Kanal İstanbul projesi tartışma konusu olmaya devam ediyor.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turhan yaptığı açıklamada Kanal İstanbul’dan günde en az 185 geminin geçeceğini ve yıllık net bir milyar dolar gelir elde edilebileceğini iddia etmişti.
Eski İstanbul Gemi Trafik Hizmetleri Müdürü Tuncay Çehreli ve Uluslararası Seyir Yardımcıları ve Deniz Fenerleri Otoriteleri Birliği (IALA – VTS Komitesi) Başkanı Tuncay Çehreli, bir milyar dolar hedefini ve yıllık 40 bin geminin geçeceği iddiasını ulaşılabilir olmadığını öne sürerek, gerekçesini şöyle açıkladı:
İstanbul Boğazı gibi daha geniş, daha kısa, daha derin ve daha ucuz bir alternatif varken gemiler neden Kanal İstanbul’u tercih etsin? Kanal İstanbul’dan geçmek isteyen gemilerin beklemeden geçecekleri söyleniyor ama tek yönlü trafikte bu imkansız. Bırakın 40 bin gemiyi yılda sadece 10 bin gemi bile geçse tek yönlü trafikten dolayı gemiler yine sıra bekleyecektir.
Kanal İstanbul’dan hedeflenen gelir Boğazlar’dan alınabilir mi?
Çehreli, Türkiye’nin boğazlardan gemilerden Fener, Tahlisiye (arama ve kurtarma) ve Sağlık olmak üzere üç başlık altında ücret aldığını ve 2019 yılı için İstanbul ve Çanakkale Boğazı’ndaki gemi geçişlerinden elde edilen kılavuzluk ve römorkör hizmetleri dahil toplam gelirin 150 milyon dolar olduğunu kaydetti.
Gemi geçişlerinden alınan ücretlerin 1936 yılında imzalanan Montrö Sözleşmesi kapsamında alındığını belirten Çehreli, bunun da “Altın Frank” olarak adlandırılan para birimi esas alınarak düzenlendiğine dikkat çekti.
Çehreli’nin itirazı ve önerisi de tam da bu noktada başlıyor. Çehreli, Kanal İstanbul’da elde edilmesi planlanan yıllık bir milyar dolarlık gelirin aslında Boğazlar’dan elde edilebileceğini ve Türkiye’nin hak ettiğinden daha azını kazandığını iddia etmekte.
Möntrö’de belirlenen Altın Frank artık tedavülde değil
Çehreli, “Siz, Türkiye’nin boğaz geçişlerinden daha fazla kazanabileceği halde daha az kazandığını iddia ediyorsunuz? Bunun gerekçesi nedir?” sorusunu şöyle cevaplandırdı:
Montrö Boğazlar Sözleşmesinde para birimi olarak kullanılan, 1930-2003 yılları arasında Uluslararası Ödemeler Bankası tarafından hesap birimi olarak kullanılmış ancak günümüzde tedavülde olmayan Altın Frank, 24 ayara eş değer 0.290323 gr altın içermektedir.
“Türkiye, hala 1983’deki düzenlemeye göre para alıyor”
Çehreli sözlerini şöyle devam ettirdi:
Montrö Boğazlar Sözleşmesi Ek-1’in dip notunda yer alan ‘Şu anda 100 kuruş yaklaşık 2,5 altın frank’a eşdeğerdir’ ifadesi Altın Frank’ın 1936 yılındaki yaklaşık değerine işaret etmenin yanında, verilen değerin sabit bir değer olmadığı ve altın fiyatına bağlı olarak değişebileceği anlamını da taşımaktadır.
1936 yılında 1 gram 24 ayar altın yaklaşık 1.41 TL’ydi. Buna göre 1936 yılında 1 altın frank (0.2903 gram altın * 1.41) = 0.41 TL olarak hesaplanabilir. Yani aynı Ek-1 dip notta yer aldığı üzere 100 Kuruş yaklaşık 2,5 Altın Frank.
Günümüze gelecek olursak 2020 yılı Şubat ayında 1 gram 24 ayar altın yaklaşık 50 dolar. Buna göre; 1 Altın Frank’ın günümüzdeki değeri (0.2903 * 50) = 14.52 dolar olarak hesaplanabilir. Yani 1983 yılından beri uygulanmakta olan sabit değerin (0.8063 dolar) 18 katı.
“Altın Frank değerinin günümüz şartlarına uyarlanması gerekir”
“Bu durumda Türkiye’nin Boğazlar’daki gelirlerini arttırmak için ne yapılması gerekiyor?” sorusuna Çehreli, şöyle cevap verdi:
Yapılması gereken Montrö Sözleşmesindeki para birimi Altın Frank değerinin günümüz şartlarına uygun olarak güncellenmesi. Aslında 1982 yılında yapılan güncelleme ile o günkü altın frank değeri yaklaşık 10 kat artırılarak 3.2603 dolar olarak belirlenmişti ancak bu güncellemeden sonra gelen ticari ve siyasi şikayet ve baskılar sonucu 1983 yılında bu değerden %75.27’lik bir indirime gidilerek Altın Frank değeri günümüzde de uygulanmakta olan 0.8063 dolar seviyesine indirildi.
“Güncelleme kaçınılmaz görünüyor”
“Güncelleme, altının güncel değeri üzerinden mi, 1983 yılında yapılan indirim miktarı üzerinden mi, yoksa farklı bir argüman kullanılarak mı yapılır bilemem ama güncelleme kaçınılmaz görünmektedir” diyen Çehreli, sözlerini şöyle devam ettirdi:
Bırakın altın fiyatındaki artışı, 1983 yılından bugüne kadar gerçekleşen enflasyon bile dolar olarak aldığımız ücretleri ciddi oranda eritmiştir. Altın Frank’ın günümüz koşullarına uygun olarak güncellenmesi sadece uluslararası bir sözleşmeden doğan haklarımızın korunması değil aynı zamanda boğazlarımızdaki deniz trafik emniyet ve güvenliği ile ilgili yatırım ve giderler için gerekli bir kaynak olarak da büyük önem arz etmektedir.
“Altın Frank günümüz şartlarına güncellenirse gelirler 18 kat artar”
“Şayet bu düzenlemeler yapılırsa Türkiye’nin Boğazlar’dan elde edeceği gelir tahmini ne kadara yükselir?” sorusuna Çehreli’nin verdiği cevap ise çarpıcı:
Altın Frank’ın günümüz şartlarına göre güncellenmesi durumunda gelirlerin 18 kat artacağı söylenebilir. Yani basit bir hesapla Altın Frank’a göre fener, tahlisiye ve sağlık başlıkları altında tahsil ettiğimiz yıllık yaklaşık 50 milyon dolar, 900 milyon dolara çıkabilir. Buna 100 milyon dolar kılavuz ve römorkör gelirleri de eklenirse 1 milyar dolara ulaşılabilir. Ancak ilk güncellemede bu rakamlara çıkılamayabilir zira bölgede mevcut geçiş ücretlerine göre oluşmuş bir deniz ticareti, yapılan anlaşmalar ve yatırımlar var, yüksek oranlı bir güncelleme dengeleri zorlayabilir. Bu konuda tarafları zorlamayacak ancak Türkiye’nin de haklarını koruyabileceği aşamalı bir düzenleme yapılabilir.
“Güncellemeye taraf olan ülkelerle görüşmelerle çözülebilir”
“Türkiye kendi başına fiyat düzenlemesi yapabilir mi? Yoksa bunu uluslararası hukuka mı götürmesi gerekiyor?” sorusuna ise Çehreli şöyle cevap verdi:
Bunun uluslararası hukukun konusu olduğunu düşünmüyorum ama iyi planlanmayan ve yönetilemeyen bir sürecin konuyu uluslararası hukuka sürükleyebileceği de unutulmamalıdır. Bence hem Montrö’ye taraf hem de böyle bir güncellemeye taraf olabilecek ülkeler ile iletişim ve görüşmeler kilit rol oynayacaktır. Bir de planlanan güncellemeyle ilgili gerekçe ve amaçların rasyonel, net ve ikna edici olması gerekmektedir.
“Güncelleme girişimi Möntrö’yü tartışmaya açmamalı”
Çehreli önerisini yaparken Möntrö’yle ilgili uyarısını da eklemeyi unutmadı:
Her durumda, Montrö Sözleşmesi’nin bölge için bir denge unsuru olduğunun ve yapılacak bir güncelleme girişiminin hiçbir şekilde sözleşmeyi riske atmaması hatta sözleşmenin varlığıyla ilgili bir tartışmaya bile sebep olmaması gerektiğinin altını çizmek istiyorum.
“Vakit kaybetmeden strateji geliştirilip plan yapılmalı”
Çehreli’nin son sözleri ise şöyle oldu:
Nereden bakarsak bakalım Altın Frank için halen uygulanmakta olan 0.8063 dolar sabiti çok düşük kalmış ve güncellenmelidir. Bu konuda vakit kaybetmeden bir strateji geliştirilip plan yapılmalıdır. Ayrıca konuya sadece maddi kayıp veya kazanç açısından değil aynı zamanda Türk Boğazları’ndaki emniyet ve güvenlik için alınacak ilave önlemler, verilecek hizmetler ve yatırımlar açısından da bakmak gerekir.
© The Independentturkish