Ürdünlü kadınlar, toplum içerisinde birçok ayrımcılıkla karşı karşıya. Ancak bu ayrımcılıkların en başında çok sayıda Ürdünlü kadının miras hakkından mahrum bırakılmasına atıfla, bugün aktivistlerin “21. Yüzyılın Cahiliyesi” olarak niteledikleri sorun geliyor.
Bu duruma, erkek tamahkarlığı ve bazı toplumsal gelenekler sebep olarak gösteriliyor. Mirasta ayrımcılık, başkent Amman'da daha az gözlemlenirken, başkente uzak şehir ve köylerde başta olmak üzere binlerce Ürdünlü kadın bu haklarından mahrum bırakılıyor. Resmi verilere göre 2017 yılında 5 bin 108 kadın "gönüllü olarak" miras hakkından vazgeçti.
Çok sayıda Ürdünlü kadın, “aile malının bir yabancıya gittiği” gerekçesiyle aile mirasından mahrum bırakılırken, eylemciler ise Ürdünlü kadınların yaklaşık yüzde 90’ının, mirastan pay almaktan utandığını veya korktuğunu ifade etti.
Mahrumiyet
Ürdün yargısında mahkemeler, kadınların miras haklarını devrettiği davalarla dolu.
Söz konusu terim, kadınların mirastan mahrum bırakılması anlamına geliyor. Ancak yasa koyucular, terekenin (ölen kişiden kalan mal varlığının) belli bir kısmı karşılığında bazı kişilerin miras hakkı dışında tutulmasına dair varisler arasında bir uzlaşı olduğunu belirtiyor.
Çoğu durumda kadınlar, değeri yüzbinlerce doları bulabilecek mallardan vazgeçmeleri karşılığında yüzlerce ya da binlerce dinar alıyor. Çoğu zamanda ise hiçbir şey almadan kardeşlerine karşı hissettikleri mahcubiyet dolayısıyla sessiz kalmayı tercih ediyorlar.
Yasalar, devretmenin, ilk olarak terekenin tamamını kapsayan, ikinci olarak da terekenin belirli bir kısmını kapsayan olmak üzere iki çeşit olduğunu belirtiyor.
Bununla birlikte Ürdün yasaları, haklardan vazgeçilmeyi önlemek amacıyla mirasçıların ölümü üzerinden üç ay geçmeden herhangi bir devretme işleminin yapılmasını yasaklıyor.
Bazı kesimlerin, bu ayrımcılık hususunda kabile gelenek ve göreneklerine bağlı olduğu belirtiliyor. Ancak bir kabile hakimi Musa es-Sarayra, "Kadınları babalarının mirasından mahrum bırakmak, aşiret sisteminin esaslarını değil, bireysel davranışları temsil etmektedir" ifadelerini kullandı.
Sarayra, "Toplumdaki bazı insanlar, kadınları toplumdaki en zayıf unsur olarak sınıflandırıyor ve onların mirasta hak sahibi olamayacağını söylüyor. Bu inanç, birçok kadının bu haklarını kaybetmesine yol açıyor" dedi.
Erkek egemenliği
İnsan hakları aktivisti Avukat Hale Ahed, "Miras haklarına ulaşmak için herhangi bir yasal sürece başvuramayan kadınlar var" açıklamasında bulundu.
Ahed, "Bazı durumlarda babalar, gayrimenkullerini ve paralarını erkek çocuklarına miras bırakıyor ve kadınları bu hakkın dışında tutuyor" dedi.
Kadınları mirastan mahrum bırakmak için başvurulan yöntemlerden birinin de parayı ölen kişinin adı altında tutmak olduğunu söyleyen Avukat Hale Ahed, "Yani mal, hak sahiplerine bölünmüyor ve dağıtılmıyor. Bu durum, çoğu zaman uzun yıllar devam ediyor ve erkek kardeşler, kız kardeşlerinin haklarını vermiyor" şeklinde konuştu.
Sosyal hizmet uzmanları ise bu durumu, erkeğin kadınlara ve finansal bağımsızlığına karşı bencilliğini artıran erkek egemen kültüre bağlıyor.
Özellikle de kadınların İslam hukuku çerçevesindeki miras haklarının, mutlak eşitlik ilkesini değil, miras dağılımında adalet ilkesini temel alması nedeniyle toplumsal miras, Ürdünlüler arasında dini miras kavramından farklı tutuluyor. Ancak bir kadının miras payı, 6 durumda erkeğin payından fazla, 6 durumda da erkeğin payına eşit olabiliyor.
Uzmanlar ayrıca, kadınların, çoğu zaman erkek sınıfında yer alan ve erkek çocuklarının yararı için bir anne olarak korkutma rolü üstlenen benzerlerinin haklarının sindirilmesinde de önemli bir rol oynadıklarını ifade etti.
Yoksulluğun kadınla sınırlandırılması
Ürdün Kadın Hakları Dayanışma Vakfı, kadınların mirastan mahrum kalmasının, kendi haklarından haberdar olmamalarının yanı sıra “babalar tarafından erkek çocuklara imtiyazlar sağlanması, kadının korku veya utanç duyması ya da kadının haklarından vazgeçmesi için aile baskısı yapılması” durumlarından kaynaklı olduğunu açıkladı. Vakıf, söz konusu ayrımcılığı “yoksulluğun kadınla sınırlandırıldığı” ifadeleriyle özetlerken, bu durumun da yoksul, dışlanmış ve kendileriyle ailelerini geçindirmekte yetersiz kalan kadın sayısının artmasına yol açtığını vurguladı.
Dayanışma Vakfı, devretme geleneğine kısıtlamalar getirilmiş olmasına rağmen kadınların miras haklarından mahrum bırakılmasının, kadınlara yönelik ayrımcılığın ve ekonomik zulmün en başlıca örneklerinden olduğuna dikkati çekti.
Ancak getirilen kısıtlamalar, istenen sonuca ulaşma yani kadınların miras paylaşımından dışlanmasını yasaklama yolunda oldukça yetersiz.
Öte yandan söz konusu ayrımcılık yalnızca Ürdün’deki Müslümanlarla sınırlı değil. Öyle ki Hristiyan kadınlar da “Hristiyan Miras Hukuku” çerçevesinde kadınlara karşı ayrımcılığa maruz kalıyor.
Ürdün kiliseleri de miras paylaşımı hususunda İslam hukuku ve kendi fıkhi kurallarına bağlı.
*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Independent Türkçe’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Independent Türkçe için çeviren: Kübra Şahin