Her ne kadar havayolu ve karayolu taşımacılığı gelişse bile dünya ticaretinin neredeyse yüzde 90'a varan oranı halen deniz yolu taşımacılığı ile yapılıyor.
Binlerce ton yük alan gemiler sürekli bir yerlere sefer yaparak ticareti ayakta tutarken, bu meşaketli yolculuklara katılan gemiciler kimi zaman aylarca sevdiklerinden uzakta kalıyor.
Gemiciler kimi zaman da karşılaşılan bazı sorunlar nedeniyle gittikleri limanlarda uzun süre gemilerde adeta mahsur kalabiliyor
Bu sorunlardan biri şu an Mısır'da bulunan bir Türk gemisinde yaşanıyor.
MV Kenan Mete isimli Panama bandıralı Türk gemisi, 25 Haziran'dan beri Mısır Adabiya Limanı'ndan ayrılamıyor.
Geminin başmühendisi Hasan Karaslan'a telefonla ulaşarak son durum hakkında bilgi aldık.
Dokuz aydan beri gemide olduklarını, karaya adım atamadıklarını söyleyen Karaslan, gemide kendisiyle birlikte altı Türk, bir Hintli, bir Rus, bir Suriyeli ve geri kalanı Gürcülerden olmak üzere toplam 25 personelin olduğunu belirtti.
"Aylardır maaşımız aksatılıyordu"
Sorunun aylar öncesinde başladığını belirten Karaslan, olayların gelişimiyle ilgili şuları söyledi:
Armatör, navluna (taşınmak için gemiye yüklenen yük) gitmemize rağmen pandemi sürecini, ekonomik krizleri bahane göstererek maaşlarımızı aksatıyor, cep harçlıkları ile insanları oyalayarak 'Kontrat bitiminde ayrılacakların parasını toptan veriyoruz' diyerek bizleri çalıştırıyordu. Şahsen ben şirketin tutumunu ve işleyişini sevmediğim için iki ay içinde ayrılmaya karar verdiğimde de 'Karantina var, kontratı bitenlerin inme sırası var' bahanelerine maruz kaldım. 'Eğer ayrılacaksan para veremeyiz, biz sana alacaklarını daha sonra öderiz' laflarına maruz kaldık.
Kontratları bitmesine karşın Yemen'e gönderildiler
Karaslan, mayıs ayında pandemiyi fırsat bilen firmanın Yemen Al Mukalla Limanı'na buğday yükü bulduğunu, 19 kişinin kontratı bitmiş olmasına rağmen alacaklarını koz olarak kullanarak kendilerini bu sefere gitmeye zorladığını öne sürerek, bundan sonrasına dair şu iddialarda bulundu.
Parasını alamayan gemiciler yüklemeyi durdurup, greve başladı
Lakin yine para vermeyip cep harçlıkları ile bizleri oyaladılar. Zor koşul ve şartlarda yükü tahliye edip bizleri Akdeniz'e çekerler diye beklerken Kızıldeniz'de Mısır Adabiya Limanı'ndan Sudan'a yük buldular. Herkesin 6 ile 12 ay arasında alacakları birikmiş durumdaydı. Kısıtlı kumanya ve teknik destek ile bizleri çalışmaya zorlayınca herkes ayrılmak istediğini veya 2,3 maaşlarının yatırılmasını söyleyince şirket yatıramayacağını söyledi. Bunun üzerine herkes greve kalktı. Yüklemeyi durdurdu. Şirket bunun üzerine gemiyi terk ettiğini şifaen söyleyip hiç bir telefon ,mesaj ve taleplerimize cevap vermedi şirketin battığını söyleyip sıvıştılar.
İşlem tamamlanmadığı için liman otoritesi gemiyi bağladı
Gemi personeli, 2 Temmuz günü başlattıkları grevde gemiye yapılacak olan 11 bin tonluk yüklemenin 7 bin 700 tonunundan sonra kapakları kapatarak yüklemeyi durdurdu..
Ancak bu sefer de işlem tamamlanmadığı için gemi liman otoritesi tarafından tutuklandı yani alıkonuldu.
Alacaklarının peşindeki personel gemiyi terketmiyor
Bu tür durumlarda dünya genelinde gemicilere yardımcı olan International Transport Workers Federation'ın (ITF), geminin bağlı olduğu Royalmar Denizciliğe ulaşmaya çalışsa da bir sonuç elde edemedi.
ITF, gemicilere dönmeleri için bilet ayarlamaya çalışsa da bu sefer de alacakları neredeyse 100 bin doları aşan personel "Bir kere gidersek bir daha parayı alamayız" korkusuyla gemiyi terk etmeyerek, gemide beklemeye başladı.
Personel aylar sonra gemiyi haczetti
Karaslan, Mısır günlerini anlatmaya şöyle devam etti:
Bundan sonra acente ve Mısır polisini üzerimize salarak korkutma,sindirme çalışmalarını yaptılar fakat personel dik durunca yapacak bir şey kalmayınca izlerini kaybettirmeye başladılar ve bizlerde Mısır’lı acente başta olmak üzere onların insafına ve ellerine kaldık.
ITF Koordinatörü Muhammed Arachedi, bizlere yardımcı olmaya çalışıyor olsa bile verimli olduğunu, tam destek sağladığını söyleyemem.
Başından beri hukuki danışman ve avukat istememezi rağmen geciktirdiler. İki ay sonra avukat tayin etmeye çalıştılar.
O tayin ettikleri avukatın gemiye girmesine vekalet vermemize 1 ay engellediler avukatlar gemiye girdi fakat bizlerin notere gitmesini veya noterin gemiye gelmesini bu sefer engellediler en sonunda 4 Ekimde noterin gemiye girip vekalet verilmesine müsaade ettiler.
Kısacası biz 2 Temmuz’da grev yaptık. Avukat tayin edip gemiyi haczedip evlerimize gitmek istedik ancak 14 Ekim’de ancak gemiyi haczedebildik ama daha evlerimize gidemiyoruz.
"Üç aydır et, birbuçuk aydır meyve yemiyoruz"
Aylardır bir limanda denizin ortasında olan gemiciler ihtiyaçlarını karşılamakta da zorlanıyor. Karaslan, yaşadıklarını zorlukları şöyle anlattı:
Sigorta şirketi bizlerin ancak 4 maaş tutarında ki alacaklarımızı verdi fakat şu an alacaklarımız her geçen gün artmakta Yine 6 ile 10 maaş arası değişmekte aylıklarımız kalmaktadır. Hansiatic aylık 2500 dolarlık kumanya gönderse bile 25 kişilik personele yetmemek te ayrıca Bu 2500 dolarlık kumanya çeşitli aracılar ve kişilerin ellerinden geçerek ulaştığından 1000, 1500 dolarlık kumanyaya dönüşmekte ve ayrıca kalitesiz ve yetersiz kalmaktadır. Örneğin 3 aydır kırmızı et, kıyma dahil yok. 1.5 aydır meyve yiyemiyoruz, sabun ,deterjan,peçete diğer şeyleri saymama gerek yok herhalde.
"Üç dolara satılan ilaç için 35 dolar istiyorlar"
İlaç ve şahsi ihtiyaçları olduğunda fahiş fiyatlarla getirebildiklerini ya da temin edemediklerini söyleyen Karaslan, "Dokuz aydır hiç kimse gemiden çıkıp karaya ayak basamadı özel ve şahsi ihtiyaçlarını gideremedi, şampuan, diş fırçası, iç çamaşırı ihtiyaçlara ulaşamıyoruz 3 dolara satılan ilaca 35 dolar fiyat çekiyorlar internet ve iletişime 25,30 dolar gibi 8 GB kadar paralar vermek zorunda kalıyoruz" diye konuştu.
"Emeğimizin karşılığını istiyoruz, kurumlar devreye girsin"
Karaslan tek isteklerinin emeklerinin karşılığı olan alacaklarının ödenmesi olduğunu söyleyerek, gerekirse bakanlığın ve gemicilik sektörüyle alakalı kurumların da devreye girmesi gerektiğini belirtti.
Şirket telefonlara bakmadı
Bu arada konuyla alakalı görüş almak üzere merkezi Ataşehir'de Royalmar Denizcilik Şirketi'nin telefonlarını defalarca aramamıza rağmen ulaşamadık. Telefon çalmasına karşın açan olmadı.
Gemiler üç nedenle mahsur kalıyor
Konuyla ilgili görüşünü aldığımız Deniz Haber Ajansı Genel Yayın Yönetmeni Recep Canpolat, bunun üç nedenden kaynaklandığını söyledi:
Limanlarda PSC denilen Liman Devleti Kontrolleri var. Gittikleri limanlarda oranın otoritesi gemileri limanlarda denetler, seyire elverişli olup olmadıklarına bakarlar. Eğer seyire elverişli değilse o gemileri alıkoyarlar. Akdeniz de ise Akdeniz Memorandumu, Karadeniz'de ise Karadeniz Memorandumu kapsamında olur.
Canpolat, gemilerin mahsur kalmasının ikinci ve üçüncü şeklinin de şöyle olduğunu anlattı:
İkinci olarak armatör çalışanların parasını ödemez. Personel gemiyi tutar ve ITF'ye haber verirler. Burası dünya genelinde denizde çalışanların haklarını korumak amaçlı kurulan bir örgütlenmedir. Bu durumda gemi PSC denetimine alınarak tutulur. Ya da diyelim ki geminin yakıt borcu vardır. İtalya’da yakıt almış ama parasını ödemeden Mısır’a gidiyordur. Bu durumda İtalya’daki acentanın haber vermesi halinde yine Mısır’da tutulur.
Kriz en çok Akdeniz'de çalışan gemileri etkiledi
Gemicilik sektörünün pandemi sürecinden çok zarar görmediğini kaydeden Canpolat, buna karşın son birkaç yıldır dünya genelinde görülen ekonomik krizin özellikle küçük ölçekli gemileri etkilediğini belirtip, "3-4 bin tondan 10 bin tona kadar olan gemilerde bunun sıkıntıları var. Bunlar daha çok Akdeniz çanağında çalışan gemileri ve armatörleri sıkıntıya soktu” dedikten sonra limanlarda bağlanan gemilerin de daha çok bu tür gemiler olduğunu iddia etti.
İki yıldır mahsur kalan gemi bile var
Hali hazırda başka Türk gemilerinin de farklı ülkelerde mahsur durumda kaldığını belirten Canpolat, "Yunanistan'da iki yıldır mahsur olan bir gemi var. Armatör tamamen unutmuş gemiyi. Satsam liman borcunu bile ödeyemem diyor. Çünkü ne kadar uzun süre kalsa personel kadar liman borcu da artıyor. Yine Lübnan'da İtalya'da ve Venedik'te Azerbaycanlı bir işadamına ait olup mahsur kalan gemiler bulunuyor" dedi.
Mahkeme süreci iki-üç yılı bulabiliyor
Canpolat, alacaklarını alamayan personelin mahkemeden karar çıkartıp gemiyi sattırabildiğini kaydederek, "İlk alacak limandaki kılavuz ve römork firmasına ödenir. İkinci hak çalışanın, üçüncüsü yakıtçınındır. Ancak mahkeme süreci iki-üç yılı bulabilir. Bu nedenle çoğunlukla armatörler bir şekilde gemiyi başka bir armatöre satarak çalışanların parasını öderler" diyerek sözlerini tamamladı.
© The Independentturkish