Telefon dolandırıcıları bugüne kadar binlerce insanı mağdur etti.
Dolandırdıkları kişiler arasında Emekli Orgeneral Hurşit Tolon, Prof. Dr. Canan Karatay, Türkiye'nin sayılı hukukçularından Prof. Dr. Erdener Yurtcan, Eski Çevre Bakanı Fevzi Aytekin, sanatçı Akrep Nalan, CHP Eski Milletvekili Remzi Özen, ses sanatçısı Tülin Berbergil, Matematikçiler Derneği Başkanı Prof.Dr. Ömer Akın gibi tanınmış isimler de var.
Telefon dolandırıcılarının son kurbanı emekli general C.C.E oldu.
Herşey kendisini Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele’de görevli polis memuru olarak tanıtan dolandırıcının C.C.E.’yi arayarak “Bir kuyumcu soygunu oldu. Operasyon başlattık. Evde bulunan altınlarınızı incelememiz gerekiyor” demesiyle başladı.
Emekli general önce 550 bin lira değerinde altını, 10 gün sonra bankadaki 130 bin lirasını, son olarak oturduğu evi ucuza satarak 295 bin lirasını dolandırıcılara kaptırdı.
En sonunda dolandırıldığını anlayan emekli general, polise verdiği ifadede “Basiretim bağlandı, sanki uzaktan hipnoz ettiler, beynimi kontrol edip talimat ve direktiflerini yaptırdılar” dedi.
Daha önce de pek çok mağdur benzer ifadelerde bulunmuş, "Adeta hipnoz edilmiş gibiydim" diye ifade vermişti.
Peki iddia edildiği gibi hipnoz yoluyla insanların kandırılması mümkün mü yoksa bu iddia kandırılan insanların biraz da duydukları mahcubiyetten dolayı sığındıkları bir bahane mi?
Bu soruyu yönelttiğimiz isimlerden biri de Uzman Klinik Psikolog ve Hipnoterapist Mehmet Başkak oldu.
Biz de telefonda, ABD’de de sokakta dolandırıyorlar
Başkak, hipnozun dolandırıcılık amacıyla kullanılabileceğini belirterek bu sorunun yalnızca Türkiye’de değil ABD’de olduğunu söyleyerek sözlerini şöyle sürdürdü:
Türkiye'de kendilerine telefonda hakim, savcı, polis, asker süsü veren dolandırıcıların bir benzeri ABD'de ortaya çıktı. Amerikan polisi, Asyalılar tarafından hipnoz ve bir tür zihin kontrolü yoluyla yapıldığı sanılan dolandırıcıların peşine düştü. ABD'deki dolandırıcılar, kurbanlarını bizimkiler gibi telefonla değil sokakta tuzağa düşürüyor. İkna edilen mağdurlar, evlerindeki paralarını, altınlarını bir çantaya doldurup dolandırıcılara teslim ediyor.
Başkak, özellikle Boston, New York, San Francisco ve Philadelphia'da yaşayanların bu yeni dolandırıcılık şekli hakkında uyarıldığını ve polisin 2012 yılından bu yana halka kitlesel uyarı yaptığını kaydetti.
“Doğru sorular sorarak kurbanlarıyla bir nevi yakınlık kuruyorlar”
ABD’deki benzer vakaların incelemesinde birçok mağdurun hipnoza uğradığının ortaya çıktığını öne süren Başkak, şu uyarılarda bulundu:
Klinik hipnozda, hiç kimse yapmak istemediği bir şeyi yapmak için hipnotize edilemez. Birini gerçekten hipnoz edebilmek için, kişinin size belli bir güven duyması ve sizin de onunla dostane bir ilişki kurmuş olmanız gerekmektedir. Görünen o ki, Türkiye'deki dolandırıcılar tam da bunu yapıyor. Genellikle doğru soruları sorarak, kurbanlarıyla bir nevi yakınlık kuruyorlar. Bazen de büyük bir sorunun ortasında olduklarına inandırılarak çok güçlü bir etki altında bırakılıyorlar.
“Şok hipnozuyla zihin kontrolü sağlanabilir”
Başkak, dolandırıcıların hipnozu kullanabileceğini öne sürerek şöyle çarpıcı bir iddiada bulundu:
Ancak 'şok hipnozu' dediğimiz bir yöntemle zihin kontrolü sağlanabilir. Bu hipnoz çeşidi, sokakta ya da telefonda saniyeler içinde yapılabilir. Anladığımız kadarıyla usta dolandırıcılar bunu yapabiliyor. Telefon hipnozunda amaç, tuzağa düşürülen kişinin birkaç saat içerisinde para transfer etmesini sağlamaktır. Bu sebeple bir telaş psikolojisi içerisine sokan telkinler de verirler. ‘Operasyon yapılmaktadır’ ya da ‘Vakit geçecektir, geç kalan kişi kaybeden olacaktır’ telkinleri serpiştirilir.
“Konuşmayı uzatırsanız tuzağa düşersiniz”
Peki ne yapmalı? Başkak’a göre çözüm oldukça basit. Arandığınızda hemen telefonunuzu kapatın yoksa konuşmayı uzatırsanız tuzağa düşersiniz.
Başkak, böyle bir olayla karşı karşıya kaldığınızda atmanız gereken adımları şöyle sıraladı:
Aniden gelen bir telefonla panik duygusu yaşamak doğaldır ve kim olursanız olun konuşmaya devam etmek aleyhinize olacaktır. Panik yaşatan bir haberle sizden para talep edilen bir telefonu en kısa sürede kapatın. Konuyu anladıktan sonra telefonu kapatmanız kısa sürede transtan çıkacağınız anlamına gelir. Telefon konuşmasını uzatmazsanız hipnoz ya da zihin kontrolü bitecektir. Birkaç saniye içinde hipnoza alınan kişi bisikletle giden birine benzer. Düşmemek için sürekli pedal çevirmek zorundadır. Hipnozdaki kişinin de hipnozdan çıkmaması için konuşma devam etmeli. Konuşma kesintiye uğrarsa kişi hipnozdan çıkar ve tuzaktan kurtulur.
“Bir yakınınızın güvenlik görevlisi olduğunu söyleyin”
Başkak’ın uyarıları bunlardan ibaret değil. Sözlerini şöyle sürdürdü:
Bir yakınınızın hakim, savcı, polis, asker olduğunu söyleyin. Bu, dolandırıcının hipnozunu tersine çevirecek ve sizi av listesinden çıkartacaktır. Zaman kaybetmeden konuyu bir yakınınıza bildirin. Çünkü dolandırıcıların en büyük silahlarından birisi "gizli operasyon psikolojisi" oluşturarak birilerine müracaat etmenizi engellemektir. Telefonu kapatır kapatmaz mutlaka 155 Polis İmdat telefonunu aramalı ya da en yakın polis noktasına müracaat etmelisiniz.
Eğitimli olmak da kurtarmıyor
Hakimlerin, savcıların, askerlerin bile bu tür tuzaklara düştüğünü belirten Başkak, bilinçaltına hitap edildiği için ilkokul mezunu ile profesör arasında bir fark olmadığına, herkesin bu tuzağa kolaylıkla düşebileceğine dikkat çekti
“Telkine açık insanlar hipnozdan etkileniyor”
Psikiyatrist Prof.Dr. Mansur Beyazyürek, hipnozu tasvip etmediğini, bilimsel bulmadığını ve uygulamadığını söyledi.
Ancak hipnozun suç olaylarında kullanılabileceğini iddia ederek, hipnozun etkisine girenlerin genellikle kişilik yapısı buna uygun, telkine yatkın kişiler olduklarını öne sürdü.
Hipnozun yanlış insanlar tarafından yapılması durumunda kişilerdeki ruhsal rahatsızlıkları da tetikleyebileceğini iddia eden hipnozun etkisi altında kalan insanların gündelik yaşamlarında ruhsal durumu daha değişiklik gösteren insanlar olduğunu da iddia etti.
Emekli polis Altun: Hipnoz yok ama psikolojik travma yaratıyorlar
Şu an Adli Bileşim uzmanı olan ancak uzun yıllar boyunca Asayiş birimlerinde çalışan emekli polis İsa Altun ise telefon dolandırıcılarının hipnoz uyguladığı iddiasını kabul etmeyerek buna karşın seçtikleri kişilerin üzerinde psikolojik travma yarattıklarını öne sürerek bunu şöyle anlattı:
Önce dolandıracakları kişilerin kişisel bilgilerini elde ediyorlar. Kamu içindeki kimi işbirlikçileriyle kişi başına 50 lira vererek insanlara dair birçok kişisel bilgiyi ediniyorlar. Bunu görev sürecimde tespit etmiştik. Ardından özel bir yazılım sayesinde Emniyet’ten arıyormuşçasına ulaştıkları kişilerle fonda telsiz sesi eşliğinde konuşup, kişisel bilgilerini peş peşe sıralıyorlar. Kendine ait özel bilgileri duyan kişi gerçekten emniyetten arandığını sanıyor. Dolandırıcı devamında sesini yükselterek kimi zaman bağırarak ‘Kişisel bilgileriniz terör örgütünün eline geçmiş’ gibi söylemlerle kişiyi paniğe sürükleyerek, kendisini savunmasına ifade etmesine fırsat vermeden üzerinde psikolojik baskı kuruyor. Yaşlı insanları seçmelerinin nedeni de bu insanların yetişme gereği devlet görevlilerine daha saygılı olmaları ve kanunlardan daha çok korkmaları.
© The Independentturkish