Suriye’nin başkenti Şam’a sık sık gidip gelen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentyev, üst düzey generaller ile birlikte 23-24 Ocak’ta Şam’a düzenlediği gizli ziyarette Suriye rejim lideri Beşşar Esed ile bir araya geldi. Peki, Moskova ve Şam bu ziyareti neden duyurmadı?
Edinilen bilgilere göre bu ziyaretin görünen sebebi, Suriye Anayasa Komitesi’nin Cenevre’de düzenlediği toplantı ve Moskova ile Şam arasındaki çatlağın nasıl onarılacağıydı. Daha derinde yatan sebep ise özellikle Joe Biden’ın yönetime gelmesinin ve Suriye devlet başkanlığı seçiminin (Rusya, Şam’ın diğer ülkelerle ilişkisinde bir ‘dönüm noktası’ olmasını istediği bu seçimi destekliyor) bu yılın ortalarında düzenlenecek olmasının ışığında, İdlib ile ilgili anlaşmalara bağlı kalınması ve bu anlaşmaların, Suriye’nin güney ve kuzeydoğu bölgelerinde rejim açısından kötüye giden askeri duruma son vermek amacıyla sahadaki düzenlemelere hız vermek için kullanılması ihtiyacıydı.
Garantör ülkeler arasındaki uyum
Lavrentyev, Şam’da Esed ile toplantısının ardından Suriye Anayasa Komitesi çalışmalarını takip etmek, Astana formatının diğer iki garantörün temsilcileri ve Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen’le görüşmek için Cenevre’ye gitti. Cenevre’deki görüşmeler sırasında Astana formatının üç garantör ülkesi Rusya, Türkiye ve İran arasındaki ‘uyum düzeyi’ dikkat çekiciydi. Suriye Anayasa Komitesi çalışmalarının üç sözcüsünün yaptıkları değerlendirmeler aynıydı. Nitekim üç sözcü de Komite çalışmalarının ağır ilerlemesine ve atılım gerçekleştirmemesine rağmen çalışmaların sürmesi ve “bu siyasi kazanıma” sahip çıkılması gerektiğini, “Suriye liderliğindeki ve Suriye’ye ait olan bu sürecin dışına çıkacak herhangi bir zaman çizelgesinin dayatılmasını” reddettiklerini dile getirdiler. Rusya ve Türkiye arasındaki yakınlaşma yeni bir gelişme değil fakat Türkiye’nin duruma ilişkin değerlendirmesinin Rusya ve İran’ın okumalarına yaklaşması yeni bir gelişme olarak görülebilir. Batılı diplomatlarda hakim olan görüş, Biden’ın yönetime gelmesiyle birlikte üç garantör ülke arasındaki fikir ayrılıklarının azaldığı ve üç tarafın da Biden’ın ekibinin YPG öncülüğündeki Suriye Demokratik Güçleri’ni (SDG) desteklediği kanaatine sahip oldukları yönünde.
Üç garantör ülkenin Cenevre’deki toplantısından önce her üç ülke Suriye Anayasa Komitesi’nin beşinci tur toplantısının sonuçlarını değerlendirdi. Aktivist, uzman ve analistlerin katıldığı ve 5 gün süren toplantı ‘siyasi müzakereden’ ziyade ‘kültürel bir paneli’ andırıyordu. Suriye hükümeti heyeti anayasa yazımına geçmeden önce egemenlik, sınırlar, milli değerler, Araplık, devletin laikliği, yönetimde adem-i merkeziyetçilik ve ‘Türkiye ile ABD’nin işgali’ gibi konuların ‘daha fazla tartışmaların yapılması ve hazırlığın’ gerektiğini belirtti. Suriye hükümeti heyeti Başkanı Ahmed el-Kuzberi, daha önceki oturumlarda sunduğu belgenin kısaltılmış nüshası olan yazılı belgeyi Komite’ye sundu. Aynı zamanda Kahire ve Moskova Platformlarının temsilcisi olan Suriye Müzakere Heyeti’ni temsil eden heyet, anayasa ilkelerinin yazımına giriş ve gelecek oturumlarda esas alınacak mekanizmalar üzerine anlaşma yapmaya hazırdı. Heyet Başkanı Hadi el-Bahra, anayasa ilkelerinin yer aldığı bir belge sundu.
BM Temsilcisi Pedersen bu anlaşmazlığı takip etti ve ‘iki garantör’ ülkeye bildirdi. Kelime seçimindeki titizliğiyle bilinen Pedersen, ilk defa, toplantıdan sonuç alınamamasından hükümet heyetini sorumlu tuttu. Pedersen açık bir biçimde ‘hayal kırıklığına’ uğradığını ifade ederek, Kuzberi’nin Bahra’nın önerilerini kabul etmediğini söyledi. Pedersen’in beşinci tur toplantısının kapanış oturumunda Mart ayının başlarında düzenlenecek bir sonraki toplantının tarihini açıklamaması dikkati çekti. Zira Pedersen, gelecek toplantının tarihi, çalışma mekanizmaları, anayasa yazımı ve Kuzberi ile Bahra arasında koordinasyon mekanizması da dahil ‘tam bir anlaşmaya varmaları’ için Moskova ve Şam’a baskı uygulamak istiyor.
Sahadaki 3 sıcak dosya
Esad ile görüşmesinin ardından Şam’dan Cenevre’ye geçen Lavrentyev, burada Anayasa Komitesi’ndeki Suriyeli taraflar arasındaki uçuruma ve üç garantör ülke arasındaki uyuma tanık oldu. Lavrentyev, Fransa’nın Anayasa Komitesi’nin ölümünün ilan edilmesi için baskı uygulayacağını biliyor. Lavrentyev, Biden yönetiminin Kürt müttefiklerine ‘siyasi meşruiyet’ kazandırmaya zorlayacağını biliyor. Lavrentyev, 2254 sayılı kararın uygulanması amacıyla başka kapılar açması için Pedersen’e baskıların yapıldığını biliyor. Lavrentyev’in 23-24 Ocak’ta Suriye’ye düzenlediği gizli ziyaretin sebeplerinden biri de Şam’ın ‘formaliteden daha iyi oynaması’ beklentisinden kaynaklanıyor. Ama büyük ihtimalle bu ziyaretin arkasında, Rus ordusu ve generallerinin sahayla ilgili taleplerinin bulunduğu diğer başka sebepler söz konusu.
Moskova ve Ankara arasındaki anlaşmalar sayesinde İdlib’deki temas hatları değişmedi. Fakat halihazırda sahaya dair 3 sıcak dosya bulunuyor: Dera, Suveyda ve Haseke. Birinci dosya, Dera’nın batısındaki durumla ilgili. Hmeymim Üssü’ndeki Rus komutanları, rejimin Tafas’a askeri operasyon düzenlemesini engelleme noktasında Suriye rejim lideri Beşar Esad'ın kardeşi Mahir Esad'ın komutasındaki 4. Tümen ile Dera’daki yerel Müzakere Komitesi’nin bir anlaşmaya varması için iki taraf arasında arabulucu rolü üstlendi. Rusya’nın garantörlüğünde müzakere turları gerçekleştirildi ve böylece ABD ile Rusya’nın daha önce üzerinde anlaşmaya (İsrail de 2018 ortalarında bu anlaşmayı onaylamıştı) vardığı bu bölgeye yani Dera’ya verilen süre ertelendi. Barack Obama döneminde anlaşmaya zemin hazırlayan ve imzalayan ABD’li yetkililer halihazırda Biden’ın ekibi arasında yer alıyor.
İkinci dosya ise Suveyda’yı ilgilendiriyor. Dürzi nüfusun yoğunlukta olduğu bu kentte ilk kez gerginlik yaşanmıyor. Ancak bu kez detaylarıyla birlikte gün yüzüne çıkması dikkat çekiciydi. Sızdırılan bilgilere göre, rejime bağlı Askeri Güvenlik Şube Başkanı Tuğgeneral Luay el-Ali, Dürzilerin ruhani lideri Hikmet el-Hicri’ye hakaret etti. Sızdırılan başka bilgilerde, Hicri’nin üst makamlardan özür beklediği ve Ali’nin görevden alınmasını talep ettiği ancak sadece yerel yetkililer düzeyinde Hicri’den özür dilendiğine işaret ediliyor. Şam rejimine yakın sosyal medya hesapları pazar akşamı “Başkan Esad'ın Şeyh Hicri’nin sağlığı hakkında bilgi aldığını, ulusal dokuya vurgu yaptığını, hakaretlerin yapan kişiyi temsil ettiğini” iddia etti. Aynı hesaplar, Esad'ın Ali’yi görevden alarak yerine Tuğgeneral Eymen Muhammed’i atadığını öne sürdü.
Bu iddialar henüz Şam tarafından teyit edilmedi fakat Suveyda’daki yerel kaynaklar ortada dile getirilen iddialardan daha fazlası olduğuna işaret etti. Gerginliğin kamuoyuna yansımasının ardından Şam’ın Rusların çabası ile esneklik gösterdiği yönünde bir görüş var. Zira bu görüşe göre Ruslar, Suveyda halkını ve kentte faaliyet gösteren yerel grupları, kentin çevresine konuşlanan İran ve Hizbullah’tan uzak tutmak ve onların taraflarına meyletmelerini engellemek adına Şam’ı esneklik göstermeye ikna etti. Olaya diplomatik açıdan yaklaşan başka bir görüş ise bu esnekliği Washington, Moskova ve Tel Aviv’in İran konusundaki işbirliğiyle ilişkilendiriyor.
Sahadaki üçüncü dosya ise kuzeydeki gerginlikle alakalı. Bu gerginlik Özerk Yönetim güçlerinin rejimin Haseke’de kontrol ettiği ve Güvenlik Karesi olarak bilinen bölgeleri kuşatmasıyla başladı. Suriye hükümet güçleri de bu hamleye yanıt olarak, Özerk Yönetim’in Halep’teki cephelerini ve Kamışlı’daki temas hatlarını kuşattı. Akabinde Hmeymim’deki Rus komutanlar olaya müdahale etti. Rusların müdahalesiyle SDG ve rejim güçleri tutukladıkları kişileri karşılıklı olarak serbest bıraktı. Ancak bölgedeki gerginlik halen sürüyor. Zira bu olayların ucu, ekibine Kürtlere aşık, Rusların daha önce hedef gösterdiği ve Türkiye’ye şüpheyle yaklaşan kişileri dahil eden Biden’ın göreve gelmesi nedeniyle Moskova, Washington ve Ankara hattındaki ilişkilere değiyor.
Batılı yetkililer, ABD’nin ‘Şam’ın bir adımına karşılık Washington’un bir adım atma’ şartını dile getirdiği bir dönemde, sahadaki tüm bu gelişmelerin Rusya ve Suriye taraflarının gündeminde olduğu ve bazılarının Lavrentyev’in gizli Şam ziyareti sırasında masaya yatırıldığı görüşünde. Devlet başkanlığı seçimlerine hazırlanan Şam, bir yandan SDG’ye ve Batı yaptırımlarına karşı kullandığı üslubu sertleştirmeyi sürdürürken, diğer yandan eski müttefikleriyle ilişkilerini onarıyor. Nitekim Suriye Dışişleri Bakanı Faysal el-Mikdad ile Çinli mevkidaşı Wang Yi arasında gerçekleşen telefon görüşmesine ilişkin yapılan açıklamada, iki tarafın “gayrimeşru şekilde dayatılan zorlayıcı ekonomik önlemleri kınadıkları” belirtildi.
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Şarku'l Avsat