Modern çağın sanayi devrimi; Endüstri 4.0 ve devrimin Türkiye’ye etkileri

Teknoloji alanında bütün dünyanın takipte olup ayak uydurmak için gerekli bütün politik ve ekonomik kapasiteye ulaşmaya can attığı bu sanayi devriminin Türkiye’deki yankıları ne? Türkiye’nin bu sanayi devrimine tepkisi hangi aşamada?

Fotoğraf: AA

Endüstri 4.0, son dönemde sıkça kullanılan tabirler arasında yer alıyor.

Sanayi devriminin dördüncü jenerasyonu olarak nitelendirilen Endüstri 4.0, ilk kez Almanya'da bir fuar esnasında telaffuz edildi.

Endüstri 4.0’ın en büyük amacı, birbirleriyle haberleşen, sensörlerle ortamı algılayabilen ve veri analizi yaparak ihtiyaçları fark edebilen robotların üretimi devralıp; daha kaliteli, daha ucuz, daha hızlı ve daha az israf yapan bir üretim yapmak.

Seri üretimden sonra akıllı üretim çağını başlatan Endüstri 4.0, dijital dönüşümün gelişen teknoloji dinamiklerinden beslenen bir terim. 

Küresel ekonomide rekabeti yakalamak isteyen şirketler için, akıllı fabrika sistemlerinin oluşmasının yanında, yenilikçi otomasyon sistemleri geliştirildi. 

Günümüzün şirketleri, fabrikaların üretim-dağıtım süreçlerinin izlenmesi ve arıza-defo teşhislerinin yapılabilmesi için yapay zekaya sahip akıllı robotlarını üretime sunmaya başladı.

Ayrıca,

Sanayi Devrimi daha çok fabrikaları etkileyecek gibi görünse de aslında gelecekteki sosyal hayatımızı bile etkileyebilecek bir yenilik. 

Üç boyutlu yazıcıları sadece sanayide değil, evlerimizde dahi kullanabilecek konuma geleceğiz. 

Kendi ihtiyaçlarımızı başkaları tarafından yapılan ürünlerle karşılamak yerine, kendi hayal gücümüzü kullanarak istediğimiz ürünü evimizde üretebilecek ve evimizi minik bir fabrikaya dönüştürebileceğiz.
 


Endüstri 4.0 birçok teknolojik kavramı içerisinde barındıran ve bunların bir bütün olarak uygulanmasıyla ulaşılabilecek olan bir vizyon. 

Bu teknolojik kavramlardan en önemlilerinden birisi ise dijitalizasyon. 

PwC‘nin 2016 yılında, 26 ülkede 9 farklı sektörden 2 binin üzerinde şirketle yapmış olduğu Endüstri 4.0 çalışmasına göre, araştırmaya katılan şirketlerin yüzde 33’ü kendilerini yüksek seviyede dijitalleşmiş olarak görüyor. 

5 yıl içerisinde ise bu şirketlerin yüzde 72’si üst seviyede dijitalleşmiş olmayı bekliyor.


Türkiye’de durum

Endüstri 4.0 dönüşümü uzun bir yol ve biz henüz yolun başındayız. 

Ülkemizin coğrafi konumu ve düşük işgücü maliyeti gibi özelliklerinin artık küresel rekabetçilik açısından yeterli olmadığı bilinen ve sıkça dillendirilen bir gerçek. 

Endüstri 4.0 ülkemizin rekabet gücünü artırabilmek için önemli fırsatlar sunuyor ve hem özel hem kamu temsilcileri bu fırsatların farkında.

Sanayide dijital dönüşümü gerçekleştirebilmesi için Türkiye’nin gereken teknoloji ve eğitim altyapısını şimdiden kurması ve eski yapıyı yeni ihtiyaçlara uyarlaması gerekiyor. 

Bunun için öncelikle eldeki durumun gerçekçi bir resminin çekilmesi şart. 

Firmalarının üretimi halihazırda ne kadar otomasyon çerçevesinde yürüyor, henüz Sanayi 3.0 standartlarında üretim yapılıyor mu, süreçler ne kadar standartlaşmış gibi soruların cevapları acilen rakamlarla ortaya konulmalı. 

Diğer yandan, sanayide dönüşüm gerçekleştikçe gerekli olacak altyapı ve insan kaynağının planlaması yapılarak, bugünden 5-10-15 yıl sonrasına hazırlanılması çok kritik bir mesele olarak dikkatimizi çekiyor.


