​Lübnan'da zararları karşılamak için mevduatlarda kesinti önerisi ölü doğdu

Hükümetteki taraflar, bazı Arap ve Körfez ülkelerindeki kredi sağlayıcıların yeniden canlandırma planı çerçevesinde bazı bankaları satın almakla ilgilenmeleri gibi taslakta sunulan seçenekler üzerine bahis oynuyorlar

Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn, Başkent Beyrut'taki Baabda Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Başbakan Hassan Diyab ve Meclis Başkanı Nebih Berri ile yapılan mali toplantıya başkanlık etti (AFP)

Lübnan hükümetinin reform-ekonomi-mali programı taslağının sızdırılmasıyla son birkaç gündür içerdiği bazı önlemlere karşı bir takım itirazlarda gelmeye başladı. Özellikle bankacılık sektöründeki reform çerçevesinde mevduat sahiplerinin paralarının bir kısmıyla, Lübnan’daki bankaların ve Lübnan Merkez Bankası'nın ekonomiye yönelik risklerin etkilerini önlemek amacıyla alacağı tedbirlerin neden olacağı zararlardan kaynaklanacak mali açığın karşılanabileceği önerisine karşı itirazlar yükseliyor.

Program taslağının sızdırılmasından beş gün sonra mevduat sahipleri bankalardaki mevduatlarının bir kısmını çekmeye başlarken siyasi çevreler, bunun Lübnanlılar arasında yeni bir alışkanlığın başlangıcı olmasından çekiniyorlar.

(Sünni) Müstakbel Hareketi lideri eski Başbakan Saad Hariri, (Maruni Hristiyan) Lübnan Kuvvetleri Partisi (LK) Genel Başkanı Samir Caca, (Dürzi) İlerici Sosyalist Parti (İSP) Genel Başkanı Velid Canbolat ile birkaç milletvekili ve politikacı, bankalardaki mevduatlardan kesinti (Hair Cut) yapılmasını protesto eden açıklamalarda bulundular. Bununla birlikte Meclis Başkanı Nebih Berri, mevduat sahiplerinin paralarının emanet olduğu şeklinde bir açıklama yaparken buna Maliye Bakanı Gazi Vezni’nin “Hair Cut hakkında söylenen her şey yanlış ve yasaya ihtiyaç var” şeklindeki açıklaması eşlik etti. Ancak hükümetten bu konuda herhangi bir açıklama gelmedi. Maliye Bakanı Vezni’nin bu sözleri ise hükümetin, 7 Nisan Salı günü yapılan toplantıda taslağın bu yönünü tartışmamış olduğuna işaret etti.

Vezni açıklamasında hükümetin ‘yağmalanan fonları geri getirmeyi’ içeren ilk aşamayı uygulamayı hedeflediğini belirtti. Bu da hükümetin bankacılık sektörü ve devletin finansman kayıplarındaki büyük boşluğu kapatmak için başka seçenekler aradığını gösteriyor. Vezni, hükümetin taslağın onaylanması için meclise gönderilmesini engelleyen Berri’ye yakın bir tutum sergiledi.

Öte yandan Berri liderliğindeki Kalkınma ve Kurtuluş Bloku Genel Sekreteri Enver el-Halil, bu fikri ‘yüzyılın soygunu’ olarak nitelendirdi.

Paranın hisselere dönüştürülmesi adı altında kesinti

Mevduat kesintisi seçeneği, bu fikri BAIL IN (Oto-Finansman) fikriyle birleştiren bir formülde yer alıyordu. Oto-Finansman, finans kuruluşlarının çözümleme işlemleri sırasında banka müşterilerinin mevduatlarının bir kısmının hisselere dönüştürülmesinin yanı sıra bu finans kuruluşlarına (45 banka) kredi sağlayanların ortak edilmesiyle zararlarının telafi edilmesi anlamına geliyor.

Hükümetteki taraflar, bazı Arap ve Körfez ülkelerindeki kredi sağlayıcıların yeniden canlandırma planı çerçevesinde bazı bankaları satın almakla ilgilenmeleri gibi taslakta sunulan seçenekler üzerine bahis oynuyorlar. Bununla birlikte  mevduatlarda kesinti yapılması fikrini eleştirenler, Lübnan finans sektörüne duyulan güven eksikliğinin yanı sıra koronavirüs salgını sonrasında Körfez ülkelerinin ekonomilerinin yaşayacağı zorlukların, onları bu maceraya atılmaktan çekinmelerine neden olacağını düşünüyorlar.

Bankaların önemli bir rol üstlendiği ekonomiyi canlandıracak bir plan yapılmadıkça bankaların sermayesinde bir artış olmayacağını da ekliyorlar. Buna bir de Körfez ülkelerinden herhangi bir yatırımcının, bankalarda veya diğer finans kurumlarında coşkulu bir atmosferin olmaması ekleniyor. Ayrıca Körfez ülkelerinin Lübnan yönetiminin İran politikasıyla uyumlu hali ve Hizbullah’ın Cumhurbaşkanı Michel Avn ve ekibi üzerindeki etkisi ile ilgili bir takım siyasi engeller de söz konusu.

Reform programının sızdırılması, Lübnan devletinin ve onunla birlikte özel bankaların iflas ettiğini teyit eden mali kayıpların büyüklüğünü gösteren rakamları da ilk kez ortaya çıkardı.

Eskiden bankalardan kredi alan, rezervlerinin ve mevduat sahiplerinin paralarının bir kısmını tutan Lübnan Merkez Bankası, sonra bu fonları ardı ardına kurulan hükümetlere borç olarak verdi. Tasarı, zararların 83,2 milyar dolar olduğunu gösteriyor. Eğer bu rakamdan banka sermayesi düşürülse zarar toplam 62,4 milyar doları buluyor. Bankaları birleştirerek ve 100 bin doları veya 200 bin doları aşan mevduatların bir kısmı kesilerek kamu borcunun ve bankacılık sektörünün yeniden yapılandırılmasından bahsediliyor. Uzmanlara göre yaklaşık 50 milyar dolarlık zararı karşılamak için hayata geçirilmesi düşünülen bu plan, değerinin yüzde 50'si kadar kayba yol açıyor ve yaklaşık bir buçuk milyon mevduat sahibini etkiliyor.

Rakamlar ilk kez bu kadar net

Lübnan’daki krizin çözümleriyle ilgilenen milletvekilleri, politikacılar ve uzmanlar İndependent Arabia’ya yaptıkları değerlendirmelerde, taslak programın avantajlarından birinin, önceden olduğu gibi rakamların kamuoyundan gizlenmediğine ve şeffaf bir şekilde ortaya koyulduğuna dikkati çektiler. Bununla birlikte Lübnan Merkez Bankası Başkanı Riyad Selame, Bankalar Birliği ve bazı politikacıların, Lübnan bankalarının ödeme gücüne sahip olmasına ve mevduat sahiplerinin tasarruflarının geri ödenmesine dair güvenceler verdiklerini de belirttiler.

Bu arada program taslağı, birçok sayı ve teknik detaylar içeriyor. Programın teknik danışmanlığını Lazard Şirketi ve Başbakan Hassan Diyab tarafından geçtiğimiz haftalarda hükümet binasında bir dizi Lübnanlı ve yabancı danışmandan oluşturulan komisyon yapıyor. Birkaç aşamadan oluşan program taslağı, Lübnan'ın uluslararası toplumdan ve Arap ülkelerinden destek alması gereğini vurguluyor. Bu da Hizbullah’ın iki hafta önce Genel Sekteri Hasan Nasrallah’ın ifade ettiği üzere ‘ulusal egemenliği ihlal ettiği’ gerekçesiyle şartlarını kabul etmediği Uluslararası Para Fonu'na (IMF) başvurulması anlamına geliyor.

Hükümetin reform programı, Lübnan'ın yurt dışından finansal yardıma ihtiyacı olduğunu ve önümüzdeki beş yıl içinde ekonomiyi ve yatırımı canlandırmak için bankalara 10 - 15 milyar dolar civarında ‘taze’ para pompalanması gerekebileceğini öngörüyor. Buna 2018 yılında yapılan Sedir (CEDRE) Konferansı’ndan çıkan başta elektrik sektörü olmak üzere altyapı yatırımları maliyetinin yanı sıra finansal ve yapısal reformların uygulanması için gereken yaklaşık 11 milyar dolar da ekleniyor. Söz konusu reformlar arasında Lübnan’ın 15 yıl önce çözüm bulma sözü verdiği ve (bir buçuk ila iki milyar dolarlık) bütçe açığının ana kaynağı olan elektrik sektörü de yer alıyor.  Bu reformlar, eski Başbakan Hariri’nin iki hükümetinin de önünde engel oluşturan siyasi gerilimler sonucunda uygulanamadı. Bu siyasi gerilimler ise 2010 yılından bu yana (Maruni Hristiyan) Özgür Yurtsever Hareket’inden (ÖYH) isimler tarafından yönetilen Enerji ve Su Kaynakları Bakanlığı’na bağlı elektrik sektörüyle ilgili anlaşmazlıklardan kaynaklanıyordu.

 Sivil toplum kuruluşları ve sendikalar: 13 milyar dolar

Ancak sosyal medya siteleri sivil toplum kuruluşlarının ve 17 Ekim'de patlak  veren halk ayaklanmasını sembol isimlerinin yorumları ile dolduğundan mevduatlardaki kesintilere yönelik itirazlar, siyasi güçlerle ile sınırlı kalmadı. Sendika başkanları, geçtiğimiz Cumartesi günü Beyrut  Barolar Birliği Başkanı Melhem Halaf’ın girişimiyle toplantı. Halaf konuyla ilgili açıklamasında, “Mevduat sahiplerinin tasarruflarından bir miktar kesinti yapılması da dahil olmak üzere uygulamaya koyulacak tedbirlerin bir taslağı vardır. Bu taslak, halk ve sendikalarla koordinasyonlu olur ve anayasa ile korunur” ifadelerini kullandı. Mevduat sahiplerinin tasarruflarından tavizler verilmeyeceğini vurgulayan Halaf, “Lübnan halkının tamamının haklarını korumak için bir takım kararlar alındı” dedi.

Bu sendikalara göre (yaklaşık 18 sendika), bankalardaki yatırım ve ödeme fonları dahil tüm mevduatların toplamı yaklaşık 13 milyar dolar. Bu fonlar sendika üyeliği, sendika değeri, tazminat, emeklilik ve sağlık sigortasını da kapsıyor. Yaklaşık 550 bin aileyi oluşturan sendikacılar, mevduat kesintisinde bu fonların da yer almasından çekiniyorlar.

Toplantıya katılanlar ve cumhurbaşkanlığı da dahil olmak üzere siyasi makamlarla temasta bulunanlar, bunu, hayata geçirilmeyecek bir fikir olduğunu ve sadece nabız yoklamak için bu haberlerin sızdırıldığını düşünüyorlar. Beyrut Barosu, hükümetin bu seçeneği kabul etmesi durumunda temyiz başvurusunda bulunmak için yasal bir okuma yapmaya hazırlanıyor.

 Tepkiler Hariri-Basil tartışmasını körüklüyor

Müstakbel Hareketi lideri eski Başbakan Hariri yaptığı açıklamada, hükümete verilen sürenin, hükümete ve arkasındaki kişilere, Lübnan’ın anayasa ile korunan ekonomik sisteminin ‘doğasını değiştirmeleri ya da halkın mal varlıklarına el koymaları’ anlamına gelmediğini, daha ziyade ekonomik intihara doğru sürüklendiklerini söyledi.

LK Genel Başkanı Samir Caca da yaptığı açıklamada, “Hiçbir kurtarma planını kabul etmeyeceğiz. Çünkü bu gerçek bir kurtarma planından ziyade halkın cebinden, hala açık olan yolsuzluk musluklarını kapatmadan devlet için kaynak bulmaya çalışmak demektir” diye konuştu.

İSP Genel Başkanı Velid Canbolat ise daha da ileri giderek, “Tek renkli hükümet, mezhepçiliğe boyun eğilmemesi, ülkenin imkanları üzerinde mezhepçi ve mutlak kontrolün oluşmaması ve egemenlikten geriye kalanların da yitirilmemesi için yapılan tüm itirazları ortadan kaldırmayı hedefleyen siyasi bir çizginin yanı sıra yasadışı ve anayasaya uygun olmayan kriterler çerçevesinde insanların parasına el koyuyor” şeklinde konuştu.

Öte yandan program taslağına yönelik tutumlar, aylarca giderek daha da gerginleşen Hariri ve Basil arasındaki tartışmaları da körükledi. Basil siyasi rakibi Hariri'yi hedef almaya devam ederek, “İnsanların bankalardaki parası bir haktır ve onlara şu ya da bu şekilde geri ödemelisiniz. Bu mecburi istikamettir. Başka bir durum söz konusu olamaz. İnsanların, bankaların ve devletin fonları, yeniden 90'lı yıllardan beri onları yağmalayanlara mı verilecek yoksa gerçek sahiplerine mi bırakacaksınız?” ifadelerini kullandı.

Müstakbel Hareketi’nden bir kaynak ise Basil’in sözlerini değerlendirdi. Merhum Başbakan Refik Hariri'nin 1990'larda iç savaşın sona ermesi ve ülkenin yeniden inşası sırasında rolünü vurgulayan kaynak, Avn ve Basil'in ekibini 2005'ten bu yana kamu parasını boşa harcamaktan ve özel çıkarları için kullanmakla suçladı.

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Seda Demiröz

independentarabia.com/node/110881

DAHA FAZLA HABER OKU