek değişmemişti. Kadınlar sağlık hizmetlerine erişim, okula gitme ve çalışma hakkı için ailelerindeki erkeklere bağımlıydı ve birçok Afgan erkeği hala son derece muhafazakardı.
Örneğin, Birleşmiş Milletler'in (BM) 2019'da yürüttüğü bir araştırma, Afgan erkeklerin sadece yüzde 15'inin kadınların evlendikten sonra çalışmasına izin verilmesi gerektiğini düşündüğünü ortaya koymuştu. Erkeklerin üçte ikisi, kadınların artık çok fazla hakka sahip olduğundan şikayet ediyordu.
Üstelik ülkedeki kadınların tahminen yüzde 76'sı kırsal alanlarda yaşıyordu. Bu bölgelerde kadınların, Taliban ve hükümet güçleri arasındaki savaştan etkilenmeye bugüne dek devam ettiği belirtiliyor.
"Eşitsizlik ve şiddet devam etti"
Uluslararası Af Örgütü'nün 2020 tarihli raporuna göre Afganistan'da kadınlar, özellikle de Taliban'ın güçlü olduğu bölgelerde şiddete maruz kalmaya devam etti. Raporda, kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet olaylarının etkili bir şekilde bildirilmediği ifade edildi. Kadınlar misillemelerden korkuyor ve yetkililere güven duymuyordu.
Afganistan Bağımsız İnsan Hakları Komisyonu'na (AIHRC) göre 2020'de 100'den fazla kadın cinayeti vakası rapor edildi. Bu vakaların yaşandığı bölgelerde soruşturma genellikle yetersiz kaldı. Bazı durumlarda şiddet mağdurları, şikayetlerini geri çekmeleri için baskı gördü ve suçlular etkin şekilde cezalandırılmadı.
Benzer şekilde devlet dairelerinde çalışan kadınların işyerlerinde maruz kaldığı saldırıların da nadiren soruşturulduğu ve faillerin cezalandırılmadığı aktarıldı. Hükümette görev alan kadınların da yıldırma, taciz ve ayrımcılığa maruz kaldığı bildirildi.
Mart 2015'te Kabil'de Ferhunde Melikzade'nin linç edilmesi ise Afganistan'da kadınların gördüğü ayrımcılığı gözler önüne serdi. Bir türbenin önünde muska satan bir kişiyle girdiği tartışma sonrasında, adamın Ferhunde'nin Kur'an yaktığını öne sürmesi üzerine toplanan kalabalık tarafından dövülen genç kadının üzerinden arabayla geçilmiş ve bedeni yakılmıştı. Bu sırada polis, kalabalığa müdahale etmemişti. Lincin protesto edildiği cenaze töreninde ise Ferhunde'nin tabutunu kadın hakları aktivistleri taşımıştı.
Af Örgütü'nün aktardığına göre çocukların durumu da kadınlardan farksızdı. Dünya genelinde tepki çeken "bacha bazi" uygulamasının (oğlan çocuklarının yaşlı erkekler tarafından istismar edilmesi) 2018'de suç olarak kabul edilmesine rağmen, yetkililer failleri cezalandırmak için yeterince çaba sarf etmedi.
UNICEF ise 2 milyondan fazla kız çocuğunun okula gidemediğini ve çok sayıda çocuğun zorla çalıştırılmaya veya sokaklarda dilenmeye devam ettiğini açıkladı.
Taliban'a karşı savaşan kadınlar
Taliban'ın geçen hafta Afganistan'ı yeniden ele geçirmesine giden süreçte örgüte karşı savaşa kadınlar da katılmıştı. Silahlanan kadınlar, çok acı çektiklerini ve militanların vahşetine artık tahammül edemediklerini söylüyordu.
Voice of America'nın 2017 tarihli haberinde kuzeydeki Cüzcan eyaletinde Taliban'la çatışmalarda aile üyelerini kaybeden yaklaşık 150 kadının silahlandığı aktarılıyordu. Gruplardan birinin komutanı Memleket, "Militanlar üç oğlumu öldürdüler ve geçim kaynaklarımızı yaktılar. Şimdi IŞİD ve Taliban'la savaşmak için dışarı çıktık" diye konuşmuştu.
Darzab bölgesindeki bir başka ekibin üyesi Nefise ise "Erkek kardeşimi, kız kardeşimi ve yeğenimi öldürdüler. Bu yüzden silahı elime aldım" demişti.
ABD'li Binbaşı Christie Lamond da 2013'te bir grup Afgan kadının ABD ordusundaki kadınlardan gizlice savaş eğitimi aldığını açıklamıştı.
Birkaç gün önce ABD merkezli TV istastonu KTVQ'ya konuşan Lamond, 7 aya kadar sürebilen bu eğitimlerde Afganistan ordusundaki kadınlara nişancılıktan yakın dövüşe kadar her şeyi öğrettiklerini ifade etmişti:
Aldıkları savaş eğitimi, burada ABD'de aldığımız eğitime çok benziyordu.
Afganistan'da Taliban'a karşı çok daha savunmasız konumdaki etnik azınlıklara mensup kadınlar da örgüte karşı silaha sarılıyordu. Afganistan'ın merkezinde yer alan, Şii inancına mensup Hazaraların anavatanı Bamyan eyaleti şu anda Taliban kontrolüne geçti. Ancak Hazara kadınları, Taliban'a karşı direnen kadınların önemli bir parçasıydı. Taliban eyalete girmeden bir hafta önce The Week'e konuşan bir kadın, gerekirse silaha sarılmaya ve erkeklerin yanında savaşmaya hazır olduklarını söylemişti.
Afganistan'da çalışan ve Twitter'da @ZHassani7 ismini kullanan bir gazeteci de temmuzda, silahlı Hazara kadınlarının görüntüsünü yayımlamıştı:
Like Kobani girls, women & girls in #Bamyan also started to stand up & back ANSDF by taking arms or providing them with food & water.
— Zhasan (@ZHassani7) July 16, 2021
In the past 2 days, #Taliban that captured 2 districts of Bamyan, retreated from 2 of them. pic.twitter.com/n3iU06Kxbx
Mezar-ı Şerif'in kadın valisi ve Hazara kökenli Salima Mazari de Taliban'a karşı mücadelede ön cephede yer alıyordu. Taliban kontrolü ele geçirmeden önce The Guardian'a konuşan Mazari, "Bazen ofiste oluyorum ve diğer zamanlarda bir silah alıp savaşa katılmam gerekiyor" demişti.
Ancak Mazari'nin Taliban'ın şehre girmesinin ardından yakalandığı bildirildi. Mazari'nin infaz edilmesinden korkan birçok kişi, serbest bırakılması için sosyal medyadan çağrı yaptı. Afgan yönetmen Malek Shafi'i, Twitter'da şöyle yazdı:
Şu an Taliban'ın esiri. Özgürlüğüne kavuşması için kampanya yapmalıyız #FreeSalima.
In the midst of the chaos, the issue of #SalimehMazari was hidden from view. She was the first female district governor in Afghanistan who stood up to the end. She is now captivated by the Taliban. We need to campaign for her freedom #FreeSalima https://t.co/jDRsydytLl
— Malek Shafi'i (@MalekShafii) August 17, 2021
Öte yandan ülkede şu anda Taliban'a karşı sadece bir eyalette direniş hareketi var. Tüm Taliban karşıtı komutanlar, Pençşir'de bir araya gelmeye başladı. Nüfusunun büyük kısmı Taciklerden oluşan eyalette başlayan direnişte kadınların da yer alabileceği öne sürülüyor.
Türkiye'de eğitim gören ve ismini vermek istemeyen Afgan öğrenci, "Pençşir'de hem erkekler hem de kadınlar savaşma ve haklarını savunma ahlakına sahiptir" ifadelerini kullanıyor.
Kadınlar Bağımsızlık Günü protestolarında
19 Ağustos 1919 tarihinde Emanullah Han'ın Afganistan'ın Britanya'dan bağımsızlığını ilan etmesinin yıl dönümleri, ülkede Afgan Bağımsızlık Günü olarak kutlanıyor. Bu yıl çok sayıda Afganistan yurttaşı Taliban'a rağmen ulusal Afganistan bayraklarıyla başkent Kabil'de sokağa çıktı.
Taliban'ın ateş açmasıyla bazı protestocuların hayatını kaybettiği bildirilirken protestolara kadınların katılımı özellikle dikkat çekti. Sosyal medyada paylaşılan görüntülerde "Ulusal bayrağımız kimliğimizdir" sloganı atan kadınlar görüldü:
Independence day protest in #kabul. Women and girls, men and boys screaming LONG LIVE #Afghanistan OUR NATIONAL FLAG IS OUR IDENTITY! They marched past #Taliban with some Talibs screaming back at protestors, waving their guns at them but finally the protestors passed. pic.twitter.com/yutJcmstAP
— Jordan Bryon (@jordan_bryon) August 19, 2021
Sivil toplum kuruluşları, Afgan kadınlar için ne yapıyor?
Birleşmiş Milletler Mülteci Örgütü Afganistan'da mayıs sonundan bu yana evlerini terk etmek zorunda kalan yaklaşık 250 bin kişinin yüzde 80'inin kadın ve çocuk olduğunu söylüyor. Ajans ülkeden kaçan mültecileri takip ediyor ve ve komşu ülkelere sığınabilmeleri için sınırların açık tutulması çağrısında bulunuyor.
Aslında dünyanın dört bir yanından kadınlar uluslararası topluma Afgan kadınları koruması için çağrıda bulunuyor.
Yardım kuruluşu Women for Women International, Afgan kadınların bir araya gelebileceği güvenli yerler bulmalarını sağlamak için sosyal medyadan bağış toplamaya başladı.
ABD merkezli Georgetown Kadın, Barış ve Güvenlik Enstitüsü'nün direktörü Melanne Verveer ise Biden yönetiminden Afgan kadın aktivistler için tahliye uçuşları ayarlamasını istedi.
Benzer şekilde İtalya'dan da başta kadınlar olmak üzere hakları tehdit altında olan Afganların ülkeye kabul edilmesi çağrıları geldi. Aralarında Roma'nın da yer aldığı bazı belediye başkanları, Afgan mültecilere "insani koridor" açılmasını talep etti. Belediye tesislerinin bu kişileri ağırlamak için kullanılması teklif edildi.
Yoksulluğu sona erdirmek için çalışan sivil toplum kuruluşu Global Citizen, ülkelere, gelecek haftalarda mültecileri karşılamak için sınırlarını açması çağrısında bulundu.
Kampanyalara Afgan kadın gazetecileri desteklemek için kurulan Rukhshana Media ve Sahar Speaks isimli iki organizasyon da katıldı. Bunlar, genellikle sosyal medyadan Afganistan'daki kadın gazetecilerin durumuna dair bilgiler paylaşıyor.
Çağrıların ardından Birleşik Krallık ve Kanada gibi ülkeler 20 bin Afgan mülteciyi ülkelerine alacaklarını duyursa da BM Çocuklara Yardım Fonu'ndan (UNICEF) gelen bir açıklama, yardım talep edenleri hayal kırıklığına uğrattı.
UNICEF'in Afganistan Saha Operasyonları Şefi Mustapha Ben Messoud, Taliban'ın açıklamalarının ardından kız çocuklarının eğitimine dair "iyimser" olduklarını söyledi.
Ancak tartışma yaratan bu yorumların hemen ardından UNICEF'ten bir başka açıklamada geldi. Afganistan'da yılın başından bu yana 550'den fazla çocuk öldüğünü ve bin 400 çocuğun da yaralandığı aktarıldı.
Bu açıklamayla UNICEF yetkilileri, Taliban'ı ve tüm tarafları kadın ve kız çocukları dahil tüm insanların yaşamlarını ve haklarını korumaya çağırdı.
Türkiye'de cumhurbaşkanına çağrı
Afgan kadınlara yönelik yardım çağrılarına Türkiye'den sanatçılar da sessiz kalmadı. Bir grup sanatçının, Afganistan'da başta kadınlar olmak üzere hak mücadelesi vermiş 24 sanatçının Kabil'den çıkartılması için imza kampanyası başlattığı bildirildi.
Sanatçı grubundan Anadolu Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ebru Gökdağ bianet’e şu bilgileri verdi:
Havalimanında farklı silahlı gruplar olduğunu ve oradaki herkesin hayatının tehlike olduğunu öğrendik. Bunun üzerine bu 24 arkadaşımızın oradan çıkartılması için imza kampanyası başlattık. İmzaları Cumhurbaşkanlığı’na sunacağız. Herkesin desteğini bekliyoruz.
© The Independentturkish