Federal yapıya karşı çıkan Iraklı Sünnilerin tutumu değişti mi?

Sünniler daha önce ABD’nin Irak’taki Kürt bileşenine tanınan özerklik statüsüne şiddetle karşı çıktı

Bağdat kent merkezinde bulunan Tahrir Meydanı / Fotoğraf: AFP

Federal devlet yapısını mutlak reddetme tavrından, müzakere edilebilir tavrına nasıl geldikleri sorusuna Iraklı Sünniler, ‘anayasanın her vilayete tanıdığı bir hak’ şeklinde cevap veriyor.

Merkezi devletin korunması

Sünniler daha önce ABD’nin Irak’taki Kürt bileşenine tanınan özerklik statüsüne şiddetle karşı çıktı. Hatta ülkede bir veya birkaç ilin birleşmesiyle özerk yapıların kurulabileceğini ifade eden maddeyi içerdiği için 2005 anayasasını oylamayı reddettiler.

Sünniler söz konu reddedici tavrını, bir dönem Basra’da Şii Bölge kurmak isteyen kesimlere karşı da devam ettirdi. Nitekim Basra’daki halk, kentten çıkan petrolden yeterli ölçüde pay alamadıkları gerekçesiyle Kürt örneğinde olduğu gibi bir özerk yapıya sahip bir Şii Bölge kurma talebiyle gündeme gelmişti.

Dikkat çekici olan şu ki Sünniler, 2005-2008 döneminde El Kaide’nin ve 2014’te IŞİD’in kendi bölgelerinde yaptığı işgal döneminde dahi merkezi hükümetten ümidini kesmedi.

Milislerin hegemonyası

Ancak Sünnilerin bu tavrı, IŞİD’in ülkeden çıkarılması sonrasında değişti. Zira Sünni bölgelerde IŞİD’in işgali nedeniyle yerinden olan halkın, örgütün yenilgisine rağmen evlerine dönme süreci baltalandı. Çünkü İran destekli silahlı milis gruplar bu bölgelerde güvenliği kendi tekeline almıştı.

Ülkenin batı ve kuzeybatısındaki en önemli Sünni kaleleri olan Ninova, Anbar ve Salahaddin vilayetlerinde yaşayan halk, İran yanlısı Şii milislerin, Sünni bölgelerinde IŞİD’in yerini alacağını beklemiyorlardı. Görünüşe göre IŞİD’e karşı kazanılan zaferin faturası kabarıktı ve bunun bir kısmını Sünni halkın yüklenmesi gerekti.

Sünni kentlerde IŞİD’i ortadan kaldırmak için yapılan savaşlar neticesinde yıkılan evlerin yanına büyük karargahlar kuran milislerin oluşturduğu görüntü, yeni bir imaj oluşturmak için fazlasıyla yeterliydi. Hükümet Sünnilerin eve dönüşleriyle ilgilenmediği gibi milisler de İran’ın Irak toprakları üzerinden Suriye’ye koridor açma hedefleri doğrultusunda planlarını adım adım yürürlüğe koyuyordu. Bu koridorun büyük bir bölümü de Ninova ve Anbar gibi Sünni kentlerden geçmekte.

Özerklik sorusu

Özerklik sorusuna Sünni halkın verdiği yanıt, yerinden edilen vatandaşların zamanla bölgelerine dönüş sürecini tamamladıktan sonra değişti. Nitekim bu bölgede kendilerini karşılayan iki problem vardı: Altyapısı tamamen imha edilen kentler ve güvenlikle ilgili kararların artık Şii milislere devredilmesi.

2018, Irak’taki Şii ve Sünni bölgelerde yaşayan halklarının farklı önceliklerinin öne çıktığı bir yıl oldu. Önce Basra, yılın sonlarına doğru da Bağdat’ta siyasi elitlerin yolsuzluklarına isyan eden halk meydanlara döküldü. Vatandaşlar İran yanlısı hükümetin düşmesi yönünde sloganlar attı, pankartlar açtı. 

Sünniler neden protestolara katılmadı?

Protestoların sürdüğü dönemde yıkıma uğrayan kentlerin altyapısını onarmakla meşgul olan Sünnilerin, 2013’te dile getirdikleri talepleri tekrarlamaktan öteye geçmeyen Şii protestolara destek vermemesi garip karşılanmamalı. Ancak Şiiler farklı olarak ülkenin üçte birinin IŞİD’i eline geçmesine neden olan şartların değiştirilmesi çağrılarında bulunuyor.

İranlı General Kasım Süleymani’nin Bağdat’ta ABD hava saldırısında öldürülmesiyle gündemin protestoların siyasi elitler üzerinde kurduğu baskıdan Süleymani’ye dönmesi ve ülkede ABD güçlerinin çıkarılması dosyasının açılmasının ardından özerk yapı tartışmaları yeniden alevlendi. Bu sefer Sünnilerin özerklik yapı konusundaki tavrı, bölünme pahasına bile olsa olumlu oldu.

Düşmanken dosta dönüşen ABD

Sünnilerin sadece özerklik konusundaki tavrı değil, ABD’ye yönelik bakış açısı da değişti. Sünnilerin 2014 öncesi düşman gördüğü ABD, belki de şu an tek müttefik konumuna geldi.

Şu an Sünniler, zamanın ülkenin birliğine bağlı kalmalarının, Şii mahallesinde takdir görmediğini söylediğinde muhtemelen büyük bir itirazla karşılaşmazlar. Zira bu apaçık bir hakikat. Bu açıdan bakılınca Sünnilerin vicdani yükü daha hafif görünüyor.

Şii aktivistler ise ABD Başkanı Donald Trump’ın Süleymani’yi öldürme kararını eleştiriyor. Nitekim bu kararın, göstericileri bölgedeki önde gelen Şii sembollere saldırma konusunda bir adım geride durmaya zorladığı ve bölünme tartışmalarının yeniden su yüzüne çıkmasına kapı araladığı belirtiliyor.

 

*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak çevrilmiştir. Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Independent Türkçe için çeviren: Halil Erdoğan

independentarabia.com/node/87621

DAHA FAZLA HABER OKU