Bilim insanları geceleri gökyüzünde karşılaştığımız göz kamaştıran yıldız manzarasının nasıl doğduğunu açıklayabilecek bir buluşa imza attı. Buna göre evren başlangıçta, düşündüğümüzden çok daha parlaktı.
NASA’nın Spitzer Uzay Teleskobu’nun ortaya koyduğu yeni veriler, evrenin erken dönemlerinde oluşan galaksilerin hayata tahmin edilenden çok daha parlak başladığını gösterdi. Bu parlaklık, galaksilerin çok miktarda iyonlaştırıcı radyasyon salımı yapmasından kaynaklanıyor.
Keşif, evrenin “reiyonizasyon” adı verilen kozmolojik sürecinin anlaşılmasına yardım edebilir. Bu süreç, evrenin ilk ışıklarının ortaya çıktığı ve geceleri gördüğümüz yıldızlı gökyüzünün başlangıcı olan gizemli an.
Bilim insanları söz konusu araştırmada, 13 milyar yıldan daha uzun süre önce gerçekleşen Büyük Patlama’dan birkaç milyar yıl sonra oluşan evrenin en eski galaksilerini inceledi.
Bu galaksilerdeki yıldızlardan gelen kızılötesi ışığın bazı dalga boylarında, beklenenden çok daha parlak olduğu keşfedildi. Bahsedilen parlaklık verisi, yalnızca birkaç galaksiden değil, galaksilerin ortalamasından elde edildi. Buna göre, ilk galaksiler bugünkülere göre çok daha parlaktı.
Evren’deki ilk yıldızların doğuşu, büyük oranda belirsizliğini koruyor. Bunun tam olarak ne zaman gerçekleştiği bilinmiyor. Ancak eldeki kanıtlar Büyük Patlamadan yaklaşık 100 ile 200 milyon yıl sonra, evreni dolduran hidrojen gazının yavaş yavaş yoğunlaşarak ve kendi içine çökerek yıldızları oluşturduğunu ve ilk ışıkların parlamaya başladığını gösteriyor.
Yaklaşık bir milyar yıl sonra da evren, bugün gördüğümüz parlak ışıklarla göz kamaştırmaya başladı. Bu süreçte serbest dolaşan yüksüz hidrojen gazı gözden kayboldu ve yerini iyonize hidrojenin oluşturduğu bir evrene bıraktı.
Reiyonizasyon denen bu süreç, bugün gözlemlediğimiz evreni oluşturdu. Ancak bilim insanları Evren’in nasıl değiştiğini kavrasa da, “ışıkları açmak” için gerekli radyasyonla nasıl dolduğunu bilmiyor.
İsviçre’deki Cenevre Üniversitesi’nde doktora sonrası araştırma görevlisi ve makalenin başyazarı Stephane De Barros yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Bu, gözlemsel kozmolojinin cevapsız kalmış en büyük sorularından biridir. Ne gerçekleştiğini biliyoruz ama buna neyin sebep olduğunu bilmiyoruz. Bu yeni bulgular büyük bir ipucu olabilir.”
Bu ipucunu yakalayan araştırmacılar, reiyonizasyon evresi sona ermeden hemen öncesine baktı. Spitzer Teleskobu gökyüzünün 2 kısmına çevrildi ve 200 saat boyunca evrenin çok eski zamanlarından gelen, yolculuğuna 13 milyar yıldan fazla süre önce başlamış ışıkları gözlemlendi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Astronomlar bunun sonucunda 135 ayrı galaksi buldu. Böylece iyonlaştırıcı radyasyon sürecinde, hidrojenin oksijenle çarpışmasıyla açığa çıkan 2 özel dalga boyundaki ışığın parlaklıklarını ölçtü. Bu ölçümler, söz konusu galaksilerin hidrojen ve helyum içeren devasa genç yıldızlardan oluştuğunu gösterdi.
Bunlar evrenin tam anlamıyla ilk yıldızları değil ama en eskilerinden. Bu yüzden, evrenin doğduktan sonra nasıl evrimleştiğine dair ipucu sunuyor.
NASA’nın Kaliforniya, Pasadena’daki Jet İtki Laboratuvarı’nda Spitzer Teleskobu projesinde çalışan Michael Wernerkonuyla ilgili şu açıklamalarda bulundu:
“Aynası bir hulahoptan daha büyük olmayan Spitzer’ın, zamanın başlangıcına çok yakın galaksileri görebileceğini tahmin etmiyorduk. Ancak doğa sürprizlerle dolu. Bu erken galaksilerin beklenmedik parlaklığı Spitzer’in olağanüstü performansıyla birleşince gözlemevimizin araştırma konusuna dönüştü.”
* İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
https://www.independent.co.uk/life-style
Independent Türkçe için çeviren: Umut Can Yıldız
© The Independent