Yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) dünya genelinde ortaya çıkması ve akabinde yaşanan sokağa çıkma yasakları, salgın günlerinde ev içi şiddeti artırırken, kadınlarda intihar vakalarının da artmasına neden oldu.
Irak Anayasası’nın 140. maddesi kapsamındaki “tartışmalı bölgeler” içinde yer alan Kerkük kentinde de Kovid-19’un ortaya çıkmasıyla kadınlara şiddet vakalarında mevcut durum daha da kötüye gidiyor.
Irak İnsan Hakları Derneği Kerkük Ofisi'nin geçen yılın şubat ayı verilerine göre, ülke genelinde yaşanan intiharlarda 106 vakayla Kerkük ilk sırada yer alırken, 102 vakayla Bağdat ikinci sırada yer aldı.
2014 yılının ilk 10 ayında 52 kadın kendini yakarak yaşamına son verirken, vakaların her geçen yıl artması ve kayıtlara geçmeyen olayların daha yüksek olduğu düşüncesini de doğuruyor.
Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kabul edilen “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ni” (CEDAW) 3 Eylül 1981 tarihinde imzalayan Irak’ın, geçen süre içinde sözleşmeyi hayata geçirdiğini söylemek ise imkansız.
BM’den Irak Parlamentosu’na uyarı
BM, 16 Nisan’da Irak Parlamentosu’na hitaben yaptığı açıklamada, ülkede toplumsal alanda artan şiddet olaylarının endişe uyandırdığını ve bu konuda hukukun uygulanması gerektiği konusunda uyarıda bulunarak gerekli yasaların çıkartılması talebinde bulundu.
Açıklamada, özellikle Kovid-19’un ülkede yayılmasından sonra aile içi şiddet vakalarında ciddi artışın, tehlike boyutuna ulaştığına dikkat çekildi.
Irak Adalet Yüksek Komisyonu’nun 9 Mart’ta yayımladığı raporda ise, Kerkük ve Ninova’da toplam 51 bin nikah kıyılırken, 6 binden fazla boşanma görüldüğüne yer verildi.
2 binden fazla boşanma
Independent Türkçe’nin edindiği bilgilere göre, geçen yıl Kerkük’te 14 bin 802 evlilik, 2 binden fazla ise boşanma kayıtlara geçti.
Bu yılın ocak ayında ise Kerkük’te bin 190 nikah, 99 boşanma yaşandı.
Ülkede 2016 yılı verilerinde boşanma veya eşinin vefat etmesi sonucu dul kalan kadın sayısı bir milyonu aşarken, bu sayı da her geçen yıl arttı.
Aile içi şiddet, tecavüz ve intihar vakalarında artış
Bölgede özellikle kadın haklarına yönelik aktif çalışmalarıyla bilinen Irak Umut Derneği (Iraqi Al Amal Association) (Kürtçe Hiwa Derneği olarak adlandırılıyor) Mayıs 2003 yılında Bağdat'ta kuruldu.
Vatandaşlarda sosyal bilinci, adaleti ve cinsiyetler eşitliğine yönelik farkındalık çalışmaları yapmak amacıyla kurulan derneğin proje ve faaliyetleri BM’nin yanı sıra ülkedeki büyükelçilikler ve yabancı misyoneler tarafında da destekleniyor.
Independent Türkçe’ye konuşan Irak Umut Derneği Kerkük Sorumlusu Surud Ahmed, ülkede Kovid-19’un ortaya çıkmasından sonra kentte var olan aile içi şiddet ve intihar vakalarında artışın yaşandığını söyledi.
Kerkük’te son 2 ay içinde 7 kadının intihar ettiği bilgisini veren Surud Ahmed, sözlerine şunları ekledi:
Vakanların hepsi aile içi şiddet sonucudur. Kovid-19 ile birlikte bölgede yaşanan aile içi şiddet vakaları arttı. Erkeklerin sürekli evde ve işsiz olmaları; aile içinde dayak ve kötü muamelede ciddi artış yaşanmasına neden oldu.
Örneğin; Geçmişte kadın hamile olduğunda erkek sözlü ve hafif bedensel şiddette bulunurken gelinen aşamada, erkek kadının kolunu kırıyor, hamile olan karısının düşük yapmasına neden oluyor.
Bu durum karşısında ne yazık ki aile içi şiddet birimleri de çok yetersiz kalarak görevlerini yerine getirmiyor/getiremiyor. Güvenlik merkezlerinde aile içi şiddeti önlemeye veya vakaları incelemeye yönelik kadın çalışanlar yok. Hepsi erkek ve yetersizler.
Umut Derneği verilerine göre, geçen yıl Kerkük'te bin 900'den fazla kadın fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddet yaşadı.
“Türkmen, Arap ve Kürt ailelerin çoğunda şiddet ve intihar vakaları görülüyor”
Virüs nedeniyle ilan edilen sokağa çıkma yasağı nedeniyle yaşanan çok sayıda vakanın dışarıya da yansıtılmadığına dikkat çeken Surud Ahmed, “Kentteki tüm bileşenlerde şiddet ve intihar vakalarına rastlıyoruz. Hepsi içlerinde yaşanan saldırıları saklıyor” dedi.
"Örneğin; Türkmenler şiddet vakalarının kendilerinde bulunmadığını ve kendilerini iyi gösteriyor aynı şekilde Arap ve Kürtler de öyle ancak hepsi gerçeği saklıyor" diyen Ahmed, sözlerini şöyle sürdürdü:
Gerçeklerle yüzleşmekten çekiniyorlar. Kadınların hepsi ciddi psikolojik sorunlarla boğuşuyor. Özellikle IŞİD’le savaş ile birlikte Irak’ın güney e orta kesiminden kentte yerleşen iç göçmenlerde daha çok şiddet vakaları görülüyor. Özellikle çatışmalarda eşini kaybeden kadınlar, ciddi geçim sıkıntısı çekmesinden dolayı böbreklerini satmak zorunda bile kalıyor.
Çocuk yaşta evlilikte artış: Bu çok ürkütücü bir durum
Kentin neredeyse tamamının silahlı kişilerden oluşması halkın genel anlamda psikolojik sorun yaşamasına neden olurken, aileler geçim sıkıntısı gerekçesiyle kız çocuklarını erken evlendiriyor.
Üzerine kuma getirilen kadınların kendilerine benzin dökerek öldürmesinin oranı da azımsanmayacak kadar yüksek.
Kerkük’te 3’ü lokal olmak üzere çok sayıda STK olmasına rağmen çoğu etkin role sahip değil.
Bölgedeki aktivistler, görevini tam olarak yapan 3 kadın derneğinin olması halinde kadın ve çocukların mevcut durumunda iyileşmenin görüleceğini kaydederken, mevcut STK’ların da uluslararası destekle ayakta kaldıkları belirtildi.
Surud Ahmed, “Her STK kendi çalışma şartlarını belirliyor. Ancak genel anlamda STK’lar da işlev sorunu var. Ayrıca şu anda gençlerin de ilgi alanı değişmiş durumda, henüz orta son ve lise çağında olan kızlar evlenmeye kendilerini endeksliyor. Hatta aralarında evli olanlar bile var. Yeni kuşak ile geçmiş kuşak arasında ciddi fark var. İçinde bulundukları şartlar gençlerin geleceklerine yönelik hedef belirlemelerine ciddi engel. Gençler daha çok gelişmeleri gerekirken geriye gidiyor. Bu çok ürkütücü bir durum” diye konuştu.
"Tüm çabalarımız bir süre sonra sonuçsuz kalıyor"
13 yaşında ailesi tarafından çocuk yaşta evlendirilmek istenen bir kız çocuğuna ilişkin vakayı da anlatan Surud Ahmed, şunları söyledi:
Kız henüz 13 yaşında ve ağabeyleri tarafından 1800 dolar karşılığında 26 yaşındaki bir gençle evlendirilmeye çalışıyordu. Bizimle bağlantıya geçen küçük kızı gördüğümde çok şaşırdım ufacıktı henüz. Polis ile evlerine gidip aralarında yaptıkları dini nikahı bozmaları konusunda baskı yaptık ve nikahın yapmasına engel olduk. Vakayı tekrar takip ettiğimizde ise olayın ardından 6 ay geçmeden kızı tekrar evlendirdiklerini öğrendim. Anlayacağınız tüm çabalarımız bir süre sonra sonuçsuz kalıyor.
18 yaşındaki kadın: 11 yaşından beri fuhuşa zarlandım
Kerkük’te insan hakları ve adalet kavramlarının siyasi çatışmaların kurbanı olduğu belirtilirken, kentte fuhuş oranında da ciddi artış yaşanıyor.
1 Mayıs gecesi kent merkezinde bir eve yapılan polis baskınında fuhuşa zorlanan 5 kadın tespit edildi.
Evde bulunan 18 yaşındaki kadın, polise verdiği ifadesinde 7 yıldır fuhuşa zorlandığını belirterek, “11 yaşından beri fuhuşa zarlandım. Bana tek kuruş verilmiyor. Hergün bizi dışarıya fuhuşa zorluyorlar 200 bin dinar karşılığında günde 2 kişiye pazarlıyorlar. Bana sadece gündüz evde uyuma olanağı ve yemek veriyorlar” sözlerini kullandı.
Fuhuşa zorlanan diğer bir kadın ise verdiği ifadesinde, Bağdat’tan Duhok’a, oradan Erbil’e fuhuşa zorlandıktan sonra, Kerkük’te başka bir kadın tarafından bin 100 dolara satın alınarak fuhuşa zorlandığını dile getirdi.
"Gerçek veriler saklanıyor"
Independent Türkçe’ye konuşan ve isminin açıklanmasını istemeyen bir yetkili ise, durumun sanıldığından ciddi olduğunu merkezi Bağdat yönetimi ile yerel yönetimler tarafından gerçek verilerin kamuoyuyla paylaşılmaması konusunda uyarıldıklarından dolayı güncellenen verileri paylaşamayacaklarını söyledi.
Dul ve evsiz kadınlara yardım amaçlı hizmet sunan Sosyal Hizmetler Ofisi ise tamamiyle siyasi tarafların rekabet alanına dönüşmüş durumdadır.
Kadın hakları aktivistleri, kentte kayıtlara “intihar” olarak geçen vakaların bazılarının cinayet olabileceğini; ancak detaylı incelemenin yapılmamasından dolayı vakaların intihar olarak da geçiştirildiklerini belirtiyor.
Ülkede kadınlara şiddet vakalarını resmi olarak toplayan herhangi bir merkez bulunmazken, farklı bölgelerde bulunan STK’lar sınırlı çalışmalarla periyodik verileri komuoyuyla paylaşıyor.
Viyan Kadın Hakları Derneği Başkanı Avukat Aheng Enver ise, “Kadınların kendi istekleriyle intihar edeceklerini sanmıyorum. Herkes yaşamayı seviyor. İntihar eden kadın ve kızların çoğu aile içi baskı ve şidetten dolayı intihar etmeyi tercih ediyor” dedi.
Siyasi uyuşmazlık yasaya engel
27 Nisan’da kent merkezinde bir grup kadın aktivist ve STK aile içi şiddetle mücadelede, Irak’taki yetkilileri uyarmak amacıyla bir gösteri düzenledi.
Gösteride aile içi şiddet davalarının yönetim nezdinde takip edilmesi, kadınların can güvenliklerinin korunması konusunda talepte bulunuldu.
Irak’ta aile içi şiddeti önlemeye yönelik hazırlanan yasa taslağı parlamentoya sunulmasına rağmen tarafların anlaşmazlıklarından dolayı askıya alınmış durumda.
Irak Parlamentosu İnsan Hakları Üyesi Wehde Cumeyli de, bazı parlamenterlerin yasanın çıkartılmasında büyük engel olduğunu belirterek, “Söz konusu kişiler, devletin şeref, namus ve çocuğun cezalandırılması hakkının ebeveyinlerin sorumluluğunda olduğunu savunuyor. Bu düşünceler de yasanın çıkartılmasına haliyle engel oluyor” ifadelerini kullandı.
Kentteki erkeklerin uzun süredir yaşanan IŞİD’le savaş, 16 Ekim 2017 olayları ve akabinde yaşananların yanı sıra işsizlik ve siyasi kaos sonucunda psikolojik sorunlar yaşadığı, bu yaşanmışlıklarını da aile içinde şiddet kullanarak yansıdığı savunuluyor.
© The Independentturkish