Geçtiğimiz hafta içinde Moskova’dan yapılan iki ‘Astana Mutabakatı’ açıklaması İdlib’de alarm zillerinin tekrar çalmasına neden oldu.
Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Zaharova bölgenin tamamen Nusra Cephesi hakimiyetine geçtiğini ileri sürerek işlerin iyice kötüleştiğini söyledi. Kremlin Sözcüsü Peskov da Astana Mutabakatı’nın uygulanamadığından bahsetti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vlademir Putin arasında geçtiğimiz Eylül ayında Soçi’de varılan anlaşmaya kadar Rusya ve Şam yönetiminin İdlib’e bir operasyon yapmasına kesin gözüyle bakılıyordu.
Operasyon son anda durduruldu
Rusya ve Suriye güçleri, 2017’de Türkiye, Rusya ve İran arasında Astana’da varılan mutabakatın uygulanmadığı gerekçesiyle, Suriye’de silahlı muhalefetin elinde kalan son ‘kale’ olan İdlib’i de hakimiyetleri altına almak için askeri sevkiyatları sıklaştırdı. Ancak herhangi bir askeri harekatın bölgede şişen nüfus yoğunluğu nedeniyle ağır insani krizlere yol açabileceğini ön gören ve sınırına doğru büyük göç dalgalarının yaşanmasından endişe eden Türkiye’nin diplomatik girişimleriyle operasyon hazırlıkları donduruldu ve Astana Mutabakatı’nın uygulanması için yeni bir süreç başlatıldı.
"Çatışmasızlık bölgesi" ve "silahtan arındırılmış bölgeler" uygulanamadı
Erdoğan ile Putin arasında varılan Soçi Mutabakatı’nda, Astana’da alınan kararlara paralel olarak “Silahtan arındırılmış bölgeler” kurulması kararı alındı. Kararın alınmasından sonra İdlib merkezinde bulunan çok sayıda muhalif grup ağır silahlarını ve savaşçılarını şehir merkezinden kırsal bölgelere ve cephe hatlarına sevk etse de İdlib’de muhalifler arasında sık sık meydana gelen çatışmalar yüzünden çoğu grup eski yerlerine döndü.
Bu çatışmalarda, genellikle kendini feshetmeden önce El-Kaide’nin Suriye kolu olan Nusra Cephesi içinde bulunan Heyet Tahrir Şam (HTŞ) üyeleri baskın geldi ve İdlib genelinde kontrol ettiği alanları arttırdı.
HTŞ, Rusya ve Türkiye tarafından “terör örgütü” olarak kabul ediyor.
Moskova’dan yapılan açıklamalar da İdlib’de HTŞ hakimiyetinin artmasının hemen arkasından geldi.
Önce Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin’le görüşmek üzere Rusya’ya geldiği sıralarda İdlib’le ilgili bir açıklama yaptı. Basın toplantısında konuşan Zaharova, “İdlib’in neredeyse tamamen El-Kaide’nin Suriye kolu olarak bilinen El Nusra militanlarının elinde olduğunu iddia ederek şunları söyledi: Bölgede devam eden provokasyonlar sivillere, Suriye askeri personeline ve Rusya’nın Hımeymim Hava Üssü’ne yönelik tehdit oluşturuyor.”
Zaharova aynı toplantıda “İdlib’deki durumun hızla kötüleştiğini” iddia etti.
Kremlin Sözcüsü Dimitry Peskov da dört gün sonra Zaharova’yla benzer sözler söyledi. Rusya’da yayın yapan bir televizyon kanalına konuşan Peskov, Türkiye ile İdlib konusunda varılan anlaşmanın tam olarak uygulanmadığını söyledi.
Astana Mutabakatı'yla ilgili son çıkış bugün Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'dan geldi.
"Güvenli bölge etrafında silahsızlandırılmış bölge oluşturulması da dahil olmak üzere, Rus-Türk, İdlib anlaşmasıyla öngörülen eylemleri gerçekleştirmeyi sürdürmeye hazırız" diyen Lavrov İdlib ile ilgili şunları söyledi:
"Ancak şimdi Nusra ve onun yeni reenkarnasyonu Heyet Tahrir Şam oraları ele geçirdi. Tabii ki ele geçirilen bu bölgenin bir kısmı, İdlib güvenli bölge sorununu çözme konusunda yapılan anlaşmalara uygun değil. Türk meslektaşlar, Rus ordusuyla birlikte, bu durumun üstesinden gelmek için muhtemel yollar üzerinde çalışıyorlar. Ancak herkes terör yuvasının orada kalamayacağını, orada kalıcı olamayacağını biliyor."
Şimdi İdlib’deki endişe, dondurulan askeri hareketliliğin tekrar başlatılması.
Suriye’nin dört bir yanından gelen iç mültecilerle nüfusu iki milyonu aşan İdlib’teki olası bir askeri operasyonun, 2016’nın son ayında Halep’e yönelik gerçekleştirilenden daha büyük bir krize yol açması bekleniyor.
Astana Mutabakatı sadee İdlib'le sınırlı değil
Türkiye, 2017’de Astana Mutabakatı çerçevesinde İdlib çevresinde “çatışmasızlığı” izlemek için kurduğu gözlem noktalarında asker tutmaya devam ediyor. Ancak Soçi’de varılan anlaşma gereği “radikal” olarak nitelendirilen grupların İdlib’ten çıkışı gerçekleşmedi.
Bu durum Rus yetkililerin Astana Mutabakatı ile ilgili açıklamalarını doğrulasa da mutabakat Suriye’nin birçok bölgesinde Rusya tarafından ihlal edildi.
Astana Mutabakatı bugün sadece İdlib bölgesine sıkıştırılmış durumda olsa da ilk ortaya çıktığı zaman İdlib dışında Suriye’nin genelini kapsıyordu
Varılan anlaşmaya göre İdlib’le beraber Hama, Dera, Kuneytra, Rastan, Talbise ve Doğu Guta da “çatışmasızlık bölgelerine” dahil edilmişti.
Ancak İdlib ve Kuzey Hama dışındaki tüm bölgeler Şam rejimi ve Rusya savaş uçaklarının çok ağır müdahalelerine maruz kaldı. Sonuç olarak bu bölgeleri tamamı Şam yönetimi tarafından tekrar ele geçirildi.
Doğu Guta’ya bağlı Duma ilçesinde yaşanan kimyasal saldırı da bölge Astana Mutabakatı kapsamında “çatışmasızlık bölgelerine” dahil edilmesinin ardından gerçekleştirildi.
Öte yandan bu bölgelerde Rusya ve Şam yönetimi tarafından gerçekleştirilen askeri harekatların ardından binlerce sivil daha yaşadıkları yerleri terk ederek İdlib’e geldi.