Fikrîye Hanım’ın elim trajedisi Mustafa Kemal’in hayatında büyük bir sarsıntıya sebep olmuştu; fakat Latife Hanım ile olan evliliğini korumak ve o trajediyi geride bırakmak istiyordu.
Paşa’nın yaveri Salih Bozok’un aktardığına göre, Mustafa Kemal Atatürk o sabah kendisini biraz toparlamış bahçede yeni yavrulamış köpekleri tebessümle izleyip avunuyordu.
Hadiseden en az kendisi kadar etkilenen eşi Latife Hanım’ı yanına çağırarak onun da biraz sükûn bulması için seslendi; fakat Paşa’nın dalgınlıkla yaptığı hata, evliliğinin bir daha düzelmeyecek şekilde uçurumdan aşağı yuvarlanmasına sebep oldu.
O sabah Mustafa Kemal Paşa, eşi Latife Hanım’a seslenirken ağzından Latife yerine Fikrîye ismi çıkıvermişti.
Yaver Bozok bu olayı şöyle nakledecekti;
Bu, yatak odalarının ayrılmasına kadar varan kavga nedeni oldu. Bununla da sonuçlanmadı, Latife bir telgraf çekerek anne ve babasını Ankara’ya çağırdı.
(Latife ve Fikrîye: İki Aşk Arasında Atatürk – İsmet Bozdoğan)
Fikriye’nin trajedisi ve Paşa’nın bu bir anlık hatası Latife Hanım’ın Paşa’ya olan hışmını iyiden iyiye artırmıştı.
Paşa’nın, Kılıç Ali ile oturduğu bir akşam gecenin uzamasına öfkelenen Latife Hanım Paşa’ya dönerek;
“Kemal, kalkıyor muyuz?” diye sordu.
Latife Hanım’a kulak asmadan Paşa’nın konuşmaya devam etmesi üzerine Latife Hanım hışımla üst kata çıkarak topuklu ayakkabılarıyla, Paşa’nın bulunduğu salonun üst katında, Yaver Bozok’un ifadesiyle ‘Topuk Senfonisi’ne başladı.
Latife Hanım Paşa’nın sohbetini bölmek ve onu da yukarı getirmek için ayaklarını yere üst üste vurarak büyük bir gürültüye sebep oluyordu.
Bunun üzerine Paşa, Kılıç Ali’ye dönerek şunları söyledi;
Hayatımda yaptığım hatalardan biri de evlenmektir. İşte görüyorsunuz, ordular yönettim, meclisler yönettim, savaşlar yaptım, kazandım; ama bir kadını yönetemiyorum.
(Latife ve Fikrîye: İki Aşk Arasında Atatürk – İsmet Bozdoğan)
Yaşanan tüm gerilimlerden sonra 25 Ağustos 1925 yılında Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, eşi Latife Hanım’dan resmen boşandı.
Bu evlilik yaklaşık 2 yıl 6 ay 4 gün sürdü. Paşa, bu olaydan sonra bir daha hiç kimseyle evlenmedi.
Lakin bu evliliğin sonrası da öncesi de elim olaylar ve trajedilerle doluydu.
Süreci daha iyi anlamamız için şeridi biraz daha geriye sarmamız gerekecek.
Çankaya’nın ilk hanımefendisi: Fikrîye
Mustafa Kemal Paşa’nın Ankara yıllarında hayatına dahil olan ilk kadın Fikriye Hanım oldu.
Fikriye, Zübeyde Hanım’ın ikinci eşinin yeğeni, yani Paşa’nın uzaktan bir akrabasıydı.
Çocukluk yıllarında Mustafa Kemal ile akraba ilişkisi bulunan Fikriye’nin Mustafa Kemal’e büyük bir hayranlığı vardı; fakat Paşa’nın annesi ve kız kardeşi; Fikriye ve Paşa’nın arasındaki ilişkinin duygusal bir münasebete dönüşmesine asla izin vermedi.
Bu durum bilhassa Fikriye ile Mustafa Kemal’in kız kardeşi Makbule Atadan arasında şiddetli kavgaların yaşanmasına sebep oluyordu.
Fikriye sonraları Mısırlı bir zengin ile evlenmiş; fakat onun hareminde olmayı gururuna yediremeyerek İstanbul’a dönmüş bir duldu. (Atatürk’ün Hayatındaki Kadınlar – Altan Deliorman)
Mustafa Kemal’in eski dostlarından Mithat Bey, Mustafa Kemal’in Ankara’daki günlerde Paşa’nın evinde bir kadının olması gerekliliğini Paşa’ya açtıktan sonra Fikriye Hanım’ın İstanbul’dan Ankara’ya getirilmesini tavsiye etti.
Atatürk, çocukluğundan beri tanıdığı Fikriye’nin Ankara’ya gelmesi teklifini olumlu yaklaşarak kabul
etti. Fikriye, bunun üzerine Ankara’ya getirildi.
Kısa sürede Çankaya’daki herkesin sevgi ve sempatisini kazanan Fikriye, Mustafa Kemal Paşa’nın şahsi hayatının düzene girmesine vesile oldu.
Kendini her şeyiyle Mustafa Kemal Atatürk’e adayan Fikriye Hanım, bir gün Paşa’nın kendisiyle evlenmesi hayalleri içinde oldukça saadetli günler yaşıyordu.
İzmir alev alev yanarken asıl ateş Latife Hanım’ın kalbine düşmüştü
Mustafa Kemal Paşa, İzmir’e girdiğinde Uşakizadeler’in konağında kaldı ve bu süreçte ailenin Avrupa tahsilli genç kızları Latife Hanım kendilerine refakat etti.
Latife henüz yirmili yaşlarında kumral saçlı, ela gözlü, orta boylu ve yuvarlak yüzlü bir kızdı.
Eğitimi Mustafa Kemal Paşa’yı etkilerken Paşa’nın da heybeti Latife Hanım’ın gönlünü yangın yerine çevirmişti ve bunlar yaşanırken İzmir alev alev yanıyordu.
Mustafa Kemal yanan evler arasında Latife Hanım’ın ailesinin konakları da olduğunu öğrenince üzüntülerini bildirmişti.
Latife ise Paşa’ya cevaben;
Neyimiz var, neyimiz yoksa isterse yansın Paşam! Bütün İzmir yansın! Karış karış yansın isterse… Sizin buyruğunuzda yeni bir İzmir yaratırız! Yeter ki siz başımızda olun. Yeter ki size bir şey olmasın.
(Latife ve Fikrîye: İki Aşk Arasında Atatürk - İsmet Bozdoğan)
Mustafa Kemal Paşa ile Latife Hanım arasındaki yakınlaşmaya tanık olan Yaver Bozok’un ise aklı Fikriye Hanım’daydı.
Her ne kadar herkes Latife Hanım’ı Paşa’ya daha çok yakıştırsa da Fikriye Hanım’ın Paşa’yı daha çok hakkettiğine dair hiç kimsenin bir kuşkusu yoktu.
Mustafa Kemal ise annesi ve ablasının Fikriye Hanım’a olan muhalefetini iyi bildiğinden böyle bir evliliği aklından dahi geçirmiyordu; fakat Latife ile evlenmek konusuna da sıcak bakmıyordu.
Bir gün ansızın İzmir’den ayrılma kararı alan Paşa bu durumu Latife Hanım’a bildirmek dahi istemedi; ama Latife’nin bunu öğrenmesi üzerine bir bölük askerini Latife Hanım’ın evinde bıraktı.
Bu Latife Hanım’ı tamamen aklından silip atmadığı ve geri geleceğinin bir işaretiydi; ama Paşa Ankara’ya döndükten sonra Latife Hanım ile mektuplaşmamış kendisine gelen sayısız mektubu yalnızca Yaver Bozok’a gönderttiği kısa telgraflarla cevaplamakla yetinmişti.
Mustafa Kemal, Ankara’ya döndüğünde ilk iş olarak ciğerlerinden hasta olan Fikriye Hanım’ın Avrupa’ya gönderilmesini talep etti.
Zaten Latife’nin ismini gazetelerde duyan Fikriye Paşa’nın bu telkinleri karşısında iyice kıskançlık krizlerine girmiş; fakat Ankara’dan Almanya’ya tedaviye gitmeyi çaresizce kabul etmişti.
Latife ismi Zübeyde Hanım’ın kulaklarına da fısıldanmıştı
Fikriye, gitmeden kısa bir süre önce birkaç kez kriz çıkartmaya çalışmışsa da bunda başarılı olamamıştı.
Çaresiz ve sessiz bir şekilde Ankara’yı terk etmişti, kendisini uğurlamaya yalnızca Halide Edip Adıvar gelmişti.
Fikriye Ankara’yı terk ettiği sıralarda Mustafa Kemal Paşa, Latife Hanım ile evlenme fikrini zihninde iyice olgunlaştırmıştı.
Bu düşünceler bir şekilde Zübeyde Hanım’ın kulağına da çalınmıştı.
Kurtuluş Savaşı’nın henüz başında İstanbul Hükümeti tarafından Mustafa Kemal’e çıkartılan idam kararı sonrası Paşa’nın yaverini karşısında gören Zübeyde Hanım, oğlu Kemal’in idam edildiği zannına kapılarak geçirdiği inme sonrası bir türlü toparlanamamıştı; fakat Latife Hanım ismini duyan yaşlı ve hasta anne biranda canlanmış hayatındaki son arzusunu gerçekleştirmek için harekete geçmişti.
