İstanbul Barosu’nun internet sayfasından paylaşılan “Tek başımıza kalsak da..” başlıklı açıklamada KHK ile kapatılan Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ve Halkın Hukuk Bürosu (HHB) avukatlarının mahkumiyet süreci özetlendi.
İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nde, 6’sı tutuklu 20 avukatın yargılandığı davada, savunma avukatlarının esas hakkında savunmaları alınmadan çeşitli hapis cezalarına hükmedildiği belirtilen açıklamada özetle şöyle denildi:
"20 Avukatın sanık olduğu, İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesinin Silivri’de devam eden yargılamaları sona erdi. Meslektaşlarımızın tümü için mahkumiyet kararı verildi. Davanın bir hafta devam eden ilk celselerinin tamamlanmasını müteakip, o tarihteki heyet tarafından tümüyle usulüne uygun olarak yapılan yargılamalar sonucunda, tüm sanıkların tahliyeleri yönünde karar verilmişti. Karar gerekçesinde, suç vasfının değişme ihtimalinden, AİHM kararlarından, sanıkların avukat olduğundan bahsedilmiş ve tahliyeler gerçek anlamda bir ‘gerekçeye’ bağlanmıştı. Ancak aradan 10 saat geçtikten sonra, aynı mahkeme ve aynı heyetle, ‘tutuklama yönünde yakalama’ kararı vermiştir.”
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Tahliye kararı veren heyet üyeleri başka mahkemeye atandı
Aynı hafta iki heyet üyesinin başka mahkemede görevlendirildiği belirtilen açıklamada, “Yeni heyetle başlayan yeni celselerde yargılamadan ziyade, bir ‘ön yargının’ egemen olduğu açıkça gözlenmiştir” denildi. Duruşma savcısının, soruşturmanın derinleştirilmesi taleplerinden habersiz şekilde mütalaa verdiği öne sürülerek şu iddialarda bulunuldu:
“Mahkeme sanıkları da müdafileri de salon dışına çıkararak, savunmalarını almadan tüm sanıklar için mahkumiyet kararı vermiştir. İstanbul Barosu olarak bu vesile ile ifade etmekteyiz ki, Türk yargılama tarihi böyle bir yargılamaya ilk kez tanık olmaktadır. Tarih boyunca pek çok olağanüstü dönem yaşayan ve o dönemlerin haksız yargılamalarını hafızasına ders olarak kaydeden 141 yıllık bir kurumsallık olarak, hukuksuzluğun böylesini ilk kez yaşamakta olduğumuzu itiraf ediyoruz.”
"Hukuk bilgimiz, bu dava için 'yargılama' tanımı yapmaya yetmiyor"
Baro’nun açıklamasında “İlk celsesinden sonuna kadar, düzeltilmesine olanak bulunmayan onlarca kanunsuz ve hukuksuz uygulamayı barındıran böyle bir kararla karşılaşmış olmaktan dolayı, yargının kurucu unsuru savunmayı temsilen ‘utanç’ duyuyoruz” ifadesi kullanıldı. “Hukuk adına öğrenip bellediklerimiz, bu davanın celselerinde yaşananların bütünü için ‘yargılama’ tanımı yapmaya yetmemektedir” denilen açıklama şu çağrıyla sonlandı:
“Türk yargılama tarihi böyle bir yargılamaya ilk kez tanık olmaktadır. Kendilerini ‘adalet’ sağlamak adına görevli hisseden her bir erk sahibi, susmayı tercih ederse, adaletsizliğe ortak olacaktır. Herkesi ‘gerçek görevine’ davet ediyoruz. Sadece ve yalnız ‘adil yargılanma’ talep ediyoruz."
Silahlı örgüt yöneticiliği, üyeliği, yardım ve yataklıkla suçlanan avukatlardan, ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı 11 yıl 3 ay, Aytaç Ünsal, Engin Gökoğlu, Süleyman Gökten 10 yıl, Barkın Timtik 18 yıl 9 ay, Emru Timtik ve Özgür Yılmaz 13 yıl 6 ay, Behiç Aşçı ve Şükrüye Erden 12 yıl, Naciye Demir ve Aycan Çiçek 9 yıl, Ezgi Çakır 8 yıl, Zehra Özdemir ve Ahmet Mandacı 3 yıl 1 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Tutuklu avukatlar adil yargılama talebiyle başlattıkları açlık grevinde 57. güne girdiler.