Osmanlı Devleti'nin yıkılmasına rağmen Kudüs'ü terk etmeyerek 1982 yılındaki ölümüne kadar Mescid-i Aksa'daki nöbetini sürdüren Osmanlı askeri Iğdırlı Onbaşı Hasan'a ait bir fotoğraf, Filistin'deki özel bir müzede ortaya çıktı.
Fotoğrafı bulan Yunus Emre Enstitüsü Kudüs Türk Kültür Merkezi Müdürü Reha Ermumcu, Batı Şeria'da Tulkerm Belediyesi ve Yunus Emre Enstitüsü’nün ortaklaşa düzenlediği bir resim sergisi sayesinde Onbaşı Hasan'ın fotoğrafının yer aldığı müzenin sahibi Filistinli iş adamı Bessam Bedran'la tanıştıklarını ve söz konusu fotoğrafın böylece gün yüzüne çıktığını anlattı.
Mezarının yeri bilinmiyor
Fotoğrafın kopyasını işgal altındaki Doğu Kudüs'te Onbaşı Hasan'ı tanıyan kentin ileri gelenlerine gösterdiğini anlatan Ermumcu, onların da fotoğraftaki kişinin Onbaşı Hasan olduğunu teyit ettiklerini aktardı.
Ömrünün büyük bölümünü Kudüs ve Mescid-i Aksa'ya adayan Onbaşı Hasan'ın hayatını kaybettiği bu kentte nereye gömüldüğünün bilinmediğini kaydeden Ermumcu, "Türk makamları olarak Onbaşı Hasan'ın defnedildiği yeri bulmak için çalışmalarımıza devam ediyoruz. İnşallah en kısa zamanda Kudüs'te defnedildiği yeri tayin edip, buraya Onbaşı Hasan için anıt mezar yapımına başlamayı ümit ediyoruz" ifadelerini kullandı.
Şeyh Sabri Onbaşı Hasan'ı tanıdı
Onbaşı Hasan'la tanışan Kudüs Yüksek İslami Heyeti Başkanı ve Mescid-i Aksa Hatibi Şeyh İkrime Sabri de, fotoğrafın son Osmanlı askerine ait olduğunu teyit etti.
Zeytin Dağı'ndaki evinde fotoğrafın dijital bir kopyasını inceleyen 80 yaşındaki Şeyh Sabri, fotoğraftaki kişinin 1917'den vefat ettiği tarih olan 1982'ye kadar Kudüs'te kalan son Osmanlı askeri Onbaşı Hasan olduğunu belirtti.
Onbaşı Hasan'ın Kudüs ve Mescid-i Aksa için "sadakat, mesuliyet, aidiyet ve adanmışlık" sembolü olduğunu belirten Şeyh Sabri şunları söyledi:
Birinci Dünya savaşında olanlardan dolayı Mescid-i Aksa'nın mahzun olduğu günlerdi. Osmanlı yıkılmış ve Kudüs işgale uğramıştı. Onbaşı Hasan sabah namazında Aksa'ya gelir yatsı namazına kadar burada kalır, buranın nöbetini tutmaya devem ederdi.
Şeyh Sabri, 1982 yılında hayatını kaybeden şehirdeki bu son Osmanlı askerinin nereye defnedildiğini ise bilmediğini söyledi.
Bizim için şeref verici
Onbaşı Hasan'ın fotoğrafının bulunduğu müzenin sahibi Bessam Bedran, 1972'den bu yana Filistin'e dair topladığı tüm tarihi eserleri, kendisine ait El-Mintar isimli müzede sergilediğini söyledi.
Bedran, "Bir Türk olarak Mescid-i Aksa'yı korumuş olan birinin fotoğrafının bu müzede yer alması bizim için şeref ve onur verici. Her şeyden çok onun fotoğrafının burada olması bizim için çok anlamlı" diye konuştu.
Kudüs'ü terk etmeyerek vefatına kadar bu kutsal şehri beklemeye devam eden Onbaşı Hasan'ın hikayesini bu müzeyi ziyarete gelen tüm öğrencilere anlattığını belirten Bedran, "Mescid-i Aksa'yı koruyan herkesle olduğu gibi onunla da gurur duyuyoruz, şeref buluyoruz. Tüm Filistinlilerin Mescid-i Aksa'yı koruyanlarla şeref duyması lazım." dedi.
İlhan Bardakçı tanıttı
Türk kamuoyu Mescid-i Aksa'daki son Osmanlı askeri Onbaşı Hasan'ın ismini ilk olarak gazeteci İlhan Bardakçı'dan duymuştu.
Bir heyetle 1972 yılında Kudüs'e düzenlediği ziyaret esnasında Mescid-i Aksa'da rastlayan Bardakçı, karşılaşmalarını şöyle anlatmıştı:
(Mescid-i Aksa'da ) Avlunun kenarında biri dikkatimi çekti. Doksan yaşlarında bir adam. Üzerinde kendinden daha yaşlı bir asker üniforması; her yanı yama içinde, hatta bazı yamaların bile tekrar yamanmış olduğu bir elbise... Asırlık ağaçların gövdesindeki halkalar misali yamaları yaşını göstermeye çalışıyordu sanki. Orada ayakta bekliyordu, sırtına zorla yapıştırılmış gibi duran hafif kamburu da olmasa dimdik duracaktı. İki metreye yakın boyu ile yaşlıydı ama bir o kadar da vakur. Şaşırmıştım. 'Acaba bu adam bu sıcakta güneş altında neden dikilip duruyor' dedim içimden. Bizi gezdiren rehbere sordum; 'Ben kendimi bildim bileli her gün buraya gelir. Akşama kadar bekler. Ne kimseyi dinler, ne de kimseyle konuşur' dedi.
Bir ben, koca Kudüs'te bir Onbaşı Hasan
Onbaşı Hasan ise hikayesini Bardakçı'ya şu sözlerle aktarmıştı:
Ben, Osmanlı Ordusu, 20. Kolordu, 36.Tabur, 8. Bölük, 11. Ağır Makineli Tüfek Takımı Komutanı Onbaşı Hasan'ım. Ben Iğdırlı Onbaşı Hasan'ım. Bizim bölük Cihan Harbi'nde Kanal Cephesi'nden İngiliz'e saldırdı. Cânım ordu Kanal'da yenildi. Artık geri çekilmek elzem idi. Ecdat yadigârı topraklar bir bir elden gidiyordu. İngiliz, sonra Kudüs'e dayandı, şehri işgal etti. Biz de Kudüs'te artçı bölük olarak bırakıldık. Bizim artçı bölük 53 neferdi. Mütarekeden (Mondros Ateşkesi) sonra ordunun terhis edildiği haberi geldi. Başımızda kolağamız (yüzbaşı) vardı. 'Aslanlarım, devletimiz müşkül vaziyettedir. Şanlı ordumuzu terhis ediyorlar, beni İstanbul'a çağırıyorlar. Gitmem gerek, gitmezsem mütareke emrini çiğnemiş, emre itaatsizlik etmiş olurum. İçinizden isteyen memleketine avdet edebilir, ama beni dinlerseniz sizden tek isteğim var: Kudüs bize Sultan Selim Han Hazretleri'nin yadigârıdır. Siz burada nöbeti sürdürün. Sonra halk 'Osmanlı da gitti, bundan sonra bizim halimiz nice olur' demesin. Fahri Kâinat Efendimiz'in ilk kıblesini Osmanlı da terk ederse gavura bayramdır. Siz, İslam'ın şerefini, Osmanlı'nın şanını ayaklar altına aldırmayın' dedi. Bölüğümüz Kudüs'te kaldı. Sonra upuzun yıllar bir anda bitiverdi. Bölükteki kardeşler teker teker Cenab-ı Hakk'ın rahmetine kavuştu. Düşman değil de yıllar biçti geçti bizi. Bir ben kaldım buralarda. Bir ben, koca Kudüs'te bir Onbaşı Hasan.
Bardakçı, Onbaşı Hasan'ın vefat haberini şu sözlerle duyurmuştu:
1982'de bir gün ajansa geldiğimde bir telgrafım olduğunu söylediler. (Kudüs'teki) Rehberden gelen bir tek cümle yazılıydı: Mescid-i Aksa'yı bekleyen son Osmanlı askeri bugün öldü.
İHH İnsani Yardım Vakfı da 2017'de Gazze'de inşa ettiği bir camiye Onbaşı Hasan'ın ismini vermişti
AA