Amerikan tarihinin en unutulmaz dış işleri başkanı Henry Kissinger'ın "Petrolü kontrol edersen ulusları kontrol edersin" sözünün hala geçerliliğini sürdürdüğü bir modern dünya üzerinde yaşıyoruz.
Tek farkla; artık petrol yerini çeşitli enerji kaynakları aldı. Bunların başında da doğalgaz geliyor.
Belki de yıllar sonra Kissinger'ın bu sözünü "Suyu kontrol edersen ulusları kontrol edersin" şeklinde de duyabiliriz.
Öyle de savurganca yaklaşıyoruz üzerinde yaşadığımız bu soluk mavi toz zerresinde...
Büyük güçlerin, Amerika'nın, Rusya'nın ve artık Çin'in Ortadoğu'daki küçücük bir köydeki ayrılıkları bile koca iç savaşlara evirebilecek bir denklem oluşturması hep bundan.
Geçtiğimiz günlerde dünyanın en iyi 500 üniversitesi sıralamasında 1. sırada kendisine yer bulan MIT üniversitesinde yapılan bir araştırmada dünya enerji talebinin 2050 yılına kadar günümüzdekinin üç katına çıkabileceği sonucuna ulaşılmış.
E hal böyle olunca bu tüketimi karşılayacak üretimin nerede ve nasıl olacağını da düşünmüyor değiller!
"Akdeniz'in üzerindeki kara bulutlar"
İşte orada da devreye Akdeniz giriyor!
Hani şu iklimin değişip Akdeniz olması için üzerine şiirler, şarkılar yazılan Akdeniz'in üzerinde koca bir kara bulut dolaşıyor
Dolaşan sadece kara bulut olsa yine iyi. Savaş gemileri, arama gemileri, sondaj kuyuları ve daha bir sürü tehlikeli adamlar Akdeniz'de kalıcı kalmanın hayalleri içerisinde.
Peki günlerden temmuz ise bir başka olacak olan Akdeniz'i neden Antalyalı, İskenderunlu, Beyrutlu, Selanikli ya da Kahireli biri konuşmuyor da
Washington'da, Moskova'da ve hatta Pekin'de üzerine planlar yapılıyor.
Türk siyasetine geçen cümle ile anlatalım;
Bakın arkadaşlar burası çok önemli!
Doğu Akdeniz'de e 'Levant Havzası' olarak bilinen bölgede (Mısır, İsrail, Gazze'nin kıta sahanlığı gibi düşünün) toplamda 1,7 milyar varillik iki petrol rezervi olduğu tahmin ediliyor.
Fakat bölgenin doğalgaz zenginliği enerji devlerinin iştahını daha fazla kabartıyor.
Bölgede büyük oranda deniz yatağında olan çıkarılabilir doğal gaz rezervinin 3,45 trilyon metreküp olduğu tahmin ediliyor.
"Dünyanın kaderini değiştirecek gaz rezervleri Akdeniz'de"
Bunu anlamanız için size şöyle özetleyeyim;
2009-2019 yılları arasında Doğu Akdeniz'de yaklaşık 2500 BCM gaz keşfedildi
Bu 2500 BCM ne demek biliyor musunuz?
Azerbaycan'ın sahip olduğu doğalgaz rezervinden fazla!
Özetle 2009 yılından bugüne Doğu Akdeniz'de bir Azerbaycan kadar gaz bulundu
Ama bu bulunan gaz asıl büyük hazinenin ön habercisi gibiydi.
Yani buzdağının görünmeyen kısmı Doğu Akdeniz'in karanlık sularındaydı.
Son 10 yıldaki Doğu Akdeniz'de keşfedilen doğalgaz rezervlerinin değeri 350 milyar dolardan fazla.
Türkiye'deki siyasetçilerin son zamanlarda 128 milyar dolarla yatıp kalktığını düşünürsek bu küçük keşfin nasıl büyük bir zenginlik olduğunu siz hesaplayın.
Ve kuvvetle muhtemel sizi şaşırtacak bir bilgi daha vereyim;
Şu anda Total, ENI, BP ve Shell, Exon gibi dev arama gemileri ve platformları harıl harıl gaz arıyorken Doğu Akdeniz halen dünyanın en az arama yapılan sahası!
Doğu Akdeniz'deki gaz rezervlerine bir virgül koymadan önce şunu ifade edelim;
Bütün dünya spot ışıkların buraya çevirdi çünkü bulunan miktarın en az 2 katı daha rezerv çıkarılmayı bekliyor bir yerlerde.
Barış Manço'nun da dediği gibi;
Uzaklarda bir yerlerde bir şeyler kök salıyor ve bu kök salan şeyler uluslararası sondaj kuyuları!
İşte böylesi bir tabloda yani belkide Cumhuriyet tarihimizin en önemli zenginliğinin keşfinin arifesinde Türkiye Cumhuriyeti hem kendi hem de KKTC menfaatlerini sonuna kadar koruması gerekiyor.
Kaldı ki Doğu Akdeniz hususunda bizi yalnız bırakmak için onca devletin bir araya geldiği bir iklimde...
Ama bunda bizim de hatamız yok mu?
İşte bu uzun giriş sonrası yazımızın amacını da bu oluşturuyor.
Kamu diplomasisini unutan Türkiye
Biz neden haklı argümanlarımızı uluslararası kamuoyuna güçlü bir şekilde aktaramıyoruz.
Çünkü dostlarımız var ama bizi duymuyorlar.
Çünkü bizi seven halklar var ama cümlelerimiz onlara ulaşmıyor.
Çünkü bize hayran toplulukların ülkelerine adeta çocuk misali küslükler inşaa ettik.
Özetle kamu diplomasisi yerine iç siyasette "yerli ve milli'' adı altında ırkçılığa varan bir doktorun geliştirip tuhaf bir koalisyonla yönettik ülkeyi.
Kamu diplomasisi neydi?
Kamu diplomasisi emekti, sevgiydi!
Doğu Akdeniz meselesinde Yunan halkıyla, Mısır halkıyla, İsrail halkıyla, Fransızlarla ve hatta İtalyanlarla nasıl köprüler kurmamız gerekirdi biz nasıl köprüler kurduk.
Bakın 'darbeci bir yönetimle, bizi kökten suçlayan iktidarla' demiyorum; halklarıyla.
İşte kamu diplomasisi diyorum;
"Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur" bakış açısıyla devam edersek eğer bahçemizdeki gazı geli Amerikalı, Fransız şirketler bir milkshake'ı hüpleten çocuk gibi çekerler.
Biz de uzaktan izleriz bu hırsızlığı!
Öyle ya;
There Will Be Blood filminde Daniel Plainview karakterini oynayan Daniel Day-Lewis muhteşem bir oyunculukla;
"I drink your milkshake" diyordu rakibinin arazisindeki petrolu nasıl çaldığını anlattığı sahnede
Yunanistan, İsrail, Mısır, İtalya gibi ülkelerin Doğu Akdeniz gazı konusundaki fikirleri de tıpkı Daniel Plainview karakteri gibi.
Ama önce kamu diplomasisi, ardından hard power olarak isimlendirilen masaya yumruğunu vurma seçenekleriyle desteklediğimiz de kimse pipetini Akdeniz'in derin sularına rahat rahat batıramaz.
Ülkelerin nasıl ki tankları topları varsa, kültürel güçleriyle başka ülkeler ve halkları na bunu bir güç olarak sunuyorlarsa, nasıl ki sahada ajanları varsa bir de gelişmiş ülkelerin dünyanın geri kalanında uyguladığı başarılı kamu diplomasisi vardır.
Bu hatta o gelişmiş ülkeler için olmazsa olmazdandır!
Kamu diplomasisinin temel amacı halklar arasında köklü ilişkiler inşa etmektir.
Ve bu köklü ilişkiler de böylesi zor zamanlarda sizin haklı argümanlarınızın farklı ülkelerde sesinin yüksek çıkmasına neden olur.
Özetle diyor ki kamu diplomasisi;
Çok fazla düşmanın varsa, halklar arasında yeni dostlar edin!
Hem de samimi dostlar.
Seni savunacak dostlar.
Amerika ile sorunlu musun Amerikan halkının seni sevmesini sağla.
Rusya ile problemli misin Rus halkının senin değerlerini anlamasını sağla.
Kamu diplomasisinde halklar arasındada bir diplomatik ağ kuruyorlar.
Ama bu Diplomatik ağ bilinen diplomasi kurallarından bağımsız işliyor.
Türkiye bu alanda belli zamanlarda kamu diplomasisi inşa etmeye çalışmış bir ülke aslında.
Kamu diplomasisinin ayağında Sinema da var, Spor da, Müzik de, farklı parlemantolardaki siyasetçilerin kazanılması da var ortak paydada bulunmasanız bile çeşitli sivil toplum örgütleri de...
İşte yazımızın başlığını oluşturan da bu hususta bir fırsat.
Galatasaray ve Fenerbahçe'nin kamu diplomasisi hamlesi
Galatasaray ve Fenerbahçeli sporseverler bu yazıyı okuyup "Doğu Akdeniz gazıyla bizim ne ilişkimiz olabilir" diye sorduğunu duyar gibiyim ama iktidarın yapamadığı kamu diplomasisisini siz yapabilirsiniz.
Farkında olmadan yapmaya başladınız bile!
Dimitrios Pelkas!
1993 doğumlu gencecik bir Yunan futbolcu. Çok yetenekli bir orta saha oyuncusu. Şu sıralarda Bu Yunan'ı seven milyonlarca Türk var.
Hatta attığı jeneriklik gollerden sonra Twitter'da Yunan bayrağı emojisi paylaşan insanlar görüyorum.
Geçtiğimiz günlerde bir spor progrmamındaki yorumcu tabak kırıp geleneksel Yunan dansı yapması Yunan medyasının bile ilgisini çekti.
Fenerbahçe maçları Yunanistan'da takip edilir seviyeye geldi
Doğu Akdeniz gazı meselesinde el ele verebilmiş olsak, ortak bir sirtakiye tutuşsak bütün engeleri değiştirebileceğimiz Yunanistan'la iktidarın yapamadığı kamu diplomasisini Dimitrios Pelkas sayesinde Fenerbahçe yapıyor.
Gelelim Galatasaray'a
Mustafa Muhammed Ahmed Abdullah.
Bu isim de 1997n doğumlu bir Mısır vatandaşı.
Galatasaray transfer ettiğinde 'Kim bu adam' diyen milyonlar vardı.
Ama öyle bir fırtına estirdi ki ligde. Drogba ve Elmander sonrası sarı kırmızılı taraftarların özlemini duyduğu pivot santrafor eksikliğini giderdi.
Biz ülke olarak Mısır halkının hep yanındaydık ancak Mısır'la aramızda görünmeyen bir duvar vardı.
Mustafa Muhammed Ahmed Abdullah da o duvarı yerle yeksan edecek bir kamu diplomasisi başlattı.
Attığı gollerden sonra Mısır şarkıları görür oldum Twitter'da.
Uzun uzun anlatmak yersiz.
Başlıkta da dediğimiz gibi.
"Galatasaray ve Fenerbahçe unuttuğumuz kamu diplomasisini yaparak Doğu Akdeniz'de elimizi güçlendirebilir"
Bunu nasıl mı yapacaklar?..
En azından "yerli ve milli" iktidara ve onun küçük ortaklarına kamu diplomasisini hatırlatabilirler.
Öyle ya Yunan Pelkas Fenerbahçeli milliyetçilere, Mısırlı Muhammed Mustafa da İhvan destekçisi Galatasaraylılara;
Siyasete biraz ara verin de halkları dinleyin diyebilir!
Demeli de.
Yoksa Yunanistan ve Mısır anlaşmalarına uzaktan ;
"Yunan halkı ve Mısır halkı yan yana gelemez'' demekten başka bir şey yapamayız.
© The Independentturkish