Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlık görevini yürütürken danışmanlığını yapan Karar yazarı Akif Beki, yeni parti hazırlıkları devam eden Ali Babacan’ın Habertürk’te verdiği demeçleri köşesine taşıdı.
Beki, Babacan’ın kuracağı partinin seçilmiş bir lideri olmayacağını söylerken şu görüşlerini dile getirdi:
Babacan'ın performansı genelde beğenildi. Kamuoyunda zaten prestijli bir adı, iyi bir repütasyonu vardı. Edindiğim izlenim, birikimi ve sevecenliğiyle bu sempati ve popülaritesini daha da arttırdığı...
Partilerinin nasıl bir siyaset güdeceğini, ayırıcı özellikleriyle ortaya koydu.
Fakat halka 'düşün peşime, adamınız benim, sizi bu girdaptan ancak ben çekip kurtarırım' diyecek gürlükte bir liderlik de sergilemeyecekler.
Haklı sebeplerle, kontrolden çıkar korkusuyla yeni bir 'halk kahramanı' çıkarmaktan kaçınacaklar, ne ala da... Buna fazla odaklanarak acaba abartıyor, bir uçtan öbürüne mi savruluyorlar?
Yeni partinin “en parlak” yüzünün Babacan olduğunu söyleyen Beki, özetle şöyle devam etti:
En güçlü markaları, en parlak yüzleri Babacan. Aşırı tedbir yüzünden kral koltuğunu münhal tutmak adına, Babacan'ı sözcülük ve koordinatörlükle sınırlandırılmış kral naibi gibi topluma sunmak, liderlik profilini düşürmez mi, göz doldurma performansını aşağı çekmez mi?
Dünyadaki kötü örnekler, seçimle gelenlerin krallaşma protansiyeline karşı demokrasileri, yeni siyaset ve liderlik modeli arayışlarına itiyor.
Ancak tek adamcılığı dizginleme yolu, yönetimde zaaf ve kararsızlıkla sonuçlanırsa ters de tepebilir.
İskandinav demokrasilerinde tutar ama Türkiye, 'lider naipliği' modeline hazır mı? 'Esas kişisi, baş kahramanı olmayan' bir siyasetin arkasında halk toplanır mı, henüz emin değilim.
Belki de yanılan benimdir.
Karar