Neden ticari gemilerin çoğu Panama bayrağı asıyor?

Panama “anlaştığı müşterilerine” vergi muafiyeti ve kolay kayıt şeklinde iki özellik sunuyor

Gemilere Panama bayrağının asılması uluslararası sularda güvenli bir şekilde geçiş yapmalarına yardımcı oluyor (AFP)

Çoğu zaman gemilerin denizde rehin alındığını duyuyoruz ve bunun sebeplerini bir tarafa koyarsak bu gemiler arasında ortak bir bağlantı olduğunu fark ediyoruz. O da bu gemilerin kendi ülkelerinin bayraklarını değil de yabancı ülkelerin bayraklarını asması. Liberya ve Marshall Adaları’nın yanı sıra Panama, gemi sahiplerinin bayrağını asmayı tercih ettiği birinci ülke konumunda bulunuyor. Peki gemi sahipleri neden böyle bir tercihte bulunuyor?

Vergilerden muaf tutulması ve daha ucuz yabancı işgücü

Panama, gemi sahiplerine birçok avantaj sunuyor. Bunlardan en öne çıkanı gemi sahiplerinin kendi ülkelerinin bayraklarını, özellikle de vatandaşlarını yüksek oranda vergi ödemekle yükümlü tutan ülkelerin bayraklarını seçmeleri durumunda ödeyebilecekleri vergilerin aksine Panama’nın gemi sahiplerini vergilerden muaf tutması. Düzenleyici ve yasal korumadan yararlanmanın yanı sıra Panama’daki kayıt sistemi, dünyanın her yerinden gemi mürettebatı alınmasına ve işletme maliyetlerini düşürmek amacıyla uygun koşullarda işgücü ve hizmetlerin sağlanmasına olanak tanıyor.

Panama, konumu sayesinde Pasifik ve Atlantik okyanuslarını birbirine bağlıyor ve dünyadaki en önemli deniz ticaret yollarından birinin koruyucusu sayılıyor. Panama Kanalı, Boynuz Burnu’ndan üzerinden geçen daha tehlikeli yoldan uzak durmak isteyen gemilere yüzlerce yıl kestirme bir yol sağladı. Yaklaşık 77 kilometre uzunluğa sahip olan Panama Kanalı, Yeni Dünya’nın yedi harikasından biri olarak kabul ediliyor ve her yıl 14 bin geminin geçebildiği mühendislik özelliği ile göze çarpıyor. İronik bir şekilde, Panama’nın ticaret konusunda sınırlı bir tarihi var. Zira limanlar ve kanal çevresinde deniz hizmetleri sağlayan bir dizi şirketin yanı sıra sadece küçük bir nakliye hattı bulunuyor.

Kayıt işleminin kolaylığı

Panama’nın sunduğu cezbedici özelliklerden biri de kayıt işleminin kolay olması. Açık kayıt sistemi olarak bilinen sisteme erişim, başka ülkelerdeki sistemlere göre en kolay olanı. Ayrıca başvurular internet üzerinden de yapılabiliyor. Gemi sahipleri kayıt işlemini bayrak devletinin dışından da yapabiliyor.

Yabancı ülkelerde gemilerin kaydedilme süreci çoğu ülkenin çıkardığı sert kanunlar nedeniyle 1920’lerde başladı. Bu kanunlar gemi sahiplerini, gemilerini Panama ve başka ülkelerde kaydetmeye itti.  ABD’li gemi sahipleri ülkelerindeki düzenleyici kısıtlamalardan ve yüksek işçilik giderlerinden kaçınmak için gemilerini Panama’da ilk kaydettirenler arasındaydı. Böylece 1922 yılında ilk defa iki ABD gemisi Panama’da kaydettirildi. Gemi sahiplerinin yüksek ücretlerden kaçınmaya ve ABD mevzuatı üzerinden garantili çalışma şartlarını iyileştirmeye çalışmalarıyla birlikte başka gemiler de daha sonra burada kayıtlarını yaptırdı.

2. Dünya Savaşı’nın ardından gemi sahiplerinin kamu giderlerini düşürmek istemesiyle birlikte Panama’da kayıtlar hızla arttı. Bu sırada Avrupalılar yüksek vergi oranlarından kaçınmak için bayraklarını değiştirmeye başladı. Açık kayıt sistemine talebin artmasıyla birlikte dünya çapında gelişmekte olan diğer ülkeler, ABD'nin Soğuk Savaş sırasında tarafsız bir gemi filosu inşa etmek üzere Liberya kaydını kullandığı gibi benzer bir sistem oluşturdular.

Kayıt işlemi sonrası

Kayıt işlemi tamamlanır tamamlanmaz gemi bayrak devletinin kanunlarına tabi oluyor ve her devlet bayrağını taşıyan gemilerden sorumlu oluyor. Bununla birlikte Uluslararası Deniz Hukuku, yabancı bir ülkeye giren herhangi bir geminin -içişlerine karışılmaması şartıyla- o ülkedeki yerel hukuka tabi olmasını öngörüyor.

Panama, dünyadaki en büyük gemi siciline sahip. Bunu sırasıyla Liberya, Marshall Adaları, Hong Kong ve Singapur izliyor. Denizcilik sektörünün önde gelen şirketlerinden VesselsValue, Panama’nın tahminen 7 bin 100 kayıtlı gemisi ile dünyanın en büyük nakliye filosuna sahip olduğunu söylüyor. Panama’daki kayıt sistemi, vergiler ve hizmetler aracılığıyla ülke ekonomisine büyük bir finansal getiri sağlıyor.  Ancak sistemin kendisi geniş çaplı eleştirilerle karşı karşıya. Sistemi eleştirenler, yönetmeliklerde ihmalkarlık oluşturduğunu ve uluslararası denizcilik kurallarını ihlal ettiğini söylüyor. Nitekim birçok ülke bu kolaylıklardan yararlanmaya başvurdu.

Yaptırımlardan sıyrılma

Bu eleştirileri bazı ülkelerin, özellikle de İran ve Kuzey Kore gibi yaptırımlara tabi tutulan ülkelerin yasadışı amaçlarla kullandığı hayati öneme sahip su yolları üzerindeki kontrolü sıkılaştırmaya yönelik uluslararası girişimler takip etti. İran ve ABD arasında nükleer program ile ilgili yaşanan gerginlikler, ticari gemilerin, özellikle de ABD'nin Tahran'ın petrol ihracat gelirleri üzerindeki baskısını artırma çabasıyla birlikte petrol tankerlerinin tescillenme faaliyetlerini etkiledi. Panama, 2019 yılının başlarında İran ve Suriye ile bağlantılı yaklaşık 60 gemiyi terörü finanse etme ve uluslararası barış ve güvenliği tehdit etme suçlamalarıyla kayıtlarından çıkarmıştı. Buna karşılık her iki ülke de bu suçlamaları reddetmişti.

İran Ulusal Tanker Şirketi (NITC), ABD’nin Nükleer Anlaşma uyarınca 2016 yılında kendisine uygulanan yaptırımları kaldırmasının ardından, 50'den fazla gemisini Panama’da kaydettirmişti. Ancak eski ABD Başkanı Donald Trump’ın anlaşmadan çekilmesinin ardından ABD İran’a tekrar uluslararası yaptırımlar uygulamaya başlamıştı.

ABD İran üzerindeki baskısını artırmaya çalışırken Panama, sahiplerine yaptırım uygulanan gemilerin veya suça karışan herhangi bir şirketin kayıtlarına girmemesi için özen gösterdiklerini söylüyor. İran’a uygulanan yaptırımların artırılmasıyla birlikte ülkedeki ekonomik durum daha da kötüleşti. Birçok ülke İran’ı, gemilerine sahte bayraklar asmak da dahil olmak üzere pek çok yoldan yaptırımlardan kurtulmaya çalışmakla suçluyor.

Bu yılın başlarında Endonezya Sahil Güvenlik Kurumu (BAKAMLA) ülkenin batısında bulunan Kalimantan bölgesindeki Pontianak uluslararası sularında iki petrol tankerine el koyduğunu duyurmuştu. BAKAMLA İran bandıralı MT Horse ve Panama bandıralı MT Freya adlı iki tankeri ulusal bayraklarını asmadıkları, gemiden gemiye yasadışı yakıt taşıdıkları, Otomatik Tanımlama Sistemlerini (AIS) kapattıkları ve denize petrol sızdırdıkları gerekçesiyle uluslararası denizcilik kanunlarını çiğnemekle suçlamıştı.

Bundan önce 2012 yılında ABD Kongresi üyeleri, Tanzanya yetkililerini Tahran’a uygulanan yaptırımlara rağmen İran petrol tankerlerine kendi bayraklarını asmalarına izin vermekle suçladıktan sonra Tanzanya, İran’ın kendi bayrağını bilgisi veya izni olmadan kullandığını söyleyerek 36 İran petrol tankerini sicilden çıkarmıştı.

İran gemilerinin başka ülkelerin bayraklarını asması mallarının menşeini gizlemesine yardımcı oluyor. Bu, tankerlerin ABD’nin dikkatini çekmeden taşıdıkları mallar için alıcı bulmalarının yanı sıra, sigorta almaları ve sevkiyatlarını finanse etmelerini kolaylaştırıyor. ABD Tahran'a yönelik yaptırımlarının uygulanıp uygulanmadığını yakından takip ediyor ve zaman zaman İran’a yardım eden veya onunla işbirliği yapanlara yaptırım uygulayacağına dair uyarılarda bulunuyor.

Raporlar, İran’ın Tuvalu ve Tanzanya gibi bayrakları tankerlerinde asılı olan Malta ve Kıbrıs gibi Avrupa ülkelerinin bayraklarıyla değiştirdiğini gösteriyor. Aynı zamanda NITC 2012 yılında Temmuz ayının başlarında Avrupa’nın İran petrolü ithal etmesini yasaklayan bir kararname yürürlüğe girmeden ve Avrupa Birliği (AB) üye ülkeleri İran Nükleer Anlaşması uyarınca yaptırımları kaldırmadan önce pek çok petrol tankerinin ismini Farsça’dan İngilizce’ye çevirmişti.

İran gemilerinin açık denizlerde gözaltına alınması sebebiyle Uluslararası Denizcilik Örgütü’ne (IMO) şu ana kadar bir dizi şikayette bulundu. İran ABD tarafından ticari faaliyetlerine yapılan baskıların kurbanı olduğunu söylüyor.

İran Limanlar ve Denizcilik Kurumu Deniz İşleri’nden Sorumlu Yardımcısı Celil İslami Venezuela’ya giden İran petrol tankerlerinin gözaltına alınmasını işaret ederek ülkesinin IMO’ya şikayette bulunduğunu söyledi. İslami “Protesto açıklamaları çerçevesinde bu tür baskılara karşı olduğumuzu ifade ediyoruz. Aynı zamanda IMO ile iletişim halindeyiz” dedi. İran merkezli Mehr Haber Ajansı’nın aktardığına göre İranlı yetkili İran’a ait kargo gemilerinin gözaltına alınmasını “hırsızlık” olarak nitelendirdi. İslami IMO’nun İran gemilerinin denizde hareket etmesini sağlamak için İran’ın şikayetlerini takip etme sözü verdiğini söyledi.

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Sema Sevil

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU