Her şeyimizi sol popülizme yatırdık ve kaybettik

Dağınık bir toplumun basit biçimde yukarıdan başlayan örgütsel bir harekete ihtiyacı olabilir. Bu seçenek hala masada

İşçi Partisi Birleşik Krallık seçimlerinde yüzde 32,2 oy oranı elde etmişti (Reuters)

Avrupa sol popülizmi, yeniden yönelim hareketinin bir sonucu olarak doğdu. Occupy gibi hareketlerin geçici doğasının kavranmasıyla amaç, nihayetinde parti biçimine dönüp devleti ele geçirmekti. Parti siyasetine yönelik bu hamleyi genişleyen bir akademik literatür takip etti. "Popülizm" sadece uzmanların tercih ettiği yaygın bir söz olmakla kalmadı, aynı zamanda siyasetçilerin memleketlerindeki popülist gelgitlere nasıl set çekebileceklerine dair akademisyenlerin tavsiyesine başvurduğu bir danışmanlık sektörünü de besledi.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

Ama barikatların öte tarafında Arjantinli teorisyen Ernesto Laclau; Syriza, Podemos ve France Insoumise (Boyun Eğmeyen Fransa) içindeki isimler açısından en önde gelen evangelist oldu. Laclau 2014'te, hareketin zirveye ulaşmasından kısa bir süre önce vefat etmiş olsa da, popülist sicili kusursuzdu: Hugo Chávez'e yakındı ve 2000'lerin başında Kirchner hükümetinin bir kısmını açıkça desteklemişti. Laclau, 1980'lerde post-Marksizme dönüşünden bu yana, Avrupa solunu "sınıfa" yönelik modası geçmiş çağrıları geride bırakmaya ve "halk" ile "elitler" arasındaki yeni eksende taarruza geçmeye çağırıyordu.

Laclau'nun sol-popülist yükselişi için şartlar müsaitti. Avrupa parti demokrasisi, Yunan sosyal-demokrat partisi PASOK'un (Panhelenik Sosyalist Hareket) Euro-diktelerine karşı bir alternatif üretmekte bütünüyle başarısız olmasıyla örneklenen tarihi bir krizle karşı karşıyaydı. "Posoklaşma" genel eğilim için çarçabuk bir mecaz-ı mürsel halini aldı. Krize giden yıllarda, Avrupa partileri kendilerini sürekli olarak sosyal temellerinden ayırıyor, reklam ve pazarlama tekniklerine her zamankinden daha fazla dayanıyordu. Sonuç artan istikrarsızlık, teknokratların daha çok güç kazanması ve tamamıyla dağınık bir işçi sınıfı oldu.

Vatandaşların 2011 kemer sıkma önlemlerine ilk olarak spontane biçimde sokaklara çıkarak tepki vermesi, repertuvarlarının kıtlığına işaret ediyordu. Önlerindeki seçenekler ya referandum ya isyan ya da öfkeli Facebook yorumlarından ibaretti.

Sosyoloji ve kader

Kitle partisi döneminden farklı olarak, yeni sol popülizm kendisini bir gruplar karmaşasına yayılmış halde buldu. Bir tarafta, Güney Avrupa ülkelerindeki resesyonun ağır darbesini yemiş ve genelde ulusal refah devletlerine bağlı yaşlı mavi yakalı işçiler vardı. Komünist partilerin tahribatından sonra ya oy vermekten vazgeçtiler ya da UKIP, Ulusal Cephe, Vlaams Belang ve Lega Nord gibi milliyetçi yeni oluşumlara kapıldılar.

Jean-Luc Mélenchon ve Pablo Iglesias gibi figürler, bu seçmenlerin sola dönme arzusunu her zaman açıkça gösterdi. Mélenchon'un “fâchés mais pas fachos” (öfkeli ama faşist değil) ve Íñigo Errejón ile Iglesias'ın “sol ve sağdan öteye git” gibi sloganları buna işaretti. Burada popülist teorisyenler de başı çekmeye meyilliydi. Laclau'yla birlikte hareket eden Chantal Mouffe, sağ popülistlerin “rasyonel çekirdeğini” tanıma ihtiyacı konusunda her zaman sertti. Bu seçmenleri terapiye ihtiyaç duyan “üzücü özneler” olarak gözardı etmek yerine, bir geri kazanım stratejisi önerdi: Sol bu seçmenleri tekrar çatısı altında toplayamazsa kazanamazdı.

Böyle bir mesajın alıcı bulması her zaman kolay olmadı. Şüphecilerin başında diğer sol-popülist seçmen grupları, yani genç profesyoneller bulunuyordu. Yüksek eğitimli, bağlantılı ve internet meraklısı, çoğu üniversiteden mezun olur olmaz doğrudan 2010'ların sıkı işgücü piyasasına dahil olmuş kimselerdi. Birçoğu hizmet sektöründe istihdam ediliyordu. İnternet sayesinde "eski medyanın" prangalarından kurtulmuş kamusal alanla birleştiğinde, çoğu radikalleşmeye hazırdı. Çipras 2015'te seçildiğinde, destekçileri arasında Yunan gençliğinin en az yüzde 30'u yer alıyordu.

Ancak kültürel görünümleri, sol popülistlerin hedef aldığı daha yaşlı, işçi sınıfı tabanıyla her zaman örtüşmüyordu. Bu, Brexit oylaması üzerinden Kuzeyli mavi yakalı işçilerle Güneyli kozmopolit y kuşağı arasındaki koalisyonun çözülmeye başladığı Corbyn'in İşçi Partisi'nde görünür bir hal aldı. Benzer bölünmeler Kıta Avrupası'nın çoğunda yaşandı. Kıtada,Adam Tooze'nin belirttiği gibi, Avrupa Birliği "eğitimli orta sınıf ve profesyonel Avrupalıların önemli bir grubuyla onların öfkeli ve hayal kırıklığına uğramış genç kardeşlerine" ses vermişti. Parti altyapısındaki eksiklikle beraber, yaşlı işçi sınıfı seçmenlerin çoğuyla bağlantının kopması, çoğunlukçu bir seçim bölgesi kurmanın neredeyse imkansız olduğu anlamını taşıyordu.

Öyleyse, bir tür siyasi canlılık kazanmayı başaran sol popülistlerin bunu geleneksel sol partilerin içinde sıklıkla gerçekleştirmesi şaşırtıcı değildir. Örneğin Corbyn'in İşçi Partisi, ılımlıları ve Blair'cileri kenara iten dahili bir popülist dinamiğe dayanıyordu. Aynı şey, ülkedeki işçi sınıfı sendika politikasının kitlesel bir temsilcisine dönüşen Belçika İşçi Partisi için de geçerli.

 

 

Kitleden arı sürüsüne

2002'den beri yorumcular, siyasi çağımızı oldukça eski analitik prizmalar yoluyla okuma eğiliminde. Ama artık 1930'larda değiliz. Gündemde ne devrim de dünya savaşı var. Mobilize yurttaşların yokluğu muhtemelen en önemli faktörü teşkil ediyor. Hem 1930'larda hem de 1790'larda kitleler hareket halindeydi, savaşıyor, seçimlerde yarışıyor, kamusal alanı dolduruyordu.

Bu “kitlelerin” bugün hala var olup olmadığı ciddi bir sorudur. İnternet, yeni birlik biçimlerini mümkün kılarken geleneksel sosyal alanı un ufak etti. Fakat aynı zamanda kitlesel seferberlik ihtimalini azalttı ve siyaseti şaşırtıcı bir şekilde istikrarsız kıldı. 2019 Martında Paul Mason Twitter'da yaptığı bir yorumda o dönem bir diğer parlamento reddiyle sarsılan Brexit sürecinin artık "kitlelerin elinde olduğunu" yazmıştı.

Bu ifadenin garip doğası, bugünün popülist hareketine dair çok şey anlatıyor. Boris Johnson, Salvini ve Orbán gibi çağdaş "popülistlerin" de takipçileri, sempatizanları, beğenenleri ve paylaşımcıları olabilir. Ama kitleleri pek yok. Kitleler hareket edebilir, yürür, bağırır, kavga verir. 2019'da bunların hiçbiri yok.

Yeni popülizm kitlesel bir olgu değil. Aksine, bir arı sürüsü siyasetidir. Arı sürüleri sadece monoton vızıltılarla son bulacak biçimde dolanır, öfkelenir ve çığlık atar. Hareketlerinin öncülüğünü parti liderleri değil, Paolo Gerbaudo'nun "hiperliderler" diye adlandırdığı, medyadaki varlıkları (normalde var olmayacak) koalisyonları kurmalarına imkan tanıyan isimler yapar. Trump olmadan Trump'çılık olmaz.

Yeni bir patates çuvalı

Belki de bu durum için en güçlü emsal Karl Marx'ın 1848 devrimini okumalarında bulunabilir. O yılın başlangıcında, kentli işçilerin gelirini azaltan bir gıda krizinin tetiklediği ayaklanmalar Paris'e yayılmıştı. Ancak III. Napolyon gerginliğe boyun eğmek yerine duyarsız çiftçi nüfusunu harekete geçirerek isyanı bastırmalarını emretti.

Marx, unutulmaz biçimde, Fransız köylülerini "patates çuvalları" diye tanımlamıştı: "çıkar benzerliğinin hiçbir topluluk, ulusal bağlılık ve siyasi örgütlenme üretmediği... basit yığın." Ve bu çiftçilerin “kendilerini temsil edemedikleri için” temsil edilmeleri gerekiyordu. Bu örnekte bir kral tarafından...

Bu, tepeden tırnağa öyle kusursuz bir baskıydı ki, bazı sol popülistler çağımız için de temin etmeye çalışmıştır. Dağınık bir toplumun basit biçimde yukarıdan başlayan örgütsel bir harekete ihtiyacı olabilir. Bu seçenek hala masada: Avrupa'nın sol popülist deneylerinin hepsi boşa çıkmadı.

 

 

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.

https://www.jacobinmag.com/2019 (linkteki makaleden özetlenerek çevrilmiştir)

Independent Türkçe için çeviren: Kerim Çelik

DAHA FAZLA HABER OKU