Zübeyde Hanım İzmir’e gitmek istediğini oğluna bildirdi, Paşa’nın tüm muhalefetine rağmen İzmir’e gitmeyi aklına koyan Zübeyde Hanım, Mustafa Kemal Paşa’yı ikna etmeyi başardı.
Öyle ki Paşa, annesini uğurlamadan önce ona eşlik edecek Yaveri Bozok’a eğer annesi yolda ölürse yakınsa Ankara’ya getirmeleri; değillerse sonrasında ziyaret edebilecekleri bir yere defnetmelerini rica etti.
Oysa yolculuğa hazırlanan Zübeyde Hanım adeta yeniden gençleşmişti.
Yolda Yaver Salih Bozok’a dönerek, İzmir yolculuğunun asıl amacını Rumeli ağzıyla şöyle açıklamıştı;
Vardır bir Lütfiye İzmir’de. Benim oğlum beğenmiş o kızcağızı… Alıp kendine karı yapacak… Gidip bakayım nasıl bir kızdır, oğluma yakışır mı yakışmaz mı?
…
Görür müsün sen benim Mustafa Paşa’mı… Bırakmıştır bir Fikriye, tutturmuş bir Lütfiye.. Sever mi bu Lütfiye benim oğlui, sen süyle Salih oğlum?
(Latife ve Fikrîye: İki Aşk Arasında Atatürk – İsmet Bozdoğan)
Zübeyde Hanım İzmir’e vardığında Latife Hanım tarafından oldukça hoş karşılanmış, hiçbir şeyde kusur olmamasına büyük özen gösterilmişti; fakat Yaver Bozok’un anlattığına göre bu evlilik Zübeyde Hanım’ın içine sinmemişti.
Ona göre Latife onun Kemal’ini değil, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’yı seviyordu.
Yani oğlunun kendisinden ziyade temsil ettiği makam ve güç Latife Hanım için Mustafa Kemal’den daha önemliydi.
Eğer Yaver Salih Bozok’un dediği doğruysa ölümünden kısa bir süre önce durumu kendisine şöyle bildirmişti;
Bak evlatçığım… On gün var otururuz bu kızcağızın evinde. Fakat tutmamıştır gözüm bu işi efendim. Bu kızcağız da bilmez benim oğlumu sevmediğini. Sever Mustafa Kemal Paşa’yı, sever Gazi Kemal Paşa’yı. O sevmez Mustafa Kemal Efendi’yi.
(Latife ve Fikrîye: İki Aşk Arasında Atatürk – İsmet Bozdoğan)
Bu konuşma Mustafa Kemal Paşa’ya hiçbir zaman aktarılamadı.
Zübeyde Hanım, oğlu İzmir’e gelemeden hayata gözlerini yumdu. Onun defnedilmesi işlemleriyle Latife Hanım yakından ilgilendi.
Atatürk, İzmir’e vardığında Kazım Karabekir Paşa ile annesi Zübeyde Hanım’ın mezarına uğradı.
Arkasından Latife Hanım’ın konağına gelerek vakit kaybetmeden Latife Hanım ile evlenmek istediğini Uşakizade ailesine bildirdi.
29 Ocak 1923 yılında sessiz sedasız bir şekilde Muammer Bey Köşkünde Latife Hanım ile dünya evine girdi.
Latife Hanım ve Atatürk’ün evliliği
Mustafa Kemal Paşa ve Latife Hanım evlendikten kısa bir süre sonra sorunlar baş göstermeye başladı.
Latife güçlü ve baskın bir karakterdi. Çankaya’da bazı radikal değişiklikler yapmaya başladı, öncelikle Köşk’ün mobilyaları ve tasarımını değiştirtirdi.
Bu değişiklikler Paşa’nın çalışma odasına uzanınca Paşa, Latife Hanım’ı uyararak durdurdu.
Zaman içerisinde Latife Hanım, eşi Mustafa Kemal Paşa üzerindeki etkisini artırmaya karar verdi.
Bunun için sabahlara kadar süren sofra sohbetlerine bir son verilmesine karar verdi ve eve girip çıkan kişilerin bu kadar kontrolsüz olmasını doğru bulmadığını Paşa’ya iletti.
Atatürk önceleri bu talepleri gülerek geçiştirmişse de Latife Hanım bu konuda ciddi olduğunu gösterdikçe Paşa da sessiz bir direnç oluşturmaya başladı.
Latife Hanım, geç saatte biten toplantıların önüne geçemeyince yine Yaver Bozok’un aktardığına göre, oldukça sıra dışı bir yönteme başvurmaya başladı.
Buna göre Kemal diye hitap ettiği Atatürk toplantıyı ya da sofra sohbetini gereğinden fazla uzatmışsa üst kata çıkan Latife Hanım topuklu ayakkabılarıyla zemine art arda ve sertçe vurmaya başlıyordu.
Toplantı sırasında Başvekil, Genelkurmay Başkanı ya da bir Valinin olması Latife Hanım’ın bu muhalefetinin önüne geçemiyordu.
Evlilikleri birkaç kez yıkılmanın eşiğine gelen çifti boşanmadan alıkoyan Atatürk’ün geçirdiği kalp krizi ve dostların araya girmesi gibi sebeplerdi.
Fikriye’nin trajik ölümü
Almanya’da tedavi olan Fikriye Hanım İstanbul’a dönerek zengin bir akrabasının yanına taşınmıştı; fakat içindeki Mustafa Kemal hasretine dayanamayarak bir gün ansızın Ankara’ya çıkageldi.
Fikriye Hanım’ın büyük şaşkınlık yaratan ziyaretine rağmen o akşam sofradaki herkes büyük bir dikkat göstererek geceyi atlattı.
Atatürk ve Latife ile aynı sofrada akşam yemeği yiyen Fikriye ertesi gün İstanbul’a döndü; ama nedense ansızın tekrar Ankara’ya dönmeye karar verdi.
Bu kez daha tedbirli davranan Latife Hanım, köşktekileri uyararak Fikriye’nin kendisi bilgilendirilmeden Atatürk’ün huzuruna çıkartılmamasını istedi.
Köşke gelen Fikriye, misafirlerin bekletildiği salona alınmıştı. Paşa ile görüştürülmeyeceğini anlayan Fikriye tuvalete gitti; fakat uzun süre çıkmayınca durumdan şüphelenen Yaver Rusuhi, Fikriye’nin çantasındaki silahı fark ederek kendisini Çankaya’dan çıkartarak bir arabaya bindirdi ve Paşa’nın kendisiyle görüşemeyeceğini bildirdi.
Arabaya çaresizce binmişti Fikriye, fakat kısa bir süre sonra kurşun sesi Çankaya Köşkü’nden de duyuldu. Fikriye kalbini nişanlayarak intihar etmişti.
Bu trajedi zaten evlilikleri büyük bir sallantıda olan Mustafa Kemal ve Latife Hanım’ın arasına bir bomba gibi düşmüştü.
Daha korkunç olanı ise Fikriye soruşturması hakkında Kılıç Ali’nin söyledikleriydi.
Eğer Paşa, o gün Fikriye ile görüştürülseydi önce Mustafa Kemal Atatürk’ü ve Latife Hanım’ı ardından kendisini vurarak intihar edecekti;
Kendisini vurduğu tabancadan başka ikinci bir tabanca da Fikriye Hanım’ın belinde, etekliğinin bel kuşağı arasına sokulmuş bir halde bulunmuştu. Bu iki tabancayı taşımasından ve birini tuvalette hazırlamasından tahmin edilmişti ki, maazallah Gazi ile görüşmesi mümkün olsaydı ihtimal Gazi ve Latife Hanım’ı öldürdükten sonra kendisi de intihar edecekti.
(Kılıç Ali’nin Anıları – Hulusi Turgut)
Mustafa Kemal Atatürk bu trajedi ve Latife Hanım ile yaşadığı sorunlardan sonra boşandığını Başvekil İsmet İnönü’ye şöyle bildirmişti;
Aziz İsmet,
Latife Hanım benden önce Ankara’ya geliyor. Birlikte geziyi sürdürmeyi uygun görmedik. Çünkü iki yıllık deneme, birlikte yaşama olanağı bulunmadığına bizi inandırdı. Kararımı kendisine söyledim. Çok kederli ve üzüntülüdür. Yüce kişiliğinizin ve belki de Fevzi Paşa hazretlerinin anlaşmamız için aracı olmasını rica edecektir. Kararım kesindir. Sadece kendisinin olsun, ailesinin olsun onur ve haysiyetini örselemek istemiyorum…
Böylece Mustafa Kemal Paşa, Latife Hanım’dan ayrılmıştı. Latife Hanım sonralarını Mustafa Kemal ile tekrar barışma teşebbüsünde bulunmuşsa da Atatürk, Latife Hanım ile barışmaya yanaşmamıştı.
Latife Hanım 1975 yılına kadar uzun bir hayat yaşamışsa da o da Mustafa Kemal Atatürk gibi bir daha evlenmemiş ve yalnız bir kadın olarak ömrünü tamamlamıştı.
Yararlanılan Kaynaklar
- Latife ve Fikrîye: İki Aşk Arasında Atatürk – İsmet Bozdoğan
- Kılıç Ali’nin Anıları – Hulusi Turgut
- Atatürk’ün Hayatındaki Kadınlar – Altan Deliorman
- Latife Hanım – İpek Çalışlar
* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
© The Independentturkish