Brexit etkisi altındaki bu genel seçim hepimizin beklediği depremi getirdi. Öncü sarsıntılar bir süredir mevcuttu. Geçtiğimiz mayısta Muhafazakar Parti'nin mühim belediye temsilcilikleri kaybetmesi, Avrupa Parlamentosu seçim anketlerinde Liberal Demokrat ve Brexit Partisi'nin oy dalgalanmaları, bu tip bir volatilite modern zamanlarda daha önce görülmemişti.
Fay hatlarının nerede olduğunu bilsek bile, depremin merkez üssünün nerede olacağını kimse tahmin edemiyordu. Şimdi yüzleştiğimize göre, cevabımızı aldık. Liberal Demokrat ve Yeşiller Partisi'nin herhangi bir ilerleme kaydedememesi ve İşçi Partisi'nin feci performansı zayiatın ağırlıkla siyasetin solunda ve merkezinde verildiği anlamına geliyor.
Ama yerde debelenecek vaktimiz yok. Kaybedebileceğimiz çok şey var. Ülkemiz değişim için haykırıyor. Eşitsizlik artıyor, en fakir çocuklarımız okula aç karnına gidiyor, Ulusal Sağlık Sistemimiz (NHS) ve okullarımız daha fazla fon için haykırıyor ve sosyal güvenlik ödemesi savunmasız kişilere öyle bir güvenlik ağı sağlıyor ki çok sayıda aile aşevlerine yöneliyor. Bu esnada ırkçılık ve nefret suçları da artıyor. Bunlar durmak zorunda. Ülkemiz çok daha iyisini hak ediyor ve Johnson tek ulus ilkesine bağlı bir Muhafazakar olduğunu söylese de bu maskenin düşmesi an melesi. Hatta zaten seçim sırasında ve öncesinde duyduğumuz, tek bir kesimin anlayabileceği mesajlarla düşmüştü. Bireysel liberal değerler (ülkesindeki liberal partiye üye olmayan kişilerin de savunduğu değerler -çn) tehdit altında ve onları korumak zorundayız. Peki şimdi ne olacak?
Evet, umut parıltıları var. Önce nüfusun yüzde 50'sinden fazlasının merkezdeki veya sol eğilimli partilere oy verdiğini hatırlamakta fayda var. Liberal Demokratlar acımasız çoğunluk sistemi (first-past-the-post) altında bir koltuk kaybetse de oy oranımızı yüzde 4,2 arttırdı ve bir milyondan fazla yeni seçmen kazandı. Bununla beraber Muhafazakar Parti ezici zaferini yalnızca oy oranlarındaki yüzde 1,2 artışla kazandı. Bu ülkenin merkez-sol ilerici politikaları reddettiğini kabul etmiyorum. Ancak partilerin stratejilerini pratiğe taşımada başarısız olduğunu kabul etmek zorundayız.
Bu da beni kaçınılmaz bir sonuca götürüyor: Bu çekişmelere son verip, artık eşgüdüme giren sağı yenmek için işbirliği yapmamız gerekiyor. Merkez soldaki doldurulmayı bekleyen boşluğu yeniden doldurmamız gerekiyor ve hiçbir parti bunu tek başına yapamaz. Söylemesi kolay. Kampanya döneminin son günlerinde, yalnızca Liberal Demokratların Muhafazakarları kaldırabileceği koltuklara (Finchley ve Golders Green ya da Londra ve Westminister Şehirleri gibi) İşçi Partisi aktivistlerinin talip olmasını ve bugüne değin İşçi Partisi değerlerine destek veren Luciana Berger'le Chuka Umunna'nın koltuklarından edilmesini umutsuzluk içinde izledim.
Bu ve diğer birçok koltuk yalnızca Liberal Demokratların Muhafazakarların elinden alabileceği koltuklardı ne var ki İşçi Partisi'nin Liberal Demokratlara nefreti intikamın ortak amaçtan daha önemli olduğu anlamına geldi. Davul zurnayla duyurdukları şey bizim "Sarı Muhafazakarlar" olduğumuz ve koalisyon nedeniyle bunu hak ettiğimizdi. Ancak bu doğru olsaydı, örneğin Liberal Demokratların yoksul çocuklara dair siyasi önerileri Çözüm Vakfı (Resolution Foundation) gibi düşünce kuruluşları tarafından incelendiğinde, nasıl İşçi Partisi'nden daha etkili çıkabilirdi? Bu arada, Liberal Demokratlar Corbyn'in Brexit konusundaki belirsiz duruşuna dair fazlasıyla öfkeliydi. Pek çoğu referandum kararına daha erken varsaydı genel seçim yerine bunun için savaşacağımıza ve Brexit'i temelli durdurma şansımız olacağına inanıyor. Çöküşümüz dürüstlüğümüzde gizliydi.
Ülkemiz uğruna bunun durması gerekiyor. Bir süre kılıçları kınına sokup gözlerimizi zayıf noktalarımız yerine ufuğa dikmeliyiz. Bundan sonra olacakların çoğu, Liberal Demokratlar'ın ve İşçi Partisi'nin kimi lider seçeceğine ve özellikle de İşçi Partisi liderliğinin aşırı uçlardan geri alınmasına bağlı. Partilerimiz arasında ideolojik farklılıklar olsa da ortak amaç ve değerlerimiz var ve bunları gerçekleştirmek için birlikte çalışabiliriz. İşbirliği, "sadeleşme" anlamına gelmek zorunda değil. Ortak düşmanımızın karşısında dururken hala farklı kalabiliriz. Liberal Demokratlar Yeşiller Partisi'yle ilişkisinde buna dair temiz bir sicile sahip. Batı Oxford ve Abingdon (benim seçim bölgem) bizi bölen meselelerden daha fazla ortak noktamız olduğuna bir örnek. 2017'de bana beklenmedik bir şekilde sandelye kazandıran uğraş 2017'de seçmenin desteğini birden fazla saldalyede değiştirdi. Bundan daha fazlasını yapabiliriz ve yapmalıyız.
Her ne kadar hepimiz bu yenilgi nedeniyle yorgun ve yıpranmış olsak da umudumuz olmalı. En karanlık saatlerde, tek bir mum bile bizi aydınlığa götürebilir, ışığımızı söndürmek isteyen milliyetçilik ve popülizmden uzaklaştırabilir. O mumları beraber yakıp işbirliği yaparsak oraya ne kadar da hızlı ulaşabileceğimizi hayal edin.
Layla Moran, Batı Oxford ve Abingdon'ın Liberal Demokrat Parti parlamento üyesidir.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
https://www.independent.co.uk/voices
Independent Türkçe için çeviren: Noyan Öztürk
© The Independent