Azerbaycan'ın Ermenistan işgalinden kurtardığı Dağlık Karabağ'da ateşkesin izlenmesi kapsamında kurulan Türk-Rus Ortak Gözlem Merkezi, 30 Ocak günü faaliyetlerine başladı.
Minsk Grubu döneminin sonu
Gözlem Merkezi'nin kurulması, Güney Kafkasya'da ve Karabağ meselesinde yeni bir dönemin başladığına işaret ediyor. Bu dönem, geçtiğimiz 30 seneye hiçbir şey yapmayarak damgasını vuran Minsk Grubu sürecine de son veriyor.
Bu gelişmeyle, bölge dışı güçlerin müdahale girişimleri tam anlamıyla iflas etmiş oldu. Buna karşılık bölgesel inisiyatif ise zafer kazandı.
Türkiye ve Rusya ilişkilerini Karabağ meselesi üzerinden sabote etme çabaları da tam anlamıyla hezimete uğradı.
Barış ve huzur bölge güçlerine emanet
Türk-Rus Ortak Gözlem Merkezi'nin açılışı, bölgenin kaderini artık sadece bölge ülkelerinin belirleyeceğinin de işareti. Yabancı güçlere söz hakkı düşmüyor.
Bölgenin güvenliği de yerel güçlere emanet. Bunu da zaten ancak ABD'nin planlarının hedefinde bulunan Türkiye ve Rusya sağlayabilirdi. İki ülkenin çıkarı da Güney Kafkasya'da huzurdan yana.
Dış güçlerin bölgenin istikrarı, refahı, güvenliği ve barış için asla çalışmayacakları son 30 yıllık Minsk Grubu sürecinde net bir şekilde görülmüştü. Batı'dan adalet beklenemezdi. Onlara yarayan sadece kargaşa ve işgal oldu.
Azerbaycan'ın Kurtuluş Savaşı'nın ardından Türk-Rus Ortak Gözlem Merkezi de bu sürecin terse döndüğünün en önemli kanıtlarından.
Merkez'in görevi: Azerbaycan'ın toprak bütünlüğü
Peki, bu Merkez'in görevi ne olacak? Cevabı çok net: Azerbaycan'ın toprak bütünlüğü tam olarak tesis edilene kadar ateşkesin gözlemlenmesi ve bu sürecin sorunsuz bir şekilde yürütülmesi.
Yani Merkez'in temel hedefi, Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünün sağlanması.
Türk ve Rus Orduları, bu temelde birlikte çalışmak konusunda tecrübeye sahip. Suriye'de devam etmekte olan Astana Süreci ve iki ülke askerlerinin ortak devriyeleri, önemli başarılar sağladı.
Dolayısıyla Türk ve Rus askerlerinin, Karabağ'da da üstlerine düşen görevi uyumlu ve en iyi şekilde yerine getireceklerine şüphe yok.
Suriye'nin toprak bütünlüğünden sonra sıra Azerbaycan'ın toprak bütünlüğünde.
Ermenistan için doğan fırsat
Bu işbirliği, bölgede sadece güvenliği ve istikrarı sağlamayacak. Ayrıca bölgesel entegrasyona da hizmet edecek.
Diğer taraftan Ermenistan'a da geçmiş hatalarından ders çıkarma ve komşularıyla uyum içinde yaşama fırsatı sunuyor.
Bu anlamda iki önemli gelişme yaşandı:
Birincisi; Güney Kafkasya'daki demiryolu ağı projesi. Türkiye ve Nahcivan, Ermenistan üzerinden Azerbaycan'ın ana karasına bağlanacak; Ermenistan ise Azerbaycan toprakları üzerinden Rusya ve İran'a.
Türk ve Rus demiryolları da bu şekilde birbirine kavuşmuş olacak.
Bu proje her anlamda değerli. Ulaşım, ticaret, ekonomi, toplumların kaynaşması… Bunun Güney Kafkasya ile sınırlı kalmayacağını ve Çin'den Avrupa'ya kadar geniş bir coğrafyada köprü görevi göreceğini de bir kenara not etmek lazım.
İkincisi ise, Türkiye ve Azerbaycan Cumhurbaşkanları Erdoğan ile Aliyev'in bölge için önerdikleri 6'lı platform. Platform, artık "3+3", yani "Türkiye, Rusya, İran" ve "Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan" şeklinde ele alınıyor.
Emperyalist güdümlü şovenist politikalardan vazgeçilmeli
Ermenistan'ın bu inisiyatiflerin dışında kalması kesinlikle kendi çıkarına değil.
Eğer rövanşist ve şovenist politikalardan vazgeçerlerse, dış güçlerin bölge planlarına alet olmanın kimseye fayda getirmediğini anlarlarsa ve tabii ki Azerbaycan karşındaki yükümlülüklerini yerine getirirlerse Ermenistan'ın önünde çok büyük bir fırsat var.
Bu yakınlaşma süreci, sınırların açılmasıyla da pekişecektir. Ermenistan da başta ekonomik olmak üzere içinden geçtiği siyasal ve toplumsal krizleri komşularıyla barış içinde yaşayarak aşabilecektir.
Ermeni açılımı ne zaman yanlış, ne zaman doğru?
Karabağ işgalden kurtarılmadan önce ABD, Türkiye'ye Ermeni açılımını dayatmıştı. Amaç, Ermenistan'ı Rusya'da koparıp Washington güdümündeki Türkiye üzerinden ABD'ye bağlamaktı.
Bunun için de Türkiye'nin her türlü tavizi vermesi öngörülüyordu. İsviçre'deki gizli görüşmelerde ne Karabağ ne de Kars Antlaşması'nın tanınması masadaydı.
Ermeni açılımı, tam anlamıyla Türkiye'nin de Azerbaycan'ın da bölgenin de çıkarlarına ihanetti.
Şimdi ise durum değişti. Dağlık Karabağ ve işgal altındaki bölgeler kurtarıldı. Ermenistan, bir kez daha emperyalist planlarda rol oynayarak hezimete uğradı.
Baktıkları dev aynası kırıldı, başlarında esen kavak yelleri son buldu, Ermenistan gerçeklerle yüzleşti.
Kısacası; Erivan'ın ders çıkaracağı bir zemin var. İşte asıl şimdi "Ermeni açılımının" zamanı.
Yukarıda ifade ettiğimiz iki gelişme de bunun önemli işaretleri.
Provokasyonlara dikkat!
ABD ve Fransa, tabii ki bu süreci bozmak isteyecek. Karabağ Ermenistan'ın işgali altındayken Türkiye ile Ermenistan arasında suni bir "dostluk" kurmak isteyenler, şimdi Ermenistan'ın gelişmekte olan bölgesel inisiyatiften uzak kalması için uğraşacak.
Bu amaçlı provokasyonlara dikkat etmek lazım. Bir taraftan ASALA ve benzeri terör örgütlerinin hortlatılması gündemde.
Bu örgütlerin suikastları ve terör eylemleriyle Türkiye'ye her konuda gözdağı verilmek istenecek Atlantik merkezlerinden ama diğer taraftan da bu eylemlerle Türkiye ve Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki buzların erimesinin de önüne geçilmek istenecek.
Bu türden provokasyonlara karşı sadece Türkiye'nin değil, Güney Kafkasya'da meydana gelmekte olan platformun bütün olası ülkelerinin de uyanık olması önemli.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish