Otisabi'nin yazarı ve çizeri Yılmaz Aslantürk, Penguen'de çizen Gürdem Sındıraç ve Leman çizeri İpek Özsüslü.
Çizdikleri köşeleri, mizah dergilerinin geleceğini ve Türkiye'deki mizah dergilerinin ne kadar muhalif olduğunu Tükenmez Haber'den Nilay Göl'e anlattı.
Demirtaş'ın karikatürlerinden, efsane Otisabi karakterine, mizah-siyaset ilişkisinden, Türkiye'de kadına ve klavye delikanlılığına uzanan sohbet hemen aşağıda...
Demirtaş'ın karikatürleri
İlk mesele son günlerin en çok konuşulan konularından biri; Halkların Demokratik Partisi'nin önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın Leman dergisinde karikatür çizmeye başlaması.
Yılmaz Aslantürk'e göre Demirtaş'ın teknik olarak eleştirilecek yönleri var.
Bununla birlikte Aslantürk, 'Ülkeyi yönetmeye aday bir politikacının karikatür çizmesi muhteşem bir şey" diyor ve ekliyor:
Daha önce böyle şeyler olurdu şiir yazan, resim yapan, beste yapan, opera izleyen politikacılar vardı. Ama son yirmi yılda vasatlığa övgü politikası yüzünden tüm sanat dallarından uzaklaştırdı insanımızı. Çoğu insanın tek amacı bir araziye çöküp imar izni çıkarttırmak için rüşvet vermek sonra üzerine bina dikip onun rantını yemek geçerli. Bu teşvik ediliyor.
Leman dergisinde karikatür çizen Gürdem Sındıraç ise Demirtaş'ın karikatürleri ile ilgili "Bir siyasetçinin yazıp çizmesi, mizah ile derdini anlatması çok karşılaştığımız bir durum değil. Mizahın içinde olduğu bir siyaset dilinin çok daha güzel olacağına ve memlekete iyi geliceğine inanıyorum" tespiti yapıyor.
"Otobüs şoförü kadın haber değeri taşımasın"
Mizah dergilerinde erkekler, kadınlara oranla çoğunlukta.
İpek Özsüslü, "Otobüs şoförü kadın, haber değeri taşımasın artık lütfen. Bu algıyı kırmak için bayan yanı diye bir dergi çıkarıyoruz" diyor.
Leman'daki köşesinde 10 yıldan fazla süredir çizen İpek Özsüslü, Leman'a çizmesinin hayatının çok önemli bir parçası olduğunu söylüyor.
Genelde tek karelik karikatürler çizen Özsüslü, hayatın içinden gündelik tipleri resmediyor.
Erkeklerin çoğunlukta olduğu mizah dünyasında kadın bir karikatürist olan Özsüslü, bu durumun çok sıkıcı olduğunu, kadınların da bu işte erkekler kadar çok sayıda olmasını istediğini söylüyor.
Otisabi'nin hikayesi
Bir başka merak konusu ise çizgi roman çizeri Yıllmaz Aslatürk'ün efsaneleşmiş karakteri Otisabi ile ilgili.
1990 yılında çizgi roman çizmeye başladığında yaşadığı ilginç olayları öyküleştirerek çizdiğini söyleyen Yılmaz Aslantürk, 'Otisabi' karakterini şöyle anlatıyor:
İstanbul'a üniversiteye okumaya gelmiş bir erkeğin büyük bir şehirde ayakta kalmak için bulduğu yöntemler üzerine kurulu öykülerdi bunlar. Libidosu yüksek genç bir erkeğin kadınlarla ilişkileri de oluyordu elbette. Zamanla kadın erkek ilişkilerine doğru evrildi. Benden önceki çizerlerin yaptıklarından farkı, başarılı olan tarafı erkek olarak belirledim. Daha öncekilerde gördüğüm, kadınlar tarafından beğenilmemiş, terk edilmiş, ezik erkek karakter yerine her ilişkisini kendi yönlendiren bir kahraman. Erkeğin ilişkideki başarısı bazıları tarafından yadırgandı. Kadını aşağıladığım algısının kaynağı bu. Oysa ben kadının seçme şansı olduğu özgür dünyada bu kadınlara ulaşmaya çalışan erkekleri çiziyorum. İki taraf da eşit şartlarda başlayıp ellerindeki kartları oynuyorlar. Otisabi'nin başarısı erkeklerin yapmadığı bir şeyi yapıyor, ilişkiye kafa yoruyor. Her ayrıntıyı düşünüyor, hesaplıyor, istediği gibi sonuçlandırmak için çaba sarf ediyor.
Aslantürk, Otisabi'nin dizi olması hatırlatıldığında çok fazla konuşmuyor.
