İsrail'in Kudüs'ü işgal etmesinden bu yana ilk kez İsrail Başbakanı Naftali Bennett, 50 yılı aşkın süredir devam eden geleneksel "Mescid-i Aksa'da statükoyu korumak" politikasından farklı bir yol izledi. Bennett, "Yahudilere Mescid-i Aksa'da ibadet etme" özgürlüğüne desteğini açıkladı. Filistinliler bu adımı "Yahudileştirme politikasının pratik bir uygulaması" olarak görüyor.
Bennett'in ofisi, son açıklamada sözlerin seçiminde bir hata yapıldığını ve İsrail’in Mescid-i Aksa'daki statükoyu korumaya kararlı olduğunu söylese de resmi İsrail web siteleri, "İç Güvenlik Bakanı Omer Bar Lev ve Emniyet Genel Müfettişi Yakup Şiftai'nin, Mescid-i Aksa'da Yahudilerin ibadet özgürlüğünün korunmasından dolayı teşekkür ettikleri açıklamalarını" kaldırmadılar.
İsrail Başbakanı'nın açıklaması, bin 600'den fazla Yahudi yerleşimcinin sözde Süleyman Mabedi'nin yıkılışının yıl dönümü olarak kabul ettikleri ve "Tişa BeAv" adını verdikleri matem günü dolayısıyla Mescid-i Aksa'ya baskın düzenleyip Müslümanları zorla camiden çıkarmaları ve İsrail polisinin koruması altında Talmud ayinleri düzenlemelerinin ardından geldi.
Bennett'in açıklamaları Arap ve İslam dünyasında ve Filistin yönetiminde bir kınama ve ret dalgasına neden oldu. Ürdün ise İsrail'i "ihlallerini ve provokasyonlarını durdurmaya ve tarihi ve yasal statükoya saygı duymaya" çağıran resmi protesto notası gönderdi.
Bunun üzerine İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid, Ürdünlü yetkililere "Tapınak Dağı ile ilgili mevcut durumda bir değişiklik olmadığını" ve İsrail hükümetinin "mevcut durumu orada sürdüreceğini" bildirdi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Ürdün Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, "Mescid-i Aksa, 144 dönümlük alanı ile tamamen Müslümanlara ait bir ibadet yeridir. Kudüs İslami Vakıf İdaresi ve Kudüs’teki Ürdün’e bağlı Evkaf Müdürlüğü, Mescid-i Aksa’nın tüm işlerini yönetmek ve camiye girişi düzenlemek için yargı yetkisine sahip yegane iki organdır" ifadelerine yer verildi.
1994 İsrail barış anlaşması çerçevesinde Ürdün hükümeti, 1967'deki işgalinden bu yana Kudüs'teki Müslümanlara ve Hristiyanlara ait kutsal mekanlarının yönetimini denetlemektedir.
İsrail'in Mescid-i Aksa'daki statükoyu koruma taahhüdü 17 Haziran 1967'ye kadar uzanıyor; dönemin İsrail Savunma Bakanı Moşe Dayan, Filistinlilerle varılan anlaşmaya göre, Ürdün hükümetinin Mescid-i Aksa'yı yönetmeye devam edeceğini ancak içinde ibadetin sadece Müslümanlara serbest olacağını, Yahudilerin ise Mescid-i Aksa’yı ancak ziyaret edebileceklerini, içerisinde ibadet edemeyeceklerini kaydetti.
Kudüs'ün işgalinden bu yana İsrail'in tüm başbakanları Mescid-i Aksa'daki hukuki ve tarihi duruma saygı göstereceklerini taahhüt etseler de yerleşimcilerin camiye yönelik baskınları son yıllarda İsrail polisinin koruması eşliğinde neredeyse her gün gerçekleşti.
İsrail polisi yerleşimcilerin Mescid-i Aksa'ya girişini denetler ve ibadet etmelerini sağlardı, ancak son aylarda Yahudilerin avluda ibadet etmelerine izin vermeye başladı. Avluda yapılan ibadetler toplu ve halka açık ibadetlere dönüşmeye başladı.
Eski İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 2015'te yaptığı bir açıklamasında, "Tapınak Dağı'nda ibadet özgürlüğü yalnızca Müslümanlara has, gayrimüslimlerin burayı sadece ziyaret etmelerine izin verilir" dedi.
1899 ve 1907 tarihli Lahey Anlaşması hükümleri, anlaşmanın IV. Ekinin 27. Maddesinde öngörüldüğü gibi Mescid-i Aksa için de geçerlidir. Anlaşma maddesine göre askeri kuvvetler bir kuşatma durumunda, tapınaklara ve sanat, bilim ve hayır işlerinin icra edildiği ve tarihi anıtlar için tasarlanan binalara zarar verilmemesi için her yolu kullanmalıdır. Aynı anlaşmanın 22. maddesi de halkların kültürel veya manevi mirasını oluşturan tarihi anıtlara veya sanat eserlerine ya da ibadet yerlerine yönelik düşmanca eylemlerin işlenmesini yasaklamıştır.
Filistin Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamada Bennett'in açıklamaları reddedilirken, bu açıklamalar "İsrail hükümetinin sorumlu olacağı tehlikeli bir dini çatışmaya sürükleyecek bir gerilimi tırmandırma hamlesi" olarak değerlendirildi. Açıklamada ayrıca Mescid-i Aksa'daki tarihi durumun korunması çağrısında bulunuldu.
Filistin Cumhurbaşkanlığı’nda danışman Ahmed er-Ruveydi, Independent Arabia'ya verdiği demeçte şunları söyledi: "Bennett'in açıklamaları, yerleşimcilerin Mescid-i Aksa'ya baskın düzenlemesi ve Müslümanları oradan çıkararak İsrail polisinin koruması altında Talmud ayinleri yapmasına izin verildiğini, yani sahada olup bitenleri yansıtıyor. İsrail Başbakanı'nın yerleşimcilerin Mescid-i Aksa'da ibadet etmesini desteklemesi ve ardından bu açıklamaların kısmen geri alınması, uluslararası toplumun, ABD'nin ve Ürdün'ün bir aldatmacasıdır. Önemli olan, Bennett'in Mescid-i Aksa’ya yönelik baskınlara, Talmud ayinlerinin yapılmasına ve Müslüman ibadetçilere saldırılmasına verdiği destektir! Kamuoyunu aldatma hali bizim gözümüzden kaçmaz."
Mescid-i Aksa konusunda Netanyahu ve Bennett arasında temel bir fark bulunmadığına dikkat çeken İsrail uzmanı İsmet Mansur, "İkincisi (Bennett), dini Siyonizm ile olan ilişkisi nedeniyle dini terimler kullanıyor ve eski Batı Şeria'daki Yerleşim Konseyi'ne başkanlık etmiştir. Bennett'in dini dili, Amman ile ilişkileri yeniden kurma ve Washington'u kızdırmama arzusu nedeniyle siyasi pozisyonunu etkilemeyecek. Bir devlet adamı olarak Tel Aviv'in politikasını yöneten çıkarların belirleyicilerine göre İsrail'in pozisyonuna bağlı kalacaktır." açıklamalarında bulundu.
Mescid-i Aksa'da Yahudiler için ibadetin serbest olacağını açıklayan Bennett'in diğer eski İsrail başbakanlarından farklı olduğunu belirten yazar ve siyasi analist Elif Sabağ, "Bennett'in açıklamalarını kısmen geri çekmesi yetersizdi. Bu adım, Amerikan baskıları, Ürdün ile ilişkileri sürdürmek ve hükümetteki İslami hareketin bu açıklamaları reddetmesi nedeniyle geldi." diye konuştu.
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Fatih Yılmaz