Eski Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal'ın görevden alınıp yerine eski Maliye Bakanı Naci Ağbal'ın atandığı, Eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın istifa edip yerine eski Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan'ın getirildiği fırtınalı dört günden sonra ekonomi gündemindeki haber akışı hız kesmeden devam etti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 11 Kasım'da AK Parti grup toplantısında yaptığı "Gelecek dönemde ekonomi politikalarında güven ve kredibilite kazanımına daha fazla odaklanacak, ülke risk primini düşüreceğiz. Acı da olsa doğru reçeteleri uygulamaktan kaçınmayacağız. Vatandaşlarımızdan, bireysel tasarruflarında milli paralarına güvenmelerini ve tercihlerini Türk Lirası'ndan yana kullanmalarını istiyorum" açıklamasından sonra geçen hafta piyasalarda uzun süredir görülmeyen olumlu rüzgârlar esti.
Dolar karşısında sene başından bu yana yüzde 40'tan fazla değer kaybeden Türk Lirası'nın sadece bir haftadaki değer kazancı yüzde 11'i aştı. Bu, yaklaşık 20 yılın en iyi haftalık yükselişiydi.
Yaklaşık 10 gün önce 500 baz puanı aşan, Türkiye'nin risk priminin göstergesi olan beş yıllık CDS'ler ise 397'ye kadar çekilmiş durumda.
Şimdi ise tüm gözler Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın 19 Kasım'daki Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında.
Piyasada, Merkez Bankası'nın 2018'den bu yana en güçlü faiz artışına gideceği beklentisi hâkim. En düşük faiz artışı tahmini 150 baz puan ile Morgan Stanley'e aitken, bazı ekonomistler artışın 500'e kadar olabileceğini öngörüyor.
"300-400 baz puan artıştan fazlası ekonomiye katkı sağlamaz"
Info Yatırım Genel Müdür Yardımcısı Mert Yılmaz, Independent Türkçe'ye yaptığı açıklamada piyasanın Naci Ağbal ile birlikte daha rasyonel politikaları dönüleceği beklentisinde olduğunu söyledi.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Ağbal'ın göreve geldikten sonraki ilk basın açıklamasında temel hedefin fiyat istikrarı olduğunu hatırlatması üzerinde de duran Yılmaz, "Fiyat istikrarı vurgusu önemli. Beklenen faiz artışının gerçekleşmediği ekim toplantısındaki toplu yanılmadan sonra, bu PPK öncesinde beklentiler yine biraz dağınık olacaktır. Bugün itibarıyla beklentim 300-400 baz puan arasında bir faiz artışı" dedi.
Çok daha yüksek bir faiz artışına olasılık vermediğini açıklayan Yılmaz, "Bu kadar yüksek bir faiz artışının ekonomiye katkı sağlayacağını düşünmüyorum. Atılacak doğru adımlar ve gerek yerli, gerek yabancı yatırımcılar kurulacak sağlıklı iletişim piyasalardaki tansiyonun biraz daha düşmesine katkı sağlayacaktır" dedi.
8 liranın altındaki seyrini sürdüren Dolar/TL kuru ile ilgili de bir açıklama yapan Mert Yılmaz, "Vatandaşta hâlâ ‘düşse de alsak' stratejisi sürüyor. Psikolojik destek diye tanımlayabileceğimiz 8 lira seviyesinden gelen alımların bir tarafı bu. Diğer tarafı ise Sayın Albayrak'ın yerine atama yapıldı ve Sayın Elvan yeni bakan oldu. Piyasa bu saatten biraz gelişmeleri izleyecektir. Netice itibari ile beklenti bitti. Özellikle ABD doları tarafında volatilite bir süre daha devam edecektir" diye konuştu.
"'Ya o kadar artırmazsa' beklentisiyle kur yine yükselişte"
Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Mahfi Eğilmez ise Twitter'dan yaptığı paylaşımda, geçen haftaki açıklamaların ardından piyasada 400 ila 500 baz puan faiz artırımı olacağı yönünde algının oluştuğunu hatırlattı.
Bu algıyla dolar/TL kurunun 8 lira 52 kuruş seviyesinden 7 lira 68 kuruşa çekildiğini söyleyen Eğilmez, "Bu hafta başında ‘ya o kadar artırmazsa?' endişesi başladığı için kur yine yükselişe geçti ve 7,70'in üzerine çıktı. 19 Kasım ilginç bir gün olacak" dedi.
Piyasa geçen haftaki açıklamaları 400 - 500 bp faiz artırımı yapılacak şeklinde algıladı ve USD/TL kuru 8,52'den 7,68'e düştü. Bu hafta başında "ya o kadar artırmazsa?" endişesi başladığı için kur yine yükselişe geçti ve 7,70'in üzerine çıktı. 19 Kasım ilginç bir gün olacak.
— Mahfi Eğilmez (@mahfiegilmez) November 16, 2020
Foreks: Yıl sonu faiz beklentisi yüzde 15,25
Foreks Haber'in anket düzenlediği 22 ekonomistin de tamamı faiz artışı beklerken, bu artışın miktarı 475 baz puan olarak belirlendi. Ankette en yüksek tahmin yüzde 15,75, en düşük tahmin yüzde 12,25 seviyesinde belirlendi.
Ekonomistlerden altısı Merkez Bankası'ndan 500 baz puan, beşi ise 475 baz puan faiz artışı bekliyor. 11 ekonomistin tahminleri ise 200 ile 500 baz puan aralığında değişiyor. Yıl sonuna ilişkin faiz beklentisi ise yüzde 15,25.
Bloomberg anketi: 475 baz puan
Bloomberg'in Goldman Sachs, Barclays ve UniCredit gibi kurumlarda görev yapan ekonomistler arasında düzenlediği ankete göre Merkez Bankası, politika faizini 475 baz puan artıracak.
Politika faizinin mevcut yüzde 10,25 seviyesinde yüzde 16'ya kadar çıkabileceğinin öngörüldüğü ankette medyan tahmini ise yüzde 15.
Goldman Sachs, 12 Kasım'da yayımladığı raporda yüzde 10,25'te olan politika faizinin 475 baz puan artışla yüzde 15'e yükseltileceği tahmininde bulunmuştu.
Goldman Sachs analisti Murat Unur, müşterileriyle paylaştığı raporda "Politika yönünün değiştiği açık ancak geçmişte faizleri artırmadaki ‘güvercin görünüm' dikkate alındığında Merkez Bankası'nın ne kadar sıkılaştırmaya gideceği ve bunu ne kadar devam ettireceğini ölçmek güç" ifadelerine yer verdi.
Morgan Stanley: 150 baz puan faiz artışı
Reuters'ın anketine katılan 13 ekonomistin tamamı faiz artışı beklerken, bu artışın yüzde 4,75 ila yüzde 5 arasında olacağı tahmin edildi. Medyan tahminlere göre 19 Kasım'daki toplantıda politika faizi yüzde 15'e çıkartılabilir.
New York merkezli uluslararası yatırım bankası Morgan Stanley'e göre ise TCMB'nin faiz artışı bu seviyeden çok daha düşük olacak.
19 Kasım'daki toplantı için 150 baz puan faiz artışı tahmininde bulunan Morgan Stanley ekonomistlerine göre Merkez Bankası, enflasyonist baskıyı azaltmak için daha fazla artışa gidebilir ancak yerel para cinsinden kredilerdeki ve iç talepteki büyüme gibi enflasyonu tetikleyen parametrelerin normalleşmesiyle "daha az agresif" bir aksiyon alabilir.
Morgan Stanley'den yapılan açıklamada "150 baz puan faiz artırımı, ağırlıklı ortalama fonlama faizinin, mevcut enflasyon seviyesinin üzerinde kalmasını sağlayacak. Bununla birlikte enflasyona göre hesaplanan reel faiz oranı, 2018'de de ihtiyaç duyulan, yüzde 4 seviyesine kadar çıkabilir" denildi.
"Salgına karşı alınan önlemler ekonomiyi vurduğunda, vadedilen parasal sıkılaşma uzun sürmeyebilir"
İş Yatırım'dan 16 Kasım'da paylaşılan notta geçen iki hafta içerisinde yaşanan üç temel gelişmenin Türkiye piyasalarındaki yükselişi tetiklediği hatırlatıldı:
1. Aşının bulunması sonrasında Avrupa ekonomisi ile ilgili beklentiler iyileşiyor
2. Seçim sonrası Demokratlar tarafından yapılan açıklamalar Türkiye ekonomisine yaptırım ihtimalini azaltıyor
3. Ekonomi yönetiminde yapılan değişiklikler sonrası uygulanan yanlış politikalardan geri dönülüyor.
Aşının kitlelere ulaşması ve toplumsal bağışıklığın sağlanması için gerekli üç aylık sürede kuzey yarımkürenin, salgına karşı kırılgan durumda olduğunu belirten İş Yatırım ekonomistleri, "Salgına karşı alınan önlemlerin ekonomiyi vurduğu bir senaryoda Ankara piyasalara vaat ettiği parasal sıkılaşmaya uzun süre devam etmeyebilir. Bir uluslararası yatırım bankası, perşembe günkü toplantıda ‘150 baz puan yeterli olur' diye sahneye çıktı bile. Yanlış anlaşılmasın, yatırımcılara riskler nedeniyle yükselen piyasada satış yapmalarını söylemiyoruz. Dünya borsalarındaki yükselişin devam etmesi için uygun bir ortam var. Ak Partinin piyasa dostu söylemini sürdürmesi ve yapısal reformları hayata geçirmesi durumunda Türkiye varlıklarının önünde gidecek çok yol var" ifadelerine yer verdi.
"Ağbal kararlı şekilde hareket etmezse, TL'de yeni düşük seviyeler görülür"
Tüm dünyada 50'den fazla gelişmekte olan ülkede yatırım bankacılığı hizmeti veren Rusya merkezli Renaissance Capital'in hisse senedi stratejisti Daniel Salter, Financial Times'a yaptığı açıklamada "Politika faizindeki yüzde 4 artış, politikada normalleşme, TL cinsinden varlıklara talebin artması, enflasyonun kontrolü ve para biriminin istikrarı için güçlü ve gerekli sinyali verecektir" dedi.
İsveç bankası SEB'in gelişen piyasa stratejisti Per Hammarlund ise TL'nin değer kaybındaki riske dikkat çekerek "Eğer Ağbal, kararlı şekilde hareket etmekte başarısız olursa, lirada yeni düşük seviyeleri görebiliriz" dedi.
JP Morgan: 500 baz puan faiz artışı
ABD'li yatırım bankası JP Morgan da 12 Kasım'da yaptığı açıklamada Türk Lirası için daha önce yaptığı "ağırlık azalt" tavsiyesini "piyasa ağırlığı seviyesine" yükseltti.
Faiz artışını 500 baz puan öngören JPMorgan'ın raporunda "Yeni ekonomi ekibinin oldukça büyük bir faiz artırımına gideceklerini ve politika çerçevesini daha şeffaf ve öngörülebilir yapmak için sadeleştireceklerini düşünüyoruz" denildi.
Raporda Türkiye'nin orta vadede daralan döviz rezervini tekrar artırabilmesi ve yabancı yatırım çekebilmesi için "devamlı bir sıkı para politikası tutumu gerekli olacaktır" denildi.
Faizin dolaylı yoldan yükselmesi
Merkez Bankası'nın, uluslararası piyasanın da takip ettiği politika faizi (bir haftalık repo faizi) artırmayıp diğer fonlama yöntemlerine başvurması, geçtiğimiz aylarda en fazla eleştirilen konular arasındaydı.
Merkez Bankası, bankalara dolayısıyla piyasaya kaynak (fon) sağlarken dört farklı yol kullanıyor: Bir haftalık repo faizi, "Piyasa Yapıcı Bankalar için Politika Faizi", "Gecelik Fonlama Faizi" ve "Geç Likidite Penceresi (GLP) Faizi". Bunlardan son ikisi için durum şöyle:
Bankalar için gün, Borsa kapandıktan sonra bitmiyor. Bir gece boyunca para kazanmaya devam etmek isteyen bankalar, paralarını Merkez Bankası'na yatırarak faiz geliri elde edebiliyor. Yani Merkez Bankası, bankalardan borç almış oluyor. Benzer şekilde hesabını kapatmak isteyen bankalar, gecelik olarak Merkez Bankası'nın parasını borç olarak alabiliyor. Bu işleme "gecelik fonlama" deniyor.
Bu fonlamada kullanılan iki tür faiz oranı var. Merkez Bankası'nın borç aldığı borç alma faizi ve borç verdiği borç verme faiz oranı. Hâlihazırda yüzde 8,75 ve yüzde 11,75 seviyelerinde olan borç alma ve verme faiz oranları arasındaki fark da faiz koridorunu oluşturuyor.
Saat 16:00'a kadar hesaplarını denkleştirememiş bankaların açıklarını kapatmak üzere başvuracağı adres yine Merkez Bankası.
TCMB, son borç veren makam olarak, gün sonu ödeme sistemlerinde oluşabilecek sorunların önüne geçmek amacıyla bankalara limitsiz vadeli TL borçlanma imkanı sunabiliyor. Ya da aynı koşullarda TL borç verme imkânı da olabiliyor. İşte bu işleme "Geç Likidite Penceresi" (GLP) deniyor.
Geç Likidite Penceresi, iki sebepten ortaya çıkabiliyor: Bankaların gün sonunda Türk Lirası likiditesini Merkez Bankası'ndan para almadan kapatamayacak olması veya bankaların bozuk mali durumu nedeniyle likiditesinin kalmaması. Mevcut durumda GLP faizi yüzde 14,75.
Hem piyasa yapıcı hem normal bankalar için politika faizleri, gecelik fonlama faizleri ve GLP faizinin ortalamasına ise "Ağırlıklı Ortalama Fonlama Faizi" deniyor. Hatta piyasaları etkileyen faiz, politika faizinden çok "fonlama faizi."
Ağustosta yüzde 8,38'e ulaşan ağırlıklı ortalama faizi yüzde 14,56'ya ulaşmış durumda.
Türkiye'de 1990 yılından bu yana sadece dokuz kez kullanılan GLP, 2017'de bir kez daha kullanılmış, hatta bir süre "politika faizi" de kabul edilmişti.
Independent Türkçe