Arap Baharı devrimleri ekmek yedirmiyor

Arap demokrasisi ne karınlarını doyurdu ne de korkularını giderdi

Fotoğraf: Salah Habibi/AP

10 yıl önce (17 Aralık) Muhammed Buazizi'nin kendisini yaktığı ateşin uçuşan kıvılcımları ile patlak veren Tunus devrimi rakamların diliyle, Zeynel Abidin bin Ali rejimin karşıtı devrimin yakıtı olan Tunuslu gençlerin hayallerini, refah ve sosyal adalet hayalini gerçekleştirmekte başarısız oldu.

Onlar için bu, küçük oranlarla da olsa gerçekleşse yeterliydi, önemli olan yukarı doğru seyretmesiydi. Ama eski yozlaşmış ve otoriter rejim nedeniyle mahrum olduklarını sandıkları iyi ve rahat bir yaşam beklentileri gerçekleşmedi.


Yozlaşmış, makam, mevki ve fırsatları tekellerine almış kişilerin gidişi ve devrimin benimsediği yeni yöneticilerin göreve gelişiyle, iş fırsatları kapısının sonuna kadar açılacağını, ihtiyaç cehennemi içinde yaşadıkları yaşamlarının refah cennetine dönüşeceğini sandıkları için, Tunusluların Bin Ali rejiminin devrilmesiyle hayallerinin gerçekleşeceğini düşünmeleri mantıklıydı.

Nitekim Tunus Devrimini takip eden 10 yıl içinde, ülkenin hukuk kurallarının kapsamlı bir incelemeden geçirilmesi gibi temel reformlara tanık olunduğu doğru.

Bu inceleme sonunda hazırlanan ve kurucu meclisin 2014 yılında onayladığı yeni anayasa bir dizi gözlemci tarafından övgüyle karşılandı. Anayasaya bir dizi özgürlüklerin önünü açan yasa eşlik etti.

On yıllarca süren baskı, sansür ve ifade özgürlüğüne yönelik sıkı güvenlik önlemlerinden sonra, özgürlüklere izin verilmesi ve sansürün kaldırılması ile Tunus'un insan hakları sicili çok daha iyi bir hale geldi.

Ancak özgürlükler tek başına "ekmek yedirmez." Acı gerçek Tunusluları, ekonomik gelişme alanında acı bir hayal kırıklığına uğrattı.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

İşsizlik oranları yükselirken gelişme oranı geriledi (devrimden önce yüzde 12 olan işsizlik 2020 sonunda yüzde 18'e yükselirken, kamu borcu da 2010-2020 arasında yüzde 95'e ulaştı.)

Dolayısıyla Tunuslular, yıkılan rejimin baskı ve zulmünden kurtulmuş olsalar bile, yeni "açılma" döneminde siyasi başarısızlık, zayıf bir hükümet, yeni bir kılığa bürünmüş yolsuzluk, ülkeyi neredeyse iflasa sürükleyen adam kayırmacılık ile karşı karşıya kaldılar.


Gerek ayaklanan gerekse ayaklanmayan Arap halklarının, Arap devrimleri ülkelerinin durumu ve devrimlerin felaket sonuçlarına -özellikle de Suriye, Libya ve Yemen'de- ilişkin görüşleri araştırıldığında, artık bir şeyden korktukları, bir şeyi umdukları ve bir şeyden kaçındıkları sonucu çıkar.

Fobi derecesinde korktukları şey, kaos ve asayişin bozulması. Zira Suriye ve Libya'da çocukları ak saçlı ihtiyarlara dönüştürecek (Kur'an'da geçen bir ifade) olaylara tanık oldular.

Umut ettikleri ve çok istedikleri şey, ekonomik gelişme, refah ve iş fırsatları. Kitlelerin derisinde adeta ekonomik gelişme ve güvenlik karşılığında baskı ve özgürlük çıtasının düşmesine katlanmalarını sağlayan derin tabakalar oluştu.

Kaçındıkları şeye gelince, seçilmiş milletvekillerinin tartışmaları, yumruk yumruğa giriştikleri utanç verici kavgaları, gelişmeyi engelleyen sıkıcı sorgulamaları ile Arap versiyonu özgürlükler. Arap demokrasisi ne karınlarını doyurdu ne de korkularını giderdi.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU