Özgür Özel: Erdoğan'a sesleniyorum; sen bu darbenin neresindesin?

Özel, “Mevcut cumhurbaşkanına değil, bu milletin seçeceği bir sonraki cumhurbaşkanına darbe yapmaya çalışıyorlar” dedi

CHP'li il genel meclis üyeleri bugün, Ankara'daki CHP Genel Merkezi'nde buluştu. Yerel Yönetimler Genel Başkan Yardımcılığı tarafından düzenlenen buluşmaya, CHP Genel Başkanı Özgür Özel başkanlık etti. Programın açış konuşmalarını CHP Antalya Milletvekili Cavit Arı, Yerel Yönetimler ve Dirençli Kentlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gökan Zeybek ve CHP Lideri Özel yaptı. Konuşmasına Uşak İl Genel Meclis Üyesi Mithat Şahin’in trafik kazasında hayatını kaybeden oğlu Hakkı Şahin’e rahmet dileyerek başlayan Özel, il genel meclislerinin çok önemli sorumluluklar üstlendiğini, kırsala hizmet götürdüklerini belirterek il genel meclisinin görevlerini sıraladı. Özel, "Genel merkez olarak bu görevlerinizi hem çok önemsediğimizi hem de teknik olarak da siyasi olarak da yapabileceğimiz tüm katkıları sizlerden esirgemediğimizi, bu anlayışla arkadaşlarımızın görev yaptığını ifade etmek isterim" dedi. Özel, şunları kaydetti:

“Yerel yönetimlerimizdeki başarılar partimizin ikitdarının yol haritasıdır”

"Yerel yönetimlerimizdeki başarılar, partimizin gelecekteki iktidarının yol haritasıdır, anahtarlarıdır. Sizin görev yaptığınız alan CHP’nin nispeten gücünün daha zayıf olduğu ve hizmet götürme noktasında... Geçmiş dönem sadece iki il genel meclisinde çoğunluk bizdeydi. Bu seçimde rakam yediye çıktı. Ancak 51 il genel meclisinin yedisinde iktidarız. İl genel meclis üyesinin yapacağı muhalefet, yapıcı muhalefet, gördüğü eksikleri söylemek, giderilmesine katkı sağlamak, giderilmiyorsa bunu görünür kılmak, görevli olduğu ilin her metrekaresinde, her kahvesinde, her köşesinde zorunludur ve sizler tarafından yerine getirildiğinde partimizin oralarda varlığının hissedilmesi açısından son derece kıymetlidir. Bu alanda ekonomik zorlukların, lojistik zorlukların olduğunu biliyoruz. Bu konuda çeşitli iyileştirmeler yapılmasına, bu konuda sorunlara çözüm üretilmesine yönelik adımlar atılıyor, yenileri için de gayretler gösteriliyor.

“Zor olan CHP’nin geride olduğu yerlerde yapılan görevdir”

Bizim güçlü olduğumuz, iktidarda olduğumuz bir yerde, belediyenin bizde olduğu bir yerde CHP’nin bir yöneticisi, bir seçilmişi, bir üyesi olarak görev yapmak çok önemlidir, çok onur verici bir görevdir ama kolay bir görevdir. Esas zor olan olmadığımız yerlerde, çok geride olduğumuz yerlerde bazen tek bir kişinin uzaktaki bir köye gidip, orada bir çay içip, dertleri dinleyip onların sorunlarına çare olmak için gösterdiği emek kadar değerli bir emek yoktur. O emeğin sahipleri, o emeği verenler sizlersiniz. Her birinize ayrı ayrı minnetlerimi ifade etmek istiyorum.

"İl genel meclis üyemizi ikiye katlamış durumdayız"

Türkiye’de CHP açısından işler çok iyiye gidiyor. Sizin alanınızda bundan iki seçim önce 154 il genel meclis üyesi varken bugün 300 il genel meclisi üyemiz var. Tam ikiye katlamış durumdayız. Bir önceki seçimde 184 olan rakamı, bu seçimde yüzde 63’lük artışla, büyük sıçramayla 300’e çıkarmış durumdayız. CHP, aslında geçtiğimiz seçimlerde oy oranını önceki genel seçimde beş ittifak ortağıyla birlikte yüzde 25’ten yüzde 38’e çıkarırken ve çok önemli adımlar atarken burada da yüzde 63’lük büyük sıçramanın aslında başarının geçmişte söylendiği gibi kıyı şeritlerine sıkışmadığını, ‘Sivas’ın doğusunda yoksunuz’ şeklinde olmadığının; esas büyük dinamizmin, büyük hareketlenmenin kabuğunu kırmanın, cam tavanı tuzla buz etmenin esas olarak kırsalda yaşandığını da bize rakamlar gösteriyor. Geldiğimiz nokta kesinlikle yeterli değil. Ancak bu yüzde 63’lük sıçrama, potansiyelimizin olduğunu ve aslında bu durumun nasıl bir başarıya gebe olduğunu açıklıkla ortaya koyuyor.

“‘Sivas’ın doğusunda yoksunuz’ diyen Erdoğan, Ege Bölgesi’nde yok”

Bir zamanlar ‘Sivas’ın doğusunda yoksunuz’ diyenlerin şunu duymaları gerekiyor: Herkes siyasette kendi sözleriyle sınanır. Bugün, ‘Sivas’ın doğusunda yoksunuz’ diyen Erdoğan’a şunu diyebiliriz: Türkiye’de yedi bölgede belediyesi olan tek parti CHP’dir. ‘Erdoğan Ege’de yoksun’ dediğimizde, Ege’deki bütün büyükşehirleri ve il belediyelerini sadece CHP’nin aldığını, bu yüzden CHP dışında yedi bölgede il, ilçe ve büyükşehir belediyesi olan herhangi bir partinin ifade edilemeyeceğini, Erdoğan’ın ‘Yedi bölgenin yedisinde de varız’ diyemeyeceğini ve ona bizim… Erdoğan gibi kinayelerle, alaylarla, rakiplerini küçük görmeyle asla meşgul olmadık. Ama yine de Türkiye’de yedi bölgede, Ege Bölgesi’nde bütün belediyeleri CHP’nin aldığını ve Erdoğan’ın Ege Bölgesi’nde olmadığını ifade etmek gerekiyor. Ama CHP’nin her bölgede olduğunu ve bundan sonra da her bölgede olacağını ifade edelim.

“Meselenin özünde oy deposu olan yerlere yönelip oyun az olduğu yerlere daha az önem vermek var”

İl Genel Meclisi üyelerimizi dinlediğimizde hiçbirisi mutlu değil. Sürekli ihtiyaçların çok, kaynakların az olduğundan şikayet var. Vatandaşın taleplerine yetişilemediğinden şikayet var. Ve bu şikayetlerin odağında da şu var: 2008 yılında 5779 Sayılı Kanun düzenlendiğinde, İl Özel İdareleri vergi gelirlerinden yüzde 1,15 pay alıyordu. Ama 2012 yılında 6360 sayılı kanuna madde eklediler ve bu payı yüzde 0,5’e indirdiler. Meselenin özünde bu var. Ve meselenin özünde oy deposu olan yerlere yönelip oyun az olduğu yerlere daha az önem vermek var. Ve bunu yaparken AK Parti’yi yöneten güya stratejik akıl, buraya çok masraf ama hedef kitle çok az işte, 9 milyon kişi. ‘Bu tarafta yığınlar var, oralara daha çok hizmet edelim.’ Böylelikle kentleşme oranı artar ki bu hedeflenecek doğru bir şey değil. Bu göçü, yoksulluğu teşvik eden, barınma sorununu artıran, istihdam sorunlarını artıran bir mesele. Esas teşvik edilmesi gereken mesele, 1970’lerde Ecevit‘in çok üzerinde durduğu, çok çaba sarf ettiği gibi köyleri bulunduğu yerde kalkındırmak, oraya bir ekonomi kazandırmak, onları genel ekonominin vazgeçilmez bir parçası olarak orada güçlendirmekken maalesef böyle bir yanlışın içine girdiler.

fazla oku

Bu bölüm, konuyla ilgili referans noktalarını içerir. (Related Nodes field)

“CHP, kendi oy aldığı seçmenin kırılımlarına bakıldığında, en yüksek oyu, en düşük gelir seviyesinden almaya başladı”

Bir yere 115 lira para ayırıyorken 50 liraya düşürüyorsan oradaki tepkiden korkmuyorsun demektir, oradaki seçmeni çantada keklik görüyorsun demektir. Şunu bilin ki tek inandıkları ve güvendikleri iş, bu seçimde altüst oldu. Düşük eğitim seviyesinden, düşük gelir seviyesinden ve kentli olmayan seçmenlerden sorgusuz, sualsiz, hesapsız miktarda oy aldığını düşünenler, bugünkü sizin yaşadığınız, hizmet ettiğiniz ya da hizmet edilmesine aracılık etmek istediğiniz, eksiklikleri dile getirdiğiniz coğrafyaları çantada keklik görüyorlardı. Bu seçimlerde ve her ay yapılan anketlerde görülen mesele: CHP, bundan önceki dönemlere göre, tam ters biçimde, kendi oy aldığı seçmenin kırılımlarına bakıldığında, en yüksek oyu, en düşük gelir seviyesinden almaya başladı. Bu, 31 Mart zaferini getiren ve sonrasında incelendiğinde bütün anketçilerin ‘CHP yıllardır yapamadığı bir şeyi başarıyor. Esas buraya dikkat etmek lazım’ dediği konu.

"CHP artık, uzak olduğu düşünülen seçmenden oy alıyor"

Aldığımız oyun seçmenin eğitim seviyesine göre kırılımında, en düşük eğitim seviyesinden; seçmenin gelir seviyesine göre kırılımında da en düşük gelir seviyesinden aldığımız oy, diğer seviyelere göre daha yüksek. Bu şu demek: İfade ettiğimiz bütün söylemler; emekliyi kucaklamamız, asgari ücretliyi kucaklamamız, istihdam sorunlarına değinmemiz, yoksullukla mücadeleyle ilgili kurduğumuz dil ve dahası, yönettiğimiz yerlerde belediyelerimizin bütün projelerini bunun üzerine kurmuş olması, günün ihtiyaçlarına doğru cevap veriyor olmamız, yıllardır oturmuş ve bir kanun gibi ifade edilen ‘CHP kıyılardan oy alır, zenginlerden oy alır, üniversitelilerden oy alır’ bilgisini tersyüz etti, allak bullak etti. CHP, eskiden oy aldığı herkesten oy alıyor ama daha çok yoksullardan ve düşük eğitim seviyesinde olan ve CHP’ye uzak olduğu düşünülen seçmenden artık oy alıyor. Bu mesele de kabuğun kırıldığının ve önümüzün ne kadar açıldığının göstergesi.

"En beğenilen hizmetler sosyal yardımlar, asfalt çok geride kaldı artık"

Peki, ‘Bu neye dayanıyor’ diye baktığımızda ne görüyoruz? Bu seçmen CHP’den memnun, CHP’li başkanlardan razı. Ama niye razı? ‘Sen hangi hizmetten memnunsun’ dediğimizde, karşımıza en başta anne kart hizmeti geliyor. İnsan şaşırıyor önce, ‘Bu, bu kadar mı önemliymiş’ diyorsunuz. İtiraf edeyim, ben bu kadar beğenildiğini duyduğumda, ‘Bu kadar mı önemliymiş’ dedim. İstanbul’da Ekrem Başkan ile yoksul mahallelerde gezerken çocuğunu bir koluna alıp, çantasının içine elini daldırıp bir eliyle Ekrem Başkan’a kalp yapan bir sürü anne görmüştüm ben. Kartı çıkarıp gösteriyor. Teşekkür ediyor anne kart için. Aslında anne kart, yoksulluğun ve çaresizliğin bambaşka bir tezahürü. Anne kart, ücretsiz ulaşımla küçücük çocuğunu alıp ücretsiz ve mümkünse anasına, babasına, kardeşine emanet edip gündelik bir işe koşmanın kartıymış. Anne kart, bir şehirde yaşayan üç-dört kız kardeşin her gün birinin evinde toplanıp öbür üç evde soba yakmamanın, doğal gaz harcamamanın kartıymış. Anne kart, evladını eğer o kart olmasa götüremeyeceği doktora, hastaneye koşmanın kartıymış. Ve o anne kartla beraber en çok beğenilen hizmetlere baktığımızda özellikle kreşler, hoş geldin bebek paketleri, kent lokantaları ve yapılan diğer sosyal yardımlar peşi sıra geliyor. Asfalt çok gerilerde artık.

“Devletin sol elini vatandaşa ulaştıracak olan, Türkiye’de de sosyal demokrasinin temsilcisi CHP’dir”

Çünkü millet elbette yol istiyor ve yapılıyor. Millet elbette binalar, taziye evleri, düğün salonları istiyor ve bunlar da yapılıyor. Ama millet temel altyapı hizmetlerinin tamam olmasından sonra veya bunlar olsa da olmasa da bu yoklukta, bu yoksullukta kendisine uzanacak sıcak bir el istiyor. CHP iktidarda olduğunda bugün yerel yönetimlerden imkanları ölçüsünde yapabildiği kadarıyla uzattığı o sıcak eli, devletin şefkatli sol eli olarak... Devletin iki eli var. Bir tanesi vergi toplayan sağ elidir. Adil olması beklenir, orada büyük bir sıkıntı var. Ama esas devletin vatandaşa değen eli, sol elidir. İşte o yoksulu gören, yoksula sahip çıkan, onun yoksulluğunu yöneten değil, yok etmek için projeler yapan ve onun her zor durumunda yanında olan ve o zorlukları bir daha yaşamasın diye çabalayan devlet yönetimi ve milletin beklediği o devletin sol elini ulaştıracak olan bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sosyal demokrasinin temsilcisi CHP’dir. Bundan başkası değildir.

“Belediyelerimizde memnuniyet yüzde 58”

Kreşlerimiz 697’ye çıktı. Bu konuda verdiğimiz ilk hedef bindir. Buna doğru ilerliyor bütün arkadaşlarımız. Kent lokantalarımızın sayısı 119’a çıktı. Verdiğimiz hedef 100’dü, onu hızla geçtiler. Şimdi yeni bir hedefe doğru 200’e, 250’ye doğru hızla ilerleyecek arkadaşlarımız. Yaptığımız anketlerde belediyelerde memnuniyet oranımız yüzde 58 noktasında. Ve il belediyelerimiz ölçerken gördüğümüz yönettiğimiz il özel idarelerinin kırsaldaki hizmetleri noktasında da benzer bir memnuniyet var ve oldukça iyiye gidiyor işler.

"31 Mart bir büyük mutluluk yarattı ama esas yarattığı duygu, umut"

Türkiye’de iki duygu yarışıyor. Bu duygulardan bir tanesi 31 Mart’ın ortaya koyduğu umut duygusu. Bu iktidar değişebilir. Bu iktidar gidebilir, yerine adil yönetecek, hakça yönetecek, israf yerine hizmet getirecek, eşit davranacak ve bizleri kollayacak bir iktidar kurulabilir. Bu umut, 31 Mart’tan sonra birilerinin beklediği gibi emanet oylar gidecek ki gidebilir, gitmesi normaldir, kaçınılmazdır, öyle istenmiştir zaten. ‘Verin bize oyu, bu bir genel seçim değil yerel seçim. Partinize bu yerel seçimde sadece bir sarı kart gösteriyorsunuz, sizi duymazsa kırmızı kartı gösterirsiniz’ diye konuştuğunuz bir seçimde gelen oyların gitmesi beklenir, evlerine dönmesi beklenir. Önemli kısmı dönmemiştir, ‘Umudum sensin. Verdiğim oyun karşılığını sahada alıyorum. Genel siyasette de bu oyun kıymetinin bilindiğini görüyorum. Madem ki ‘Türkiye İttifakı’ dediniz. Sosyal demokratları, muhafazakar demokratları, milliyetçi demokratları, Kürt demokratları birlikte kucakladınız. Biz bir araya geldik. Biz birbirimizi de sevdik, sizi de sevdik’ demişlerdir. Ve geldikleri yerde önemli olarak CHP’yi, neredeyse yapılan tüm anketlerde birinci parti olarak çıkarmıştır. Bugüne kadar seçimden beri yapılan ve belli kriterleri sağlayan ciddi, büyük, herkesin takip ettiği önemli şirketlerin ortalamasında ilk altı şirket ortalamasında ilk dokuz şirket ortalamasında CHP belirgin şekilde üç buçuk-dört puanlık farkla tüm anketlerin ortalamasında birinci partidir.

“Erdoğan’ın saldırdığı şey tencere ayda bir kere giren ettir”

Bu, bir başka duyguyu tetiklemiştir. Sayın Erdoğan’ın hazımsızlık duygusunu tetiklemiştir. Ve bu hazımsızlık duygusuyla 31 Mart seçimlerinde yüzde 38 oyu önce kızdı, hazmedemedi, hatta bir aralar ‘Seçimin kazananı AK Parti‘dir’ dedi ama rakamları denkleştiremedi. Önce bizi açıktan tebrik etmedi, ama sonra tebrik etti ve kendi partisinin başarısız olduğunu ifade etti. Yüzde 38’i kısmen hazmetmişti ama 31 Ekim anket sonuçlarını, kasım sonuçlarını, aralık sonuçlarını hazmedemedi. CHP’li belediyelerden memnuniyet oranını biz 58 ölçtük, o 61 ölçtürmüş. İkimiz de biliyoruz, aylardır da söylüyorum, ‘Hayır, ben 61 ölçtürmedim’ demiyor. Yaptırdığı şirket belli. CHP’den memnuniyet yüzde 61’e çıkmış onun ölçümünde. ‘Bugün yerel seçim olsa’ sorusunda, yüzde 49, onda 50,5 göründüğünü ikimiz de biliyoruz. Bunun için dönüyor ve diyor ki ‘Silkeleyin. Paralarını kesin, hizmet edemesinler.’ Çok ayıp bir şey. Çünkü saldırılan şey, kent lokantasındaki dört kap yemeğin çorba fiyatına satılmasıdır. Saldırdığı şey, aşevindeki bedava yemektir. Saldırdığı kreştir, anne karttır, hoş geldin bebek diye verdiği bedava pişik kremidir. Onun saldırdığı iş, doğal gaz destekleridir, kapıya konulan süttür, kapatılan veresiye defterleridir, verilen protein destekleridir. O tencereye ayda bir kere et giriyor, o ete saldırıyor. Erdoğan’ın ‘Silkele’ dediği budur. Yoksa lanet olsun, onun AK Partili belediyenin, MHP’li belediyenin yapıp yapıp ödemediği, ‘Nasılsa bana haciz gelmez’ diye şişirdiği SGK parası onun olsun, vergi borcu onun olsun. Ama saldırdığı başka bir şey. Bunu görmek lazım, bunu göstermek lazım.

“Biz umudu; Tayyip Bey korkuyu yükseltmeye çalışıyor. Bu iki duygunun mücadelesi, Türkiye’nin temel duygu durumudur”

Yani birinci duygu umutken ikinci duygunun karamsarlık olması için çaba sarf ediyor. Bütün seçilmişlerimiz, hep beraber umudu yükseltmeye çalışıyoruz. Tayyip Bey ve atanmışları, korkuyu yükseltmeye çalışıyor. Bu iki duygunun mücadelesi, bugün Türkiye’nin temel duygu durumudur. Burada hepimize düşen enseyi karartmamak, morali bozmamak, bu karamsarlığa teslim olmamak, dimdik ayakta durmaktır. Bunun dışında başka bir çaremiz yoktur. Çünkü umudu örgütleyemeyenler, bekleneni veremeyenler; umudu örgütleyenlere ve umutlananlara karşı korkuyu örgütlemeye çalışıyorlar. Dünyada bütün diktatörler böyle yapar. Ekrem Başkanımız dün diyor ki ‘Kent lokantası yapmaktır yarışmak.’ Doğru söylüyor, yerden göğe kadar. Ama adamın öyle bir dünyası yok, adamın memnun ederek koltukta kalma gibi bir derdi yok. İlk geldiğinde dünyadan gelen sıcak paralarla, bir önceki hükümetin krizden çıkmak için koyduğu acı reçetenin acısı önceki hükümete, getirdikleri kendisine kalmışken bir dönem vatandaşın memnuniyetine önem veriyormuş gibi davrandılar. Ama sonra o koltukta yerini sağlamlaştırdıktan, tırnakları koltuğa geçirdikten sonra umurunda değil onun vatandaşın memnuniyeti. Dünyanın bütün diktatörleri gibi Türkiye’yi yöneten siyasi akıl da şu anda sadece ve sadece kendi iktidarının devamına, bunun da ancak baskı ve korkuyla olacağına inanmış durumdadır.

“31 Mart’ın mağluplarının, bugün yükselen umudu korkuya çevirmeye çalışanların örgütlediği bir darbe mekaniği var”

Bir sivil darbe mekaniği, şu anda Türkiye’de harekettedir, çalışmaktadır. Şu anda Türkiye’de bir sivil darbe hazırlığı, hatta bir sivil darbe sürecinin içindeyiz. Biz bütün askeri darbeleri kınıyoruz, geçmişteki bütün askeri darbelerden zarar gördük. Darbeye karşı tutumumuz belli. Bugün bir sivil darbe mekaniği işliyor ve Recep Tayyip Erdoğan’ın bu sivil darbe mekaniğine karşı ne söyleyeceğini merak ediyorum. Bugün, CHP’nin hepimizin gözü önünde, bütün dünyanın da takdir ettiği şekilde, ‘Türkiye’de demokrasi bir partide olsun işliyormuş’ dendiği şekilde yapılmış demokrasi kurultayını birileri bir buçuk yıldır bekleyip bizi düşüremediği tuzağa düşürdüklerini bulup da onları ifadeye çağırarak başlattıkları bir süreçte, ellerindeki kiri partimize bulaştırmaya çalışıyorlar. Dün 81 il başkanı geldi, diyorlar ki ‘46’mız genel başkanın karşısındaydık, 35’imiz yanında. Bütün delegeler bize bağlı. Ben bu kurultayda bu söylenenlerden bir tanesini duymadım’ diyen 81 ilin 81 il başkanı geldi dün baba evinde açıklama yaptı. Karşımızda bir darbe ittifakı var. O sonucu hazmedemeyenlerin, o sonucun ürettiği 31 Mart’ın mağluplarının ve esas olarak da bugün yükselen umudu, korkuya çevirmeye çalışanların örgütlediği bir darbe mekaniği var.

“Erdoğan, sen bu darbenin neresindesin”

Bugün bir siyasi darbe yapılıyor bir cumhurbaşkanına. Mevcut cumhurbaşkanına değil, bu milletin seçeceği bir sonraki cumhurbaşkanına darbe yapmaya çalışıyorlar. Buradan Erdoğan’a sesleniyorum: Darbeyi sana yaparlarsa ben karşısındayım. 15 Temmuz’da gördün. Soruyorum, sen bu darbenin neresindesin? Akın Gürlek’in yürüttüğü, adli tarafını yürüttüğü, Ankara’da yürütülen CHP’ye, baba ocağına, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu partiye darbe yapmaya çalışanlar.... Adayımızı belirlemeye çalışıyoruz, aday adaylarının başvuru günlerindeyiz. 23 Mart’ta yapacağımız ön seçimi yaptırmamaya çalışanlar, çıkaracağı cumhurbaşkanı adayının seni yeneceğini bildiğiniz için mi bu darbenin içindesiniz, yönetimindesiniz? Değilseniz çıkın, bu darbe girişimine karşı bir tutum alın. Sana darbe yapıldığında sana sahip çıkan, bu demokrasinin mimari CHP’ye darbe yapmaya çalışanlara da içinde olanlara da işbirlikçilerine de göz yumanlara da yazıklar olsun. Söz veriyorum başaramayacaksınız. İl Genel Meclisleri ayağa kalkmış, Belediye Başkanları ayağa kalkmış, milletvekilleri ayağa kalkmış. Biz ayaktaysak oturanlar utansın. Biz ayaktaysak susanlar utansın.

 

ANKA

DAHA FAZLA HABER OKU