Osmanlı devleti tarih içerisinde Musevi vatandaşlarıyla yakın bir ilişki kurdu. Musevi tebaanın Osmanlı'da kendilerini birinci derece vatandaş olarak görebilmeleri için devletin tüm kademelerinde görev almalarına imkân tanındı ve bilhassa ekonomik anlamda güçlenmeleri desteklendi.
Nitekim Siyonizmle mücadeleyi devlet politikasına dönüştüren Sultan İkinci Abdülhamid döneminde dahi Musevi kökenli Nazır Paşalar önemli bir çoğunluğu oluşturuyordu.
Sultan Abdülhamid, sanıldığı gibi Avrupa ve Rusya'da büyük acılar çeken Yahudilerin Osmanlı topraklarına gelerek yerleşmelerine de karşı değildi.
Hatta Siyonizmin en büyük destekçisi olarak kabul edilen Theodor Herzl ile Sultan Abdülhamid düşman olmadıkları gibi dost oldukları da söylenebilir.
Nitekim Sultan Abdülhamid'in Herzl'i düşman olarak görmediğini gösteren en önemli delil, devletin en şerefli madalyalarından birisi olan Mecidiye Nişanı'nı Herzl'e takmasından da anlamak mümkündür.
Ayrıca Yahudilerin İspanya'dan kurtarılarak Osmanlı topraklarına getirilmesinin 400. yılının tüm yurtta coşkuyla kutlanması talimatını veren de Sultan Abdülhamid'dir.
Siyonistler ve Abdülhamid nasıl karşı karşıya geldi?
Herzl'in Sultan Abdülhamid'e yaptığı, Kudüs başta olmak üzere Filistin topraklarına yerleşme talebi de sanıldığının aksine evvela büyük bir tepki ile karşılanmadı; ama Sultan Abdülhamid bu teklifi kabul etmedi.
Sultan Abdülhamid, değerli müttefikleri olarak gördüğü Avrupa Yahudilerini kaybetmemek adına onların Filistin teklifine hayır dese de Irak ve civarında Yahudilerin gelerek yerleşmelerine müsaade edeceğini de beyan ediyordu.
Siyonistler ise ekonomik olarak iflas etmiş Osmanlı'nın taleplerine karşı direnemeyeceğini düşünerek Kudüs başta olmak üzere Filistin'e yerleşme fikrini bir ülkü haline getirdi.
Sultan Abdülhamid, Siyonistlerin bu tutumunu görmezden gelmemiş ve en basit ifadeyle Avrupalı Yahudilere, Filistin konusunda savaş açmıştı.
Nitekim devlet belgelerinden de anlaşılacağı üzere Padişah, Kudüs'e ziyarete dahi gelen her Yahudi'nin yakından izlenmesini emretmiş ve en önemlisi Filistin'deki satılıp alınan her karış toprağı yakından incelemişti.
Sultan Abdülhamid, Filistin'deki toprakların Siyonistlere satılmasının önüne geçilmesi konusunda devlet memurlarına mütemadiyen talimatnameler göndertmiş, müspet vakıfların Kudüs'teki arazileri alması için desteklemiş ve Kudüs'te şüpheli gördüğü arazileri bizzat satın alarak şahsi mülküne eklemişti.
Belgelerden anlaşıldığı üzere Sultan Abdülhamid, tabiri caiz ise bilhassa Kudüs'te Siyonistlerle köşe kapmaca oynamıştı.
Belka vilâyeti'nde Siyonistlerin engellenmesi: Devlet içinde devlete müsaade verilmiyor
Siyonistler, Sultan Abdülhamid'den ilk ve en önemli talebi Belka vilayetinde özerk bir Yahudi kolonisinin kurulmasına müsaade edilmesi olacaktı.
Abdülhamid, bunun devlet içinde devlet kurmak anlamına geldiğini biliyor ve Heyet-i Vükela kararıyla tüm devlet memurlarına bu konuda uyanık olmaları emrini gönderiyordu;
Sûret-i ma'rûza hükümet içinde bir hükümet demek olarak politikaca ve idarece mehâzîri müstelzim olacağı cihetle zaten şâyân-ı kabul olmadığı gibi Belka Sancağı arazisi birtakım aşâyir ve urbân cevelângâhı olduğundan oraların tanzim ve ıslah-ı idaresiyle kabil-i iskân bir hale getirilerek husul-i ma'mûriyeti Devlet-i Aliyye'ce matlub…
Abdülhamid'den Kudüs'ün istenmesi resmi evrakta
Sultan Abdülhamid'den başta Kudüs başta olmak üzere Filistin bölgesinden para ve siyasi destek karşılığı toprak isteyen Theodor Herzl bu teklifi bir defaya mahsus yapmamıştır.
Herzl'in, zengin iş adamı ve medya patronu Mösyö Newlinsky'i Yıldız Sarayı'na göndererek Filistin'i istemesi resmi kayıtlara da geçecekti.
Newlinsky, Girit'teki buhranı da fırsat bilerek Siyonistlerin bu masumane teklifini kabul etmeleri halinde Osmanlı'nın tüm dertlerinden kurtulacağını şu sözlerle bildirecekti:
Hükûmet-i Seniyye'nin ahvâl-i maliyesi Musevî sermayedârânın mu'âveneti olmadıkça ıslâh olunamayacakdır. Bu sermayedârân ise Hükûmet-i Osmaniyye'nin zîr-i idaresinde olarak Arz-ı Filistin'in bir kısmında müstemlekât tesisi müsaadesinden başka bir şey istemiyorlar.
Cedd-i celîlü'şşân- ı cenâb-ı padişâhî Sultan Selim Hân Hazretleri vaktiyle memâlik-i garbiyye Musevîlerinin Memâlik-i şahane'ye gelmelerine müsaade buyurmuşlardı. Bu defa zât-ı şahane de Musevîlerin şu mes'ûlünü is'âf buyururlarsa hiçbir zarar görmezler. Çünkü Yahudiler politika ile asla iştigâl etmezler.
Diğer tarafdan Hükûmet-i Seniyye müsaade-i matlûbeyi vermediği takdirde Yahudiler maksadlarýna başka yoldan başka vasýtalar ile nâil olacaklardır: Yahudilerin akıllı, servet sahibi olduklarını inde'l-hâce matbûâtla da iş görebileceklerini düşünmelidir.
Mösyö Newlinsky, sözlerinde özetle diyordu ki;
Filistin'i bize verin sizi tüm dertlerinizden kurtaralım. Bu sizi politik olarak da zora sokmaz; çünkü Yahudiler siyasetle uğraşan bir millet değildir, eğer ki siz Yahudilerin teklifini kabul etmezseniz, Yahudiler zaten bir yolunu bulup o toprakları alacaklar.
Abdulhamid'in bu sözlere ne cevap verdiği bilinmese de Kudüs'teki tedbirleri artırmasından anlaşıldığı üzere bu sözler Yıldız Sarayı'nda pek hoş karşılanmamıştı.
Farklı yollarla işgal başlıyor
Mösyö Newlinsky'in Siyonistlerin farklı yollarla da olsa Filistin'i Osmanlı'dan alacağını beyan eden sözlerini doğrulayan gelişmeler kısa sürede cereyan etmeye başladı.
Avrupalı Yahudiler çeşitli yollarla Filistin'de toprak satın almaya başlaması Sultan Abdülhamid tarafından fark edilerek müdahale edildi; fakat Siyonistler yüksek faizli kredilerle bu toprakları haczetme yoluna gitti.
Bu yol da İstanbul hükümetince engellenmiş ve Filistin'de hiçbir toprağın bankalara rehin verilemeyeceği ve güvence olarak gösterilmeyeceğine dair kanun irade edilmiştir.
Siyonist göçlerinin engellenmesi
Siyonist Yahudiler, bir yandan Filistin'den toprak satın almak için Abdülhamid ile köşe kapmaca oynarken bir yandan Filistin'e yerleşebilmek için çeşitli yollar deniyorlardı.
Sahte kimlik kullanmak, devlet memurlarına rüşvet vermek ve turist olarak gelip yerleşmek bu yollardan bazılarıydı.
Hükümet ise bu konuda oldukça kararlıydı. Bazı devlet memurlarının konuyu ciddiye almaması veya göz yumması halinde soruşturulup cezalandırılacakları İstanbul'dan şu sözlerle bildiriliyordu:
Devletçe ittihâz olunan kararın hilâfına hareketle muhacirîn-i merkûmenin kaza-i mezkûrde sâkin olmalarına müsaade eden memurların tahkikiyle haklarında muamele-i lâzımenin icrasına müsâra'at edildiği gibi Akka Sancağı'nın Arz-ı Filistin'den ma'dûd olması ve her tarafına ecânib ile muhacirîn-i Museviye kesretle vürûd ederek hadd-i zatında derkâr olan ehemmiyet-i mevkiiyenin bir kat daha tezâyüd eylemesi cihetleriyle livâ-i mezkûre bundan böyle gelecek Musevîlerin kat'iyyen kabul edilmemesi lâzım gelenlere þedîden tenbîh olunup zikrolunan…
Elçilik yapan büyük edebiyatçı hükümeti uyarıyor
Türk edebiyatının büyük şairlerinden Abdülhak Hamid Tarhan, büyükelçilik yaptığı yıllarda Rusya'dan Filistin'e yönelik Siyonist göçlerine dair hükümeti ikaz ederek gerekli tedbirlerin alınması ve bu konuda müsaade edilmemesi gerektiğini hükümete bildirecekti.
Tarhan, Osmanlı aleyhinde yazan Times muhabiri Gladstone'nin bir anda Osmanlı muhibbi olmasının bu göçlerle alakalı olduğunu belirterek şu sözlerle uyaracaktı:
Mösyö Gladstone işbu mektubda ahvâl-i vâkı'aya teessüfle bazılarının zannettikleri gibi kendisinin sözlerine Rusya Hükûmeti'nin hüsn-i kabul göstermesi me'mûlünde olmadığını beyân etdikten sonra -Birçok Musevîlerin Arz-ı Filistin'e muhâceretleri için olan teşebbüsâtı kemâl-i şevk ve muhabbetle görüyorum ve taraf-ı hazret-i Şehriyârî'den bu bâbda ızhâr-ı medet ve himayet buyurulur ise pek ziyade memnun olurum demiş ve Times gazetesi bu mektub dan bahisle -Türkler aleyhinde bir zaman bunca şedîd lisanlar kullanmış olan Mösyö Gladstone'un el-hâletü hâzihî Rusya'dan tard olunan Musevîlerin Arz-ı Filistin'de yerleşmeleri teşebbüsâtından dolayı zât-ı hazret-i Padişâhî'den muâvenet taleb etmesi garâib-i ahvâldendir.
Siyonistler Kudüs'e sokulursa mutlaka hükümet kurmak isteyecekler
Siyonistler her ne kadar tekliflerinde Yahudilerin siyasetle iştigal etmeyeceğini bildirse de Sultan Abdülhamid, Kudüs'e Yahudi girişlerinin başlaması halinde Siyonistlerin mutlaka hükümet kurmaya çalışacağını biliyordu.
Bu sebeple Yıldız Sarayı'ndan gönderilen yazıda Kudüs Mutasarrıflığı şu sözlerle uyarılacaktı;
Musevîlerin Kudüs civarında ictimâ ve iskân etmeleri ileride orada bir Musevî Hükûmeti teşkilini intâc edebileceði mülâbesesiyle kat'â caiz olmadıkdan baþka zaten Memâlik-i şahane arazi-i hâliyeden ma'dûd olmadığına ve medenî Avrupalıların memleketlerinden tard etdikleri eşhâsın Memâlik-i şahaneye kabulüne bir sebeb olmayıp hususuyla ortada bir Ermeni fesadı mevcud iken bu suret asla caiz olamayacağına nazaran ne merkûmûnun ne de sair Musevîlerin kabul olunmayarak Amerika'da iskân etmek üzere geri gönderilmeleri zımında ba'demâ ayrı ayrı ma'rûzâta hâcet kalmayacak…
Sultan Abdülhamid, Ermeni sorunu ortadayken bir de Yahudi devleti kurma hayali peşinde koşan Siyonistlere rıza gösterilmemesini ve Siyonistlerin yakalanarak Amerika'ya gönderilmesini istemektedir.
Başka belgelerden de okuduğumuz üzere Amerika'ya gitme imkânı bulunmayan Siyonistlerin biletleri de bizzat Yıldız Sarayı tarafından alınacak bu kişiler Kudüs'ten uzaklaştırılacaklardı.
Sultan Abdülhamid Kudüs'ün toprak zenginiydi
Sultan Abdülhamid, özellikle Kudüs bölgesindeki toprak alışverişlerini yakından takip ediyordu.
Siyonistlerin ve siyonizme yakın vakıfların buralardan toprak almasını engellemek için elinden geleni yapıyordu. Bu minvalde bazı vakıfların bölgede arazileri satın almasına yardım ettiği gibi stratejik noktalardaki bazı arazileri bizzat satın alarak koruma altına almaya çalışıyordu.
Bu teşebbüs öyle bir noktaya varmıştı ki Filistin'in en büyük toprak zengini Sultan Abdülhamid olmuştu.
Derin Tarih'ten Taha Kılınç'ın işaret ettiği üzere 11 Nisan 1909'da Tel Aviv kurulurken 27 Nisan 1909'da Sultan Abdülhamid tahttan indirilecekti.
Yani aynı ayın içerisinde İsrail Devleti'nin temeli atılırken buna karşı en büyük mücadeleyi veren isim Sultan Abdülhamid tahttan indirilecekti.
*Daha ayrıntılı bir okuma için Devlet Arşivleri'nin hazırladığı Osmanlı Belgelerinde Filistin çalışması incelenebilir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish