Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB), ekonomistlerin beklediği gibi faiz oranlarında bir değişikliğe gitmemesine rağmen piyasadaki hakim huzursuzluk dinmediği gibi, Türk Lirası’nın yıl başından bu yana ortalama değer kaybı yüzde 2 seviyesinden, 1 Nisan’dan düne kadarlık süreçte yüzde 12’nin üzerine çıktı.
Türk Lirası, gelişmekte olan ekonomiler arasında yüzde 19’un üzerinde değer kaybeden Arjantin Peso’sundan sonra en kötü performansı gösteren ikinci para birimi.
Merkez Bankası’nın faiz kararı öncesi 5,89-5,90 bandında işlem gören Dolar/TL kuru, dün 5,98 seviyesini zorladı. Yeni günde 5,94’ten değerlenen kur, 5,96 liraya kadar da çıktı.
Peki gerilimi artıran sebep neydi?
Ekonomistlere göre halihazırda üzerinde “Rezerv miktarı gerçekte ne kadar?” şüpheleri olan Merkez Bankası’nın dün yayınladığı metinde yaptığı değişikliklerin kafaları karıştırması, piyasada olumlu algılanmadı.
Piyasa aktörlerinin en az faiz kararı kadar yakından takip ettiği açıklama metninde, bir önceki ayla karşılaştırdığında en fazla göze çarpan değişiklik “İhtiyaç duyulması halinde ilave parasal sıkılaştırma yapılabilecektir” ibaresinin kaldırılması.
İki metni karşılaştırıp bu ve diğer değişiklikleri görmek istersek:
Açıklamada bahsedilen “sıkı para politikası”, yaygın tanımıyla enflasyonun yükselmesinin önüne geçilemediği ekonomilerde merkez bankalarının enflasyona neden olarak görülen talep artışını baskılamak için kullandığı, yüksek faizlerle tasarrufların artacağının planlandığı politika anlamına geliyor.
“İlave parasal sıkılaştırmanın” yeni metinden kaldırılmasını yüksek faizlerden vazgeçip faiz indirimine gidilebileceği olarak algılayan piyasanın kafasını karıştıran konu ise enflasyonun hala yüksek seviyede olması.
Altınbaş Üniversitesi Rektör Yardımcısı Emre Alkin, Twitter hesabından yaptığı açıklamada kararı “Merkez Bankası bu sefer faizleri değiştirmedi ama önümüzdeki aylarda indirebileceğinin imasını yaptı” değerlendirmesini yaparken Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Refet Gürkaynak şu görüşleri paylaştı:
Merkez Bankası bu yakınlarda faiz indirecek de bakalım tam ne zaman indirecek tadında bir gırgır gidiyor. Enflasyon hedefin dört katıyken konuşulacak konu bu değil.
— Refet Gürkaynak (@RefetGurkaynak) April 25, 2019
Merkez Bankası, 25 Nisan tarihli metninde gıda fiyatlarının, ithal girdilerin neden olduğu maliyetin arttığını, enflasyon beklentilerinin yükseleceğini özellikle vurguluyor ve “Fiyat istikrarına yönelik riskler devam ediyor” diyor. Bu sebeple enflasyonun yüzde 20’ye dayandığı ortamda faiz indirimi, ekonomistlerce çelişkili bulunuyor.
Bloomberg HT canlı yayınına katılan finansal danışman Recep Atakan da bu konuya dikkat çekerek “Tarım ithal girdi fiyatlarındaki artışı yeni risk unsuru olarak metne ekleyip, bunun enflasyon görünümünde riski artırdığını söyleyip, finalde ‘sıkı duruşun devam edip etmeyeceği’ cümlesini kaldırmış olması kafa karıştırıcı” dedi.
Bu “kafa karışıklığını” bloğunda açıklayan Ekonomist Ümit Akçay, normal şartlar altında resesyonda olan bir ekonomide merkez bankasının faiz indirimi yaparak, ekonomik canlanmaya destek vermesinin beklendiğini vurguladı.
Ancak Akçay’a göre Türkiye'deki yapısal kriz konjonktürü ve bunun döviz-faiz kıskacı olarak ortaya çıkması, para politikasının kilitlenmesine neden oluyor:
“TL'nin yeni şoklarla değer kaybetmeye devam etmesi, merkez bankasının faiz indirimini sürekli ileriye öteliyor. Ancak zaten resesyonda olan bir ekonomide faizlerin yüksek seyretmesi, ekonomiyi daha fazla boğuyor.”
NoorCM, MY Eğitim Danışmanlık Kurucu Ortağı Mert Yılmaz, YouTube hesabından yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:
“Şartlar bugünkü haliyle devam eder ve volatilite bu kadar yüksek kalırsa haziranda bir faiz indirimi beklemek çok gerçekçi değil. Ancak Merkez Bankası’nın bir kur hedefi yok, bir enflasyon hedefi var. Ama tabii ki Türkiye’nin üretim modeli, dışa bağımlılığı nedeniyle kurdaki yükselişin enflasyon üzerinde yarattığı baskıyı göz önüne almak lazım.”
Bu kadar volatilite varken bu ifadenin metinde olmasının daha iyi olabileceğini söyleyen Yılmaz, “Türkiye’de özellikle yılın ikinci yarısında bir düşüş trendi bekleniyor. Faizler düşecek. Kur yükselmesin diye faizin bu seviyelerde tutulacak hali yok. İç ve dış siyasetteki belirsizlikleri ortadan kaldırırsak hem kurun hem de volatilitenin aşağı çekileceğini göreceğiz” dedi.
"'İlave sıkılaştırma' ibaresi abartılıyor"
Merkez Bankası metnindeki değişikliği kendi bloğunda da değerlendiren Altınbaş Üniversitesi Rektör Yardımcısı Emre Alkin’e göre "İlave sıkılaştırma" ibaresinin açıklama metninde olmaması biraz abartılı eleştirildi.
“Anketlerde TCMB'nin önümüzdeki aylarda faiz indirmesini bekleyip sonra da ‘ilave sıkılaştırma’ ifadesinin metinden çıkarılmasını eleştirmek bana göre büyük bir paradoks” diyen Alkin şöyle devam etti:
“Eğer ‘Ben zaten faiz indirimine karşıyım’ diyen var ise, ifadenin metinden çıkarılmasını bir risk unsuru olarak görebilir. Bunu anlayabilirim. Ancak faiz indirimi bekleyenlerin, Merkez Bankası'ndaki tonlama değişikliğine itirazını anlayabilmiş değilim. Bana göre de faiz indirimlerini konuşmak için çok erken. Ancak, soğukkanlı bir mesafeden izlediğim için lehte/aleyhte konuşan uzmanların şu an Türkiye'nin içinde bulunduğu ortamdan oldukça fazla etkilendiklerini görebiliyorum. Sakin olmakta fayda var.”
Merkez Bankası’nın nisan ve mayıs için enflasyonda düşüş olacağı konusunda güçlü bir beklenti içinde olduğunu söyleyen Alkin, “Eğer bu beklentinin tersine bir gelişme olursa, söylemini değiştirir ve faiz indirimini erteleyebilir. Aksi takdirde, temeli olmayan faiz indirimleri ekonomiye büyük zarar verebilir” ifadesini kullandı.
Prof. Dr. Alkin, "Enflasyonun düşüş trendine girdiğini iki ayda anlamak mümkün mü ?" sorusuna da şu yanıtı verdi:
“Düşüş trendine girdiğine emin olamayız ama girmediğine emin olabiliriz. Çünkü YSK kararı, diplomatik ve siyasi gelişmeler döviz kurlarının yönünü belirlerken, enflasyonun da kaderini belirleyecek.”
Konuyu döviz tarafından değerlendiren Mustafa Sönmez ise Twitter hesabından yaptığı açıklamada “Dolarda her 1 kuruşluk artış, döviz borcu olan firmalarda 2 milyarTL lik kur zararı yaratıyor” dedi:
Dolarda her 1 kuruşluk artış, döviz borcu olan firmalarda 2 milyarTL lik kur zararı yaratıyor.
— Mustafa Sönmez (@mustfsnmz) April 26, 2019
Dün 5.87’den 5.95 Tl ye çıkış 1 günde 16 milyar TL ye mal oldu.
Firmalar bu zararı kaldırabilir mi? 16 milyar TL kur zararı 1 günde oldu.
Bu,
8 milyon kişinin aylık asgari ücreti demek!
Commerzbank Gelişen Piyasalar Ekonomisti Tatha Ghose ise paylaştığı bilgi notunda Türk Lirası’nın 6 seviyesinde istikrara kavuşacağını düşündüklerini belirtti:
“6’yı geçtiğinde politika tepkisi gerekli hale gelebilir. Merkez Bankasının geçen seneden çok fazla şey öğrendiğini düşünüyoruz. İlk faiz artırımını yaptıklarında bunun etkisini gördük. Yakın zamanda sıkılaşma görürsek ve büyük adımlar atılırsa TL istikrara kavuşabilir. Yılın sonuna kadar 6 seviyesinde kalabilir ama bunun için Merkez Bankası’nın harekete geçmesi gerekiyor.”
Merkez Bankası’nın faiz kararı, kararın ardından doğan belirsizliğin yanı sıra ABD'nin aralarında Türkiye'nin de bulunduğu ülkelere İran'dan petrol ithalatı muafiyetini kaldırması, sonrasında petrol fiyatlarındaki yükseliş, ABD ile yaşanan S-400 krizi ve seçim ertesi gerginliği de halen piyasanın radarında.
© The Independentturkish