Fazilet Partisi’nin Anayasa Mahkemesi’nce kapatılmasının ardından “gelenekçi” olarak adlandırılan Milli Görüş’çü kanat Saadet Partisi’ni, yenilikçi” kanat ise Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde AK Parti’yi kurmuştu.
Ancak AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, 1997 yılında Siirt’te okuduğu şiir yüzünden aldığı ceza nedeniyle siyasi yasaklıydı.
2002 seçimlerinde partisi yüzde 34 oy oranıyla iktidara gelirken, Erdoğan siyasi yasağı nedeniyle seçimlere girememişti. Abdullah Gül’ün başkanlığında kurulan 58. Hükümet seçimin ardından hemen Erdoğan’ın yasağının kalkması için harekete geçti.
YSK Siirt seçimini iptal etti
AK Parti tarafından TBMM’ye sunulan yasa teklifi, CHP’nin de desteği ile oy çokluğuyla kabul edildi. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından “öznel, somut ve kişisel” olduğu gerekçesiyle veto edilen yasa teklifi, değiştirilmeden ikinci kez Meclis'e sunuldu. Sezer, ikinci kez önüne gelen yasayı onaylamak zorunda kalınca, Erdoğan’ın milletvekili seçilmesinin önündeki hukuki engel ortadan kalkmış oldu.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Ancak Erdoğan’ın aday olabilmesi için seçimin iptal edilerek yeniden yapılması gerekiyordu. AK Parti, Siirt’in Pervari ilçesinde 3 sandık kurulunun oluşturulmadığı ve 1 sandığın kırıldığı iddiasıyla ildeki seçimlerin iptali istemiyle Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) başvurdu.
Başvuruyu kabul eden YSK, 2 Aralık 2002’de Siirt seçimleri iptal etti. AK Parti’den Mervan Gül, CHP’den Ekrem Bilek ve bağımsız milletvekili Fadıl Akgündüz’ün milletvekillikleri düştü. YSK açıklamasında şu ifadeler kullanıldı:
2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu’nun, 39. maddesi uyarınca; Siirt ili seçim çevresi seçim sonuçlarına, seçim işlemleri nedeniyle yapılan itiraz üzerine YSK, 02.12.2002 tarihli toplantısında, seçim işlemlerindeki noksanlığın seçim sonuçlarına etkili olduğu sonucuna varmış ve Siirt ilinde seçimlerin yenilenmesine oybirliği ile karar vermiştir.
AK Parti tulum çıkarttı
Siirt seçimleri 18 yıl önce bugün, 9 Mart 2003’te tekrar edildi. Seçim AK Parti’nin ezici üstünlüğü ile sonuçlandı. AK Parti’nin 55 bin 203 oyla ipi göğüslediği yarışta, CHP 8 bin 972, İP 500 ve TKP 404 oy alabildi.
İlk seçimde Siirt’ten sadece bir milletvekili çıkartabilen AK Parti oyların yüzde 84,8’ini alarak 3 milletvekili adayını da meclise gönderdi. Siirt’te okuduğu şiir yüzünden ceza alan Erdoğan, Siirt milletvekili olarak Meclis’e girdi. Erdoğan’la birlikte Öner Gülyeşil ve Öner Ergenç milletvekili oldu.
11 Mart’ta Meclis’te yemin eden Erdoğan, 14 Mart’ta yeni kabineyi açıkladı. “Muhtar bile olamaz” denilen Erdoğan 59. Hükümet’in başbakanı oldu.
"59. Hükümet, hiçbir ayrımcılığa ve gerginliğe prim vermeyecektir"
Başbakanlık’ta 15 Mart’ta düzenlenen törende görevi Abdullah Gül’den devralan Erdoğan, başbakan olarak yaptığı ilk konuşmaya “Hızlı, kararlı ve emin olmak mecburiyetinde olduğumuz başbakanlığımızın bu ilk gününde bütün vatandaşlarımıza açık beyanımdır” sözleriyle başladı. Geleceğe dönük mesajlar veren Erdoğan özetle şunları söyledi:
Aziz milletime özellikle seslenmek istiyorum: Hangi duygularla, hangi taleplerinizin yerine gelmesini arzuladığınız için bize oy verdiğinizi, bize güvendiğinizi çok iyi biliyorum. Biliyorum güven, istikrar, kardeşlik istiyorsunuz, size hizmet verecek bir devlet istiyorsunuz. İtibarlı bir ülkenin vatandaşı olmak istiyorsunuz. Açlık çeken komşunuz olmasın... Hastane ve banka kuyruklarında perişan olan yaşlılar olmasını istemiyorsunuz.
Ülkemizin kaynakları heba edilmesin ve adaletle paylaşılsın istiyorsunuz. Bütün bu istekleriniz en doğal hakkınızdır, bunları yerine getirmek, size layık olmak da bizim borcumuzdur. 59. Hükümet, bu borcun idrakinde olarak zemini ki o zemin Türkiye'dir, onu hiç kaybetmeden bütün gücüyle çalışacaktır. Yani uzun koşumuz devam edecektir. Milletçe yeni ufuklara yürüyeceğiz…
59. Hükümet, hiçbir ayrımcılığa ve gerginliğe prim vermeyecektir. Milletimizin hem ortak aklı hem de ortak vicdanı olacaktır. 59. Hükümet, Türkiye’mizin adalete ve kalkınmaya susamışlığını gidermek için azami çaba gösterecektir.
Hükümet, hak ve özgürlüklerin teminatı olacak, demokrasinin standartlarını yükseltecektir. Herkesin vatandaşlık haklarını kullanması, hükümetimizin en büyük önceliği olacaktır.
Dış politika değerlendirmelerinde, komşularıyla ilişkilerinde, dünyayla temasında, jeopolitik ve konjonktürel gerçeklerin yanında ve ötesinde meselelere bir medeniyet perspektifinde bakacaktır. Ne geçmişe saplanıp kalacak, ne geleceği ihmal edecek, ne de geleceği geçmişten koparacak bir sığlığa prim vermeyecektir. Şeffaf, açık ve net olmaya çalışacaktır. (15.03.2003 hurriyet.com.tr)
AK Parti’nin ilk başbakanı olan ve görevi Erdoğan’a devreden Gül ise, ''Eminim ki siyasi tarihimizi yazanlar, bu son bir kaç yılı ve bugünü çok anlamlı bulacaklardır ve bugünleri çok iyi bir şekilde işleyeceklerdir'' dedi.
Livaneli’den gizli görüşme iddiası
AK Parti 22 Temmuz 2007 seçimlerinde yüzde 48 oy alarak ikinci zaferi kazandı. Zülfü Livaneli’nin iki gün sonra köşesindeki yazdıkları, Erdoğan’ın siyasi yasaklarının kaldırılmasını bir kez daha gündeme getirdi.
19 Aralık 2002’de CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, bazı CHP kurmaylarının, CHP Milletvekili Mehmet Sevigen’in evinde bir araya geldiğini iddia ediyordu. Kendisinin de toplantıda olduğunu belirten Livaneli o geceyi şöyle anlatıyordu:
Türkiye’nin kaderi o akşam o evde değişti, çünkü siz ‘Tayyip Erdoğan başbakan olacak!’ diye tutturdunuz.
Sizi ‘Çok tehlikeli bir oyun bu!’ diye uyaran parti dışından önemli şahsiyetlere kızdınız, ‘Hayır!’ dediniz ‘İki ay dayanamaz. Göreceksiniz iki ay dayanamaz.’
Sizin bu iddianıza karşılık ben ne dedim: ‘Erdoğan herhangi bir kişi değil, bütün tarikatların birleşerek Erbakan’ın yerine seçtiği siyasetçi arkasında Amerika, Avrupa desteği de var. Program Türkiye’yi ılımlı İslam cumhuriyeti yapma programı. Sizin dediğiniz gibi iki ayda gitmeyecek tam tersine, bu odada bulunan herkesin siyasi hayatını bitirecek.’
İki ay dayanamaz iddianızı, ‘görüşleri gereği IMF ile anlaşma yapmaz, ekonomiyi zora sokar ve dayanamazlar’ tezine oturttunuz.
Ama bunların hepsi bahaneydi çünkü siz iki partili rejimin işinize yaradığını anlamış ve seçim sonuçlarına sevinmiştiniz. Çünkü size ana muhalefet partisi lideri olmak ve soldaki rakiplerinizi yok etmek yetiyordu. Bu işbirliğini daha sonra da sürdürdünüz.
O zaman ben sizin Tayyip Erdoğan’la seçim öncesinde Beylerbeyi’nde gizlice buluştuğunuzu ve bir anlaşma yaptığınızı bilmiyordum. (24.7.2007 Vatan gazetesi)
“Canhıraş çabanın yüzde birini partiniz için verseydiniz…”
Erdoğan ile Baykal’ın 22 Şubat 2003’te Siirt ara seçimlerinden 2 hafta önce, Beylerbeyi’nde buluştuklarını ve gizli bir anlaşma yaptıklarını iddia eden Livaneli, “Bir milletvekilinin mazbatasını iptal ettirip, anayasayı değiştirip, grubu baskı altına alıp, Siirt seçimlerini es geçip Erdoğan’ı meclise sokmak ve dokunulmazlık zırhına kavuşturmak için verdiğiniz canhıraş çabanın yüzde birini partiniz için verseydiniz sonuç bambaşka olurdu” sözleriyle Baykal’a tepki gösteriyordu.
Star gazetesi yazarı Şamil Tayyar da, 25 Temmuz’daki yazısında Beylerbeyi Bosphorus Otel’in restoranında gerçekleşen Baykal-Erdoğan görüşmesini doğruladı. Ancak adaylık konusunda pazarlık yapılmadığını, görüşmenin zaten Erdoğan’ın Siirt’ten adaylığının kesinleşmesinden 2 ay sonra gerçekleştiğini ileri sürdü.
Baykal: Pişman değilim
O günlerde, CHP’nin siyasi yasaklar konusundaki tavrını hiç kimse ile görüşmeden belirlediklerini söyleyen Deniz Baykal yıllar sonra 2017’de konu hakkında bir kaz daha konuştu. Antalya Sanayici ve İşadamları Derneği’nin konuğu olan Baykal, siyasi hayatında ‘keşke’ diyebileceği bir durum olup olmadığı sorusuna yanıt verirken, “Erdoğan’ın milletvekili seçilme yasağının kaldırılmasına yönelik verdiği desteğin ima edildiğini" söyleyerek şu ifadeleri kullandı:
Pişman mısınız diye sorarsanız; hayır, pişman değilim. Bugün yaşadığımız sorunları Tayyip Bey’e milletvekilliği seçilme hakkı verilmesinden dolayı kaynaklandığını zannetmek kadar naif, gerçeklikten kopuk, hayali bir değerlendirme olamaz. Adaylar oluşmuş, bütün oy pusulalarında adı yazılmış, seçime girmiş bütün illerde miting yapan, millet bunun adının etrafında partiye oy vermiş ve adam yüzde 34 oy almış. Meclisin üçte 2’si neredeyse onun kontrolünde. Şimdi bunu sen milletvekili seçtirmeyeceksin. Bu demokrasiye de, siyasi ahlaka da, hukuka da aykırı, sürdürülebilir değil. Bu nereden çıktı, Atatürk zamanında, İnönü zamanında, Bayar, Menderes, Ecevit, Turgut Özal zamanında var mı, hayır hiç birisinde yok. Ne zaman geldi bu olay, Kenan Evren zamanında geldi. Kenan Evren 12 Eylül’de böyle bir uygulama koymuş, ‘Bundan sonra düzen böyle olacak’. Hani Kenan Evren nerede şimdi? Siz bırakın, İmralı’ya siyasi hak verileceği tartışılıyor. Adam seçime girmiş, yüzde 34 oy almış, milletvekili yapmayacaksın ve halka bunu kabul ettireceksin. Hiçbir ciddiyeti yok bu işin, yani eğer oysa soru ‘Keşkeniz var mı’ diye, inançla, hiç tereddüt etmeden doğru olduğu kanısındayım. (24.05.2017 Korkusuz)
© The Independentturkish