"Sadece adı Otisabi olan bir dizi" deyip şu yorumu yapıyor:
Bilmediğim bir sektörde benim için çok kötü bir sözleşmenin altına imza attığımı daha yapım aşamasında fark ettim. Ama elimden bir şey gelmedi. Ortaya çıkan şeyi izlediğimde mideme ağrılar saplanıyor. Sadece adı Otisabi olan bir dizi hakkında daha fazla konuşmak istemiyorum.
"Nerede o eski mizah dergileri, nerede siyasi eleştiriler?" bir mit mi?
Aslantürk'e göre bu sorunun yanıtı 'Evet'.
1980'li yıllarda Oğuz Aral'ın dergi tasarımında kapağın, ikinci ve üçüncü sayfaların politik karikatürlere ayrıldığını söyleyen Aslantürk, 30-40 yıl önce 16 sayfalık mizah dergilerinin siyasete pek fazla yer ayırmadığını anımsatıyor:
Her ne kadar 'Ah eskiden Gırgır vardı ne güzel eleştirirdi' dense de 16 sayfanın sadece üçü politikaya ayrılmıştı. Sonra çıkan dergiler de bu formatı sürdürdü ve yüksek tirajlara ulaştılar. Bundan şöyle bir yorum çıkarabiliriz; okur gündelik hayattaki tuhaflıklardan üretilmiş espirilere gülüyor ama biraz da politik olsun istiyor. Pilav üstü kuru gibi. Ama önemli olan muhalif içeriğin fazlalığı değil doğru analiz edilmiş politik malzemenin vurucu espiriyle çizilmiş olması. Bu arada mizah dergilerinde çizgi geri plana atıldı oysa en güçlü silahımız çizmek. Yoksa mizah dergilerinde yayınlanan espirilerden çok daha kaliteli olanları sosyal medyada okuyabiliyoruz. Çizgiyle bütünleşmiş espiri daha akılda kalıcı oluyor. Mizah dergilerinin yapması gereken bu bence.
Mizah dergilerinin geleceği
Mizah dergilerinin geleceği konusunda kaygılı olduğunu söyleyen İpek Özsüslü, dergilerin az sattığını, kağıdın çok pahalı olduğunu, baskı ve dağıtımın da çok maliyetli bir iş olduğu kanaatinde.
Reklam almayan mizah dergilerinin bu yükün altında ezildiğinin altını çizen Özsüslü, "Çok satmıyoruz ama çok like topluyoruz. Dijital olarak kontrolsüzce ve saygısızca yayılıyor karikatürlerimiz. İnsanlar bedava okumak varken para verip okumak istemiyor" diyor.
"Sert söylem değil zeka ön planda"
Pengeun çizeri Gündem Sındıraç, mizahın içinde muhalefet olduğunu söylüyor.
Ama sertlikten ziyade zekanın ön planda olduğunu hatırlatarak:
İktidara kafa tutar. Okuldaki müdüre, iş yerindeki patrona, siyasete kısacası hayatın her alanında iktidara karşı muhaliftir. Mizah dergileri geçmişten günümüze hep bu prensip ile duruş sergilemişlerdir. Süreç içersinde mizahın dili de değişime uğradı. “Gezi” ile oluşan mizah dili sertlikten ziyade içinde zeka barındırması ile ön plana çıktı. Bugünün muhalif mizahında sert söylemden ziyade zeka ön planda. Dergilerin maddi anlamda zor zamanlardan geçtiği gerçeğinide göz önüne alırsak, muhalif çizgisini günümüz şartlarında da devam ettirmeye çalışıyorlar.
Charlie Hebdo katliamı ve klavye delikanlılığı
Mizah dergilerinin muhalif duruşu kadar evrensel bakış açısı da önemli.
7 Ocak 2015'teki Charlie Hebdo saldırısı gibi.
12 kişinin hayatını yitirdiği saldırılar sonrası Türkiye'nin üç büyük mizah dergisi Uykusuz, Leman ve Penguen, aynı kapakla çıkmıştı.
Türkiyeli çizerler, özellikle de Penguen ve Leman dergisi Charlie Hebdo saldırısından sonra çok sayıda tehdide maruz kaldı.
Nedeni, Hebdo'nun İslam peygamberi Hz. Muhammed'i karikatürize etmesiydi.
Aslantürk, o dönel kendisinin de tehdit aldığını söylüyor, 'klavye delikanlılığı' vurgusu yaparak:
Bırakın bir çizeri, sanatçıyı öldürmeyi bir insanı öldürmenin haklı yönü olamaz, saldırı hangi ideolojiden, hangi dinden geliyor olsa da alçaklıktır. Bunun yolu sen de eline kalem alıp doğru olduğuna inandığın fikirlerini kağıda dökerek savunmaktır. Charlie Hebdo Katliamı’nın ardından Twitter hesabımdan tepkimi dile getirdiğimde direkt mesajla, mail yoluyla hakaret ve tehditler aldım. Bunlar son yılların modası 'klavye delikanlılığı'.
Independent Türkçe, Tükenmez Haber