"Kanal İstanbul" tartışması büyüyor

İktidarın "Mutlaka yapacağız" dediği, muhalefetin ise karşı çıktığı Kanal İstanbul tartışmasını uzman isimlere sorduk. Kanalın yapımına karşı çıkanlar olduğu gibi projeyi savunanlar da var

Kolaj: Independent Türkçe

Kanal İstanbul tartışması, devletin tepesindeki yöneticilerin açıklamaları ve kendilerine verilen cevaplarla sürüyor.

2011’de kamuoyuyla paylaşılan, 2020’de ise yapımına başlanacağı açıklanan proje gündemden düşmüyor.

Kanal İstanbul, sadece siyasette değil, toplumun her kademesinde konuşuluyor.

Bir çok konuda olduğu gibi bu mevzuda da farklı görüşler hakim. 

Toplum yine kutuplaşmış vaziyette. İstanbul özelinde bu işin farklı bir şekilde teste tabi tutulması görüşü de dillendiriliyor. 

Özellikle İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, projenin hayata geçirilmemesi için gayret göstereceğini söylerken, referandumu işaret ediyor. 

Ancak, iktidar cephesi referandum ihtimalini gündeme bile getirmiyor. 

Bilen, bilmeyen herkesin fikir yürüttüğü Kanal İstanbul projesi konusunda uzmanlar da farklı görüşte. 

Independent Türkçe'nin görüş aldığı uzmanlar arasında, olası çevresel etikler üzerinden projeyi eleştirip, kanalın Marmara Denizi’nin sonu olacağını ileri süren oldu.

Kanal İstanbul'un kentsel dönüşüm, şehir planlama ve ulaştırma açısından katkılar sunacağını söyleyip destekleyen uzmanlar da var.

Kanalın geçeceği bölgenin çevresinin yapılaştırılmaması gerektiğini savunan da oldu, ‘Yapılaşma olmazsa olmaz’ diyen de.

Projenin İstanbul'u susuz bırakıp bırakmayacağı konusunda dahi karşıt fikirde olanlar da bulunuyor uzmanlar arasında..

Saydam: Proje Marmara’yı oksijensiz bırakacak

Prof. Dr. Cemal Saydam, Kanal İstanbul'u çevresel faktörler ve deniz bilimi açısından değerlendirdi. 

Projenin, Marmara’nın oksijen eksikliği üzerinde çok olumsuz etki yapacağını söyleyen Saydam, "Bu proje Marmara’yı oksijensiz bırakacak, Marmara’nın sonu olacak” dedi. 

Bir deniz bilimci olarak Marmara’nın oksijensiz kalma ihtimalini yıllardır dile getirdiğini ancak hazırlanan ÇED raporunda bu konuya hiç değinilmediğini savunan Saydam, “Bin 595 sayfalık raporda bu konuya hiç yer verilmemiş. Bilinçli olarak yapıldığını düşünüyorum. Denizbilimleri açısından böyle bir projenin yapılması mümkün değil” ifadelerini kullandı. 

Saydam, sözlerini şöyle sürdürdü:

Küçükçekmece ve Sazlıdere göldür. K.çekmece, Sazlıdere ve Marmara’ya açılan çok zengin dip çamurları olur. ÇED raporunda, ‘Bunlar Çevre Bakanlığı’nın uygun göreceği bir yere atılacaktır’ deniliyor. Ancak ilave bir organik yükü kaldırmaz! Bu proje bir felakettir, çevre açısından olmaz, rafa da kaldırılmasın, bu projeyi unutun.

 

Prof. Dr. Cemal Saydam Twitter @laleelmacioglu.jpg
Prof. Dr. Cemal Saydam / Fotoğraf: Twitter / @laleelmacioglu

 

Prof. Dr. Şengör: Kanal İstanbul depremi tetiklemez, ekosistem zarar görmez

Kanal İstanbul deprem ve tsunamiyi tetikleme ihtimali ile ekosistem açısından değerlendiren Prof. Dr. Celal Şengör ise, projenin olumsuz etkilerinin olmayacağı görüşünde.

Çıkarılacak toprak miktarının 300 milyar kilogram civarında olduğunu belirten Şengör, şunları kaydetti:

Gelecek deniz suyu miktarı ise yaklaşık 121 milyar kilodur ve ortaya 170 milyar kiloluk ‘hafifleme’ çıkar. Atatürk Barajı’ndaki su ağırlığı 480 milyar kilo, yarısı buharlaştığında 240 milyar kilo. 24 Nisan 20182’de Bozova Fayı’nda 5,2 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Yani Kanal İstanbul’un neden olacağı yük azalması Atatürk Barajı’nınkinin 1,5 katı azdır ve kanalın alrından faal bir fay geçmemektedir. Kanal İstanbul’un musavver mevkii Kuzey Anadolu Fay’ına (KAF) maksimum 40 kilometre uzaklıktadır. Kanalın altındaki litosferin elastik gücü bu kanalı rahatlıkla taşıdığından KAF üzerinde bir deprem tetiklemesi ihtimali çok düşüktür.

“Ekolojik sistem zarar görür mü?” sorusuna Şengör, Marmara’nın halihazırda ‘can çekiştiğini’, Kanal İstanbul projesinden gelecek su miktarının fazla olmadığını ve ekosistemin zarar göreceğini düşünmediğini söyledi.

“Kanalın çevresi yapılaştırılmamalı”

Celal Şengör, kanal çevresinin yapılaştırılmaması uyarısında bulunurken, bu alanda su tutan tabakaların incelenmesi, akarsu mühendisliğinin yapılmasının da şart olduğunu sözlerine ekledi.

 

Prof. Dr. Celal Şengör Twitter @laleelmacioglu.jpg
Prof. Dr. Celal Şengör / Fotoğraf: Twitter / @laleelmacioglu

 

Genim: Boğaz için alternatif oluşturmak gerek, gökdelenlerle büyüyeceğimize yatay şekilde yapılaşalım

Mimar Sinan Genim'e göre ise Kanal İstanbul'un çevresinin yapılaştırılması şart.

Projenin yatay yapılaşma imkanı sunduğuna değinen Genim, şu ifadeleri kullandı:

Yeni şehirler kurmak mecburiyetindeyiz, eski şehirlerimizin canına okundu! Şehirlerde gökdelenlerle büyüyeceğimize, üst üste yapılaşmayı hafifletelim, yatay şekilde yapılaşalım. Alan yok, arsa yok, ferahlatmak lazım. İskan başladığında yeşilleşme başlıyor. Bir de Anadolu coğrafyasında herkes kıyılara yakın bölgelerde yaşamak istiyor! Neden alternatif oluşturmayalım? Sadece İstanbul'da değil, Bodrum'da, Fethiye'de ve diğer yerlerde de...

"Hollanda, Japonya, Hong Kong ve BAE'ye baksınlar, alternatif oluşturmak önemli"

Yurtdışından örnekler veren Sinan Genim, Hollanda, Japonya, Hong Kong ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi ülkeleri saydı. 

Genim, "Dubai'de Palmiye Adası yaptılar. Kıyı 75 kilometreydi, şimdi bin 700 metreyi aştı" ifadelerini kullandı.

“Projeye ne karşıyım ne de destekliyorum” diyen mimar Sinan Genim, halkın paniğe sevk edilmesine tepki gösterdi:

Birisi çıkıp ‘Depremi tetikler’ diyor, öteki ‘Karadeniz patlayacak’! Korkuyu toplumun üstüne salıp, kişileri sağlıklı karar vermekten alıkoyuyorlar. Bilim insanları, halkı korkutarak bir şeyleri empoze etmeye çalışmasın, konusunda uzman, aklı başında kişiler bu meseleyi izah etsin. 'Bunu yapmayalım ama şöyle bir şey yapalım ya da şöyle bir güzergah daha iyi' alternatifleri sunarak konuyu ele almak gerekli.

“Burası Başakşehir olmasın”

Kanal İstanbul’u mimari açıdan değerlendiren Sinan Genim, projedeki alanın Başakşehir’e dönüşmemesi uyarısı yaptı.

Genim, oluşturulacak alandaki nüfus büyüklüğüne ve imar planlarına dikkati çekti:

Planlar düzgün yapılır, yerleşme 500 bin nüfusu geçmez, ‘yeni yapı yapmak yasaktır’ denilerek imar artışı verilmez, yeşillendirme yapılırsa proje olumlu olur.  Boğaz için alternatif oluşturmak gerek.

“Osmanlı’dan beri tartışılıyor, Ecevit de söylemişti”

Benzer projelerin Osmanlı’dan beri tartışıldığını hatırlatan mimar Genim, “Yeni değil, Kanuni Sultan Süleyman döneminden beri tartışılan, konuşulan bir proje. Liman von Sanders 1920’de anılarında, ‘Çanakkale’yi Saroz Körfezi’yle birleştiren bir kanalın yapılması doğrudur’ diye yazmış. Ecevit de söylemiş geçmişte. Yeni de değil bu konu” diye konuştu.

Kanal İstanbul’un Montrö Antlaşması’nı tartışmaya açacağı eleştirilerine karşı çıkan mimar Genim, “Açması mümkün değil. Çanakkale’yi de Marmara’yı da kapsıyor!” dedi.

Genim, “Kanal İstanbul bir öncelik midir? Şuan için böyle bir projeye gerek var mıdır?” sorusuna "Plan ortaya çıktıktan sonra bir şey söyleyebilirim. 1/100.000 ölçekli çevre planı yapılacak" diye cevap verdi.

"Değer artışı olursa ekstra vergi alınsın"

"Rant" iddiaları ve arsa spekülasyonlarına da değinen Genim, "Böyle bir düzenlemeden dolayı değer artışı oluşursa, kanunda şerefiye var, ekstra ücret alınır. Değerli arazi vergisi alınabilir. Asıl bunlar konuşulmalı" dedi.

 

Sinan Genim sinangenim.com mimar.jpg
Sinan Genim / Fotoğraf: sinangenim.com 

 

Ilıcalı: Kanal İstanbul kentsel dönüşüm, şehir planlama ve ulaştırmaya katkı sağlar

İstanbul Ticaret Üniversitesi Ulaştırma Sistemleri Merkezi Müdürü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Ilıcalı, “40 yıllık bir üniversite hocası, bilim insanı olarak, sunulan gerekçelerin bilimsel olması gerekir. Ne yazık ki, iş bilimden çıkmış vaziyette, devlete, vatana ihanete çekildi bu konu. Bilimsel açıdan tereddüt yoksa, getireceği faydalara bakmak gerekli” diye konuştu.

Konuyu ulaştırma ve trafik güvenliği açısından değerlendiren Ilıcalı, 1979’da İstanbul Boğaz'ında yaşanan kazayı hatırlattı.

“İstanbul Boğazı'nda meydana gelebilecek olası bir kaza, telafisi olmayan sorunlara yol açar" diyen Mustafa Ilıcalı, şunları kaydetti:

"Binlerce kişi hayatını kaybeder, boğazın korunması gerekir. Kanal İstanbul projesi, boğazın korunmasına katkı sağlar. İnsanlara etkisi, kuşlar, sürüngenler ve diğer canlılara etkisi, deprem ve tsunamiyi tetikleyip tetiklemediğinin bilimsel olarak gösterilmesi gerekir. Bunu için Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı ile ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 2.5 yıllık çalışmasıyla hazırlanan bir ÇED raporu var. Ben kendi alanım açısından baktığımda kentsel dönüşüme destek, şehir planlama ve ulaştırma göz önünde bulundurulduğunda olumlu etki yapar.

Ilıcalı, kaza ve trafik riski, tarihi eserler ve yalılar, tarihi yarımadadaki gemilerden çıkan emisyonun tahribatı gibi konuların göz önünde bulundurulması gerektiğini söyledi. 

Dışarıdan nüfus gelmediğini (göç almadığını) öngörüp, konuyu deprem gerçeğiyle değerlendirdiğini aktaran Prof. Dr. Mustafa Ilıcalı, "Ulaştırma ve trafik güvenliği üzerine değerlendiriyorum, mevcut durumda kaza riski vardır ve bu kaza olduğu an- geçmişteki kazaları esas alarak- insanda, blaıkta, tarihi yarımadada, boğaz civarında büyük tahribat yapar. Benim bu projeyi destekleyeceğim en önemli maadelerden biri, kentsel dönüşüme katkı sağlayacak olması. Deprem riski var, yeni alanda dışardan nüfus getirmeden, olası depremde hayatını kaybedecek kişilerin hayatını kurtarmak, o binaalrı bu sistemle dönüştürmek. Orada da şehir planlamanın tüm teknikleirni kullanarak, o talebin mevcut traik yükünü azaltmış olacak. Güngören, Avcılar'dan oradaki harketliliği ortadan kaldırıyorum" diye konuştu. 

 

Prof. Dr. Mustafa Ilıcalı Independent Türkçe.jpg
Prof. Dr. Mustafa Ilıcalı / Fotoğraf: Independent Türkçe

 

“İstanbul’u susuz bırakmayacak, aksine su ihtiyacını karşılayacak”

Kanal İstanbul’un İstanbul’u susuz bırakacağı eleştirilerine katılmayan Ilıcalı, bilakis projenin kentin su hacmini artıracağı görüşünde olduğunu şu sözlerle dile getirdi: 

Sazlıdere Barajı'nda su kaybı olacak, ona karşılık yeni su kaynakları, barajlar oluşturulacak, ÇED’de böyle diyor. Melen Barajı bittiğinde 1 milyar metreküp ilave su gelecek, aksine tek başına İstanbul’un su ihtiyacını karşılayacak.

Prof. Dr. Ilıcalı, projenin olası İstanbul depremini tetikleyip tetiklemediğine konusu için “Uzmanı olmasam da konuya inşaat mühendisliği açısından baktığımızda, hidrololik, hidrodinamik yönünü değerlendirdiğimizde, tsunami riski taşımadığı ortaya çıkarılmış. ÇED’de depreme ilave etki oluşturmayacağı yönünde görüş var” ifadelerini kullandı.

Böyle bir projeye gerek olup olmadığı sorusuna ise Ilıcalı, “Ülkemiz adına önemli bir proje olacak, fayda sağlayacağını düşünüyorum. Yapılan çalışmalar faydalı olduğunu ortaya koyuyorsa, bilim bunu söylüyorsa neden yapılmasın?" sorusunu sorarak sözlerini tamamladı. 

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU