Anayasa hazırlama ve toplumsal uzlaşı geleneğimiz: Tarihimizin en kısa anayasası 1921 Teşkilat-ı Esasiye örneklik teşkil eder mi? (2)

Mehmed Mazlum Çelik Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: AA

Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'ün liderliğinde hazırlıkları süren 'yeni anayasa' çalışmalarında gündeme gelen '1921 Anayasası'nın (Teşkilat-ı Esasiye), ihtiva ettiği ruh itibarıyla sürece ışık tutacağı bizzat Bakan Bey tarafından deklare edildi:

1921 Anayasası, Türkiye'de yaşayan herkesin her düşüncenin, her inancın, her anlayışın yansıdığı bir toplumsal sözleşme metnidir. Yine aynı anlayışla, 100 yıl sonra aynı ruhla bunun yine gerçekleşeceğine, 83 milyonu kuşatan, insan onurunu koruyan, hak ve özgürlükleri teminat altına alan yeni Anayasa'nın yapılacağına olan inancımız tamdır.

(T24)
 

abdülhamit gül.jpg
Adalet Bakanı Abdülhamit Gül / Fotoğraf: AA


Teşkilat-ı Esasiye'nin esasen bir anayasa olmadığını ve yeni bir devletin kuruluş arifesinde teşkilatların yeniden düzenlenmesinden ibaret kanunlar bütünü olduğunu ise deneyimli gazeteci Taha Akyol kamuoyuna köşesinden şu sözlerle aktardı:

1921 Anayasası, Milli Mücadele devam ederken, Anadolu'da teşekkül etmekte olan milli devlet kurumunun teşkilatlanmasıyla ilgili ve bu konuyla sınırlı bir anayasadır. O yüzden de adı 'Kanunu Esasi' (ana yasa) değildir, 'Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'dur, yani yeni devletin esas teşkilatını düzenleyen temel yasa…

1921 Anayasası 'hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir' diye başlar, bu bütün anayasalarımızda vardır. 1921 Anayasasında 'kuvvetler birliği', yani bütün erklerin Meclis'te toplanması kabul edilmiştir.

Bu bakımdan Meclis'in yetkileri modern anayasalardaki gibi teker teker ve sınırlayıcı olarak değil, genel ifadelerle yani sınırlanmış bir siyasi güç olarak tanımlanmıştır.Buna 'Ahkâm-ı şeriyenin tenfizi' (uygulanması) dahildir.

(Madde 5) 1921 Anayasası'nın bundan sonraki maddeleri 'idare', 'iller', 'ilçeler', 'nahiyeler' ve 'umumi müfettişlik' maddesinden ibarettir. Zaten hepsi 23 maddedir. 11. madde illere 'muhtariyet' (özerklik) vermektedir.

(Karar gazetesi)


Akyol'un isabetli tespitlerine rağmen 1921 Anayasası/Teşkilat-ı Esasiye'nin hangi koşullarda meydana getirildiğine ve neleri ihtiva ettiğine yakından bakmak 1921 Anayasası ruhunu anlamamıza katkı sunacaktır. 


1921 Anayasası ilan edildiğinde Kanun-i Esasi lağvedilmedi

Aydınlar ve Mithat Paşa gibi önemli devlet adamlarının büyük gayretleriyle 23 Aralık 1876 tarihinde Türk halkı ilk defa anayasa ile tanıştı.

1877-8 Rus Harbi sonrası Sultan Hamid, Meclis-i Mebusan'ı kapattı ve Kanun-i Esasi'yi fiilen rafa kaldırdı. 

Kanun-i Esasi resmen olmasa da 1908 yılında tekrar ilan edilen İkinci Meşrutiyet'e kadar fiilen işlevsiz hale getirildi.

Bu anayasanın tamamen ortadan kaldırılmamasının en önemli gerekçelerinden birisi meşhur 113'ncü maddeydi.

Abdülhamid, bu madde ile kendisine tehdit olarak gördüğü birçok devlet adamı ve aydını mahkeme önüne dahi çıkarmadan istediği yere sürgün edebilmek gibi büyük bir güç elde etmişti.

Bu kanunun ilk işletildiği kişilerin başında Kanun-i Esasi'yi hazırlayarak Meclis'in açılmasına büyük katkı sağlayan Mithat Paşa geliyordu.
 

Mithat Paşa.jpg
Mithat Paşa / Fotoğraf: Wikipedia​​​​​​


1921 yılına gelindiğinde de birçok düzenlemeye rağmen Kanun-i Esasi hala yürürlükteki anayasa olarak karşımıza çıkmaktadır.

'1921 Anayasası'nın ruhu' ile Bakan Gül'ün kastettiği aslında TBMM'deki kozmopolit yapı olsa gerektir. 

Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Meclis'in mevcut atmosferini şöyle açıklamaktadır:

Kılıkları, giysileri, düşünsel düzeyleri ve görgüleri başka başka ve çok değişik; beyaz sarıklı, aksakallı, cübbeli, eli tespihli hocalarla pırıl pırıl üniformalı genç subaylar; yazma veya şal sarıklı aşiret reisleri, külahlı ağalar ve kavuklu çelebilerle Avrupa'daki yükseköğrenimlerini biritip yeni dönmüş Batı kültürüyle yetişmiş nokta bıyıklı 'Kuvayı Milliye' kalpaklı gençler yan yanadır.

(İlk Meclis - Syf. 16)


1921 Anayasa'nın bir diğer önemli özelliği, son derece dindar kimliği bulunan kişilerin de reyi ile hayata geçirilmesiydi. Bu da yine Meclis'in yapısından kaynaklanan bir durumdu.
 


Öyle ki ileride dindar kimliği münasebetiyle eleştirilerin hedefi haline gelecek Kazım Karabekir, Meclis açılışındaki abartılı ve ağdalı dini motiflerin kullanılmasını sert bir şekilde eleştirecekti:

Tarihimizde bu kadar koyu bir taassuplu merasimi diniye ile ilgili hiçbir meclis açılmamıştır. Fetvaları takip eden bu muazzam ihtilafat acaba yer yer başlayan kıyamlara karşı bir sigorta mı olacağı düşünüldü.

Ne olursa olsun selabet (inanç) ile taassubu Meclisi Milli'nin başlangıcı gününden ayırmak daha ihtiyatlı olurdu. Yani ne cuma günü intihaba (seçmeye) ne de bu kadar velveleye lüzum yoktu. Beliğ (samimi) bir dua lazımı tesiri daha iyi yapardı.

Gösterilen bu taassubun idamesi mümkün olamayacağından aksi tesiri daha vahim olabilir. Meclisi Milli 23 Nisan Cuma günü pek dindarane, daha doğrusu pek dervişane bir merasimle açılıyor… 1


1920 yılında açılan mecliste neredeyse tüm ideolojik kesimler temsil ediliyordu. Bu sebeple İslamcılar bu meclise 'Meclis-i Kebir', Osmanlıcılar 'Meclis-i Mebusan', Türkçüler 'Kurultay' ve Atatürkçüler de 'Büyük Meclis' ismini layık görmüşlerdi. 2

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)


1921 Teşkilat-ı Esasiye'yi hazırlayan meclis, Saltanat karşıtı değildi; ama Meclis'in adına 'Millet' ibaresini koyarak gücünü aldığı kaynağın Osmanlı Hanedanlığı'ndan ziyade halk olduğunu deklare ediyordu.

Öte yandan sanıldığının aksine büyük bir uzlaşıdan ziyade çetin tartışmaların nihayetinde kabul edilen 1921 anayasası yalnızca 24 maddeden oluşuyordu.

Ayrıca kişi hak ve hürriyetlerini kısıtlayan son derece antidemokratik bir anayasa metni idi.

Anayasanın en temel ilkesi olan güçler ayrılığı prensibi yok sayılarak 'yürütme, yasama ve yargı' tek elde toplanmış ve farklı görüşler yeri geldiğinde silah zoruyla bastırılmıştı.

Elbette savaş koşulları ve kendi bağlamında mazur görülebilecek sebepleri olsa da günümüz demokratik sistemlerine hiçbir surette örneklik teşkil edemeyecek maddelerle doluydu.

Bu özellikler bir kenara bırakıldığında 1921 Anayasası "Hâkimiyet, bilâ kaydü şart Milletindir. İdare usulü halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müstenittir" maddesiyle egemenliği Osmanoğulları'ndan alıp halka vermiştir ve Cumhuriyetin ilanına giden yolu açması itibarıyla son derece önem arz etmektedir.

Bu maddeye rağmen Saltanatın kaldırılmasına dair bir ibare, hatta ima dahi bulunmamaktadır.
 

TBMM'nin açılışı.jpg
TBMM'nin açılışı 


Aynı anayasanın son derece ilginç özelliklerinden birisi; bugün özerklik olarak kabul edebileceğimiz, 'yerinden yönetim' modelini geniş bir çerçevede sunmasıydı.

Üstelik 24 maddeden oluşan bu kısacık anayasanın tam 14 maddesi özerklik konusuna ayrılmıştı. 

İl Meclislerine büyük yetkiler veren bu maddeler; vakıflar, eğitim, sağlık, tarım ve hatta il ekonomisi gibi hayati konuları devlete bağlı valilerin elinden alarak il meclislerinin iradesine bırakıyordu.

1921 Anayasası'nın sunduğu bir diğer özellik meclis başkanının, padişahtan çok daha fazla güce sahip olmasıydı.

Yasama, yürütme ve yargı güçleri, önce Meclis'te toplanmış ve ardından tüm bu yetkiler süre sınırı kaydıyla meclis başkanı, yani Mustafa Kemal Atatürk'e devredilmişti.

Tarihte bunun bir başka örneği daha yoktu, Osmanlı padişahları ve sadrazamların hiçbiri böylesi bir yetkiyle donatılmamıştı. 

Tüm bu düzenlemeler yapılırken Kanun-i Esasi'nin lağvedildiğine dair bir ibare de söz konusu değildi. 
 

Birinci meclis.jpg
Fotoğraf: AA

 

1921 Anayasası'nı yapan Meclis'in sonu

Bir anayasa yapmak için gerekli olan üçte ikilik çoğunluğun TBMM'de sağlanmadan Teşkilat-ı Esasiye'nin yürürlüğe konulduğuna dair tartışmalar da ayrı bir mahiyet taşımaktadır. 

1921 Anayasası'nı meşru kılan elbette ki savaş koşullarıydı ve bir ruhu varsa bu da farklı kesimlerin temsil edilmesinden ileri geliyordu.

Fakat bu ruh birkaç yıl sonra ortadan kaldırılarak meclisteki birçok farklı unsur kendilerini baskın bir seçimle sistemin dışında bulacaktı.

Önemli hukukçularımızdan Kemal Gözler, Teşkilat-ı Esasiye'yi hazırlayan meclisin lağvedilmesini şu şekilde aktarmaktadır:

Büyük Millet Meclisi'nin 1 Nisan 1923 tarihli oturumunda seçimlerin yenilenmesi kararı alındı. Bu karar Meclis'in basit çoğunluğuyla alınmıştır. Bu karar bizzat 1921 Teşkilât-ı Esasîye Kanununun 'madde-i münferide'sine aykırıdır.

Zira ilk Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yenilenmesine karar verebilmek, 'madde-i münferide"de öngörülen "gayenin husûlü (amacın gerçekleştirilmesi)' şartına bağlıydı.

Gayenin gerçekleştirilmiş olduğuna ise, ancak 'madde-i münferide' gereği 'Büyük Millet Meclisi adedi mürettebinin sülüsanı ekseriyeti', yani Meclis üye tamsayısının üçte iki çoğunluğu ile karar verilmesi gerekiyordu.

Oysa seçimlerin yenilenmesi kararı üçte iki çoğunluk ile değil, basit çoğunlukla alınmıştır. Birinci Meclis son toplantısını 15 Nisan 1923 tarihinde yapmıştır. Bir daha da toplanmamıştır.

İkinci Meclis seçimleri Haziran-Temmuz 1923'te yapılmıştır. Seçimlerde Mustafa Kemal Paşa, kendi grubu adına milletvekili adaylarını bizzat belirlemiştir. Birkaç bağımsız aday dışında, Mustafa Kemal Paşanın belirlediği listeler seçimleri kazanmıştır. İkinci Dönem Meclisi çalışmalarına 11 Ağustos 1923'te başlamıştır. 3

(1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu Sayfa 54)


Özetle söyleyecek olursak 1921 Teşkilat-ı Esasiye, içerik açısından örnek alınacak bir anayasa değildir, ama bu anayasayı hazırlayan farklı unsurların katkısı göz önüne alındığında son derece önemlidir; fakat bu farklı fraksiyonları bir araya getiren en önemli koşul ülkenin işgal altında olmasıdır. 

Yeni bir anayasa hazırlarken Türk halkının temsilcilerinin olağanüstü koşullardan ziyade kendi iradesi ve olağan koşullarında bir anayasa hazırlayabilme gücü ortaya koyması gerekir.

Bu başarılabilirse savaşlar ve darbeler zemini hazırlamadan ilk kez sivil irade, toplumsal mutabakat ile kendi anayasasını hazırlamış olacaktır.

 

Devam edecek…

 

Kaynaklar:

  1. (Kâzım Karabekir, İstiklâl Harbimiz, c. 2, (İstanbul: Emre Yayınları, 2003), 617. TBMM Zabıt Ceridesi, 1. Dönem, C. I, 1. Birleşim, s. 1)
  2. (Ulusal Kurtuluş Savaşın Döneminde Anayasal Gelişmeler ve 1921 Anayasası, Demirhan Burak Çelik - Sayfa 86.)
  3. https://www.anayasa.gen.tr/1921ay.htm

*Dosyanın hazırlanış sürecinde önemli hukuk insanımız Muharrem Balcı Hocamıza değerli katkılarından dolayı teşekkürlerimizi arz ederiz.


*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU