Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bir gün gecikme ile düzenlediği grup toplantısında Türkiye'nin Suriye'de atacağı adımlar ile ilgili mesajlar verdi.
Suriye'nin İdlib kentinde Suriye ordusunun yoğun topçu ateşi saldırısı sonucunda şehit düşen yedi asker ve bir sivil görevli sonrası yaşananlar ile ilgili konuşan Erdoğan, Türkiye'nin 2011'den bu yana iç savaşı yaşayan Suriye'deki varlığı ile ilgili "Varlığımız basit çıkar hesapları sonucu ortaya çıkmadı" tespiti yapan Cumhurbaşkanı, FETÖ vurgusu da yaptı:
Türkiye’nin Suriye’deki varlığı basit çıkar hesapları sonucu ortaya çıkmadı.
Durum, rejimin ve terör örgütlerinin sınırlarımızı taciz etmeye başladığı bir noktaya ulaştı.
FETÖ’nün bizzat içinde olduğu Rusya ile uçak krizi bizim açımızdan Suriye meselesini daha karmaşık bir hale getirdi.
Suriye hükümeti ile 1998'de imzalanan Adana Mutabakatı'nı anımsatan Erdoğan, söz konusu anlaşmanın Türkiye’ye gerektiğinde teröristleri takip etmek için Suriye topraklarında operasyon yürütme hakkı tanıdığını ifade etti.
fazla oku
Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)
Erdoğan, "DAEŞ ile mücadele adı altında bir başka terör örgütü eliyle Suriye'yi bölme derdindeler" yorumu yaptı:
Tüm dünya oluk oluk sivil kanı dökülen vahşete seyirci kaldı, hala da seyirci. Amacın DEAŞ’la mücadele değil, bir başka terör örgütü eliyle Suriye’yi bölme olduğu açıkça ortadaydı. Aslında dert, Kamışlı’da, Deyrizor’daki petrol kuyularıydı.
Bu askerlerimize karşı taammüden yapılmış bir saldırıdır. Türkiye açısından Suriye’de yeni bir dönemin miladıdır. Türk askerinin kaldığı yerlerde hiçbir şeyin aynı şekilde devam etmesine izin veremeyiz. Nitekim anında yaptığımız operasyonla 76 kişiyi etkisiz hale getirdik. Rejimin, Rusya olmadan havada, İran olmadan karada tek bir çakıl taşını dahi yerinden oynatacak gücünün olmadığını bilmiyor muyuz? Bölücü terör örgütünün ABD’nin desteği ve Rusya’nın müsamahası olmadan varlık gösteremeyeceğini bilmiyor muyuz? Türkiye her ne yapacaksa bunu hiçbir masumun canına, malına zarar gelmeden yapma prensibiyle hareket ediyor.
"Türkiye'nin Suriye'de ne işi var? diye soranlar gafildir"
Erdoğan, "TSK’nın hava ve kara unsurları, ihtiyaç duyduğumuz her an tüm harekat bölgelerimiz ve İdlib’de serbestçe hareket edecekler, gerektiğinde operasyon yürüteceklerdir" mesajı verdi.
"Her kim “Türkiye’nin Suriye’de ne işi var?” diye soruyorsa bilin ki ya gafildir ya da taammüden bu ülkenin ve milletin hasmıdır" diye konuştu.
"Putin'e 'Rejim gözlem noktaları gerisine çekilmeli' dedim"
Cumhurbaşkanı, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yaptığı telefon görüşmesine de değindi.
Erdoğan, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Suriye'nin İdlib kentinde Astana anlaşmaları kapsamında kurduğu gözlem noktalarıyla ilgili "12 gözlem noktamızın ikisi rejim hattında" açıklaması dikkat çekti.
İdlib'de gerilimin düşürülmesi sürecinin bir parçası olarak görev yapması öngörülen gözlem noktalarının dördünün Suriye rejim hattında olduğu biliniyordu.
Erdoğan bu konuyla ilgili Esad rejimine süre de verdi:
Sayın Putin’e, rejim gözlem noktaları gerisine çekilmeli dedim.
12 gözlem noktamızın ikisi rejim hattının gerisinde.
Şubat ayı içerisinde rejimin gözlem noktalarımızın gerisine çekilme işleminin bitirilmesini umut ediyoruz.
Rejim bu sırada geri çekilmezse Türkiye bu işi bizzat yapmak mecburiyetinde kalacak.
Bugüne kadar rejimin İdlib’de yaptığı saldırıların gerekçesi diye sunulan ateşkes ihlalleri, en başından beri tek taraflı olmamıştır. Rejimin ihlalleri, muhalif grupların ihlalinden katbekat fazladır.
Rejim nasıl muhalif grupların en küçük ihlaline sivilleri hedef alarak karşılık veriyorsa, bundan sonra rejimin ihlalleri de askeri unsurlarına yönelik olarak mukabil şekilde cevaplandırılacaktır.
"Rusya ile olan dostluğumuzun ve işbirliğimizin sürmesine özel önem veriyoruz. Rusya’dan tek beklentimiz Suriye’deki hassasiyetlerimizi daha iyi anlamasıdır" diyen Erdoğan, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile ilgili ise şu tespiti yaptı:
Rejimin bu terör örgütlerinin etnik yapılarına karşı tavrını çok iyi bilirim.
Dost olduğumuz günlerden kalma bir mirastır bana.
Onlardan hiç hoşlanmaz.
Kürtlere pasaport, kimlik vermezdi bu Esed.
Esed aynı Esed değişen bir şey yok.
26 Haziran 2009 düzenlemesi
Erdoğan, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un 26 Haziran 2009’da TBMM’den geçen yasayı gündeme getirmesiyle ilgili de konuşan Erdoğan “Düzenlemeye tüm Meclis destek verdi, doğru düzenlemeydi. Amacı yanlış uygulamayı düzeltmekti” dedi.
Erdoğan, bu düzenlemeye yönelik ithamların bilinçli bir saldırı olduğu görüşünü dile getirdi.
Kamuoyunda ‘gece yarısı operasyonu’ olarak bilinen düzenleme, askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmasını sağlıyordu. Düzenlemeye tüm Meclis’in destek verdiği iddiası eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve eski MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural tarafından yalanlamıştı.
Ne olmuştu?
Başbuğ, 2009'daki düzenlemenin "FETÖ'nün siyasi ayağının ortaya çıkarmada yardımcı olacağını" söylemişti.
Haziran’ın 25’ini 26’sına bağlayan gece saat 00.59’da başlayan TBMM’nin 110. Bileşiminin dokuzuncu oturumu 13 dakika sürmüştü. Oturumda Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun teklifi görüşüldü.
Görüşme sırasında Türkiye’de askerlerin TCK’nın 250. maddesine giren suçları işlemesi durumunda sivil savcılıklar tarafından kovuşturulmaları ve sivil mahkemelerce yargılanmaları ilkesini getiren değişiklik onaylandı.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 3. maddesine eklenen fıkrada, “Barış zamanında, asker olmayan kişilerin Askeri Ceza Kanununda veya diğer kanunlarda yer alan askerî mahkemelerin yargı yetkisine tabi bir suçu tek başına veya asker kişilerle iştirâk halinde işlemesi durumunda asker olmayan kişilerin soruşturmaları Cumhuriyet savcıları, kovuşturmaları adlî yargı mahkemeleri tarafından” yapılacağı belirtildi. Bu değişiklikle sivillerin askerî suç işlemeleri durumunda bile askerî mahkemede yargılanmalarına son veriliyordu.
“Kozmik Oda’ya rahat girilmesini sağladı”
O dönem Akşam gazetesinde bulunan Sözcü yazarı Çiğdem Toker, 30 Aralık 2009’da kanun teklifiyle ilgili olarak şunları yazmıştı:
AKP milletvekilleri Bekir Bozdağ ile Mustafa Elitaş tasarıda olmayan bir düzenleme için 'yeni madde ihdası' önergesi veriyor. Madde eski. Ne var ki, ülkeyi ayağa kaldıracak sistem değişikliği doğurması için, tek bir sözcük değişikliği yeterli.
Vekiller, Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 250. maddesindeki 'hali dahil' ifadesinin 'halinde'ye dönüşmesini talep ediyor.
Oylama yapılıyor, eller kalkıyor.
Altı ay sonra gündemi altüst edecek 'kozmik oda' aramasının hukuki zemini güçlendiriliyor.
Evet; Seferberlik Bölge Başkanlığı araması, CMK'nın 'devlet sırrı'nı düzenleyen 125. maddesine göre gerçekleşiyor. Ama bu; aramanın, tek kelimeyle değiştirilen maddeden de hukuki dayanak aldığı gerçeğini değiştirmiyor.
Çünkü maddenin yeni hali, suçun askeri mahalde işlenmesi durumundaki yetkiyi, askeri mahkemeden alıp sivil mahkemeye veriyor.
Fikrini sorduğumuz kıdemli hukukçular, sivil hakim ve savcıların; bir askeri mahal olan 'kozmik oda'da bu değişiklik sayesinde arama yapabildiği görüşünde: 'Tek başına CMK madde 125, sivil hakim ve savcıların kozmik odaya bu kadar rahat girmesini sağlasaydı, bugüne kadar neden hiç girilmedi? Eğer kozmik oda araması, madde 250 değişikliği yapılmadan gerçekleşseydi, (askeri mahaldi, değildi, askeri suçtu) tartışma ve tereddütleri bitmezdi. Madde 250, bu tereddütleri ortadan kaldırdı' diyorlar.
27 Haziran 2009 tarihinde Askeri Yargıtay Onursal Üyesi emekli Hava Hakim Albay Avukat Fahir Kayacan şu yorumu yapmıştı:
Yürürlükteki düzenlemeye göre, suç askeri mahalde işlenmişse veya askerlik göreviyle ilintili işlenmişse, askeri suç olmasa dahi mercii askeri mahkemelerdir. Bu düzenleme bu durumu ortadan kaldırıyor. Suç askeri mahalde işlenmiş veya askerlik göreviyle ilintili olarak işlenmiş olsa dahi yargılama sivil mahkemelerde yapılacak.
Independent Türkçe