Hamaney’in “Hz. Hasan barışı” çıkmazı

Eğer barış ile ilgili sürekli tekrarlanan bir tweet, tüm bu yorumlara yol açtıysa barışın kendisi kim bilir ne yapacaktır?

Fotoğraf: AFP

İran Devrimi Dini Lideri Ali Hamaney’in, İmam Hasan bin Ali bin Ebu Talib’in Halife Muaviye bin Ebu Süfyan ile barışını cesur esneklik olarak niteleyen tweetinin okunması ve yorumlanmasında epey bir abartıya kaçıldı.

Birbirinden kopyalanan yorumlar, bu tweeti halihazırda İran’da yaşanan siyasi gerçeklik ile Kovid-19 salgını yansımalarının eşlik ettiği sert ABD yaptırımlarından kaynaklanan ekonomik çöküş bağlamında ele aldı.

Tweetin, Washington ile müzakereye yönelen bir İran siyasi dönüşüm için popüler atmosferin hazırlanması başlığı altında yer aldığı sonucuna vardı.

Bu yorumlara göre, Hamaney de kendisini İmam Hasan’ın siyasi performansına damga vuran “cesur esneklik” benzeri bir siyasi seçenek için hazırlıyor.

Bu yorumlar, İran’ın ABD ile tutuklu değişimi konusunda bir anlaşmaya varma arayışında olduğuna dair haberlerle aynı zamana denk geldi.

Tahran’ın tutuklu ABD vatandaşı Michael White’ı (hala Tahran’daki İsviçre büyükelçiliğinde bulunuyor) serbest bırakmasından sonra yayıldı.

Aynı zamanda İran’ın Lübnan kolu Hizbullah da, daha önce İsrail ile ilişkisi nedeniyle tutuklu bulunan Lübnan asıllı ABD vatandaşı Amir el-Fahuri’nin serbest bırakılması meselesinde kolaylık gösterdi.

ABD ve İran’ın Irak’ta Mustafa el-Kazimi hükümeti konusunda uzlaşıya varmaları da tweeti bu şekilde yorumlayanlar için bir kanıttı.

Aslına bakılırsa, bu uzlaşıda Washington’un payı daha büyük. Zira İran önceki müzakerelerde el-Kazimi’yi istememişti.

Nitekim Irak’taki paralı askerlerinin bir bölümü hala el-Kazimi’yi, İran Devrim Muhafızlarına bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin yıl başında öldürülmesi operasyonunda kolaylaştırıcı bir rol oynamakla suçlamakta diretiyor.

Uluslararası Para Fonu’ndaki (IMF) tüm payı olan 5 milyar dolarlık krediye ulaşmaya çalışan İran’ın, Hamaney’in tweetini yorumlayanlara göre, bu krediyi almasına açıkça ve şiddetli bir şekilde karşı çıkan ABD’nin tutumunun üstesinden gelmek için söylemlerini yumuşatmaya ihtiyacı var.

İran’ın siyasi, ekonomik ve bölgesel gerçekliğinin var olan bu arka plan ışığında, tweetin kodları coşku ve abartı bir biçimde çözüldü ve yorumlandı.

Oysa gerçek şu ki, Hamaney’in “Hz. Hasan barışı”na ilişkin özel bir düşünce yapısı var.

Hz. Hasan’ın kendisi, tarihi rolü ve yolundan ziyade Şii inanç sistemini koruma isteğiyle Hamaney, her zaman İmam Hasan’ın on iki imam tarihindeki konumu ile ilgili bakış açısını yenileme çağrısında bulunmuştur.

Hamaney’in buna verdiği önem, Humeyni devriminden sonra Şii mezhebinin etiketi olarak İmam Hüseyin’e daha fazla odaklanmanın, kasıtsız da olsa ümmetin geri kalanını incitme ve küstürme tehlikesini taşıdığını idrak etmesinden kaynaklanıyor.

Bunun ayrıca mezhebin doktrin sisteminin birliğine zarar vereceğini de anlamıştı.

Tarihi olarak Şiilik, İmam Ali bin Ebu Talib’in kişiliğine ve onunla Muaviye bin Ebu Süfyan arasındaki Sıffin Savaşı'nın siyasi tarihine odaklanır.

Nitekim devrimden önceki dönemi yaşayan ve Humeyni ideolojisi ile yetişmeyen Şii kuşak, Hz. Ali adına yemin ederken onlardan sonraki kuşak Hz. Hüseyin, başı ve kanı üzerine yemin eder.

Görüntüdeki bu kayma ve Hz. Ali’nin yerine Hz. Hüseyin’in Şiiliğin merkezine yerleştirilmesi, bizzat Humeyni Devriminin sonuçlarından doğan ideolojik ve siyasi bir kaymadır.

Siyasi uzlaşı mantığına karşılık radikalizm isteyen devrim mantığının propaganda ve teorik ihtiyacının bir sonucudur.

Hamaney bu oyunu ve tehlikelerini biliyor. Doktrin sisteminin muhafızı olarak Hamaney’in görevi, kendisini bir bütün olarak korumak, bütünlük ve birliğine zarar vermeden siyasi çıkarlara hizmet edecek şekilde bölümlerini yönetmektir.

İlginçtir ki, Hamaney’in oğlunun adı da Şiilerin İmam Hasan’a verdikleri künyelerden biridir: el-Mucteba.

Tweetin içeriği hiçbir şekilde yeni değil ve Hamaney, İmam Hasan’ın doğum yıldönümlerinde yaptığı konuşmalarda daha önce de bunu birçok kez dile getirmişti.

On iki imam silsilesindeki ikinci imamı, kaybedeceği bir savaşa girmek yerine dini korumayı seçtiği için tarihteki en cesur kişi olarak tanımlamıştı.

Beni Hamaney’in bu mesajına verilen anlamların önemini azaltmaya ve İran ile ABD arasında bir müzakere ve diyaloga hazırlığın işareti olarak görmemeye iten bir neden var:

O da Hamaney’in Hz. Hasan’ın barışını haklı gösterme, kendisini Şiilere bir inanç zaferi ve üstün bir cesaret örneği olarak yeniden sunma mantığının şimdi gerçekleşmemiş bir bağlam ve mantık temeli üzerinde yükseliyor olmasıdır.

İmam Hasan’ın yaşadığı dönemdeki siyasi atmosfere yönelik eleştirisinde Hamaney, kendi görüşüne göre Muaviye’nin kazandığı propaganda savaşına ve İmam’a sadık çevrenin politik bilgi eksikliğine değiniyor.

İmam Hasan ile kardeşi Hüseyin dönemleri arasında bu çevrede neler değişti de İmam Hüseyin, uzlaşı ve hayat yerine devrim ve şehitliği seçti sorusuna ise Hamaney şu yanıtı veriyor:

Değişen şey, düşmanın kendisi, doğası, imajı, itibarı, kişiliği ve davranışlarında biriktirdiği anlamlardır.

Daha sonra Dini Lider, İmam Hasan’ın Muaviye’ye karşı insanları etrafına toplamasını engelleyen nedenleri:

Muaviye’nin konumu, nüfuzu ve etkisi, itibarı ve takvası (bazı Şiilere göre görünüşte de olsa) şeklinde sıralıyor.

Hamaney’e göre buna karşılık Yezid, sadece Hz. Hüseyin ve ehli beyte değil bizzat İslam’ın kendisine açıkça düşmandı.

Bu sözler, İslam tarihinde devletin başına gelmiş birisini dolaylı bir şekilde tekfir etme boyutu taşıyor ama bu başka bir konu.

Bu girizgah yani açık ve belirsiz düşman girizgahı sayesinde Hamaney, doktrin sisteminin birliği içerisinde birbirini tamamlayan iki seçenek olarak Hz. Hasan’ın barışı seçmesini haklı gösterirken Hz. Hüseyin’in devrimini övebiliyor.

Peki, Hamaney bugün için ne diyor?

Dini Lider ne düşmanın belirsiz ne de 40 yıllık ideolojik dolduruştan sonra bile destekçilerinin farkındalık düzeyinin düşük olduğu gerekçesini kullanamaz.

Bu nedenle, rejimin, devrim ve konumun tüm itibarını tehlikeye atmadan Hz. Hüseyin’in devriminin bir alternatifi ve çağdaş bir seçenek olarak Hz. Hasan’ın barışı lehine demagoji yapması da mümkün değil.

İran uzlaşıya en çok ihtiyacı olduğu bir anda bunu yapamıyor. Rejimin geçmişte başvurduğu esneklik; sosyal medya, hızlı yargılar ve erken sonuçlar zamanında onun için artık ulaşılmaz bir noktada.

Eğer barış ile ilgili sürekli tekrarlanan bir tweet, tüm bu yorumlara yol açtıysa barışın kendisi kim bilir ne yapacaktır?

Rejim, kimliği ve devrimden sonra Şii tarihine yönelik yeniden okumasının sonuçları tarafından esir alınmış bulunuyor.

“Lebbeyk ya Hüseyin” zamanından “Lebbeyk ya Hasan” zamanına geçiş -mümkün olsa da- bunun kanıt olarak bir tweetten daha fazlasına ihtiyacı vardır.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Beyan İshakoğlu

Şarku'l Avsat

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU