Editöryal - The Independent/IndyVoices
İspanyol hükümetinin Katalanların bağımsızlık girişimini ele alışı insan haklarının çiğnenmesi bir yana bırakılsa bile yanlış!
Ayrılıkçı 12 liderin “isyan” ve “halkı isyana tahrik” gibi suçlamalarla 25 yıla kadar hapis cezası istemiyle Avrupa Birliği’nin (AB) kurucu üyesi olan ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni (AİHS) imzalamış bir ülkede yargılanması düşünülemez.
Madrid’deki yetkililer, Katalonya’daki barışçıl gösterileri, İspanyol polisinin saldırganca ele alışını daha en başından yanlış anladı. İspanyol yetkilileri Barselona’da gücü azalan parlamentonun girişimlerine yanıt üretirken bağımsızlık arayışını, ifade özgürlüğüne, demokratik ve şiddet içermeyen taleplere saygı göstermeden sert bir şekilde geri çevirdi.
Bağımsızlık hareketi de kampanyalarını her daim etkin bir şekilde yürütmedi. Ekim 2017’de yapılan resmi olmayan referandum sağlıklı bir yetki sağlamıyordu ve parlamentonun birkaç hafta sonra bağımsızlığını ilan etmesi de hiç akıllıca olmadı.
Merkezi hükümetin buna yanıtı ise yüz kızartıcı. Bağımsızlık hareketi liderlerine yönelik suçlamalar açıkçası siyasi, ayrıca sanıkların uzun süreli gözaltında tutulması da hukuka aykırı. Bağımsızlığını ilan etmiş cumhuriyetin başkanı olan Carles Puigdemont’un ülkesini terk etmek zorunda kaldığını hissetmesinden tüm İspanyollar ve aslında bütün iyi Avrupalılar vicdan azabı duymalı.
Şiddet yanlısı olmayan siyasi bir muhalifin diğer bir AB ülkesine (Belçika) kaçıp sürgünde yaşamaya gitmesi, İspanya’nın güya insan haklarının korunması ve ilerletilmesine yönelik taahhütleri olan bir birliğe üyeliğindeki lekedir.
Madrid’de Salı günkü mahkemeyi çok tartışmalı hale getiren, suçlu bulunmaları durumunda sanıkların, barışçıl ifade özgürlüğüne yönelik görüşleri neredeyse kesin olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde temyize muhakkak gidecek olmaları.
Ancak İspanya’daki ulusal yetkililer insan hakları hukukunun yanlış tarafında bulunduklarını kabul etmeyi reddetseler de İspanya Başbakanı Pedro Sanchez, Katalanların bağımsızlık taleplerine son vermek için başvurulacak en iyi yolun bu olmadığının farkına varmalı.
Britanyalılar olarak bizler, devletlerindeki ulusal ve bölgesel anlaşmazlıkları nasıl yönetecekleri konusunda diğer milletlere öğütler vermeye kalkışmamalıyız, ancak David Cameron’ın İskoçların bağımsızlık taleplerini ele alma biçimden öğrenilmesi gerekenler var. Cameron, halkın kendi kendini yönetme hakkını kabul etti ve demokratik bir kampanyayla da onları daha geniş bir birliğin parçası olmayı sürdürmelerine ikna etmeye çabaladı. İskoçya Başbakanı Alex Salmond’ı hapsederek onu kurban etme fikri hiçbir zaman ufak bir olasılık dahi olmadı.
İspanya başbakanı, hükümetinin Katalonya’da yaptığı yanlışı göremediği takdirde bunun kendilerine zarar vereceğini ve gelecekte daha büyük sorunlara neden olma riskini barındırdığını anlamalı.
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
https://www.independent.co.uk/voices/editorials
Independent Türkçe için çeviren: Ayşe Yıldız
© The Independent