ABD, çoğu Suudi Arabistan'dan olmak üzere, Suudi Arabistan, Irak, Kuveyt ve Ürdün dahil bir dizi Arap ülkesindeki hava savunma kapasitesini geri çekiyor. Rapora göre çekilme Patriot füzelerini, bazı avcı uçaklarını ve belirtilmeyen diğer silahları içerecek. Suudi Arabistan'a 2 Haziran'da bilgi verilirken, çoktan başlayan çekilme bu yaz tamamlanacak.
Bu durum, başkanlar Barack Obama ve Donald Trump'ın riski en aza indirgemek için Ortadoğu'daki ABD güçlerini azaltma stratejisiyle uyumlu. Ancak Trump, İran İHA'larının 2019'da bir Suudi petrol tesisini vurması sonrası bölgedeki ABD hava savunma kapasitesini artırmıştı. Biden yönetiminin çekilmesi, bu silahların diğer bölgelere konuşlandırılması ihtiyacından kaynaklanıyor gibi görünüyor. Dolayısıyla soru şu; bu silahlar nereye gidiyor ve transferi gerekli kılacak bir şey mi yaşandı? Önemli savunma silah sistemlerinin herkesçe bilinen transfer süreci, silahlar kurulmadan evvel ilk saldırıyı yapmak isteyen potansiyel bir düşmanı savaşa girme yönünde acele etmeye zorlayacaktır. Dolayısıyla, bu transferin yakın vadeli tehditlere karşı tasarlandığına inanmak güç. Tehdidin acil olmaması, neredeyse her yerden gelebileceği anlamına geliyor.
Beklenen bariz güzergah; Çin askeri sahası olarak adlandırılabilecek bölge. ABD'nin Guam'daki hava kuvvetleri personelinin ve Japonya-Singapur tampon bölgesindeki müttefiklerinin güvenliğine dair kaygıları var. Ancak ABD, Çin tehdidinin uzun süredir bilincinde ve özellikle böyle bir çatışmanın devasa bir hava füzesi bileşeni olacağı için yeterli kapasitenin çoktan konuşlandırılmış olduğunu varsayabiliriz. Çin askeri sahasını güçlendirmek için Arap dünyasını boşaltmak gereksiz görünüyor. Ancak konuşlanmış mevcut savunmaların ihtiyacı karşılamıyor olması da mümkün. Bu durumda, ileride konuşlanacak yeterli rezervin ABD'de mevcut olduğu varsayılabilir.
Bir başka olasılık da Rus askeri sahasına karşı bir konuşlandırma olacaktır. Rusya, Belarus ve Kafkaslar gibi sınırları boyunca birçok noktada baskı uyguluyor. ABD'nin her iki alanda da çıkarları var. Bize bildirilen ilginç ama pek muhtemel görünmeyen söylentilerden biri, İsrail'in Demir Kubbe hava savunma bataryalarını doğu Ukrayna'ya kurmayı planladığı yönünde. Söylenti, İsrail'in Rusya'yla düşmanca olmayan ilişkilere ihtiyaç duyması ve Ukrayna'nın bunu ödeyecek konumda bulunmaması sebebiyle pek muhtemel değil. Demir Kubbe, ABD'nin kaydıracağı söylenen silahlardan çok daha incelikli. Üstelik Ukrayna İsrail'den çok daha geniş ve Demir Kubbe'nin ölçeğini büyütmek kolay değil. Yine de, Rusya'nın eylemleri göz önüne alındığında, ABD'nin Polonya, Romanya, Gürcistan ve büyük olasılıkla Ukrayna gibi birçok ülkenin hava savunmasını artırmakta çıkarı var.
Bir başka deyişle, Ukrayna'ya hava savunması getirilmesine yönelik hikayeler doğru olabilir ama sadece bu sistemler İsrail'den gelmiyor olabilir. ABD, Rusya'nın örtülü kontrolünü doğu Ukrayna'nın ötesine yaymaması karşılığında, Ukrayna'yı kapsamlı biçimde silahlandırmama stratejisini izliyordu. Rusya'nın Ukrayna yakınlarındaki askeri konuşlandırmaları değerlendirildiğinde, ABD bu anlayışı süresi dolmuş olarak görebilir ve Rusya'ya karşı hem uyarı hem de caydırıcı olabilecek stratejik bir hava savunma sistemini Ukrayna'ya sağlayabilir. Washington ve Moskova arasındaki zirve görünüşe göre verimli olmaktan uzaktı. Bu sebeple, Rusların tutarlı bir hedef olarak değerlendirebileceği bir bölgeye, saldırgan olmayan silahlar yollamak mantıklı gelebilir.
Yeniden konuşlanmaya yoğunlaşmıştım. Ama geri çekilmenin yeniden konuşlandırmayla pek ilgisi bulunmayabilir. Ne de olsa ABD'nin Arap ülkelerinden çekmeden konuşlandırabileceği önemli bir silah rezervi var. Ancak durumu tersine çevirir ve ABD'nin bu ülkelerdeki, ülkelerin kendini savunma kapasitesini neden azaltıyor olabileceğini değerlendireceksek, İran'ı da hesaba katmak gerekir. ABD İran'la görüşüyor ve önceki nükleer anlaşmayı yeniden canlandırmak istediğini ifade ediyor. İran'ın pratik açıdan birincil düşmanı batısındaki Sünni Arap ülkeleri. İran, 1980'lerde Irak'ın başlattığı ve pratikte Irak'ın kazandığı 8 yıllık acımasız bir savaşta çarpıştı. İran'ın Irak'a yönelik takıntı düzeyindeki bu saplantısı, işte bu savaştan ve şimdi diğer Arap ülkelerinin desteklediği birleşik ve güçlü bir Irak'ın yeniden gün yüzüne çıkması halinde bu düşmanla bir kez daha yüzleşme korkusundan kaynaklanıyor.
İran, kendi konumu düşünüldüğünde, Irak'ı veya diğer Arap ülkelerini 1980'lerdeki savaşı tekrar başlatmaktan caydırmak için nükleer silahlar istiyor. İran, ABD'yle yapacağı bu toplantılarda, ABD'nin Arap devletlerini özellikle hava savunmasıyla silahlandırması sebebiyle kendisinin caydırıcı olamadığını ve Arap devletlerini caydırmak için nükleer silahlara ihtiyaç duyduğunu öne sürecektir. Başka bir deyişle, İran'ın İslam kamuoyundaki pozisyonu İsrail'e saldırma niyetiyle belirleiyor gibi görünse de aslında gerçek nokta başka bir savaşın önlenmesidir. Bu kuşkusuz çarpık mantığın ardından, Arapları caydırmak için nükleer dışı bir seçenek olmadan nükleer silahları yasaklayan bir anlaşmanın İran'ı savunmasız kılacağını öne sürüyor olabilirler.
Eğer iddia edilen argüman buysa (ki bence iyi bir argüman) o zaman ABD, önemli denetimler ve baskı içeren nükleer anlaşmaya İran'ın uymasına yönelik bir argüman oluşturmak amacıyla Arap hava savunma sistemlerini asgariye çekmek zorunda. Dolayısıyla çekilmenin çok kuvvetli bir anlaşma için ön ödeme niteliğinde olması, İran nükleer müzakereleriyle aynı izdüşümüne gelecek şekilde zamanlanan diğer bir olasılığı teşkil ediyor. ABD ayrıca, İsrail'in bu alandaki yeteneklerinin kendi yerini alabileceğini de hesaplamış olabilir. Ama o zaman bunu İran da bilirdi.
Bu kararın açık ve net bir açıklaması yok. Hem ani hem de geniş kapsamlı bir karar. İran'a karşı savunmayı imkansız kılmasa da zorlaştırıyor. Daha önemlisi, ABD'nin taahhüdüne dair Arap dünyasında soru işaretleri yaratıyor. Bir şey açıkça önemli olmasının ötesinde bir belirginliğe sahip olmadığında, ilginç bir noktaya geliriz. Normalde bu tür hareketler yavaş ve sınırlı olup, müttefikleri sakinleştirmek için tasarlanmıştır. Bu ise onlardan hiçbiri değil. Bu nedenle, beceriksiz bir hareketten ibaret değilse (ki yine de etkisi azalmazdı) önemli bir şey oluyor. ABD'nin Ortadoğu'daki hava savunma sistemlerini kaldırmasını başka bir yerde kullanmak için rezervlerinin yetersizliğine bağlama fikri yürümüyor.
Bu silahların ABD'deki bir askeri üsten başka bir yere gidip gitmeyeceğini görmemiz lazım. Aksi halde aklıma bir tek İran geliyor.
* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
https://geopoliticalfutures.com
Independent Türkçe için çeviren: Kerim Çelik