Bundan tam 12 yıl önce Mardin'in Mazıdağı ilçesine bağlı Bilge köyünde bir saldırı gerçekleştirildi.
4 Mayıs 2009'da köy korucusu Mehmet Çelebi tarafından düğün evine düzenlenen silahlı saldırıda 6'sı çocuk, 17'si kadın toplam 44 kişi yaşamını yitirdi.
Ölen de öldürenin de akraba olduğu katliamın neden işlendiği çok tartışıldı. PKK tarafından yapıldığı, petrol ticareti yapan köy korucularının alacak verecek meselesi sebebiyle işlediğini yazanlar ve iddia edenler oldu.
Ancak olayın namus meselesinden kaynaklandığı sonradan anlaşıldı. Dün de Konya'nın Meram ilçesinde aynı aileden 7 kişi öldürülerek toplu bir katliam gerçekleştirildi. Bu olayın da niye işlendiği tartışılıyor.
Birçok kişi cinayetin "ırkçı" bir saldırı sonucu işlendiği iddiasında. Dedeoğlu ailesi, 30 yıl önce Kars'tan Meram'a yerleşmiş Kürt bir aile. "Irkçı" saldırı iddiasına sahip olanların gerekçeleri, ailenin daha önce de saldırıya uğramış olması.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya göre ise "katliamın" Kürt-Türk çatışmasıyla bir ilgisi yok.
Bakan Soylu, taraflar arasında geçmişe dayanan bir husumet olduğunu anlatırken katilin ise en yakın zamanda yakalanacağını söyledi.
Bir kişi tarla veya kediyi sahiplenme konusunda husumetli olduğu bir aileyi yok edebilir mi?
Eğer olayın temelinde etnik husumet yoksa Hasanköy'de hiçbir Kürt'ün yaşamasına izin verilmeyeceği sloganları kolluk kuvvetlerinin bulunduğu ortamda niye atıldı?
Olayın hem siyasi hem de hukuki tarafı olduğu kesin. Bunu çözmek elbette kolluğun ve yargının işi.
Ya olayın psikolojik taraf! Bir insanı toplu katliam yapmaya götüren ruh hali nasıldır? Hangi sebepler ve dürtüler, kişinin gözünü kırpmadan birçok insanı öldürmesine sebep olur?
Sorunun yanıtını psikiyatristler ve sosyologlar verdi.
Hiç olaya girmeden cinayeti işleyen kişiyi bilmeden genel bir değerlendirme yapan Prof. Dr. Kerem Doksat, insanı katliam yapmaya götüren sebepleri tane tane izah etti.
Psikiyatr Prof. Dr. Doksat, toplu katliam gerçekleştiren kişilerin "Amog" denilen bir sendrom yaşadıklarını vurguladı.
Amog sendromunun bir tür histeri olduğunu söyleyen Doksat, "Bu tip insanlar, bir anda ruhsal dengelerini kaybeder, insanları katleder ve son kurşunu da kendilerine sıkarlar" dedi.
Prof. Dr. Doksat'ın anlatımına göre, bu ruh hali bir nevi kolektif histeri ve şuurun dağılması sonucunda, kişinin kendine olan özgüveninin kaybolmasıyla ortaya çıkar.
"Temelinde bastırılmış öfke, düşmanca tavır, öç alma duygusu ve ilkellik var"
İnsanı katliama götüren nedenlerin farklı olabileceğinin altını çizen Prof. Dr. Doksat, Konya'daki olaya benzer katliam yapanların ruh sağlığı temelinde, bastırılmış öfke, yansıtma, husumet, düşmanca duygular, öç alma hissi ve ilkellik olabileceğini belirtti.
Bu tür insanların "hasta" olarak kabul edilip tedaviden geçirilmesi gerektiğine dikkati çeken Prof. Dr. Doksat, "Eğer bunlar bize gelirlerse mutlaka anti-psikotik ilaçlar vermek ve hatta EKT'li tedavi etmek gerekir. Bunların akıllarını başlarına getirmek için gerekli cezayı vererek tedavi etmekte fayda var" diye konuştu.
"Devlet tarafgir hareket etmemeli"
Aşırı fikirler, salgınlar ve kriz dönemlerinden etkilenen bireylerin katliam yapmak için kendilerini ikna edip hazırladıklarını aktaran Prof. Dr. Kerem Doksat, sözlerini şöyle tamamladı:
Kriz ve salgın dönemlerinde yaşanan olumsuz gelişmeler bu tür insanların sayılarını arttırıyor. Fakat Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bunların üstesinden gelebileceğini düşünüyorum. Devlet yetkililerinin akıllarını başlarına alarak itidalli davranması ve kesinlikle tarafgir hareket etmemeleri gerekiyor.
"Sistem baş edemediği durumlarda kötülük havuzu olarak nitelediği kişi ve grupları kullanıyor"
Psikiyatr Dr. Cemal Dindar, katliam yapanları tanımadan ve onların içinde bulunduğu durumu bilmeden bireysel ruh sağlıkları hakkında bir değerlendirmede bulunmanın doğru olmayacağı görüşünde.
Ancak Dr. Dindar, Meram'da yaşanan katliamın üzerinden düşünülmesi gerektiğini, çünkü toplum ruhsallığı boyutu olduğunu vurguladı.
"Meram'da ortaya çıkan katliamın önemli bir boyutu toplumsal, içinde bulunduğumuz toplumun ruhsallığı ile ilgisi var" diyen Dindar, "Toplumsal olarak sistemin baş edemediği her türlü durumda, deyim yerindeyse kötülük havuzları kullanılıyor. Yani sistem, 'Bunlar kötü' diyor. Genelde de bu grup duruma göre değişiyor; mülteciler oluyor, Kürt oluyor, Ermeni oluyor, Alevi oluyor…. Sistem tıkandığında toplumda yükselen veya yükselebilecek tepkiye karşı kendini rahatlatmak için olumsuz duyguları, öfkeyi kötülük havuzları olarak kullandığı gruplara yönlendiriyor" diye konuştu.
"Bir şeye işaret ediliyor…"
Toplumun çok gergin olduğuna dikkati çeken Dr. Dindar, "Bu gerginliğin öznesi olarak gösterilen, tayin edilen gruplar var. Temel mesele bu. Tabii, bireysel olarak hiç kimse katliamın oluşmasını istemeyebilir. Ancak sorun şu: Bir gruba işaret ediliyor ve ortaya çıkan eylemle, mesela katliamla işaret edenlerin hiçbir bağı yokmuş gibi hareket ediliyor. Melik Gökçek'in ‘dronelarla orman yakıyorlar' türündeki üzücü paylaşımı gibi. Toplum zaten çok gergin. Bu tür şeyleri işaret ederken herkesin azami ölçüde dikkat göstermesi gerekiyor" ifadelerini kullandı.
"Seçilen kurban hikayeleri dikkat çekici"
Babasıyla yaşadığı tartışmada babasına öfkelenen ağabeyin gidip kardeşini dövmesi örneğinin grup ve aile dinamiğinde çok bilindik bir yaklaşım olduğunu söyleyen Cemal Dindar, şunları kaydetti:
Tıpkı bunun gibi toplumda kimin gücü, kime yetiyorsa şiddet uygulayabiliyor. Ayrıca bu tür eylemlerde ödüllendirme var. Bu çok daha tehlikelidir. Seçilen kurban hikayeleri de çok dikkat çekici. Hrant Dink cinayetini hatırlayalım…Cinayeti işleyen cezalandırılacak mı, ödüllendirilecek mi bu bile belirsizlikte kalmıştı. Dolayısıyla özellikle sağ siyasete gönül verenlerde kendi grubuna ait olduğunu, biat ettiğini, grubun lideri kimse onun gözüne girmek için yıkıcılığını da ortaya koyuyor kişiler. Sosyal medyada her gün tonlarca sembolik katliam yapılıyor. Onların sembolik düzeyde kalacağını kim garanti edebilir! Toplumsal gerilimlerin sertleştiği dönemde sağ siyasette, kardeşini ezerek babaya yaranma diyebileceğimiz ruhsal strateji var. Bir de toplumsal eşitsizliğin, adaletsizliğin artık travmatik boyuta ulaştığı dönemlerde yerelde çıkar hesapları devreye girdiğinde iyice kontrolden çıkar bu türden durumlar…
"Her olay kendi şartları içinde ele alınmalı"
Prof. Dr. Ayhan Akcan ise doğrudan Meram'da gerçekleşen olayı üzerinden değerlendirmesini yaptı.
Meram'da katliamı gerçekleştiren kişinin plan yaptığını, bunun için hazırlandığını ve eylemi gerçekleştirdikten sonra da kayıplara karıştığını hatırlatan Akcan, söz konusu kişinin "ruh sağlığı bozuk, tedaviye ihtiyacı var" yaklaşımından uzak tutulması gerektiğini belirtti.
Olayın kendiliğinden gelişmediğini, gündüz vakti ve aile bireylerinin orada olabileceği bilgisinden hareket edilerek silahla cinayet işlendiğini vurgulayan Akcan, her olayın kendi şartları içinde ele alınmasının şart olduğunu söyledi.
"Misyon edinme durumu var"
Prof. Dr. Akcan, şöyle devam etti:
"Katliamı gerçekleştiren kayıp. Bir planlı, hesaplı bir organizasyon var. Onun için ‘kişinin tedaviye ihtiyacı var' diyemem. Burada husumet, kültürel faktörler ve misyon edinme ile oluyor. Sonuçta organize bir durum ve misyon edinme ön planda. Katil yakalanıp, itiraf ederse gerçek neden anlaşılır. Ancak ilk bakışta gördüğüm şu: Kendiliğinden gelişmemiş. Anlık tartışma sonucu cinayet işlenmemiş. Ortada bir akıl hastalığı ve öncesinde bir travmatik olay gözükmüyor. Görev atfetme ya da vazifeden durum çıkartıp harekete geçerek katliamı gerçekleştirme var. Madde bağımlılığı ve namus meselesi gibi hususlarda yok gibi duruyor. Ortada kültürel farklılıktan kaynaklanan yıllara dayanan husumetin mevcut yasalar çerçevesinden çözülmemesi sonucunda yapılmış toplu cinayet var karşımızda."
"Üstü kapanmaya yaralar, insanı katliam yapmaya götürebilir"
Uzman Klinik Psikolog Dr. Sarp Şenol ise toplu katliamların temelinde öç alma duygusunu olduğunu savundu.
Çok fazla insan öldürenlerin daha önce sorun yaşadığı kişiyle bir alıp veremediğinin olabileceğine işaret eden Şenol, "Ara bir sorun, üstü kapatılmayan bir yara vardır" dedi.
Kapanmayan bu yararının zamanla büyüdüğünü ve kişilerle kişileri, toplumlarla toplumları karşı karşıya getirecek bir hal aldığını vurgulayan Dr. Şenol, şunları söyledi:
"Sorun çözülmediği için ortaya Konya Meram'dakine benzer sonuçlar çıkar. Ancak bunun belli aşamaları var. Bir hazırlık ve planlama söz konusu olur. Kişi kendini hazırlamasında bütün gelişim süreci etkilidir. Hazırlama aşamasında kişi kendini haklı görür ve buna ikna olur. Bunu yapana da illa hastalık tanısı konulmaz. Öfke patlaması, özgüven sorunu, düşmanca yaklaşım, intikam alma ve kıskançlık gibi nedenler insanı katliam yapmaya yönlendirir."
© The Independentturkish