Bugün, "14 Şubat Sevgililer Günü".
Milyonlarca insan dünyada ve Türkiye’de bugünü kutluyor.
Ancak gittikçe yaygınlaşan 14 Şubat kutlamasının sevgilisi olan için de olmayan için de bir stres kaynağına dönüşmeye başladığını iddia eden görüşler de mevcut.
Bu konuda görüşüne başvurduğumuz uzmanların ilginç tespitleri oldu.
“14 Şubat gibi kalıplaşmış günler ciddi strese sokuyor”
Uzman Klinik Psikolog Yasemin Meriç Kazdal, 14 Şubat gibi kalıplaşmış günlerin kişileri ciddi strese soktuğunu iddia ederek, bunun gerekçesini şöyle anlattı:
Oysa sevgili olmak kişiden kişiye değişen bir anlam içerir. Bu tarz günlerde bize dayatılan davranışlar oluyor. Çiçek göndermek, pahalı bir hediye almak, akşam büyük kutlamalar yapmak gibi. Medya ve sosyal ağlar aracılığıyla bireye dayatılan bu davranışlar insanları gerginliğe itiyor. Karşılanmayan beklentiler ilişkileri olumsuz etkileyebiliyor. Oysa bu tür kutlamalar daha derin etkileşimler gerektirir. Ancak stres bu etkileşimi de kaldırıyor.
"Sevgilisi olmayanlar için de stres kaynağı"
Çiftlerin 14 Şubat’tan ziyade kendileri için özel olan günleri kutlamasının daha anlamlı olduğunu söyleyen Kazdal, “Örneğin ilk defa el ele tutuştukları gün gibi. Ayrıca bu kalıplaşmış günler sevgili olmayanlar için de stres kaynağı olabiliyor. Abartılı kutlamalar kendilerinde bir yoksunluk hissetmelerine neden olabiliyor” diye konuştu.
“Sevgi bir güne sığmayacak kadar özel bir duygu”
Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Uzman Klinik Psikolog Nigar Çiçek, sevginin bir güne sığmayacak kadar özel ve güzel bir duygu olduğunu söyleyerek, 14 Şubat’ın insanlar üzerindeki stres etkisini şöyle anlattı:
A kişisi sevgilisinden beklenti içine girebilir. Sevgilisi ona gül almıştır ancak arkadaşının sevgilisi ona pahalı bir pırlanta almıştır. O kişi de bunu sosyal medyadan yayınlayınca bu sefer sevgilisi gül alan kişi kıyasa girebilir. Bir kere kıyaslandığında da çok yanlış sonuçlara gidilebilir. Sonuçta herkesin durumu aynı değildir. Belki kişinin maddi durumu uygun değil.
“Sosyal medya sevginin ölçütü değil”
İlişkilerde çok beklenti içine girilmemesi gerektiğini söyleyen Çiçek, “Sosyal medya, arkadaş ortamlarında paylaşılan materyaller aslında sevginin ölçütü değildir. Ölçüt kişinin karşısındaki kişiye gerçek hayatta verdiği değerdir" dedi.
“Herkesin sevgilisi olacak değil”
14 Şubat’ın sevgilisi olmayanlar nezdinde de bir stres kaynağına dönüşebileceğini söyleyen Çiçek, “Herkesin bir sevgilisi olacak, herkes evlenecek diye bir şey yok. Bunlar bireysel tercih. Ayrıca sevgi tek değildir. Gerçek sevgililik ilahi aşkta, anne baba aile sevgisinde de olabilir” diye konuştu.
“Aşk ile satın alınan ürün arasında anlamsız ilişki kuruluyor”
14 Şubat’ın gittikçe tüketim çılgınlığının yaşandığı bir güne dönüştüğünü söyleyen Üsküdar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Barış Erdoğan, şu tespitlerde bulundu:
İnsanlar bu günde sevgilileri için gösterişçi bir harcama yapması gerektiğini düşünüyor. Çünkü diğerleri de yapıyor ya da diğerlerinin de yaptığı ona kitle iletişim araçları aracılığıyla sinsice dikte ediliyor. Kimse topluluktan, sürüden kopmak onun değerlerini, normlarını dışlayarak kınanmak istemiyor. Ancak bu değerler ve normlar pek de masum değiller. TV dizilerinin içine yedirilen gizli reklamlardan, televizyon internet anonslarına kadar her yerde bugünün nasıl kutlanması gerektiği topluma sabah akşam gösteriliyor, öğretiliyor. Aşk ile satın alınan ürün arasında anlamsız bir ilişki kuruluyor. İnsanlara ne kadar pahalı ve özel bir ürün alırlarsa o kadar büyük aşk ve mutlulukları olacağı hissi uyandırılıyor.
"Gösterişçi tüketim"
Barış Erdoğan, sosyal medyanın yaygınlaşmasının bu konuyu daha da olumsuz etkilediğini şu sözlerle dile getirdi:
Üstelik gösterişçi tüketimimizi diğerlerine göstermek için geçmişe göre elimizde çok daha etkin araçlar var. Örneğin instagram aracılığıyla insanlar bu özel günü nasıl diğerlerden daha gösterişli ama çoğunluğun ayıplamayacağı kadar da onlara benzer bir şekilde kutladığını gösterme imkanına sahipler. Sonuç olarak pazar bir yandan toplumdaki diğerlerinden ayrışma bir yandan da toplumun bir parçası olma arzumuzu bizi bugünlerde tüketime yönlendirerek kullanıyor.
© The Independentturkish
