Kraliçe Elizabeth uçak gemisi, güvertedeki iki F-35 hayalet uçak filosuyla birlikte, “sert güç” gösterisi yapmak amacıyla ihtilaflı Pasifik sularına gönderilecek. Bu gelişme, İngiltere Savunma Bakanı Gavin Williamson’ın, Britanya’nın Brexit sonrası dünyadaki askeri stratejisini açıklayacağı konuşmasıyla duyurulacak.
Williamson konuşmasında, Britanya’nın “uluslararası kanunu delen” ve silahlı kuvvetlerinin yeniden inşası konusunda “yeniden canlanan” Rusya ve Çin gibi ülkelerden gelebilecek saldırganlıklara karşı koymak için gelecekte “duruma müdahale etmek zorunda kalabileceğini” ifade edecek.
Williamson, Britanya ve batılı müttefiklerinin “çıkarlarını korumak için sert güç kullanmaya” hazır olmaları gerektiğini belirterek şu ifadeleri kullanacak:
“Saldırgan tutumun neye mal olacağını göstermeye hazır olmak zorundayız, esnekliğimizi artırmaya hazır olmalıyız. Britanya, Avrupa Birliği’ni terk ederken rolünü yeniden tanımlamak için son 50 yıldaki en büyük fırsatı yakalamış durumda. Ve dünya bu kadar hızla değişirken, Brexit’in getirdiği fırsatı değerlendirmek bize bağlı. Yeni ittifaklar kurabiliriz, eskilerini yeniden canlandırabiliriz, en önemlisi gerektiğinde harekete geçen bir ülke ve dünya liderliğe ihtiyaç duyduğunda insanların yardım isteyebileceği bir ulus olduğumuzu netleştirebiliriz.”
Britanya Savunma Bakanı, savunma bütçesindeki 1.8 milyar sterlinlik artışın bir kısmının, saldırgan siber operasyonlar ve Britanya bilgisayar ağlarına yönelik düşmanca saldırılara karşı savunma konularında “çok önemli yatırımlara” fon sağlayacağını bildiriyor. Ayrıca yenilikçi araçlar geliştirmek için Kara, Deniz, Hava Kuvvetlerinin katkılarıyla mültimilyon sterlinlik bir savaş bütçesi ayrılacağı da ifade ediliyor.
Williamson’ın “sert güce” odaklanması, art arda gelen Britanya hükümetlerinin, Irak ve Afganistan’daki uzun ve masraflı savaşların ardından yurt dışında Britanya etkisini yaymak için, diplomasi, ticaret ve kültür değişimi gibi “yumuşak güç” kullanımına verdikleri önemde bir değişim niteliği taşıyor.
Williamson’a yakın kaynaklara göre, Savunma Bakanı “yumuşak güç” yöntemlerinin kullanılmasının tamamen arkasında olduğunu vurguluyor ancak gerektiğinde silahlı kuvvetleri konuşlandırma arzusunun da olması gerektiğine inanıyor. Williamson’ın konuşmasında şu ifadeleri kullanması bekleniyor:
“Tarih bize öğretti ki kriz en umulmadık anlarda gelir. Belirsizlik arttıkça, harekete geçmeye ve başkalarını da yanımıza almaya hazır olmalıyız.”
Williamson Aralık ayında, Karadeniz’de Rus kuvvetleri tarafından ele geçirilen Ukrayna gemilerinin ana limanı olan Odessa’yı ziyaret etmiş ve seyir özgürlüğünü savunmak için bölgeye savaş gemileri göndermeyi düşündüğünü bildirmişti. Moskova bu ziyareti bir “provokasyon” olarak nitelendirmişti.
Müşterek Taarruz Uçakları* mürettabatı eşliğindeki Kraliçe Elizabeth uçak gemisinin planlanan Pasifik seferi, farklı ülkelerden savaş gemilerinin tansiyonu yükselttiği bir bölgeyi kapsıyor.
Pasifik ve Hint Okyanusları’ndaki bazı adaların mülkiyeti konusunda komşu devletler ve Amerika ile anlaşmazlık içindeki Çin’in, karasuları ve deniz üsleri kurma konusundaki hak iddiaları “inci dizisi” olarak adlandırılıyor.
Japonya, Hindistan, Avustralya ve ABD, ortak deniz tatbikatlarıyla başlayan Dörtlü Güvenlik Diyaloğu’nu kurdu. Pekin, bu grubu kendisini izole etmeyi amaçlayan düşmanca bir girişim olarak değerlendiriyor ve Güney Çin Denizi’nde seyir özgürlüğünü savunan yabancı savaş gemilerini egemenliğine tehdit olarak nitelendiriyor.
Kraliyet Birleşik Hizmetler Enstitüsü’nde üst düzey bir yetkili olan Michael Clarke konuyla ilgili şunları söyledi:
“Britanya’nın Brexit’in doğrusunu yanlışını bir yana bırakarak dünyanın geri kalanıyla bağlantı kurması şart. Kraliçe Elizabeth Uçak Gemisi’nin bu tür bir konuşlanma için Pasifik’e gönderilmesinde yanlış bir şey yok. Sonuçta Süveyş’in doğusunda halihazırda kuvvetlerimiz var. Gavin Williamson iz bırakmak istiyor gibi görünüyor. Savunmayı dış politikanın bir uzantısı olarak değerlendiriyor. Şimdiye dek bu muhafazakar hükümette, saygınlığı Brexit krizinden zarar görmeyen az sayıdaki bakandan biri olarak öne çıktı. Bununla birlikte mesele şu ki bu ileri politikada hükümetin geri kalanının, bakan dostlarının desteğini alabilecek mi?”
Irak, Afganistan ve Kuzey İrlanda’da hizmet vermiş General Sör Richard Barrons konuyla ilgili şu ifadeleri kullandı:
“’Yumuşak güç’le ilgili çok fazla konuşma oldu, özellikle de Soğuk Savaş’ın sonunda. Ancak ‘sert güç’ şimdi yine moda oldu. Bazı devletlerin uluslararası ilişkilerde nasıl kavgacı ve saldırgan bir yaklaşım sergilediklerini gördük. Uluslararası kurallara dayanan düzeni uygulamaya çalışmak için Britanya’nın müttefiklerle birlikte sorumluluk payını alması doğru bir politika. Ve Kraliçe Elizabeth ve Müşterek Taarruz Uçakları bunu yapmanın muhtemelen doğru bir yolu. Şimdi sorun, 30 yıldan fazladır zayıflatılan savunma bütçesi ile bu uzun vadede korunabilecek mi?”
İşçi Partisi’nin gölge Savunma Bakanı Nia Griffiths ise şunları söyledi:
“Britanya’nın uluslararası sahnedeki rolünü oynama yeteneği, sekiz yıllık Muhafazakar Parti savunma kesintileriye tamamen zayıflatıldı. Muhafazakarlar, savunma bütçesinde 2010’dan bu yana reel olarak 9 milyar sterlinin üzerinde kesinti yaptı ve yıldan yıla silahlı kuvvetlerin sayısını azaltıyorlar.”
*Müşterek Taarruz Uçakları: Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu çeşitli ülkelerin, ABD öncülüğünde geliştirmekte olduğu bir dizi taarruz uçağını kapsayan projeye dahil tüm uçaklara verilen isim. ABD ve Türkiye arasında diplomatik gerilime neden olan F-35’ler de projenin bir parçası.
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe'nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
https://www.independent.co.uk/news/uk/politics
Independent Türkçe için çeviren: Sezin Bala
© The Independent