Sosyal medyanın yükselen trendi: Sanal fenomenlik

Sosyal medyada her geçen gün popülerliği artan 'sanal influencerlar' yenilikler vaat ettiği gibi soru işaretlerini de beraberinde getiriyor. Independent Türkçe, sanal fenomenliği farklı boyutlarıyla ele aldı

Yapay zeka ve robotik teknolojileriyle tasarlanan sosyal fenomenler dijital dünyada ses getiriyor (Kolaj: Independent Türkçe)

Yapay zekaya dayalı sanal fenomenlik, son dönemde sosyal medyada yükselen trendler arasında. İletişim ve yazılım teknolojilerinin gelişmesiyle paralel şekilde ortaya çıkan ve 'sanal influencerlık' olarak da bilinen bu trend, yalnızca dijital pazarlamanın seyrini değil, aynı zamanda yapay zekayla kurulan ilişkiyi de köklü şeklide değiştirme potansiyeline sahip.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Sanal influencerlık, ayrı bir sektöre dönüşen dijital dünyanın ürettiği kendine has konseptlerden biri. Türkçe karşılığı "etkileyici" olan "influencer" ifadesi, YouTube, Instagram, Twitter, Facebook ve TikTok gibi sosyal medya mecralarında, belirli markaların ürünleriyle ilgili düzenli içerikler paylaşarak pazarlama yapan kişileri tanımlamak için kullanılıyor.

Bunun üzerine kurulan "influencer marketing" ise bu kişilerin kullandığı ürünlerle ilgili deneyimlerini takipçilerine aktardığı, böylelikle potansiyel müşterileri etkileyip ürün satışı sağlamayı hedefleyen bir pazarlama stratejisi. Markaların, reklamcılık ve pazarlama girişimlerinde gün geçtikçe daha da ön plana çıkan influencer marketing için 2022 itibarıyla 15 milyar dolar (yaklaşık 130 milyar TL) yatırım yapması öngörülüyor.

Bu stratejinin yapısını ve seyrini önemli ölçüde değiştiren olgulardan biriyse "sanal influencer"lar oldu. Özellikle internetten alışveriş oranlarının fırladığı Kovid-19 pandemisi döneminde sayısı ve popülerliği giderek artan sanal influencerlar, aslında bilgisayar yazılımları aracılığıyla tasarlanan birer karakter.

Genellikle robotik ve yapay zeka alanında çalışan firmalar tarafından tasarlanan bu dijital karakterler, tıpkı etten kemikten influencerlar gibi başta giyim kuşam ve kozmetik olmak üzere birçok alanda aktif rol oynuyor. Sanal fenomenler yalnızca ürün satışı yapmakla kalmıyor, aynı zamanda milyonları bulan takipçi kitlelerinin hayat tarzlarına da yön veriyor.

"Postmodern tüketici için işlevsellik ikinci planda"

oyaaltar.png

Öğr. Gör. Oya Altar Yavuz

Peki sanal fenomenlerin markalar ve kullanıcılar tarafından bu kadar rağbet görmesinin nedeni nedir? 

"Dijital Reklamcılığın Kurgu Yüzleri: Sanal Influencerlar" başlıklı bir araştırma yapan, İzmir Kavram Meslek Yüksekokulu Pazarlama ve Reklamcılık Bölümü'nden
Öğr. Gör. Merve Yılmaz ve Öğr. Gör. Oya Altar Yavuz, Independent Türkçe için sanal influencerlık olgusunu farklı açılardan değerlendirdi. 

Yılmaz, sanal influencerların revaçta olmasının temelde yeni nesil "postmodern tüketicilerin" yönelimiyle ilişkili olduğunu belirtti. "İçinde bulunduğumuz
postmodern dönemdeki yeni nesil tüketiciler, modern dönemde olduğu gibi artık bir ürünün özellikleriyle ilgilenmiyor" diyen Yılmaz, şöyle devam etti: 

Postmodern tüketici için artık işlevsellik ikinci plana itilmiş; nesnelerin onlar için sunduğu değer göstergeleri birinci sıraya yerleşmiştir. Diğer bir deyişle, bu dönemde yer alan postmodern birey gerçeklik gibi kavramlar yerine sıradışı kavramlara yönelme eğiliminde.

Yeni nesil tüketicilerin gerçeklikle kurduğu ilişkinin dönüşümünde rol oynayan etkenlerden biri de iletişim teknolojilerindeki değişim.

merveyilmaz.png
Öğr. Gör. Merve Yılmaz

Sözkonusu değişimle ortaya çıkan "sanal kimlik kavramı"nın, tüketicilerin "kimliklerini gizleyerek kendilerine daha özgür bir ortam yaratabilmelerine" olanak sağladığını belirten Yılmaz, "postmodern bireyin gerçeklik olgusundan ziyade imgelerin onlar için sunduğu anlamlarla ilgilenmesi, sanal karakterlere olan ilgilerinin nedenlerinden biri olabilir" ifadelerini kullandı.

"Denenmiş ve güvenilir bir ürün öneren arkadaş imajı"

Sanal fenomenlerin sosyal medyada gördüğü ilgiliyi değerlendiren Yavuz ise, yapay zeka destekli bu dijital karakterlerin, kullanıcıların nezdinde "denenmiş ve güvenilir bir ürün öneren arkadaş imajına" sahip olduğunu belirtti. Yavuz, sanal influencerların normal reklamlara kıyasla daha yaratıcı ve dikkat çekici bir alternatif sunduğunu söyleyerek şu değerlendirmelerde bulundu:

Sosyal medya kullanıcıları açısından bakıldığında, insanlar her gün çok yoğun bir reklam bombardımanına maruz kalıyor. Bunun karşısında, sevdikleri birinden, eğlenceli bir dil ve yaratıcı bir yolla verilen tavsiye daha etkili oluyor. İngiltere'de yapılan bir araştırma, 18-34 yaş arası kullanıcıların takip ettiği sosyal medya hesaplarının üçte birinin sanal hesaplardan oluştuğunu göstermekte. Bu da insanların güvensizlik duydukları paylaşımlar yerine kurgu olduğunu bildikleri şeyi takip etmeye daha açık olduklarını ortaya koyuyor.

Türkiye'de sanal influencerlık: Lina ve Aypera

Dünyadan örneklere ve bu örnekler üzerinden sanal influencerlık olgusunu daha kapsamlı olarak incelemeye geçmeden önce Türkiye'de bu alanda yapılan çalışmalara bakalım.
 

kFdVtM1bJ7.jpg
Lina Hip, sosyal medyada uzun ömürlü olmadı (Buzz.work)


2018'de kendilerini "Türkiye'nin ilk sanal influencer ajansı" olarak nitelendiren Hiper Model, Lina Hip adlı dijital karakterlerini tanıtmıştı.
Lina, ilk paylaşımını bu yılda yapmış ve takipçi sayısı zamanla 6 bini geçmişti. Instagram hesabında modadan resme, müzikten spora birçok alanla ilgili takipçileriyle paylaşımda bulunan Lina'nın şu anda hesabı kapalı ve artık sosyal medyada aktif değil.

Öte yandan, kendini "dijital insan" olarak tanıtan Aypera ise son dönemde ünlü yapımcı ve senarist Birol Güven'le imzaladığı sinema sözleşmesiyle gündeme geldi.

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

A post shared by Ay Pera (@aypera_official)


Aypera tasarımcı, sanatçı ve eğitmen Bager Akbay, uçak mühendisi ve bilim iletişimcisi Dr. Tevfik Uyar ve bilgisayar mühendisi Zeynep Nal Sezer tarafından MinT Tasarım merkezi işbirliğiyle yaratıldı.

Aypera'nın birebir sanal influencer olarak kategorize edilemeyeceğini belirten yaratıcı ekip, dijital karakteri şöyle tanıtıyor:

Aypera'nın konumunu bir sanatçınınkine benzetebiliriz. Elbette 'influence' yaratabiliyorsa yurtdışında tasarlanan sanal influencerlarla aynı etkiyi üretmiş olacaktır ama Aypera kendini "dijital insan" olarak tanımlıyor ve sadece kendini gerçekleştiriyor.

Ekip, Aypera'nın "bir hedef kitle kaygısıyla hareket etmediğini" belirterek dijital karakterin "kendi becerileriyle uyumlu ve kendi kişiliğiyle çelişmeyecek her türlü projede yer alabileceğini" ifade etti.

Dijital karakterin modellenmesinde 3 boyutlu tasarım yazılımları, hareket yakalama ve yüz yakalama sistemlerinden faydalanıldı.
 

IMG_9190.PNG
Aypera kendisini "dijital insan" olarak nitelendiriyor (Aypera-Dijital Yazılım)


Aypera'nın Spotify ve YouTube üzerinden dinlenebilecek "Işıl Işıl" adlı bir teklisi de bulunuyor. Ekip, dijital karakteri müzik alanında daha da geliştirmek istediklerini ifade ederek yakın tarihte kendisinin bir konser vermesini planlıyor. Ayrıca "Aypera'nın kendi bestelediği, söz yazdığı ve bir insan sesi olmaksızın kendi seslendirdiği parçalarla da" takipçilerinin karşısına çıkması öngörülüyor.
 


Türkiye'de sanal fenomenlik piyasasının, dünyadaki örneklere kıyasla henüz yeni yeni geliştiği söylenebilir.

Peki diğer ülkelerdeki sanal influencerlar kim ve alanlarında ne kadar etkililer?

Brezilya'nın sanal influencerı Lu

Lu, sosyal medya mecralarında on milyonlarca takipçiye sahip dijital fenomenlerden biri. Kendisi "ilk influencer" olarak bilinmese bile, aslında sanal influencerlık olgusunu başlatan dijital karakterlerden. Lu'nun Facebook'ta 14.5 milyona yakın, Instagram'da 5 milyondan fazla, YouTube'da 2,5 milyona yakın ve Twitter'da 1,3 milyon takipçisi var.
 


Lu, Brezilya'nın elektronik alanındaki en büyük perakende şirketlerinden Magazine Luiza'nın iBlogTV adlı ürününü tanıtmak için 2009'da yaratılmıştı. O yıldan bu yana Lu ürün tanıtımları, değerlendirmeler ve pazarlama alanlarında sosyal medyada yer aldı.  

Gerçek mi sanal mı? "İlk influencer" Lil Miquela

Sanal influencerlık kavramının dünya çapında ilgi görmesini sağlayan ve yaygın şekilde "ilk sanal influencer" olarak bilinen Lil Miquela, ABD'li teknoloji ve bilgisayar yazılımı şirketi Brud tarafından tasarlandı.

2016'da Instagram'da kariyerine başlayan Miquela, Calvin Klein ve Prada gibi dünyaca bilinen lüks markaların ürünlerini tanıttı. Sanal influencerın, marka sponsorluğunu yaptığı sosyal medya paylaşımı başına 8 bin 500 dolar gibi bir ücret aldığı düşünülüyor.
 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

A post shared by Miquela (@lilmiquela)


2018'de Instagram üzerinden 1 milyonu aşkın takipçisi bulunan Miquela'yı şu anda takip eden kişi sayısı 3 milyonu buldu.

Miquela 19 yaşında, Brezilya kökenli bir Amerikalı olarak tanıtılmış, ilk ortaya çıktığı dönemde gerçek mi yoksa sanal mı olduğuna ilişkin kamuoyunda tartışma yaratmıştı.

Öte yandan, Miquela'nın dijital dünyadaki aktiviteleri yalnızca ürün tanıtımıyla sınırlı kalmıyor. 2017 Ağustos'ta müzik piyasasına "Not Mine" (Benim Değil) adlı bir tekliye giriş yapmış, farklı parçalarına çektiği klipleri de YouTube üzerinden yayımlamıştı.
 


"Sanat ve siyasette de etkili olabilirler"

Miquela örneği, sanal fenomenlerin ürün tanıtımı ve pazarlama dışında, örneğin sanat ve siyaset gibi farklı alanlarda ne ölçüde etkili olabileceğine dair bir soruyu da gündeme getiriyor.

Yavuz, yapay zeka destekli yazılımların halihazırda sanat alanında kendilerine ait bir yer edindiğini belirtirken, sanal influencerların da gelecekte bu mecrada daha etkili olacağını söyledi:

Yapay zeka bir süredir klasik müzik alanında çeşitli çalışmalara dahil ediliyor. Schubert'in yarım kalan 8. Senfonisi'ni tamamlayan yapay zekayla, Beethoven'in 10. Senfonisi'ni tamamlamak için de çalışmalar yapıldığını okumuştum. Öte yandan, bir besteciye dayanmayan sadece yapay zeka tarafından üretilen müziklerin albümleri de bugün piyasaya sürülmüş durumda. Haliyle gelecek günlerde sanal influencerların müzik alanında çok daha etkin olmasını beklediğimi söylemem mümkün.

Siyaset alanında da yapay zekanın özellikle seçim dönemlerinde toplumun düşünce ve kararlarını şekillendirmek amacıyla kullanıldığını hatırlatan Yavuz, sanal influencerların da ileride siyasi kampanyalar bünyesinde karşımıza çıkabileceğini ifade etti.

Öte yandan Miquela, Vogue ve Guardian gibi önde gelen gazete ve dergilere röportaj vermiş, aynı zamanda da 2018'de Time dergisinin "İnternetteki En Etkili 25 Kişi" listesinde Kanye West, Donald Trump, Rihanna ve BTS'nin yanında yer almıştı.

Pandemide etkin bir dijital karakter: Knox Frost

Knox Frost, Instagram'da zirvedeki erkek sanal influencerlardan. ABD'nin Georgia eyaletindeki Atlanta bölgesinde yaşayan 21 yaşındaki Frost'un Instagram'da 800 bine yakın takipçisi var.
 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

A post shared by KNOX FROST (@knoxfrost)


Frost, pandemi döneminde salgınla ilgili bilgilendirme konusunda da aktif rol oynamıştı. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), sanal fenomenle anlaşarak sosyal medya üzerinden salgında uyulması gereken kurallara, pandeminin gidişatına ve aşı çalışmalarıyla ilgili son gelişmelere ilişkin dezenformasyona karşı doğru bilgilendirilme yapılmasını sağlamıştı. DSÖ ayrıca Frost yardımıyla Kovid-19'la mücadele için sosyal medya üzerinden yardım fonu da oluşturmuştu.

Miquela örneğinde olduğu gibi, Frost da sanal influencerların etki alanının yalnızca pazarlamayla sınırlı olmadığını gösteriyor.

"Zaman ve mekan sınırlarını ortadan kaldırıyor"

Yavuz, DSÖ'nün Frost'u kullanarak sosyal medyada pandemiyle ilgili yürüttüğü kampanyayı söyle değerlendirdi:

Knox Frost isimli sanal influencerın Kovid-19 pandemisi sürecinde X ve Y kuşağını bilgilendirme ve bağış çalışmaları kapsamında Dünya Sağlık Örgütü'yle işbirliğinde kullanılması, gelecek dönemde eğitim ve daha birçok konuda sanal influencerlardan yararlanılacağının da göstergesi durumunda.

DSÖ'nün Knox Frost üzerinden "yeni nesil tüketicileri hedeflediğini" söyleyen Yılmaz ise "sanal influencerların dönüşen tüketicileri daha hızlı etkilemek ve harekete geçirebilmek amacıyla kullanılabileceğini" belirtti.

Yapay zeka destekli dijital karakterlerin mümkün kıldığı hızlı, etkili ve harekete geçirici etkileşim biçimi sosyal sorumluluk projelerinde de önemli bir rol oynayabilir. Yılmaz, sanal influencerların "zaman ve mekan sınırlarını ortadan kaldırabildiğini" ifade ederek "sosyal sorumluluk projelerinde de sanal karakterler aracılığıyla toplumda farkındalığın artırılabileceğini" vurguladı.

Japonya'nın ilk sanal influencerı: Imma Gram

Japonya'nın ilk sanal influencer'ı Imma Gram, ilk defa 2018'de sosyal medyaya giriş yaptı. Sanal influencer, hızla yükselen takipçi sayısı ve şöhretiyle Burberry, Adidas, TikTok ve IKEA gibi markaların Japonya'daki kampanya, tanıtım ve lansmanlarında büyük rol oynadı.
 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

A post shared by imma (@imma.gram)


Instagram'da yaklaşık 350 bin, TikTok'taysa yaklaşık 250 bin takipçisi bulunan Imma, Eylül 2020'de IKEA'nın Tokyo'daki yeni mağazasının açılışını yapmıştı.
 


Büyük markaların son dönemde sanal influencerlardan yararlanarak daha önceden ulaşamayacağını düşündüğü hedef tüketici kitlelerine hitap edebildiğini belirten Yılmaz, IKEA'nın bu hamlesiyle "trendleri yakalayarak Japonya'daki gençleri etkilemeyi amaçladığını" belirtti.

Dünyanın ilk dijital süper modeli: Shudu Gram

Dünya'nın ilk "dijital süper modeli" olarak bilinen Shudu Gram, 2017 yılında moda fotoğrafçısı Cameron-James Wilson tarafından tasarlanmıştı.

Instagram'da 200 binden fazla takipçisi bulunan Shudu, beyaz bir erkeğin ticari amaçlarla siyahi bir sanal fenomen tasarlamasıyla da tartışmaların odağı olmuştu.
 

 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 

A post shared by Shudu (@shudu.gram)


Wilson, tasarım sürecinde ünlü oyuncak markası Barbie'nin "Güney Afrika'nın Prensesi" adlı siyahi oyuncak bebeğinden ilham aldığını söylemişti.

Shudu ayrıca Fransız lüks moda evi Balmain'ın ürünlerinin tanıtımını da yapmıştı. Markanın gerçek bir siyahi kadını işe almak yerine bilgisayarda yaratılan bir dijital karakterle "kapsayıcı bir çizgisi" olduğunu iddia edip reklam yapması tepki toplamıştı.
 


2019 BAFTA ödül töreninde kırmızı halıda da görülen Shudu, ayrıca Rihanna'nın kozmetik markası Fenty Beauty'nin de reklam yüzü olmuştu.

"Toplumsal konularda değişimi hızlandırabilir"

Peki Shudu Gram üzerinden gündeme gelen ırkçılık ve cinsiyetçilik gibi toplumsal sorunların tartışılması konusunda sanal fenomenler nasıl bir rol oynayabilir? Yılmaz, yapay zeka destekli bu dijital karakterlerin tek başlarına bu alanlarda değişim yaratabilmesinin pek mümkün olmadığını savundu.

Öte yandan, toplumsal sorunlarla ilgili yürütülen kampanyalarda sanal influencerların kullanılması, verilmek istenen mesajın çok daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlayabilir. Yılmaz, dijital karakterlerin sosyal medyada kampanyaların etkisini görülür şekilde artıracağını belirterek, şu değerlendirmede bulundu:

Her geçen gün cinsiyet ve ırkçılık gibi konularda birçok kampanya gerçekleştirilmekte. Sanal influencerları da bu iletişimin bir parçası haline getirmek, yeni nesillerin daha hızlı etkilenmesini sağlayacak ve zamanla bu konulardaki değişimi de ortaya çıkaracaktır.

Etten kemikten fenomenlere ne olacak?

Öte yandan, sanal influencerların yükselişinin, gerçek influencerları nasıl etkileyeceği de ayrı bir merak konusu. Bu noktada akla gelen ilk unsurlardan biri reklam ve pazarlama maliyetleri oluyor. Bilgisayar ortamında yaratılan dijital karakterlerle düzenlenecek kampanyalarsa markalara maliyet açısından daha uygun gelebilir.

Bu konuda Ticaret Bakanlığı'nın ürün tanıtımı ve pazarlama kampanyalarında influencerların kullanımına dair 7 Mayıs'ta yayımladığı kılavuzda belirleyici nitelikte. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'a dayandırılarak hazırlanan "Sosyal Medya Etkileyicileri Tarafından Yapılan Ticari Reklam ve Haksız Ticari Uygulamalar Hakkında Kılavuz", sosyal medyada influencerlar tarafından yapılan reklamları birtakım kurallara tabi kılıyor.

Buna göre influencerlar aracılığıyla yapılan reklamların açık, anlaşılır şekilde ifade edilmesi ve ayırt edilebilir olması şart koşulurken, sosyal medyada da sesli, yazılı ve görsel olarak örtülü reklam yapılması da yasaklandı.

Aynı şekilde reklam verenden maddi kazanç veya ücretsiz, indirimli mal ya da hizmet gibi faydaların sağlandığı paylaşımlarda, influencerlar tarafından bu durumun, ticari reklam ilişkisinin gerçekleştiği platforma bağlı olarak belirtilmesi zorunlu hale geldi.

Buna ek olarak, kılavuzdaki kurallara göre influencerlar deneyimlemeden hiçbir ürünü tavsiye edemediği gibi, tanıtım ve pazarlama sırasında varsa kullandıkları filtreleri de açıkça belirtmek zorunda.

"Sanal ve gerçek influencerlar birlikte çalışacak"

Kılavuzda belirtilen koşullarla birlikte getirilen kurallar, markaların sanal fenomenlerle işbirliğini hızlandırabilir. Öte yandan Yılmaz, "sanal influencerların gerçekten deneyimleyemediği (cilt bakım, kozmetik vb.) ürünleri takipçilerine tavsiye etmesinin, kılavuzda yer alan maddeler açısından bir sorun teşkil edebilmesinin" de gündeme geldiğini belirtti. Dolayısıyla gerçek influencerların bu süreçte tamamıyla devre dışı kalmasının pek olası görünmediğini söyleyen Yılmaz, şöyle devam etti:

Hem gerçek hem de sanal influencerlar sosyal medyadaki bu yükü birlikte göğüsleyecekler gibi görünüyor. Bu nedenle bakıldığında yeni nesil tüketicileri etkilemek isteyen markaların, ilerleyen dönemlerde sanal influencerlardan daha fazla yararlanacağı; fakat bunu yaparken de gerçek influencerlarla entegre çalışmalar yürüteceği öngörülebilir.

Öte yandan, influencerların sosyal medya kazançları da ciddi farklılıklar gösteriyor. Yavuz, bir YouTube influencerının ABD'de bin gösterim başına 7,20 dolar kazanırken, Türkiye'de bu rakamın 0,85 dolara düştüğüne dikkat çekti. Bu noktada Ticaret Bakanlığı'nın yeni düzenlemesine de değinen Yavuz, influencerların kazançlarının 10'da üçü oranında KDV kesintisi kararı alındığını belirtti.

Yasal düzenlemelerle influencerların dijital dünyadan kazanç elde etmeleri daha meşakkatli hale gelirken, bu durum markaların sanal influencerlara daha çok yönelmesine neden olabilir.

"Sanal influencerlar gerçek hayatla bağlantılı"

Sanal influencerların kullanımı, gerçek influencerlara kıyasla markaların daha geniş kitlelere ulaşmasını da sağlayabilir. Bu açıdan yapay zeka destekli dijital karakterlerin daha dikkat çekici olduğunu vurgulayan Yavuz, rekabetin sadece ürün tanıtımıyla sınırlı kalmadığını söyleyerek şöyle devam etti:

Bu noktada sanal influencerların ürün tanıtımının yanı sıra marka işbirlikleri, gerçek mekânları etiketleyerek paylaşımlarda bulunmaları, paylaşımlarında ünlülerin kendilerine eşlik etmeleri, kendi müzik zevklerini yansıtan tekli çalışmalar gibi gerçek hayatla bağlantı kuran içerikleri de onları daha ilgi çekici hale getiriyor.

Bu noktada önemli hususlardan biri de influencerların takipçileriyle kurduğu ilişki. Yorumlara yanıt vermenin ve dinamik bir diyaloğu korumanın influencerların popüler olmasında önemli rol oynadığını belirten Yavuz, "takipçiler için yaptıkları yoruma ya da attıkları mesaja influencer tarafından yanıt verilmesinin, etkileşimin sürekliliği ve bağlılık anlamına geldiğini" ifade etti. Bu minvalde bir etkileşim ve diyaloğu sürdürmek, yapay zeka destekli sanal influencerlar için neredeyse zahmetsiz bir iş gibiyken, özellikle birden fazla markanın tanıtımını üstlenen gerçek bir influencer için yetişmesi epey zor bir durum olabilir.

"Tanıtımlar ve bilgilendirmeler manipüle edilmemeli"

Sanal fenomenlik olgusunun bir de etik boyutu var. Dijital karakterlerin kafe ve restoran değerlendirmeleri ya da kozmetik ürün tanıtımları ne kadar güvenilir olabilir?

Yavuz, sanal influencerların "deneyimlemedikleri/deneyimleyemeyecekleri bir ürün ya da hizmet noktasında memnuniyet belirtmesi ya da tavsiyede bulunmasının soru işaretlerini de birlikte getirdiğini" belirtti. Bunun yanı sıra, sözkonusu endişelerin markaların pazarlama şeffaflığını ve ticari bilgilendirmelerini ilgilendiren bir tarafı da mevcut. Yavuz, "reklam verenin istekleri doğrultusunda manipüle edilmiş, tek yönlü bilgi paylaşımının etik boyutuna" değinerek şu değerlendirmelerde bulundu:

Ürün tanıtımının etik olarak yapılması noktasında her türlü bilgi paylamışında şeffaflık, yüzde 100 doğru bilginin paylaşımı, soruların gerçek bilgilerle yanıtlanması ve yanıtların manipüle edilmemesi gerekiyor.

Öte yandan, sanal fenomenlerin gerçek fenomenlere kıyasla bunu nasıl ve ne ölçüde sağlayabileceği meçhul. Markaların bu konuda ne tür adımlar atmak durumunda kalacağı ve tüketicilerin bu etik sorularla ilgili tavrı da zamanla netlik kazanacak.

Görüldüğü üzere yapay zeka destekli sanal fenomenlik, gelecekte yalnızca dijital reklamcılığı değil aynı zamanda sosyal medyayı da köklü biçimde dönüştürebilecek nitelikte. Ancak yükselen bir trend olarak sanal dünyada önünü açtığı değişimlerle birlikte, ele almaya çalıştığımız gibi farklı konularda birtakım soru işaretlerini de beraberine getiriyor. Henüz emekleme döneminde olan sanal influencerlığın ileride nasıl evrileceğini zaman gösterecek.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU