Umutsuz bir balıkçı, dünyanın en büyük iç su balıkçılık alanı olan ve Kamboçya'nın gıda tedarikinde merkezi öneme sahip Tonle Sap Gölü'nün kalıntılarına bakıyor. South China Morning Post'tan bir haber ekibi, 2019'da yaşanan benzeri görülmemiş kuraklığın ardından kendisiyle röportaj yaparken, balıkçı açıkta kalan sığlık bir bölgenin yanındaki küçük yandan çarklı teknesinde oturuyor.
"Su yoksa aç kalacağız" diyor ve ekliyor:
Tüm gün çalıştım ve sadece 1 kilo balık yakaladım çünkü su seviyesi o kadar düşük ki canlılar nehirden göle geçemiyor.
ABD araştırma şirketi Eyes on Earth'ten elde edilen veriler, göldeki rekor düzeyde düşük su seviyelerinin sadece iklimle ilgili olmadığını, durumun Mekong Nehri’ndeki büyük miktarda suyun Çin'deki 11 mega barajın arkasında kalmasından kaynaklandığını gösteriyor.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Stimson'ın Güneydoğu Asya Programı direktörü Brian Eyler, Kamboçyalı balıkçıların "2020’de yakalanan ürünün borcu ödemeye yardımcı olabileceğini varsayarak borç alıp hayatta kalmayı umduklarını, ancak 2020'de balıkçılıkta yine düşük miktar elde edildiğini" söylüyor. "Balıkçılar için bu düşük miktarda ürün ve yüksek borç döngülerinde kırılma noktaları var, bu yüzden krizin 2021'de derinleşeceğinden endişeleniyorum” diyor.
Komşularının seçtiği borç tuzağına giden yolu reddeden haber ekibinin görüştüğü balıkçıysa şunları söylüyor:
Her zaman olası çıkış yollarını düşünüyorum. Komşularımın çoğu tefecilerden binlerce dolar borç aldı ama ben birine borçlu olmaktansa eski teknemde kürek çekmeyi yeğlerim.
Çin, iki kutup dışındaki en büyük donmuş su kütlesi olan Himalaya-Hindukuş buz tabakasını içeren Tibet Platosu’nu kontrol ediyor. Bölgeden akan buzul Brahmaputra, Yangtze, Sarı Irmak, Ganj, İndus ve Mekong nehirleri dahil Asya'daki en büyük nehirleri besliyor. Son 20 yılda kapsamlı baraj programları, Pekin'e milyarlarca insanı besleyen bu su musluğu üzerinde tek taraflı kontrol sağladı. "Asya’nın su kulesi" olarak bilinen bu eriyen tatlı su deposunun jeopolitik önemi, iklim krizi dünyayı ısıttıkça ve büyük buzullar geri çekildikçe daha da artacak.
2005’te Çin Başbakanı Ven Jiabao, özellikle Çin'in kuzeyindeki su kıtlığının "ülkenin hayatta kalmasını” tehdit edeceği uyarısında bulunmuştu. Dünya nüfusunun beşte birinden fazlasına, tatlı suyunsa yalnızca yüzde 7’sine sahip Çin riskli bir konumda. Londra’daki SOAS Üniversitesi Çin Enstitüsü Direktörü Profesör Steve Tsang şöyle diyor:
Çin ciddi su kıtlığıyla karşı karşıya, kendisi için su güvenliğine öncelik verdi ve vermeye de devam edecek. Bu, kaynakları Tibet'te bulunan nehirlerden gelen suya bağımlı olan Çin’in çok sayıdaki komşusunun durumdan etkilendiği ve etkilenmeye devam edeceği anlamına geliyor.
Pekin'deki Politbüro açısından, Himalayalar’daki büyük su rezervlerinden kendileri için faydalanmak mantıklı bir seçenek. 2020 yazında Çin'in kuzeyindeki kuraklık, yükselen süper gücün henüz kıtlığın gölgesinden kurtulamadığının bir işaretiydi. Bölgedeki pek çok kişi, 1959 ve 1961 arasında onlarca milyon insanın perişan olduğu "üç yıllık açlık dönemini" hatırlayacak yaşta.
Kuraklık, iktidardaki Çin Komünist Partisi'nin (ÇKP) bastırmak için her şeyi göze aldığı istikrarsızlığı ve büyük ölçekli iç göçü tetikliyor. Çin’deki 1,4 milyar insan için, ÇKP’nin mutlak iktidarına izin vermenin başlıca karşılığı istikrar ve gıda güvenliği. Stratejik su kontrolü ısınan bir dünyada güç anlamına geliyor ve ÇKP, istikrarı ve nihayetinde partinin uzun vadeli olarak hayatta kalmasını sağlamak için bu güce ihtiyaç duyuyor.
Çin’in Tibet Platosu’ndan aşağıya doğru akan gelişme aşamasındaki nehirler üzerindeki barajları, aşağı havzada yer alan ülkeler üzerinde zarar verici etkiye sahip. Hindistan ve Vietnam gibi bu ülkelerden bazıları, Pekin’le devam eden anlaşmazlıklar yaşıyor. Hindistan örneğinde, Haziran 2020'deki yakın mesafe çatışmayla doruğa ulaşan Himalayalar'daki Ladakh bölgesinin donmuş tepelerinde yaşanan sınır anlaşmazlığı, 20 Hindistanlının ölümüne, bilinmeyen sayıda Çinlinin de hayatını kaybetmesine yol açmıştı. Pekin'in Hanoi’yle anlaşmazlığı, Çin’in Güney Çin Denizi’nin büyük bölümünü kapsayan 9 çizgi hattıyla ilgili. Bu hak iddiası, bunun yasadışı olduğunu ve Vietnam karasularını ihlal ettiğini söyleyen uluslararası toplum tarafından kınanıyor.
Bu coğrafi tartışmalar, Çin'in yukarı havzadaki su tedariği üzerinde sahip olduğu kontrolü, üstü kapalı olarak ya da açıkça gelecekte tavizler elde etmek için baskı amacıyla kullanabileceğine dair şüpheleri besliyor. Öte yandan Eyler şunları söylüyor:
Bu baskı ikincil bir çıkar anlamına geliyor; birincil hedef, Çin'in kendi Mekong çağlayanından orta büyüklükteki bir ülkeye enerji sağlayacak kadar hidroelektrik üretmesi.
Vietnam ve özellikle de Hindistan için, ülkenin su güvenliğinin bölgedeki başlıca rakibin elinde olma olasılığı utanç verici bir durum. Bundan dolayı Tsang, "Bu, suyun yönetimi ve paylaşımıyla ilgili bölgesel bir protokol kabul edilmedikçe ancak daha da büyüyecek ciddi bir sorun” diyor.
Tibet Platosu’ndan gelen suyun neredeyse yarısı (yüzde 48’i) Çin'in jeopolitik rakibi Hindistan'a akıyor. Hindistan'ın en kutsal nehri Ganj'ın kaynağı, kendi sınırları içindeki Devprayag'da. Bununla birlikte, en büyük ikinci nehri olan Brahmaputra'nın kaynağı Çin’in kontrolündeki Tibet'te. Sanskritçede "Brahma'nın oğlu" olarak bilinen dini açıdan önemli nehir, Hindistan'ın Arunaçal Pradeş eyaletine girmeden önce Çin’in kontrolündeki topraklarda bin 600 kilometreden fazla yol kat ediyor. Pekin, Çin'de Yarlung Tsangpo olarak bilinen Brahmaputra'nın üst kısımlarına 5 baraj inşa etmeyi planlıyor. Yakın zamanda, Hindistan’la tartışmalı sınırdan 29 kilometre uzaktaki konumda bir mega baraj kurulması önerildi. Bu iddialı proje inşa edildiğinde dünyanın en büyük barajı haline gelecek ve Çin'in Yangtze Nehri'ndeki Üç Boğaz Barajı ikinci sıraya yerleşecek.
Mega barajın duyurulmasının ardından, bölgedeki bazı gözlemciler Pekin'in barajı kullanarak nehirlerin bazılarında akışı engelleyip Çin'in kuruyan kuzey bölgelerine yönlendirmek için kullanabileceği uyarısında bulundu. Melbourne Üniversitesi'nden Doktor Brian Finlayson şöyle diyor:
Çin topraklarından çıkıp Bangladeş'e akmadan önce Brahmaputra'dan su transferi ve suyun Tibet Platosu'nun kenarından boruyla sulama için çorak Sincan'a akması konusunda ciddi tartışmalar var.
Bu görüş, Kızıl Bayrak Nehir Projesi adı verilen kapsamlı bir altyapı planını anlatan Melbourne Üniversitesi'ndeki çağdaş Çin çalışmaları merkezinin direktörü Profesör Mark Yaolin Wang tarafından da desteklendi. Bu proje, Brahmaputra gibi nehirlerden büyük miktarda su alınmasını, bu suyun kuzeydeki Sincan'a ve Sarı Irmak Havzası'nın orta kısımlarına yönlendirilmesini öneriyor. Wang, "bu önerinin Çinli yetkililer tarafından onaylanması halinde durumun Çin ve güneydoğu Asya ülkeleri üzerinde çok büyük etkisi olacağını” söylüyor.
Böyle bir planın ekolojik sonuçlarının çok büyük olacağını sözlerine ekleyen Wang, "Ancak şu ana dek programla bağlantılı anlamlı bir ekolojik-çevresel etki değerlendirmesi görmedim" diyor.
Aralık 2017'den bu yana, Xinhua ve Renmin gibi Çin resmi medya organları, Kızıl Bayrak Nehir Projesi'nin fizibilitesiyle ilgili devam eden bir çalışma olduğunu bildiriyor. Özel olarak finanse edilen bu "yarı resmi" düşüncenin duyurulmasından bu yana, Hint haber organları da bunu haberleştirdi. Bununla birlikte Hindistan’daki haberlerde, projeye Çin Politbüro tarafından yeşil ışık yakıldığı ve bunun Hindistan için önemli bir su güvenliği sorunu olduğu belirtilerek tehdidin aciliyeti ayrıntılarıyla ele alındı. Çin yönetimi aslında bu planı hiçbir zaman açıkça kabul etmedi. Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hua Çunying, 2017'de Pekin'de düzenlenen bir basın toplantısında, planın merkezi hükümetin onayını aldığını yalanladı.
Çinli akademisyenler, Kızıl Bayrak Nehir Projesi'nin uygulanabilirliğine itiraz ediyor. "Suyu kuzeye taşımak için ihtiyaç duyulacak uzun kanallar ve derin tünellerin” inşaat masrafına ve Himalayalar'daki nehir kaynaklarından akan suyun "son derece mevsimsel” olduğuna işaret ediyorlar. Ancak Wang, "Çinli yetkililer tarafından resmi bir proje olarak nitelenmemesine rağmen Kızıl Bayrak Nehir Projesi’yle ilgili tartışmaların gerçek olduğuna, tüm teklif tartışmalarının ve fizibilite çalışmalarının yarı resmi bir grup tarafından yürütüldüğüne" inanıyor. Halen devam eden "gerçek" fizibilite çalışmaları olduğunu savunarak "Keşke öyle olsaydı ama bu bir söylenti değil" diyor.
Çin'in kuzeyindeki geniş bölgelerde, talebi karşılamak için yeterli su yok ve bu durum, yetkilileri güney Çin'den kurak kuzeye su transferi için planlar geliştirmeye yöneltiyor. Bu planlardan biri de, güneydeki Yangtze'den suyu kuzeydeki Sarı Irmak’a yönlendiren bir kanal sistemi olan Güney-Kuzey Su Transferi Projesi. Ancak Yangtze'deki su hacmi de büyük oranda azalan yağışa bağlı olarak düştüğü için bu, kötüye giden soruna yönelik geçici bir çözüm. Hemen harekete geçmemek, çok da uzak olmayan bir gelecekte bir felakete yol açacak ve Pekin’in Brahmaputra'daki bazı kaynak suları "ödünç almaya” başlayabileceği ve bunları Sarı Irmak’a yönlendirebileceği yönündeki endişeleri artıracak.
Tsang şunları söylüyor:
Çin'deki su kıtlığı sorunu, özellikle Çin'in kuzeyinde çok ciddi. Sarı Irmak vahim bir durumda ve suyun Yangtze Nehri'nden Sarı Irmak’a yöneltilmesinin Yangtze için de uzun vadede ciddi etkileri olabilir, ancak kuzey Çin'deki durum o kadar ciddi ki Pekin yine de bunu yaptı. Aynı durum, kaynakları Tibet'te bulunan diğer nehirler için de geçerli olacak.
Kaynağı Tibet'te bulunan bu durumdaki bir diğer nehir de, güneydoğu Asya'daki 60 milyon kişiye balık sağlayıp tarım alanlarını sulayan bir zamanların güçlü Mekong'u. Hindistan'daki Brahmaputra Nehri, kollarında ve 4 bin 800 kilometre uzunluğundaki ana gövdesinde kurulu barajlarla zayıflayan Mekong’la aynı kaderi paylaşabilir.
Mekong'un kaynağı, Guozongmucha Dağı'ndaki Tibet Platosu'nda bulunan yükseklikte. Ardından doğuya ve aşağı yönelerek, kayıtlardaki en kötü mevsimsel kuraklığını 2019 ilkbaharında yaşayan Çin'in Yünnan eyaletine doğru düzensiz bir şekilde yoluna devam ediyor. 2019'un aynı aylarında Eyes on Earth, Çinli yetkililerin Mekong’daki büyük miktarda suyu zapt ettiğine dair kanıtlar bulmuştu. Bu durum, aşağı havzadaki ülkelerin nehrin aşağıdaki kısımlarında su miktarının 50 yılın en düşük seviyesine düştüğünü rapor etmesine yol açmıştı.
Laos, Kamboçya ve Tayland'da nehir ciddi oranda geri çekildi ve doğal koşullarda olması gerekenden üç metre daha düşük seviyede kaldı. Barajlar besin akışını azalttığı ve göç eden balıkların hareketini kısıtladığı için bu durum, çiftçilerin ve balıkçıların geçim kaynaklarına ve bölgenin ekolojik sağlığına kalıcı zararlar verdi.
Eyes on Earth’ün Çin içindeki Mekong seviyeleriyle ilgili uydu verileri, sınırın Tayland tarafındaki günlük nehir yüksekliği ölçüm verileriyle karşılaştırıldı ve buna göre araştırmacılar, toplamda nehir yüksekliğinin 126,4 metrelik kısmının eksik olduğunu keşfetti. Bu, Eyes on Earth'ün başkanı Alan Basist'in şu açıklamayı yapmasına neden oldu:
Çinliler kuraklığa katkıda bulunmadıklarını söylüyorsa, veriler bunu desteklemiyor.
Yünnan'da artan istikrarsız ve düşen yağış miktarı nehirlerdeki akışın kesilmesine, su depolarının ve sulama kuyularının kurumasına yol açtı. Çinli su mühendisleri, şimdi bölgedeki kuraklığı kısmen azaltmak için tasarlanmış projeleri hayata geçiriyor. O yılki koşulların ciddiyeti göz önüne alındığında, Çin'in susuz kalmış kendi tarımsal faaliyetlerini beslemek için Mekong’daki suyun bir kısmını yönlendirmiş olması akla yatkın.
Eyler şöyle diyor:
Eyes on Earth’ün doğal akış modelleri, Çin'deki su depolarında saklanabilecek olandan daha fazla suyun eksik olduğunu gösteriyor, bu yüzden suyun bir kısmının başka amaçlar için kullanıldığını düşünüyoruz. Yine de bunu hâlâ araştırıyoruz ve kesin sonuçlara sahip değiliz.
Eyler, Mekong’un kaynak sularından Yangtze Nehri ve Sarı Irmak arasında görülenle aynı ölçekte suyun yönünün değiştirilmesinin "Yünnan'ın 1000 metrelik dik kanyonları göz önüne alındığında daha az olası" olduğunu iddia ediyor. Hidroelektrik üretimi için kurulan barajların asıl sorun olduğunu söylüyor.
Çin'de daha fazla baraj inşa edildikçe, ülkedeki Mekong çağlayanlarının işletilmesi, nehri aşağı havzada güçlü tutmak için suya ihtiyaç duyulan geleneksel yağışlı mevsimde yıldan yıla daha fazla azalmaya yol açacak.
Çin Dışişleri Bakanlığı, Eyes on Earth'ün iddialarına karşı resmi bir açıklama yayımladı ve şu ifadeleri kullandı:
Çin’in Lancang Nehri (Mekong) üzerindeki baraj inşaatının aşağı havzada kuraklıklara neden olduğu açıklaması mantık dışıdır.
Bakanlık daha sonra, kuraklığa rağmen "Çin'in makul akış miktarını garanti altına almak için elinden geleni yapmaya devam ettiğini" belirtti. Ancak Eyler, bu görüşün Eyes on Earth araştırmasından elde edilen verilerle uyumsuz olduğunu belirtiyor:
Ya Pekin yalan söylüyor ya da ülkenin baraj operatörleri onlara yalan söylüyor. Bir yerlerde birileri doğruyu söylemiyor.
Çin, ileri yönde bir adım atarak yakın dönemde nehir seviyesine ilişkin verileri aşağı havzadaki ülkelerle ve nehrin sürdürülebilir yönetimini koordine etmekle görevli hükümetler arası bir kuruluş olan Mekong Nehri komisyonuyla paylaşmaya başladı. Eyler, bu verilerin zamanında iletilmesinin önemini açıkladı, çünkü Çin'deki barajların birinden "ani bir su çıkışının" Tayland-Laos sınırına ulaşması yaklaşık 48 saati bulabilir. Mekong yakınlarında yaşayan insanların, akıntıya kapılmalarını önlemek üzere tekneleri ve hayvanları nehir kenarından uzaklaştırmak için zamana ihtiyacı var. Bununla birlikte Eyler, "Çin’in bildirimlerinin ya geç olduğunu ya da hiç olmadığını", bu nedenle daha sık ve sürekli veri iletişimi gerektiğini belirtiyor.
Çin, Mekong'un üst kısımlarında toplam 11 baraj inşa etti. Stimson Center, şu anda bu barajlarda tutulan su miktarına dair bir tahminde bulunarak, "toplu olarak” ABD’deki en büyük nehir ağzı olan "Chesapeake Körfezi kadar su depoladıklarını" bildirdi. Bu devasa yapılardan biri olan Tayland sınırının en yakınındaki heybetli Jinghong Barajı, büyük miktarda su boşaltırken Mekong Nehri’nin seviyesinde ani değişimlere neden oluyor. Eyler, barajın "şu anda yaptığı gibi nehirde şok etkisi yaratmaması” gerektiği konusunda uyardı. Bunun su ürünleri ve nehirdeki ekolojik süreçler açısından yıkıcı olduğunu da sözlerine ekledi.
Çinli mühendisler, ülkenin kuzeyinde kuraklığa yol açan koşullara çözüm bulmak amacıyla uluslararası nehirlerden büyük miktarda suyun yönünü değiştirmeye yönelik maliyetli altyapı projelerinin sınırlı sayıdaki alternatiflerini değerlendiriyor. Çin, kuzey bölgelerindeki tarlalara yeraltı suları gönderilirken sızıntı kaybını önemli ölçüde azaltmak üzere yeraltı borularının ve yüzeydeki plastik boruların kullanımına milyarlarca dolar yatırım yaptı. Hükümet ayrıca kuyulara sayaç takmak ve kanallar boyunca su miktarını ölçmek üzere ekipman yerleştirmek için de yatırımlar yapıyor. Çiftçilere su kullanımı için kota verilmesi yönünde su fiyatlandırma reformu planları da var; buna göre kotalarını aşarlarsa daha yüksek su ücreti ödemek zorunda kalacaklar.
Diğer yandan, su tüketimini azaltan çiftçilerin daha düşük ücretler ödemesine yönelik planlar olacak. Ancak, Arkansas Üniversitesi'nden Profesör Qiuqiong Huang şöyle diyor:
Çin’deki köyler su kotasını hesaplamak ve su kullanımını takip etmek çok maliyetli olduğu için su fiyatlandırma reformunu terk ediyor.
Çin, bölgede hidroelektrikten yararlanmak ve su güvenliğini sağlamak için hızlı bir baraj inşa programı başlatan tek ülke değil. Hindistan da Himalayalar'daki bu "su kapma" mücadelesinde aktif bir rekabet içinde. Hindistan, en kutsal nehri Ganj boyunca 900 baraj ve su bendi inşa etti. Hindistan'daki baraj inşaatı, ülkenin 1947'de Britanya’dan bağımsızlığını kazanmasından bu yana 16 milyon ila 40 milyon kişiyi yerinden etti.
Laos ve Kamboçya gibi ülkeler, Mekong’da barajlar inşa etti ve daha fazlasını inşa etmeyi planlıyor; bu da sonuçta tarımlarını besleyen nehri felce uğratacak. Bunun yanı sıra Dünya Bankası, özel finans kurumları ve daha yakın zamanda Şi Cinping'in Kuşak ve Yol Girişimi kapsamında Çin Kalkınma Bankası tarafından bu projeleri kolaylaştırmak üzere verilen krediler, bu ülkelerin borç tuzaklarına daha da batmasına yol açabilir.
Dead in the Water: Global Lessons from the World Bank's Model Hydropower Project in Laos (Sudaki Ölüm: Dünya Bankası'nın Laos'taki Model Hidroelektrik Projesi'nden Küresel Dersler) kitabının yazarı Bruce Shoemaker şöyle diyor:
Örneğin Laos, büyük bir borç tuzağının eşiğinde. Ülke, baraj yapımı ve Çin tarafından finanse edilen yüksek hızlı demiryolu hattının inşası için büyük bir borç yükü altına girdi. Ancak bu hükümetler, geri ödemeleri onlarca yıl ertelenen, çevreye zarar veren mega inşaat projelerini onaylamaktan mutlular.
Laos'un Çin'e 5,9 milyar dolar (yaklaşık 50 milyar TL) borcu var ve bu, ülkenin toplam kamu borcunun neredeyse yarısını oluşturuyor. Bu, Vientiane-Boten yüksek hızlı demiryolu projesi ve Mekong’la kolları üzerinde Çin tarafından finanse edilen hidroelektrik barajları için Kuşak ve Yol Girişimi’nin altyapı kredileri kapsamında yer alıyor.
Taylandlı şirketler, ülkenin balıkçılık endüstrisine ve kırılgan ekolojisine verilen zarara rağmen, Mekong üzerinde Çin'den 4 kat fazla baraj inşa etmeyi planlıyor. Hem Laos hem de Tayland halihazırda talebi aşan miktarda elektrik üretiyor ve hidroelektrik için daha fazla baraj, yalnızca kâr peşindeki inşaat şirketlerine ve özel finans şirketlerine fayda sağlayacak. Eyler bunun "medyada genellikle önemsenmeyen ve pek de eğlenceli olmayan bir gerçek” olduğunu söylüyor. Bu barajların her birinin Mekong Nehri'nin bağlantısını nasıl kestiğini ve en hassas durumdaki bölgenin Vietnam'daki delta bölgesi olduğunu anlatıyor. Mekong'un nihayetinde Güney Çin Denizi'ne aktığı Vietnam'da, nehirdeki yıllık taşkınlar deltadaki zehirli toprakları temizleyerek "alanı tarımsal olarak üretken hale getiriyor ve toprağı tarımsal üretimi artıran besleyici çökeltiyle dolduruyor".
Eyler, Mekong'dan gelen tatlı suyun denizden gelen yoğun tuzlu suyu nasıl geri püskürttüğünü "ve daha fazla tatlı su olduğunda, yerel çiftçilerin yeraltındaki akiferlerden daha az su çıkardığını" anlatıyor.
2019'da Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin bir raporunda, Himalayalar'daki buzulların "dünyanın diğer yerlerinden daha hızlı şekilde geri çekildiği ve mevcut hız devam ederse, Dünya şu anki hızda ısınırsa buzulların 2035’e kadar ve belki de daha erken bir zamanda kaybolma olasılığının çok yüksek olduğu uyarısı yer aldı”. Bu karamsar açıklama, Tibet Platosu'ndan akan büyük nehirlerin, buzulların erimesiyle su miktarında yaşanacak kısa süreli artıştan sonra, 2050'ye dek hacimlerinin yüzde 10-20'sini kaybedebileceğini öngören iklim modelleriyle de destekleniyor.
Çin, Himalayalar’dan gelen su havzasının küçülmesine karşı özellikle savunmasız durumda. Su seviyeleri önemli oranda düşmeye başlarsa ve Çin tarımı zarar görürse, ülke 1,4 milyarlık nüfusunu beslemek için büyük miktarda gıda ithal etmek zorunda kalacak. Dolayısıyla bu, dünyada gıda fiyatlarını artıracak ve özellikle gıda güvenliğinin halihazırda risk altında olduğu ülkelerde toplumsal huzursuzluk yaratacak. Gıda güvenliği, politik değişime ve otoriter rejimlerden gelen gerici tepkilere yol açıyor. Rejim değişikliğinin yarattığı boşlukta terör örgütleri, Arap Baharı'nda da görüldüğü üzere çıban gibi büyüyor.
Çin'in yeni bir iklim krizi çağına doğru ilerlerken kendi su güvenliğini yönetebilmesi dünyanın yararına. Bununla birlikte, Çin’in suyun akışına hükmetmekteki benzersiz gücü, komşularıyla müzakere etmeye ve yönetimi altındaki tatlı su ödülünü paylaşmaya yönelik yeni bir çabayla dengelenmeli. Isınan bir yeryüzünde Dünya'nın nüfusu 6 milyardan 9 milyara yükselirken, su yakında toplumun en zor bulunan ve en önemli malı olarak petrolü geçecek. Uluslararası anlaşmalar güçlü değilse, su güvenliğiyle ilgili yeni çatışmalar patlak verecek ve büyük fay hatlarından biri Tibet Platosu’yla çevresindeki nükleer silah sahibi ülkeler olacak.
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
independent.co.uk/independentpremium/long-reads
Independent Türkçe için çeviren: Merve Arkan
© The Independent