Peki, teknoloji alanında bütün dünyanın takipte olup ayak uydurmak için gerekli bütün politik ve ekonomik kapasiteye ulaşmaya can attığı bu sanayi devriminin Türkiye’deki yankıları ne?

Türkiye’nin bu sanayi devrimine tepkisi hangi aşamada?

4. Sanayi devrimi hakkında bilgilenmek, dünyanın ve ülkemizin bu devrimde hangi süreçlerde olduğunu öğrenmek adına konuyu uzmanlara danıştık. 

Akşam Gazetesi Girişim Koçu Yazarı- Teknoloji ve Ekonomi Editörü Özgül Öztürk, dünyanın bilişim teknolojileriyle endüstriyi bir araya getirecek yeni bir sanayi devriminin eşiğinde olduğunu söylüyor.

Öztürk, Endüstri 4.0'ın Türkiye’deki yankılarını şöyle tanımlıyor:

Yeryüzündeki tüm cihazların birbiriyle bilgi ve veri alışverişi içinde olduğu, insanlardan neredeyse bağımsız olarak kendi kendilerini koordine ederek üretim yapabilecek akıllı fabrikaların kurulduğu bu yeniçağın adı 4. Sanayi Devrimi çağı…

Almanya ve ABD’nin öncülük ettiği 4. Sanayi Devrimi nam-ı diğer Endüstri 4.0, uygulamaya geçerse üretim süresi, maliyetler ve üretim için ihtiyaç duyulan enerji miktarı minimuma inecek, üretim miktarı ve kalitesi ise katlanarak artacak… 

Küresel kaynakların nüfusu beslemekte yetersiz kaldığı, su ve enerji kaynaklarının geleceğinin sorgulandığı bu yeni dönemde bütün ülkeler verimli üretim yöntemlerine geçmek için adeta yarış halinde…

Çünkü ‘Endüstri 4.0’ı uygulamaya geçiren ülkeler üretimde verimliliği artırıp esnek bir yapıya kavuşur kavuşmaz rakiplerine fark atabilecek.

 
2023 hedeflerine giden yol

Öztürk, Türkiye’nin bu sanayi devrimine tepkisini ise şöyle yorumluyor;

Cumhuriyetin 100. kuruluş yıldönümü olan 2023 yılında 2 trilyon dolar milli gelire ulaşmak, dünya ticaretinden yüzde 1.5 pay almak, 500 milyar dolar ihracat yapmak ve kişi başına düşen milli geliri 25 bin dolara çıkarmayı hedefleyen Türkiye, bu hedeflerine ulaşmak için 4. Sanayi Devrimi’ni ıskalamak istemiyor.

Bu nedenle iş adamından, ihracatçısına ve bürokratına kadar tüm kesimlerde bir inovasyon ve katma değerli üretim yarışı başlamış durumda.


Türkiye’nin dijitalleşme ve Endüstri 4.0 yolculuğunda, nasıl bir planlama yapılacağını, hangi adımların atılacağını, hangi alanlara öncelik verileceğini ortaya koyan “Dijital Türkiye Yol Haritası” da 2018 yılı haziran ayında yayımlandığını belirten Öztürk, Türkiye'nin yol haritasının detaylarını anlatıyor:

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın öncülüğünde hazırlanan yol haritasında,

  • Eğitim altyapısının geliştirilmesi ve nitelikli işgücünün yetiştirilmesi
  • Teknoloji ve yenilik kapasitesinin geliştirilmesi
  • Veri iletişim altyapısının güçlendirilmesi
  • Ulusal teknoloji tedarikçilerinin desteklenmesi
  • Kullanıcıların dijital dönüşümünün desteklenmesi ve
  • Kurumsal yönetişimin güçlendirilmesi maddeleri dikkat çekiyor.

Ayrıca yol haritasında verilen bilgilere göre, imalat sanayisinin üretim yapısında ve dijital dönüşüm sürecinde, organize sanayi bölgeleri (OSB), endüstri bölgeleri (EB) ve teknoloji geliştirme bölgeleri (TGB) ile özel sektör Ar-Ge merkezleri öncü rol üstlenecek.


“IoT istisnasız her sektörü etkileyecek”

“Gelişen teknoloji, ürünleri, üretimi, dağıtımı olduğu gibi işi yapış tarzımızı hatta basit gündelik hayatımızı dahi oldukça etkiliyor, değiştiriyor. Sanayide meydana gelen ve geniş çaplı değişimi tetikleyen dönemler Sanayi Devrimi olarak adlandırılıyor” diyen Teknoloji yöneticisi Dr. Aysam Akses, devrimleri tek bir olaya veya icada bağlamanın çok zor olduğunu; çünkü belirli bir dönem içinde meydana gelen gelişmelerin bütünü sanayide çağın değişmesini sağladığını vurguluyor.

Dr. Akses sözlerini şöyle sürdürüyor;

Birinci Sanayi Devrimi özellikle buhar makinesi başta olmak üzere çeşitli makinelerin keşfi ve madenlerin verimli kullanılması ile tarımın, ulaşımın gelişmesini ve el emeğine dayanan üretimin seri üretim yapan fabrikalara evrilmesini sağlamıştır. 

Elektriğin yaygın kullanılmaya başlaması fabrikalardaki verimliliği arttırmış, beraberindeki gelişmeler ile İkinci Sanayi Devrimi olarak adlandırılmıştır. 

Bilgisayarın icadı, uzay çalışmaları ve üretimde otomasyon, kısaca dijitalleşme Üçüncü Sanayi Devriminin temelidir. 

Ve günümüzün Sanayi devrimi, Endüstri 4.0 adıyla bilinen siber-fiziksel yeniliğin uygulanması. Endüstri 4.0’ın ayrılmaz bileşenleri bulut bilişimi (cloud), büyük veri (big data) ve tabii ki nesnelerin interneti, IoT (internet of things). 

Nesnelerin interneti aslında özetle bütün fiziksel sistemlerin siber sistemler ile kontrol edilmesini kapsıyor.

Futbol topunun bile gol çizgisini geçip geçmediğinin topa konulacak bir çipin gönderdiği sinyal ile dijital olarak değerlendirildiği bir dünyadan bahsediyoruz. 

Yani IoT istisnasız her sektörü etkileyecek. 


“Akıllı yazılımları yazacak mühendislerin de Doğu’da olması ilginç bir ironi oluşturuyor”

Dr. Akses, "Evlerin akıllı bina teknolojisi ile donatılması şimdilik siz eve gelmeden ısıyı ve ışığı arzunuza göre hazırlaması şeklinde algılanıyor olsa da buzdolabınızda bulunan malzemelerin ayarlı oldukları miktarın altına düştüğünde sanal ortamdan sipariş edilip dronlar ile evinize teslim edilmesinden bahsediyorum" diyor ve ekliyor;

Akıllı işaret işleme ile koordine edilmiş yeni nesil fabrikada, giriş yapan malzemelerin otomatik olarak tanınmasını, işlenip ürün haline getirilmesini, paketlenmesini ve hatta sevk edilmesini dahi akıllı robot sistemlerinin yaptığı üretim süreçlerini gözünüzün önüne getirin.

Avrupa’yı Endüstri 4.0’a sürükleyen en önemli etkenin, ucuz iş gücü avantajıyla öne çıkan Çin ve bütün Doğu dünyasını alt etmek için işçiliği Çin’in dahi altında maliyetle robot sistemlerine yaptırma düşüncesi olduğu bilinse de, IoT teknolojisinin gerektirdiği en önemli kalem olan akıllı yazılımları yazacak mühendislerin de Doğu’da olması ilginç bir ironi oluşturuyor. 


“Türkiye bu konuda belki de ilk defa treni kaçırmadan kolları sıvadı”

“Herkes elektrikli fabrikalar kurmuşken hala buhar makinesiyle üretim yapmaya çalışan şirket rekabet edebilir mi?” diye soran Dr. Akses, Türkiye’nin atak ve avantajını şu sözlerle anlatıyor; 

Türkiye bu konuda belki de ilk defa treni kaçırmadan kolları sıvadı.

Ülkemizin en büyük avantajı, bu Doğu-Batı alışverişinde bir köprü, bir ana arter pozisyonunda olması ve bu coğrafyadaki diğer ülkelerden teknolojik olarak daha üstün yapısı.

Türkiye Endüstri 4.0’ın doğal paydaşı olacak ve bunun teknolojik ilerleme hamlesini ivmelendireceği kesin…

Yeni sanayi devrimi ile yerden, işçilikten, zamandan, malzemeden, enerjiden, insan hatasından tasarruf edileceğini biliyoruz. 


“Akıllanmayanın rekabet edemeyeceği bir iş dünyası geliyor”

Dr. Akses Endüstri 4.0 ile birlikte iş gücünde yaşanacak değişimlere de dikkat çekiyor;

İşe hiç gitmeden, cep telefonumuzu kullanarak akıllı robotlardan kurulu koca bir fabrikayı idare edeceğimiz günlerden söz ediyorum. 

Bedensel işgücüne duyulan ihtiyacın çok büyük oranda azalacağı, kendini yenilemeyen işçilerin yavaşça seleksiyona uğrayacağı bir iş dünyası, şüphesiz ki Türkiye’deki işsizliği daha da fazla arttıracaktır. 

Akıllanmayanın rekabet edemeyeceği bir iş dünyası geliyor…


“Akıllanmayanın rekabet edemeyeceği bir iş dünyası geliyor”

TechInside Yazı İşleri Müdürü Kerem Fındık, “Endüstri 4.0 ya da ‘akıllı fabrikalar’ olarak bilinen kavram, aslında çeşitli bileşenleri bir araya getirerek üretim sürecinin tamamen dijitalleşme ve otomasyonuna dayanıyor. Bu bileşenler arasında robotik, üretim planlama araçları, sanal gerçeklik, oyunlaştırma, süreç simülasyonu ve nesnelerin internetini (IoT) sayabiliriz. İşte, bu bileşenlerin bir araya gelmesi üretimi dijitalleştirecek” diyor.

Fındık, üretimin dijitalleşmesine ilişkin şu örneği veriyor;

Diyelim ki, akıllı telefon üreten bir fabrikanın tedarik zincirini yönetiyorsunuz.

Bu telefonun kamerasının Almanya’da üretildiğini ve montaj için Çin’e gönderildiğini düşünelim.

Her iki ülkedeki fabrikada kullanılan sensörler sayesinde sipariş ve tedarik süreçleri takip edilebilecek. 

Bunun sonucunda ise maliyet kontrolü daha kolay hale gelecek.

Tabii, burada güvenilir bir bulut servisi ve düzgün çalışan bir internet bağlantısı şart. 


Türkiye’de Endüstri 4.0 için öne çıkan sektör olarak otomotivi gösterebileceğimizi söyleyen Fındık, "Bu sektör ülkemizde teknolojiyi öteden bu yanan en yüksek seviyede kullanan sektörlerin başında geliyor. 
Dolayısıyla, otomotivi Endüstri 4.0 açısından Türkiye’nin kısa ve uzun vadede en şanslı sektörü olarak değerlendirebiliriz” şeklinde konuşuyor.


Türkiye gazetesi teknoloji editörü Ömer Temür ise şöyle açıklıyor:

 Birinci Sanayi Devrimi buhar makinesinin icadıyla başladı. Elektriğin hayatımıza girmesi ve mekanik üretim ile birlikte İkinci Sanayi Devrimi başladı. Onu bilgisayarlar takip etti.

Üçüncü sanayi devriminde bilgisayarlarla birlikte otomasyonun ilk adımı da atılmış oldu.

Robotlar, Nesnelerin İnterneti (IoT), yapay zeka, mobil teknolojiler ile birlikte 4. sanayi devrimi başladı.

4. Sanayi Devrimi; başka bir deyişle Endüstri 4.0, yapay zeka ile akıllanan, machine learning ile sürekli öğrenen, nesnelerin interneti ile birbiriyle haberleşen robotik otomasyon sistemlerinin üretim süreçlerinde insanların yerini alması anlamına geliyor. 

Yakın gelecekte Endüstri 4.0 ve yapay zeka ile birlikte tüm üretim sürecinin sadece robotlar tarafından yapıldığı karanlık fabrikalar göreceğimizi söyleyen Temür, "Bu da toplumları sosyolojik açıdan ciddi anlamda etkileyecek" diyor.
 

endüstri 4.0 afp.jpg
Fotoğraf: AFP


“Aslına bakarsanız Endüstri 4.0’dan etkilenmeyecek sektör yok”

Temür, Endüstri 4.0 en çok beden gücüne dayalı sektörleri olumsuz etkileyeceğine dikkat çekiyor;

'İmalat' bu sektörlerin başında geliyor. Fabrikalar artık daha az işçi istihdam edecek. Zaten birçok fabrika Endüstri 4.0 dönüşümünü başlatmış durumda. 

Sürücüsüz araçlarla birlikte şoförlere gerek kalmayacak. Lojistik ve perakende sektöründe de aynı durum geçerli.

Mağazalarda kasiyerlere ihtiyaç olmayacak.  Aslına bakarsanız bundan etkilenmeyecek sektör yok.

Türkiye bence Endüstri 4.0'a geçişte geç kaldı. Büyük şirketler bunun farkında olsa da dönüşüm çok yavaş gerçekleşiyor. 

Özellikle KOBİ'lerin işin ciddiyetinin farkında olmadığını düşünüyorum.  Ama geç değil.


“Kapitalist sistemin ruhu ve duygusu yok: Endüstri 4.0 ile gelir dağılımındaki uçurum da daha fazla açılacak”

Endüstri 4.0'ın rekabet açısında firmalara inanılmaz avantajlar sağlasa da küresel anlamda işsizliğe yol açacağının altını çizen Temür, endişelerini dile getiriyor;

7 milyardan fazla insanın sadece tüketiciye dönüştürülmesi gelecekte büyük sosyal olayların patlak vermesine neden olabilir.

Türkiye de bundan nasibini alacak. Yeni fabrikalar açılsa bile daha az insan istihdam edilecek. 

İşsizlik çaresi olmayan bir kronik hastalığa dönüşüyor. Dolayısıyla gelecek konusunda ben biraz karamsarım. 

Kiralık robotlar, herkese maaş gibi seçeneklerin de çözüm gibi sunulmasını gerçekçi bulmuyorum. 

Şunu unutmayalım ki kapitalist sistemin ruhu ve duygusu yok. 

Endüstri 4.0 ile gelir dağılımındaki uçurum da daha fazla açılacak.


Haberler.com teknoloji editörü Cem Sünbül ise, Endüstri 4.0'ın dünyada başlattığı değişimi şöyle özetliyor;

Sanayi devriminde üretme gücünün makineye dönüştüğünü söyleyebiliriz.

Fabrikalar sanayi devriminde nasıl üretim gücünü mekanik teknolojilerle dönüştürdüyse bir süredir Endüstri 4.0 adını verdiğimiz akıllı fabrikalar ve bağlı gelişmiş ekosistem de üretimde verimliliği artırdı.


Birinci Sanayi Devriminde de insanların endişesi işlerini kaybedeceği yönünde olduğunu hatırlatan Sünbül, sözlerine şöyle devam ediyor;

Zira insan ve hayvan gücü gerektiren uygulamalar sanayi devrimiyle dönüşmüştü. 

Bugün benzer bir endişe yine insanlık için geçerli.

Makine öğrenimi, yapay zeka ve robotik teknolojilerin gelişimi insanların işsiz kalacağı endişesini gündeme getiriyor. 

Endüstri 4.0 ile örneğin Çin'in aşılamaz görünen ucuz işçi gücünün teknolojiyle aşılabileceğini konuşuyoruz.

Her alanda değilse de belli başlı sektörler için bu durum geçerliliğini koruyor. 

(Bu arada Çin de boş durmuyor, onlar da yeni teknolojileri hayata geçirerek yeni dönemde kayba uğramak istemiyorlar). 


Türkiye'nin bu yeni teknoloji devriminde henüz istenilen noktada olmadığını söyleyen Sünbül, “Dijital dönüşümde beklediğimiz ivmeyi yakalamış değiliz. Eğer bu ivmeyi yakalayamazsak sanayi devrimini yapan ülkeler ile yapamayan ülkeler arasında oluşan uçurumun bir benzeri oluşabilir” diyor. 

Dijitalleşme çalışmalarının umut verici olduğunu ifade eden Sünbül sözlerini şöyle tamamlıyor;

Büyük işletmelerin dijitalleşme (içinde endüstri 4.0 da olan) çalışmaları umut verici.

Bazı çok iyi örnekler ise dünya çapında övgüyü hak ediyor. 

Ne var ki küçük ve orta boyutlu işletmeler için çok gerideyiz, ki Türkiye'nin bu alanının ne kadar büyük olduğu göz önüne alındığında gidilmesi gereken büyük bir yol olduğu aşikar.

 

© The Independentturkish

DAHA FAZLA HABER OKU