TFF 1. Lig ekiplerinden Bursaspor'un 18 yaşındaki genç yıldızı Ali Akman'ın sözleşmesinin bitimine 6 ay kala Bundesliga ekiplerinden Eintracht Frankfut'a transfer olması, gündemdeki yerini koruyor.
Genç futbolcu, takımdan bonservissiz ayrılacak olması nedeniyle Bursaspor tarafından kadro dışı bırakıldı.
Akman, bu sezon TFF 1. Lig'de yeşil-beyazlı forma ile çıktığı 18 lig maçında 10 gol ve 3 asistlik performansıyla Süper Lig ve Avrupa kulüplerinin radarına girdi.
Goal Türkiye'ye açıklamalarda bulunan Akman, kendisini Atalanta, Valencia, Manchester City gibi Avrupa'nın dev kulüplerinin de istediğini ancak Almanya'yı tercih ettiğini söyledi.
Akman ayrıca, Ozan Kabak ile görüştüğünü ve kendisine "Hiç düşünme, Almanya'ya gittiğinde farkı anlayacaksın" dediğini aktardı.
Akman'ın şu sözleri ise gençlerin Avrupa kulüplerini tercih nedenini açıklar nitelikteydi:
Bence bir Alman kulübü oyuncuyu alıyorsa ondan çok büyük beklentileri vardır. Beni çok detaylı izlemişler ve benden eminler. Gittiğimde beni çok farklı futbolcu yapacaklar. Benim de heyecanım tam da bu yüzden. Orada seviye atlayacağımı düşünüyorum.
Akman'ın Avrupa'ya transferi, daha önce Türkiye'de yetişen ve kariyerini yurtdışında sürdürmeyi tercih eden gençleri akıllara getirdi.
Eskiden genç yetenekler, Türkiye'nin "Dört Büyükler" olarak adlandırılan Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor gibi kulüplerinde forma giymeyi hayal ederken, şimdilerde ise yönünü Avrupa'ya çevirmiş durumda.
Mustafa Kapı à l'entraînement ce matin pic.twitter.com/G1iPb5teYd
— LOSC (@losclive) February 5, 2021
Merih Demiral ve Mustafa Kapı gibi genç yetenekler, yetiştikleri kulüpler yerine Avrupa'yı tercih etmişti.
Fenerbahçe ile sözleşme yenilemeyen Ömer Faruk Beyaz'ın da yönünü Avrupa'ya çevireceği spor medyasında sıkça yer alırken, Akman'ın Frankfurt ile anlaşması, daha önce elden kaçırılan genç yeteneklerin bundan sonra da benzer durumla karşılaşılacağının göstergesi oldu.
"Teknik direktör" denildiğinde akıllara ilk gelen birkaç isimden biri olan ve Türkiye'de 29 farklı takım çalıştıran Yılmaz Vural, genç oyuncuların Avrupa'yı öncelik almasını ve Türk futbolunun sorunlarını, Independent Türkçe'ye değerlendirdi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Yılmaz Vural: Avrupa'da işler tamamen kurumsal hem para kazanıyorsunuz hem de mesleği daha iyi bir ortamda icra edebiliyorsunuz
Türk asıllı Alman futbolcu Mesut Özil'in sürekli "Neden milli takımı kabul etmedin" diye eleştirildiğini hatırlatarak sözlerine başlayan Vural, tepkiler üzerine babasının Almanya Futbol Federasyonu'na giderek oğlunu Türk Milli Takımı'ndan istediklerini söylediğini belirterek, "Almanlar bunun üzerine Mesut'u kendi milli takımlarına davet ederek oynattılar. Futbol profesyonel bir iş, para kazanılıyor. Herkes geleceğini düşünmek zorunda. Bu piyango her zaman vurmaz. Kaç kişiyi Manchester City ister?" değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye'ye gelen yaşı geçmemiş oyuncu sayısının çok az olduğunu ve buraya gelenlerin de tercih nedeninin iyi paralar verilmesi olduğunu aktaran Vural, genç oyuncuların Avrupa'yı tercih etme nedenlerini şu sözlerle ifade etti:
Böyle olunca herkes gözünü Avrupa'ya çeviriyor. Para ve ciddiyet orada. Çünkü bu bahsettiğimiz Almanya, İngiltere, Fransa, İspanya, İtalya Avrupa'nın beş büyük futbol ülkesi. İşler tamamen kurumsal. Hem para kazanıyorsunuz hem de bu mesleği icra edebileceğiniz daha iyi bir ortam var. Türkiye'de ise kulüp oyuncuya 'Param yok, veremiyorum' diyor. Böyle olunca da tercihini oradan taraf kullanıyorlar. Bütün olay bu.
"Profesyonel kadrolar yok, günü kurtarma var"
Bu durumun düzeltilmesinin çok zor olmadığını, TFF'nin kulüplere sponsorluk ve yayın gelirlerini fazlalaştırmak için çabaladığını kaydeden Vural, bunlara karşın denetim yapılmamasını eleştirdi:
Başından beri söylediğim gibi, profesyonel kadrolar yok, günü kurtarma, popülarite kazanma ve dolayısıyla amaçları doğrultusunda kullanma var... Çok kulüp kapandı Diyarbakırspor, Malatyaspor, Aydınspor, Orduspor... O yörelerde yeni bir isim alındı, Yeni Ordu, Yeni Malatya dendi. Yazık günah bakın orada binlerce çalışanın da emeği kaldı. Madem TFF buna izin veriyor, o halde bu paraları da ödemesi lazım. Öyle şey olur mu kendi kendine sil baştan bir takım yaratıyor, milyonlarca lira alacağı olan insanlar paralarını alamıyor.
Genç futbolcuların tüm bunları yaşananları gördüğünü dile getiren Vural, "Parasını alamıyor, hoca hakkını vermiyor sonra bu kaostan herkes kaçıyor. Hani nasıl Türkiye'de değerini bulamıyor diye beyin göçü oluyor aynı o durum var. Liyakate göre iş yapılan bir ülke değiliz. Artık bu Türkiye'nin bir tarzı olmuş. Bütün aileler uğraşıyorlar çocukları için. Bakın hepsi Yurtdışına gidiyor. Oradan Türkiye'ye gelmek istiyorlar bu sefer burası almıyor. O zaman değer veren kimse oraya gideceksin. Sonuçta dünya hepimizin. Böyle olunca da bu çocuklar yurtdışına gidiyorlar" yorumunu yaptı.
Ali Akman'ı düne kadar çok az kişinin tanıdığını ancak oynamaya başlamasının ardından popülerlik kazandığını aktaran Vural, genç futbolcuyu kadro dışı bırakan Bursaspor yönetimini şu sözlerle eleştirdi:
Bu çocuk bir senede mi futbolcu oldu? Bir kere Bursaspor profesyonel davranmıyor. Çocuğun sözleşmesini asgari ücret yapmışsın, sözleşme bitmiş, çocuk top oynamaya başlamış şimdi gel sözleşme yapalım diyorlar. Profesyonel olmuş adam niye sözleşme imzalasın. 'Biz seni yetiştirdik, geliştirdik' diyorlar o zaman görmediniz mi bu çocuğun böyle olacağını. Oynamadan önce uzatsanıza sözleşmesini. Kızmaya hakkınız yok. Profesyonel oyuncu bunlar. Tabii ki duyguları ön planda olanlar yapabilir ama günümüz insanları duygusal bakmıyor artık.
"Türkiye antrenman bilgisinde çok gerilerde çünkü araştıran yok"
Avrupa'daki futbol yönetiminin Türkiye'dekiyle oldukça farklı olduğunu ve bunun kıyas dahi edilemeyeceğini söyleyen Vural, sözlerini şöyle sürdürdü:
Orada oyuncuların yaşını amatör kulüpler dahil 4-6'ya kadar indirdiler. Öyle bir sistem kurulmuş ki hepsinin genç takımları var. Başlarında bu işin eğitimini almış profesyonel hocalar var. Onlarla en büyük farkımız, insanı eğiteceklerin eğitimsiz oluşundan kaynaklanıyor. Futbol federasyonunun eğitim kadrosu bu çağdaş eğitimi verecek durumda değil. Bu da kimsenin kabahati değil. Eğitimcilerin de bir kurum tarafından eğitilmesi lazım ki o da o kurumun verdiği bilgileri devam ettirebilsin.
"Türkiye antrenman bilgisinde çok gerilerde çünkü araştıran yok" diyen deneyimli teknik adam, bilgi konusunda tamamen dışa bağımlı olduğumuzu vurgulayarak, şunları kaydetti:
Almanya milyonlarca euro harcamış ve antrenman bilgisini laboratuvara sokmuş. Sporun anatomisi, psikolojisi, antrenman bilimi, spor hekimliği gibi her konuyu araştırıyor. Tüm bunları yaparken bize bu sonuçları verir mi? Üzerinden iki-üç olimpiyat geçmiş bilgiyi veriyor. Bu şekilde sürekli o ülkelerin arkasından nal toplayacağız. Geçemeyeceksin onları çünkü araştırmıyorsun. Kimse de gelip 'Al kardeşim kullan taze bilgiyi' demez!
"100 yıllık kulüpler, yüz yılda bir tuğla koysa yüz tuğla olur ama bakın milyar euro borçları var"
Yurtdışını yakından takip eden ve uzun yıllar Almanya'da kalarak bu deneyimlerden faydalandığını aktaran Vural, şu serzenişte bulundu:
Türkiye ile Avrupa arasındaki kıyaslamayı yapabilecek tecrübeye sahibim ama kimse bugüne kadar bu deneyimi almayı düşünmedi. Onlar memnunlar hayatlarından. Konuyu bile bilmiyorlar. Bir yerde profesyonel yönetici yetiştirmezsen kulüpler yönetilebilir mi? Oto galerici, fabrikatör, iş adamları kulüp başkanı olmuş. Bu beyefendiler haklı olarak futbolu bu kadar idare edebilirler. Onlara da kızmaya gerek yok çünkü sistem bunu ortaya çıkarmış. Tamamen ekonomiye dayalı olduğu için şehrin ileri gelenlerine gidiliyor ve 'Buradan para kazanıyorsun, biraz da buraya ver. Bu şehir futbolsuz olmaz' deniliyor. Dikkat edin kulüplerin 3'te 2'si belediye takımı. Hep ekonomi ama bu ekonominin taşıma suyla döndürülemeyeceğinin farkında değiller.
Bu yöntem nedeniyle yönetici profillerinin de farklılık gösterdiğine değinen deneyimli teknik adam, şu noktaya dikkat çekti:
Gelen başkan diyor ki, 'Ben futboldan anlamıyorum ama buraya para veriyorum. Sırf bu kentten para kazandım. İnsanlar bizi buraya getirdi. Ben bu işi sportif anlamda zaten yapmayı bilmiyorum. Madem bu kadar para verdim bir kimlik almam lazım'. Sonra ne oluyor iki-üç maç kaybedilince popülarite de olmayacağı için kendi de gitmeyeceğine göre hocalar gönderiliyor. Onları da suçlamaya hakkımız yok çünkü sistem bunu yaratıyor. Ortaya çıkan tablo da bu. Sonra giderken de bu kadar borç kalmış, benden sonra gelen çözsün mantığı ortaya çıkıyor. 100 yıllık büyük kulüpler de bu tezgaha düşmüşler. 100 senede bir tuğla koysan yüz tuğla olur ama bakın milyar euro borçları var.
© The Independentturkish