Dünyayı etkisi altına alan yeni tip koronavirüs (Kovid-19) Türkiye’de 670 kişide görülürken, 9 kişi yaşamını yitirdi.
Salgının etkisinde yaşamını sürdürmeye çalışanların sosyal yaşamları da tümüyle etkilendi.
Tedbir amaçlı izlolasyon süreci nedeniyle kültür, sanat ve spor aktiviteleri iptal oldu, toplu buluşmalar ertelendi, pek çok iş yeri süresiz kepenk indirdi ve çoğu kişi de evden çalışma sistemine geçti.
Özellikle sosyal medyada yayılan pek çok haber ve görüntü ise bireylerdeki kaygı ve panik duygusunu tetikledi.
Küresel salgının etkilediği İtalya ve İran gibi ülkelerde hastanelerde yer bulunamadığı, yoğun bakım şartlarının yetersiz kaldığı ve doktorların hasta seçme yoluna gittiği görüldü.
Tüm bu gelişmeler Türkiye'deki halkı da etkiledi.
Hem kendileri hem de sevdikleri için endişelenen bireyler, salgın tehdidi sürecini ruhsal anlamda en az zararla atlatmanın yollarını aramaya başladı.
Independent Türkçe, uzmanlara Covid-19 salgını sürerken ruh sağlığını koruyabilmenin yollarını sordu.
Stresten uzak durmak
Uzmanlara göre öncelikle sakin olmak, panik yapmamak ve hastalık kaygısından (aksiyete) olabildiğince uzaklaşmak gerekiyor.
Zira aşırı stres, hem psikolojik hem de fizyolojik olarak bağışıklık sistemini bozup, bireyleri hastalanmaya daha yatkın hale getirebiliyor.
Gündemde boğulmak da gelişmelerden çok uzak kalmak da tehlikeli
Koronavirüs haberleriyle aşırı ilgilenmek de stres, kaygı düzeyi, panik ve umutsuzluğu artıran faktörlerden.
Asılsız haberlere dikkat çeken uzmanlar, gece gündüz hastalığa odaklanmaktan ise Dünya Sağlık Örgütü ve Sağlık Bakanlığı gibi yekili kuruluşların verdiği bilgilere göre hareket etmenin şart olduğunu vurguluyor.
Sürekli haber takip etmeyi sağlıksız bulan uzmanlara göre bu süreç yokmuş gibi davranmak kadar, gündeme ilişkin bilgilere aşırı maruz kalmak da ruh sağlığı açısından negatif etkiye neden olabilir.
"Yeni bir yaşam düzenlemesi şart, yapmaktan hoşlandığınız şeyleri hayatınızda tutun"
Sağlık Bilimleri Üniversitesi'nden (SBU) Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Medine Yazıcı Güleç, "Gündemden kopmayacak kadar uyarıları değerlendirin, gelişmelerden haberdar olun. Ancak sosyal medya ve haberler ile aşırı şekilde ilgilenmeyin, tüm gününüzü buna harcamayın. Gün içinde (iş dışında) kendinize alanlar yaratmanız lazım. Özetle, yaşananlardan haberdar olun, korkmayın, uyarıları önemseyin, ciddiye alın ve yaşamınızı buna göre düzenleyin" ifadelerini kullandı.
Covid-19'un küresel bir salgın haline gelmesi sebebiyle bireylerin endişeli olmalarının çok normal olduğunu belirten Medine Yazıcı Güleç'e göre önemli olan dengeyi kurabilmek. Gülçe, aşırıya kaçmadıktan sonra endişeli olmanın, gerekli tedbirleri almak adına sağlıklı bir tepki olduğu görüşünde.
"Online faaliyetlerden faydalanın
Yeni bir hayat düzenlemesinin şart olduğunu söyleyen Güleç, tavsiyelerini şöyle sürdürdü:
Ne kadar süreceğini bilmiyoruz. Ama bu süreçte normalde yapmaktan hoşlandığınız şeyleri hayatınızda mutlaka tutun. Ruh sağlığınızı korumak adına, size yaşama sevinci veren şeyleri muhafaza edin. Günlük hayatın akışını olabildiğince sürdürmek, iyi beslenmek, uyku düzeni, günlük aktiviteler, evdeki fiziksel egzersizler, sevdiklerimizle iletişimimize online şekilde devam etmek, normalde yapmaktan keyif aldığımız şeyleri bırakmamak çok önemli. Online kurslar ile kültür, sanat ve spor faaliyetlerinden (konserler, tiyatrolar, egzersizler vb.) de faydalanabilinir. Her şeyi bırakıp, beklemeye geçmek ruhsal açıdan daha da gerginleşmeye neden olabilir.
"Olanları kabullenmeli, hayatı kontrol etmeye çalışmamalı"
Bahçeşehir Üniversitesi (BAU) Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanı Sibel Çakır da bu kritik günleri daha sakin şekilde, uzmanların uyarıları doğrultusunda evde dinlenip, çalışarak, sakin zaman geçirerek, paylaşmaya, doğaya, açık havaya, az tüketmeye, basit yaşayarak , keyif alınan şeylere odaklanmaya çalışarak geçirmeye gayret etmek gerektiğini söyledi.
Prof. Çakır’a göre 'bilinmezliğe karşı toleransın artırılması' kilit önem taşıyor:
Yaşamın değişmez kuralı gelecekten beklentilerimize karşın, hayatın bildiğini okuması ve kendi sistemi ile devam etmesi. Bunu kabullenelim ve hayatı kontrol etmeye, değiştirmeye çalışmayalım. Dalgalara karşı savaşmayalım. Her sürpriz, engelli atlama parkurunun bir aşaması ve hayatı onların üzerinden hoplayıp zıplayarak sürdüreceğiz.
“Anksiyete ile savaşma, neye direnirsen onun sürmesine neden olursun”
Anksiyete ile savaşmamak gerektiğinin altını çizen Çakır, İsviçreli psikiyatr Cals Gustav Jung’un ‘What you resist persists’ sözünü hatırlatarak, "Neye direnirsen, sürmesine katkıda bulunursun. Hani uykusuzlukla savaşınca hiç uyuyamamak gibi” ifadelerini kullandı.
"İyileşen kişileri ve ölüm oranının çok düşük olduğunu hatırlayın"
Kimi bireyler şu süreçte Covid-19'a yakalanma, ölüm korkusu, sevdiklerinden ayrı kalma, hastanede yer bulamama ya da yoğun bakımda yatma korkusunu sıklıkla hissetmekte. Zihnimizin genellikle kötü senaryolara odaklanma eğiliminin olabildiğini belirten Çakır, hastalığa yakalanılsa bile çok sayıda iyileşenin bulunduğunu ve ölüm oranın çok düşük olduğunu hatırlamak gerektiğini söylüyor.
İletişim, sosyal etkileşim ve aktivitelerin önemi
Prof. Dr. Sibel Çakır, "Evde karantinada kalmanın bireyleri çok izole ve yalnız hissettirmesine izin verilmemesi için yakın arkadaşlar, aile bireyleri ile iletişim, sosyal etkileşim ve aktiviteler ihmal edilmemeli" derken, bireylerin kendilerini sakinleştirmelerinin de önemine vurgu yapıyor.
Çocukları nasıl bilgilendirmeli?
Salgına ilişkin çocukların bilgilendirilmesinde uygun açıklamaların, sağlıklı hijyen alışkanlıklarının ve sağlıklı yaşam biçiminin önemini vurgulayan Çakır, "Oyunlaştırıp hikayeleştirilerek, korku yaymadan çocuklara salgın süreci öğretilmeli. Çocuklar virus salgını ile ilgili olumsuz haberlere maruz bırakılmamalı" diyor.
"Dünyanın yüzde 80'i infekte olacak"
Başarı Hastanesi’nde görev yapan Uz. Dr. Doğan Işık da "Yalan haberlere itibar etmemeli. Bilimsel makaleler ne diyorsa ona göre hareket etmeli. Dünya Sağlık Örgütü’nün sayfasında gerekli tüm bilgiler ve bilimsel açıklamalar mevcut. Herkesin bu bilgileri takip etmesini öneririm. Çünkü asılsız, yalan bilgiler yayılmakta" sözleriyle dezenformasyonun bireylerdeki stres ve paniği artırmasına karşı uyardı.
"Sonuçta bu virüs çok hızlı yayılıyor ve dünyanın yüzde 80'i infekte olacak. Bu bir gerçek" diyen Işık, bu gerçekle yüzleşmenin önemine de vurgu yaptı.
“Bu bir immünite (bağışıklık) savaşı”
Panikleyerek salgın gerçeğinin değiştirilemeyeceğinin altını çizen Psikiyatr Işık, bilakis stresin artacağı, uyku sorunları ve iştahsızlık gibi nedenlerle bağışıklık sisteminin (immünite) zayıflayabileceği uyarısı yaptı:
Bu nihayetinde bir immunite savaşı. Burada önemli olan bilimsel otoritelerin, özellikle de Dünya Sağlık Örgütü ve onu baz alan Sağlık Bakanlığı ile Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü’nün yayınlamış olduğu gerekli önlemleri almak ve yaşamaya devam etmek diyebiliriz.
Doğan Işık da Prof. Dr. Çakır ve Doç. Dr. Güleç gibi bireylerin sevdikleri aktivitelere devam etmesini tavsiye etti.
Işık, kitap okumak, film izlemek, dizi izlemek, online kurslardan faydalanmak gibi aktivitelerin bu dönemde ruh sağlığına olumlu etki yapacağını kaydetti.
Ne zaman psikolojik destek alınması şart olur?
Koronavirüs salgını sürerken özellikle bağışıklık sistemini güçlendirici şekilde beslenilmesi ve düzenli uyku uyunmasının da ruhsal açıdan önemli olduğunu belirten uzmanlar, alkol ile sigaradan uzak durulması ve fiziksel aktivitelerin sürdürülmesi uyarısı yaptı.
Tüm bunlara sorun yaşanması halinde ise acilen bir uzman hekimden profesyonel destek alınmasının şart olduğu vurgulandı.
© The Independentturkish