Siyah çadurdan kızıla boyalı saçlara İran İslam Cumhuriyeti kadınları

Seda Ünsalan Independent Türkçe için yazdı

Fotoğraf: Atta Kenare - AFP

Pehlevilerin 60 yıllık yönetimine son vererek 20’nci yüzyıla damga vuran devrimi gerçekleştiren Humeyni’yi, Paris dönüşünde Azadi Meydanı’nda karşılayan ve devrimin sembolü haline gelen çarşaflı kadınların yerini bugün İran’da, saçlarına ve vücutlarına özgürlük isteyen kadınlar aldı. 

Şah döneminde “çadur” olarak isimlendirilen dış giysiyi üzerlerine almadan dışarı çıkmayan kadın profili, 40 yıllık “İslam devrimi” ile birlikte paradoksal bir şekilde başını açmak için soluğu komşu ülkelerde alan kadınlara evrildi.  

Anayasasında devletin İslam şeriatıyla yönetildiği ifadesi yer alan İran İslam Cumhuriyeti’nde hicap ile ilgili birtakım kanunlar mevcut ve bu kanunlara uyulması zorunluluğunun yazılı olduğu levhalara neredeyse tüm kamu kurumlarında rastlamak mümkün. 

İranlı kadınların hicap şekli yer yer eleştirilse de resme yakından bakıldığında aslında giyimlerinin İslam’a değil kanuna uygun olduğu anlaşılır. Zira kadınlar kendi seçimleri ile değil yasalar doğrultusunda giyiniyorlar.
 

iran kadınlar.jpeg
Fotoğraf: Independent Türkçe​​​​​​​


Yasakoyucu da kanunların içine esneklik payı bırakıyor. Örneğin hicap için saçının bir teli dahi görünmeyecek denmiyor, aksine başın dörtte birinin kapatılmasını yeterli buluyor.

Kadınlar şekil verdikleri saçlarına ufak bir şapka ya da bere iliştirerek kanuna uygun şekilde kamu alanlarına çıkabiliyorlar. Burada maksat hicabı giyinmek değil, kanuna riayet etmek ve ahlak polislerinden uyarı almadan sosyal hayata dahil olabilmek.

Hicaptan uzaklaşma arzusu ve bu arzu ile sürekli sınır komşusu olan ülkelere gitme arayışı da aslında bir yönüyle sisteme başkaldırı, özgürlük arayışına kısa soluklu bir tatmin..

Ülkedeki söz konusu uygulamalar, kadının formel yapısına şekil ve dizayn verse de İran toplumunun anaerkil ve güçlü kadın profilinde bir değişiklik meydana getirmiyor. Kadınlar hayatın her alanında söz sahibi, baskın, aktif ve katılımcı.

Firdevsi’nin 12’nci yüzyılda kaleme aldığı Şahname’de ortaya koyduğu; arzu ve isteklerini dile getiren, cengaverlerle teke tek savaşan güçlü kadın profilleri bugün de kendini güçlü bir şekilde hissettiriyor.

Kadınlar günlük hayatın her alanında aktif şekilde yer alıyor. Batı toplumlarının aksine İranlı kadınlar evlendikleri zaman soyadlarını ve kütüklerini değiştirmiyor, bir erkeğe nispet edilmeden kendi şahsiyet ve kimlikleri altında yaşıyorlar.

Kadınların okuma oranı İran’da oldukça yüksek. Eğitimde kadın erkek eşitliği mevcut olduğu gibi kadınlar fakültelerin her alanında eğitim alabiliyor ve İran bu yönüyle Arap ülkelerine karşı fark gösteriyor. Ses sanatçılığı dışında sinema, spor, tiyatro, fotoğraf, heykel, siyaset, ilahiyat gibi hemen her alanda var olabiliyorlar.
 


Ülkede ekonomik sıkıntılar ve para birimi olan tümenin dolar karşısında değerini büsbütün yitirmesi ile birlikte artan işsizlik ve geçim sıkıntısı karşısında kadınlar kendilerine farklı iş imkanları sağlıyor. 

Üniversite hocalarından sanat eğitmenlerine birçok kadın uzmanı oldukları alanlarda kurum ve kuruluşlarda iş bulamayınca çareyi evlerde özel ders vermekte buluyor.

Oldukça yaygın olan ve hemen her türlü hizmetin evde alınabildiği İran’da ücretler de oldukça ulaşılabilir. Düşük ücretlerle üniversitelerde doktorasını yapmış uzman kişilerden sanat ya da spor eğitmenlerinden yararlanmak mümkün. 

Kadınlar tapu ile mülk edinme konusunda tüm dünyada olduğu gibi erkeklerin gerisinde kalsalar da İran’da bir mülk almak ya da kiralamak istediğiniz zaman satış-kira bedeli ya da pazarlık görüşmelerini kadınlarla yaparsınız. Söz sahibi yine onlardır. 

Trafikte ezici bir çoğunluğa sahip oldukları gibi tüm kamu alanlarında metro istasyonları, kafe, alışveriş merkezleri, öğrenci mekanları, sinema, tiyatro ve spor salonlarında da sayısal çoğunluk yine kadınlardadır. 

Ülkelerin siyasi çizgisi, ekonomik gelişmişliği, eğitim politikası, adalet-demokrasi-özgürlük vizyonu ve uluslararası arenadaki imajı halkın kaderini şekillendirdiği gibi vatandaşların yaşam kalitesini de ciddi biçimde etkiliyor. 

Devlet eliyle dizayn edilen kadınların tatminsizliği ve mutsuzluğu,  mutsuz evliliklere, ailelere ve çözümü tüketimde arayan özenti toplumuna dönüşüyor.   

Sistemin kadın üzerindeki baskısı arttıkça mutsuz ve tatmin olamayan kadınlar soluğu güzellik merkezlerinde alıyor ve ailenin bütçesinden önemli bir kısım buraya aktarılıyor. 

İran’da gün geçtikçe artan pahalılık ve geçim zorluğuna rağmen kadınlar bakım ve estetik için ayırdığı bütçeden ödün vermiyor. Kuaförlerde randevu almadan sıra bulabilmek çok güç olduğu gibi estetik merkezlerinde de en ufak bir operasyon içinde yine birkaç hafta beklemek gerekebilir.


Humeyni’yi Şah yönetiminin simgelerinden Azadi Meydanı’nda sloganlar ve marşlarla karşılayan çarşaflı kadınlar, 1979’daki devrimin dikkat çeken sembollerinden biri haline gelmişti. Hatta İran devriminden etkilenen komşu ülkelerdeki İslamcılar arasında da çarşaf modası başlamıştı. 

Aradan geçen 40 yılın ardından kadınlar, bugün özgürlük talepleri için yapılan eylemlerin en ön safında yer alıyor.

Başörtüsü zorunluluğu başta olmak üzere günlük hayatın birçok alanındaki kısıtlamaların kaldırılması talebiyle yapılan ve yer yer rejim karşıtlığına dönüşen gösterilerde, kadınlar başı çekiyor. 

Devrimi komşu ve yakın ülkelere ihraç iddiasıyla hareket eden İran İslam Cumhuriyeti, kadınları, siyasi açıdan çok etkili olmasalar da sosyal açıdan karşı devrime imza atarak “devrim” için en büyük tehdit unsuru haline geldiler. 

 

 

* Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir. 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU