Tunus'un kuzeybatısında yer alan Kef kentindeki bir ilk derece mahkemesi, ülkede emsal bir karara imza atarak bir stadyumda uyuşturucu kullanan üç genci 30 yıl hapis cezasına çarptırdı.
Mahkeme Sözcüsü Fevzi ed-Devadi, “Uyuşturucu kullanılan yerin halka açık bir yer olmasından dolayı kanunlar, halka açık yerlerde bu suçu işleyen faillere en ağır cezanın uygulanması öngörüyor. Aynı kanunlar, bu suçu işleyen faillerin, 10 yıldan 20 yıla kadar hapis cezası verilmesini de öngörüyor” ifadelerini kullandı. Bu da, mahkemenin verdiği cezanın neden bu kadar fazla olduğunu açıklarken mahkemenin kararı temyize götürüldü.
Karar bir çeşit intikam mı?
Kararın açıklanmasının ardından insan hakları savunucuları arasında farklı görüşler ortaya çıktı. Tunus’taki bir sivil toplum kuruluşu olan Hakkı Savunma Gözlemevi üyesi Ömer Fesasili insan hakları savunucuları arasında ortaya çıkan kafa karışıklığına ilişkin yorumunda, “Kararların ceza verilmesinin ötesinde hedefleri var. Daha ziyade geçmiş uygulamalara dönülmesinin yaratacağı etki ile ilgili bir mesaj göndermeyi amaçlıyor. Acaba uyuşturucu kullanmak 30 yıl hapis cezasına çarptırılmayı gerektiren bir suç mu? 30 yıl, yani hapishanede geçecek bir ömür. Bu durumda halen rehabilitasyon yerine caydırıcılıktan bahsedebilir miyiz? Bu suçu işleyenler 30 yıllık hapis cezasını hak ediyor mu?” ifadelerini kullandı.
Fesasili, sivil toplum kuruluşlarının, her zaman alternatif yaptırımlar ve salt caydırıcı yaklaşımlardan uzaklaşma çağrısında bulunduğunu ve bu tür hükümlerin bu yaklaşımla bağdaşmadığını belirtti.
Rehabilitasyon mu ceza mı?
Öte yandan hakime Enise et-Tirişli sosyal medya sayfasından yaptığı bir paylaşımda 30 yıl hapis cezası verilen davanın bir uygulama değil, mevzuat meselesi olduğu değerlendirmesinde bulundu. Tirişli, uyuşturucu kullanımıyla ilgili yasanın, hakimin suç ile ilgili kendi tasarrufuyla karar vermesini engelleyerek cezanın otomatik uygulanmasına neden olduğunu, bunun da gerçekçi bir yaklaşımın önünde engel teşkil ettiğini ifade etti. Bunun çözümünün yargıda olmadığını belirten Tirişli, uyuşturucu kullanımından hüküm giyenler için genel ya da özel bir af çıkarılması gerektiğini söyledi.
Gazeteci Mahir Abdurrahman ise ceza hukukunda işlenen suç ile ceza arasında orantı olmasını gerektiren genel bir ilke olduğunu belirterek “Bu ilke ve adaleti sağlamak için suça göre cezanın belirlenmesini öngören birçok kriter, modern ülkelerin çoğunda benimsenmiştir” şeklinde konuştu.
Avrupa Birliği'nde (AB) cezanın işlenen suçla orantılı olup olmadığını ölçmek için bazı kriterler benimsenmiştir. Bunlar; eylemin meşru amacının hedefe ulaşıp ulaşmadığı ve sonuçlarının hesaba katılıp katılmadığıdır.
Abdurrahman, “Mahkemenin kararı ile aynı suçu işledikleri için diğer suçlulara verilen cezalar ve diğer mahkemelerce alınan kararlar karşılaştırıldığında bu, Tunus yargısı için bir emsal teşkil etmese bile eğer hakimin amacı adaleti sağlamaksa, ahlaki olarak bu ilkeyi benimsemesi gerekir” dedi.
Alternatif cezalar
Tunus’ta 1992 yılında mahkemelerin uyuşturucu kullanmaktan veya bulundurmaktan suçlu bulunan sanıklara bir yıldan az olmamak üzere hapis cezası vermesini zorunlu kılan bir yasa çıkarıldı. Aynı suçu tekrarlayanlara ise en az beş yıl hapis cezası verilmesi öngörülüyor. Her iki durumda da hakimler, hafifletici nedenlerle cezayı indirmelerine izin verecek yetkiye sahip değiller.
Hakimler, sosyal hizmetler ve diğer idari cezalar gibi alternatif cezalar veremezler. Bu yüzden mahkemenin suçla ilgili kararı 30 yıla kadar hapis cezasını bulabilir.
Söz konusu yasa binlerce Tunuslunun hapis cezasına çarptırılmasına neden olurken mahkumları çalışmalarından ve iş bulma fırsatlarından mahrum bırakarak onları hapishanelerdeki suç çevrelerine dahil olamaya zorladı. Avukat Busra Bilhac Hamide, bu cezaları, mantığa, insan haklarına, anayasaya, geleneklere ve insani olan her şeye aykırı kararlar olarak niteledi. Hamide, bu tür hükümlerin kalıcı olarak kaldırılması amacıyla uluslararası ve yerel insan hakları örgütlerinin birkaç kez sunduğu yasa değişikliği önerisinin yeniden gündeme getirilmesi için bir an önce harekete geçilmesi gerektiğini vurguladı.
Gençleri hükümete karşı birleştiren bir karar
Mahkemenin üç genç hakkındaki kararı, Tunus'un zorlu ekonomik ve sosyal koşullar altında olduğu, hayalleri ve daha iyi bir yarın için hiçbir umudu olmayan gençlerin, çalışma hakları, güvenlikleri ve gelecekleri ile ilgili protesto gösterileri düzenledikleri bir döneme denk geldi. Avukat Remzi el-Cebabili Tunus yargı tarihinde toplumun güvenliğini tehdit etmeyen bir suç için alınan kararın ilk olduğunu açıkladı. Uyuşturucu kaçakçıları ve tacirlerinin dahi bu kadar ceza almadıklarını vurgulayan Cebabili, “Kef kentinde bir spor ve eğitim kurumu sayılan stadyumun soyunma odasında vuku bulan suçun mahalli, hakime en yüksek cezayı uygulama yetkisi veriyor” dedi.
Cebabili sözlerine şöyle devam etti:
“Bu gençlerin tutuklandığı kurum, onları koruma rolünü oynadı mı? Çünkü eğer bu kurum gençleri koruma rolünü yerine getirmiş olsaydı, uyuşturucu tüketim oranları azalırdı. Bu karar gençleri birleştirdi ve hükümete karşı duydukları öfkeyi artırdı. Yargının bağımsız olduğu doğrudur. Ancak kararın, siyasi, sosyal ve ekonomik sonuçları, hükümetin gençlerle doğrudan bir düşmanlık içinde olduğunu, peş peşe kurulan hükümetlerin gençler için hiçbir şey yapmadığını ve spor ve kültürel tesislerin terk edildiğini ortaya koymaktadır. Kararı veren hakimin, bu kurumun gerçekten gençlere hizmet edip etmediği sorusunu sorması gerekiyordu.”
Karar hükümet ve siyasetçiler için bir utanç kaynağı oldu
Sivil toplum örgütlerinin harekete geçmesinin ardından siyasi sınıfı utandıran kararla ilgili olarak siyaset çevrelerinden açıklamalar gelmeye başladı. Afak Tunus Partisi, tüm yasama, yürütme ve yargı kurumlarını uyuşturucu kullanımı yasasını acilen gözden geçirmeye çağırdı. Parti, gençler hakkındaki kararı, bu yasanın ‘haksız, modası geçmiş ve anayasaya uygun olmayan ve eylem ile ceza arasındaki orantılılık ilkesini dikkate almayan’ bir yasa olduğunun en iyi kanıtı olarak değerlendirdi.
Öte yandan Başbakanlık Ofisi Müdürü el-Muiz Lidinillah el-Mukaddem, uyuşturucu kullanımıyla ilgili olarak 1992 tarihli ve 52 sayılı kanunda değişiklik yapmak için yeni bir yasal girişim olduğunu açıkladı. Mukaddem, “Bu yasanın süresi dolmuştur. Yasayı değiştirmek için yasal bir girişimde bulunacağız. Bu girişimin amacı, uyuşturucu kullanıcılarına verilen hapis cezalarının azaltılması olacak” dedi.
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Şarku'l Avsat